27 Kasım 2020
Sayı: KB 2020/Özel-24

Engels: “İkinci Keman”dan da öte!..
Pandemiyi yönetemiyorlar…
Çakıcı’lı reform
AB-Türkiye ilişkilerinde yeni dönem
Ekim Devrimi seminerleri
Sinbo’da işçi forumu
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret...
“Mücadeleye odaklanmalıyız!”
100. Yılında Tarihsel TKP... - H. Fırat
Friedrich Engels 200 yaşında!
Engels: Proletaryanın gönüllü savaşçısı
Materyalist tarih anlayışı üzerine
Engels eserleriyle hep yaşayacak!
İEKK’den 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Sinbo’da 25 Kasım
Dinsel gericiliğin toplumdaki sonuçları
Batı Sahra sorunu ve Fas sömürgeciliği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Doğumunun 200. yılında Engels…

Proletaryanın büyük önderi
eserleriyle hep yaşayacak!

M. İmran

 

Modern proletaryanın iki büyük öğretmeninden biri olan Friedrich Engels 28 Kasım 1820 tarihinde Prusya krallığının Ren eyaletindeki Barmen kentinde (bugün Almanya’nın Wuppertal kenti) doğdu.

Pamuklu dokuma üreticisi bir fabrikatörün çocuğu olan Friedrich Engels, ilkokulun ardından reformcu liberal eğitim veren bir liseye devam etti. Son sınıfta iken bağnaz babasının zorlamasıyla öğrenimini yarıda bırakarak aile işletmesinde muhasebeci olarak çalışmaya başladı.1838 yılında ise ticareti daha iyi öğrenmesi için Bremen’e sanayici Heinrich Leopold’un yanına gönderildi. Engels dört yıl kaldığı Bremen’de edebiyat ve sanat çevreleriyle tanıştı. Değişik gazetelere makale, şiir ve drama türünde yazılar gönderdi. Kapitalist ekonomi hakkında derin bir birikim edindiği bu yıllarda yazdığı makalelerle gazetecilikle de tanıştı.

Bremen’deki işi onun siyasal ve bilimsel eğitimini sürdürmesini engellemedi. Bu dönemde Almanya’da felsefi tartışmalarda öne çıkan Hegel öğretisine eğilim duydu. Berlin Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan Hegel, Lenin’in deyimiyle, “hizmetinde bulunduğu mutlakıyetçi Prusya devletinin bir hayranı idiyse de, ... öğretisi devrimciydi.” (Lenin *)

Gençlik yıllarında Karl Marx da genç Hegelcilerdendi. Düşünsel derinleşmeyle beraber, “Marx ve Engels, Hegel’in öncesiz ve sonrasız gelişme süreci düşüncesini savunup sahiplenirken, önyargılı idealist görüşlerini reddettiler.” (Lenin) Hegel ve diğer Hegelcilerden farklı olarak Marx ve Engels, yaşama materyalist bir gözle bakıyorlardı. İlk ve esas olanın düşünce değil madde olduğunu, evreni/maddeyi yaratanın ruh değil, tersine ruhu yaratanın madde/doğa olduğunu savundular.

Berlin’de 1841 yılında Prusya ordusunda askerlik yaptığı süreçte Berlin Üniversitesi’nde felsefe derslerini takip etti. Edindiği birikimle değişik gazetelere “Friedrich Oswald” takma adıyla makaleler yazmaya devam etti ve genç Hegelcilerle ilişki içerisine girdi.

Askerlik sürecini de değerlendirerek, askeri strateji ve askerlik konusunda yazılar yazdı. Daha sonra ayaklanma yıllarında barikatlarda dövüşmesi, edindiği tecrübeler ışığında makaleler kaleme alması nedeniyle yoldaşları ona “General Engels” payesini layık görmüşlerdi.

Bir bilim insanı titizliğiyle araştıran ve sorgulayan Engels, “proletaryayı, İngiltere’de, babasının ortağı bulunduğu ticarethanede çalışmak için 1842 yılında geldiği, İngiliz sanayinin merkezi olan Manchester’da tanıdı.” “Fabrikanın bürosunda oturmakla yetinmedi, işçilerin başlarını soktukları sefil mahalleleri gezdi, onların yoksulluk ve sefaletini kendi gözleriyle gördü. Ama kendini kişisel gözlemleriyle sınırlamakla da kalmadı. İngiliz işçi sınıfının durumu hakkında kendinden önce yazılanların tümünü okudu, ele geçirebildiği bütün resmi belgeleri büyük bir dikkatle inceledi.” (Lenin)

Bu çalışma ve gözlemlerini “İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu” başlığıyla 1845’te kitap olarak yayınladı. Engels’in bu çalışmasının önemi konusunda Lenin şunları söylüyordu: “Proletaryanın yalnızca acı çeken bir sınıf olmadığını; aslında proletaryayı dayanılmaz bir biçimde ileri iten ve nihai kurtuluşu için savaşmaya zorlayan şeyin içinde bulunduğu utanç verici ekonomik durum olduğunu söyleyen ilk kişi Engels’tir. Ve savaşan proletarya kendine yardım edecektir. İşçi sınıfının politik hareketi, kaçınılmaz olarak, işçileri tek kurtuluşlarının sosyalizmde olduğunu kavramaya götürecektir. Öte yandan sosyalizm, ancak, işçi sınıfının siyasal savaşımının amacı olduğu zaman, bir güç olacaktır.”

Engels’in “demokrat” kimliği İngiltere’ye geldikten sonra “sosyalist” bir karakter kazandı. “Manchester’da o zamanın İngiliz işçi hareketinde etkin olan kişileriyle ilişki kurdu ve İngiliz sosyalist yayınları için yazmaya başladı.” (Lenin)

Daha önce Köln’de karşılaşmış olan Marx ve Engels, 1844 Ağustos’u sonunda Paris’te görüştüler. Engels’in Alman-Fransız Yıllığı’na göndermiş olduğu makale Marx’ı çok etkilemişti. Paris’te yaşamları boyu sürecek bir dostluk ve işbirliğinin temellerini atıldı. Yıllarca sonra Engels bu buluşmaya ilişkin şunları yazmıştı: “1844 yazında Paris’e Marx’ı görmeye gittiğimde tüm teorik sorunlar üzerinde tam bir anlaşma içinde olduğumuzu gördük ve işbirliğimiz bu tarihte başladı. 1845 ilkbaharında Brüksel’de tekrar buluştuğumuz zaman, Marx, anlaştığımız ilkeler üzerine tarihi materyalist kuramını inşa etmişti bile! Ve beraberce bu yeni anlayışı ayrıntılı bir şekilde, her yönde geliştirmeye koyulduk.”

Engels 1845’ten 1847’ye kadar Brüksel ve Paris’te kütüphanelerde çeşitli bilimsel incelemeler yapıyor ve aynı zamanda bu çalışmalara paralel Brüksel ve Paris’teki Alman işçileri arasındaki pratik örgütsel çalışmalarda bulunuyordu.

Sınıfla olan bağlarını canlı tutan Engels Marx’la birlikte, “gizli Alman Komünist Birliği ile ilişkiler kurdular, birlik, onları, kurmuş bulundukları sosyalizmin temel ilkelerinin açıklanması ile görevlendirdi. Marx ve Engels’in ünlü Komünist Partisi Manifestosu böyle doğdu, 1848’de yayınlandı.” (Lenin)

Fransa’da başlayan ve öteki Avrupa ülkelerine yayılan 1848 Devrimleri sürecinde Marx ve Engels Prusya’ya döndüler. Marx Köln’de yayınlanan demokratik Neue Rheinische Zeitung’un editörlüğünü yapmaya başladı. Engels de fabrika işçilerinin çalışma koşullarını ele alan makalelerini Neue Rheinische Zeitung’a gönderiyordu.

İşçi ve emekçilerin mücadeleleriyle hep ilişki içerisinde olan Marx ve Engels, “Gerici güçlere karşı, halkın özgürlüğünü ve çıkarlarını savunmada sonuna kadar mücadele ettiler. Bildiğimiz gibi, gericiler üstün geldiler. Neue Rheinische Zeitung yasaklandı. Sürgün olduğu sırada Prusya yurttaşlık hakkını yitirmiş olan Marx, sınır dışı edildi.” Engels ise, “Silahlı halk ayaklanmasında yerini aldı, üç muharebede, özgürlük için dövüştü ve isyancıların yenilgisinden sonra” (Lenin) İngiltere’ye gitmek zorunda kaldı. Ondan önce sürgün olan Marx da Londra’ya gelmişti.

Marx Londra’da kalırken Engels Manchester’e yazıhane işine döndü. Bu süreçte Marx ile Engels arasındaki dostluk daha da derinleşti. Engels’in bu işe dönmesinin temelinde Marx’ın çalışmalarını desteklemek için maddi katkı sunmak yatıyordu.

Marx ve Engels sürgünde geçen zorlu koşullara karşın teorik çalışmalarını sürdürdüler ancak bununla sınırlı kalmadılar. Teori ile pratiğin diyalektik bağının bilinciyle işçi sınıfın örgütlenmesine de önderlik ettiler. “1864’te Marx, Uluslararası İşçi Birliği’ni kurdu ve bu kuruluşa bir on yıl boyunca önderlik etti. Engels de bu çalışmalarda aktif bir görev aldı. Marx’ın fikirlerine uygun olarak, bütün ülkelerin proletaryasını birleştiren Uluslararası Birliğin çalışması, işçi sınıfı hareketinin gelişmesi içinde son derece önemli bir yer tutmaktadır. Ama, Uluslararası Birliğin yetmişlerde (1870) kapatılması bile, Marx ve Engels’in birleştirici rollerini aksatmadı. Tersine, denilebilir ki, işçi sınıfının manevi önderleri olarak, önemleri, hareketin kendisinin de kesintisiz büyümesi nedeniyle, sürekli olarak arttı.” (Lenin)  

1870’e kadar Manchester’da yaşayan Engels, Londra’da yaşayan Marx’la günlük mektuplaşmalarla fikir alışverişini kesintisiz olarak sürdürdü. 1870’te Londra’ya taşınan Engels, Marx ile çalışmalarını 1883’te Marx’ın ölümüne dek devam ettirdi.

Dostu Karl Marx’ı yitiren Engels’in sorumlulukları katlanarak artmıştı. Sınıf örgütleriyle bağlarını devam ettirmenin yanı sıra Marx’ın yarım bıraktığı çalışmaları tamamlamak da ona düşmüştü. “Engels, Avrupa sosyalistlerinin danışmanı ve önderi olmayı tek başına sürdürdü. Onun öğüt ve direktifleri, aynı ölçüde, hükümetin zulmüne karşın, hem güçleri hızla ve durmadan büyüyen Alman sosyalistleri tarafından, hem de ilk adımlarını iyi düşünmek ve tartmak zorunda olan İspanyol, Romen ve Ruslar gibi geri kalmış ülkelerin temsilcileri tarafından tutuluyordu. Bunların hepsi, yaşlı döneminde, Engels’in zengin bilgi ve deneyim hazinesinden yararlanıyorlardı.” (Lenin)

Marx büyük eseri Kapital’in ancak ilk cildini tamamlayabilmiş, diğer notlarını düzenleyemeden hayata gözlerini yummuştu. Bu zorlu görev Engels’e kalmıştı. Engels büyük bir emek harcayarak, Kapital’in ikinci ve üçüncü ciltlerinin hazırladı. Kapital’in ikinci cildi 1885’te, üçüncü cildi de 1894’te yayınladı. Dördüncü cildin hazırlanmasına ne yazık ki Engels’in ömrü de yetmedi.

Kapital gibi dev bir eseri işçi sınıfına armağan etme görevini tamamlayan Engels, sayısız eseriyle de işçi ve emekçilerin mücadelesine ışık tuttu. 75 yıllık ömrünün nerdeyse üçte ikisini devrim ve sosyalizm davasına adadı.

Proletaryanın büyük savaşçısı ve öğretmeni Engels, 200. Yaşında işçi sınıfına yol göstermeye devam ediyor!

* V.İ. Lenin, Friedrich Engels, 1895 Sonbaharı