27 Kasım 2020
Sayı: KB 2020/Özel-24

Engels: “İkinci Keman”dan da öte!..
Pandemiyi yönetemiyorlar…
Çakıcı’lı reform
AB-Türkiye ilişkilerinde yeni dönem
Ekim Devrimi seminerleri
Sinbo’da işçi forumu
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret...
“Mücadeleye odaklanmalıyız!”
100. Yılında Tarihsel TKP... - H. Fırat
Friedrich Engels 200 yaşında!
Engels: Proletaryanın gönüllü savaşçısı
Materyalist tarih anlayışı üzerine
Engels eserleriyle hep yaşayacak!
İEKK’den 25 Kasım eylem ve etkinlikleri
Sinbo’da 25 Kasım
Dinsel gericiliğin toplumdaki sonuçları
Batı Sahra sorunu ve Fas sömürgeciliği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!

 

Ekonomik, siyasal ve sosyal sorunların üstünü örtmeye çalışan saray rejimi, birkaç ay öncesine kadar ekonominin “yukarı yönde pik yaptığı” yalanını diline dolamıştı. Fakat bizzat sarayın şefi, damat bakanın istifası ve Merkez Bankası başkanının görevden alınmasının ardından ekonomide “acı reçete” uygulanacak noktaya geldiğini itiraf etmek zorunda kaldı.

Erdoğan’ın “acı reçete” söylemi, ekonomik krizin pandemiyle birlikte çöküş noktasına geldiğinin de itirafı oldu. Her defasında “IMF’ye borç verecek duruma geldik” safsatasını diline dolayan T. Erdoğan, “acı reçete” ile “yerli ve milli” karakterli IMF’siz IMF politikalarının uygulanacağını da itiraf etti. Bu kararların hayata geçmesi ise işçi ve emekçiler açısından sömürünün daha da katmerleşmesi, işsizliğin korkunç boyutlara gelmesi, sefaletin daha derinden hissedilmesi anlamına geliyor.

Kontrolden çıkan koronavirüs salgını karşısında, çöken ekonomi nedeniyle ciddi tedbirler alamayacak duruma gelen AKP-MHP ittifakı, çözümü, gerçekleri çarpıtma, verileri gizleme gibi yöntemlere başvurmakta buluyor. İktidara geldiklerinden beri her fırsatta sermayenin çıkarları için işçi ve emekçileri derin bir sefalete sürükleyenlerden, pandemi koşullarında farklı bir tutum geliştirmelerini beklememek gerekir. Keza, kriz ve pandeminin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek için hayata geçirilen uygulamalarla çalışma yaşamı daha fazla esnek ve kuralsız hale gelmiş, işsizlik ve hayat pahalılığı ise artmış bulunuyor. Pandeminin yarattığı ek sorunlarla beraber, işçi ve emekçilerin borç ve geçim krizi de derinleşmiş durumda. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) araştırmasına göre bireysel kredi borçlanması Eylül ayında, geçen yılın aynı ayına göre %46 artmış durumda. Yine başka bir araştırmaya göre 2020 Şubat-Eylül arası dönemde hanelerin %43’ünün borçları artmış bulunuyor. Uygulanacak olan “acı reçete” de geçmişte olduğu gibi ülke zenginliklerinin sermayeye aktarılması ve bütçede oluşan açığın kapatılması için hayata geçirilecek. Söz konusu reçetenin temel kalemlerini ise ücretlere yapılan zamların olabildiğince düşük tutulması, yüksek oranlı vergi artışları ve temel tüketim ürünlerine gelecek olan fahiş zamlar oluşturacaktır. Yani 2021’de de yine fatura işçi ve emekçilere kesilmek istenmektedir.

İşte bu koşullar ve hazırlıklar üzerinden, milyonlarca işçiyi doğrudan etkileyecek olan asgari ücret görüşmeleri başlayacak. Asgari ücret zammı, sadece bu ücretle çalışanları değil, bir bütün olarak işçi sınıfını ilgilendirmektedir. Çünkü asgari ücret zammı, diğer ücretlere yapılacak olan zam oranlarını da belirlemektedir. Hayat pahalılığının arttığı, alım gücünün ise rekor düzeyde düştüğü bir dönemde asgari ücret zammı daha da önemli hale gelmektedir.   

Aralık ayında yıllardır gerçekleşen orta oyunu yine sahnelenecek ve Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanarak tüm işçi sınıfını ilgilendiren asgari ücret zammını görüşecek. Geçen seneki görüşmelerde olduğu gibi masaya işçi sınıfı adına “kapattım oldu” diyen sendika ağası Türk İş Başkanı Ergün Atalay oturacak. Aynı masada işçi sınıfının yaşam şartları dışında her şeyin dikkate alınmasını isteyen TİSK ve sermaye devleti temsilcileri yerini alacaklar. “Ülke gerçekliği” masalları eşliğinde bir kez daha işçi ve emekçilere sefalet ücretlerini reva görecekler.

Türkiye’de çalışan nüfusun büyük bir kesimi asgari ücret alıyor. Geriye kalanlar ise asgari ücretin biraz üzerinde ücretlere çalıştırılıyor. Hal böyleyken “ülke gerçekliği”, açlık ve yoksulluğa mahkûm edilen işçi sınıfının gerçekliğinden başka bir şey değildir. Bunun temel sorumluları ise sermaye ve onun hizmetinde olan devlettir. Bu nedenle, sermayenin çıkarları için oluşturulan komisyonlardan işçi ve emekçilerin çıkarına karar almalarını beklemek ölüden göz yaşı beklemekle eş değerdir.

İşçi sınıfı ve emekçiler adına bu tablo üzerinden yapılması gereken şey ise açık: Yaşam koşullarını doğrudan belirleyen ücret sorunu üzerinden inisiyatifi ele almak, insanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleyi büyütmek! Bunun için, işçi ve emekçiler şimdiden bulundukları her alanda asgari ücretin belirlenmesinde “biz de varız” diyen bir mücadele hazırlığına girişmelidir. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek şekilde belirlenmesi ve her koşulda vergi dışı bırakılması için her yerde ısrarlı, kararlı bir mücadeleye hazırlanmalıdır.

 

 

 

 

 

Madencilere polis-jandarma saldırdı

 

Ermenek’te direnişlerini sürdüren madenciler, kendilerine verilen sözün tutulmaması üzerine direnişlerinin 87. gününde bir kez daha Ankara’ya yürüyüş başlatmak istedi.

İşçilerin yürüyüşe geçecekleri yerde, jandarma madencilerin önüne yine barikat kurdu. “Yolu aç jandarma geliyoruz Ankara!” sloganını atarak tepkilerini gösteren madenciler, hakları banka hesaplarına yatırılana dek direneceklerini belirtti.

Barikatın başında yolun açılmasını bekleyen işçiler, sermaye devletinin kolluk güçlerini teşhir etti.

Bir süre sonra madenciler, Ermenek Katliamı’nda kaybettikleri arkadaşlarını anarak yürüyüşe geçmek istedi. Bunun üzerine polis ve jandarma, biber gazı ve tazyikli suyla madencilere saldırdı.

Saldırıda birçok işçi darp edilerek gözaltına alındı. Saldırıdan etkilenen işçiler olduğu belirtilirken, işçiler “Güçleri bize yetiyor” diyerek saldırıya tepki gösterdi.

Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Tahir Çetin ve Sendika Uzmanı Büşra Yılmaz’ın da aralarında olduğu çok sayıda işçi saldırıda gözaltına alındı. Saldırıda rahatsızlanan işçiler ve ailelerine sağlık ekipleri müdahale etti.

Ermenek’te sıkıyönetim

Bağımsız Maden-İş, “Haksız gözaltılar derhal serbest bırakılsın, fiili sokağa çıkma yasağı son bulsun” diye açıklama yaptı. Kentte sıkıyönetim ilan edildiğine dikkat çekilen açıklamada, hukuksuz uygulamalar teşhir edilerek  şu ifadeler kullanıldı:

“Direniş alanı olan Güneyyurt Meydanı’ndaki madenciler ve aileleri meydandan zor kullanarak dışarı çıkarıldı hatta madencilerin meydandaki eşyaları dağıtıldı, meydan talan edildi. Sendikamızın öncülüğünde yürütülen direnişi hukuka aykırı bir şekilde engellemek isteyen devlet bütün Güneyyurt beldesinde fiili sıkıyönetim başlattı. Madencilerin ve Ermenek halkının meydana girmesine, sokakta dolaşmasına dahi izin verilmemektedir. Kolluk kuvveti ... vatandaşlara sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini söyleyerek görevini kötüye kullanmakta, seyahat hürriyetini, kişi özgürlüğü ve güvenliğini hiçe sayarak suç işlemektedir.”