12 Ekim 2018
Sayı: KB 2018/38

Kriz derinleştikçe saray rejimi saldırganlaşıyor
Kriz derinleşiyor, enflasyon artıyor
İşçi ve emekçiden alınan vergiler gericiliğe akıtılıyor!
“Enflasyonla mücadele programı” faturayı emekçilere ödetme seferberliğidir!
Sağlık hakkına erişim giderek zorlaşıyor
“Sağlıkta dönüşüm” sağlık çalışanlarına şiddet ve ölüm getiriyor!
Teslim Demir yurtdışında kitlesel bir etkinlikle sonsuzluğa uğurlandı
Teslim Demir İzmir’de sonsuzluğa uğurlandı: Mücadelemizde yaşayacak!
4 ilde gözaltı terörü
Yasını tutmayacak, bize bıraktığın bayrağı her yerde dalgalandıracağız!
EKİM: Yeni bir çizgi, yeni bir kültür, yeni bir gelenek! - Teslim Demir
Siper yoldaşlarından Teslim Demir’e...
İşsizlik fonu yağması devam ediyor
Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için örgütlenelim!
“Greif işgaline açılan dava, sınıfın mücadelesine karşıdır”
Tutuklama saldırıları işçiler başını kaldırmasın diyedir
“Tüm işçi sınıfına gözdağı verilmek isteniyor”
IMF büyüme beklentilerini düşürdü
Özgürlüğüne ve geleceğine sahip çık
Sınırsız enerji
Bir Cuma hikayesi
Yeni Ekimler için!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kriz derinleşiyor, enflasyon artıyor…

AKP manipülasyona devam ediyor!

 

AKP’nin Kızılcahamam kampında verilen mesajlara bakıldığında, krizin etkileri belirgin hale gelmeye, işsizlik ve hayat pahalılığı artmaya başlayınca, sermaye iktidarının seçimler öncesinde durumu kurtarma telaşına düştüğü anlaşılıyor. Erdoğan’ın, yerel seçimler öncesi oy potansiyelini korumak adına sermayenin istediği kriz yönetme projelerini de bir kenara koymaya karar verdiği görülüyor.

Önce, Hazine ve Maliye Bakanı damadının 10 gün önce New York’ta duyurduğu McKinsey şirketiyle çalışma kararlarını “biz bize yeteriz” popülist söylemiyle iptal ettiğini duyurdu. Devamında hem sermayeyi ihya etme hem de işçi ve emekçi kitleleri manipüle etme hesabıyla emekçi kitlelere yönelik “kriz yok” telkinine devam ederken, özel sektöre ise “krizi fırsata çevirin” mesajı verdi. “Ekonomik krizin gündemden düşürülmesi ve halkın pahalılıktan şikâyetine son verilmesi için her türlü tedbirin alınması” talimatını veren Erdoğan; “Ekim ve Kasım aylarını çözüm açısından hayati bir dönem olarak” kodladı. Belli ki, “kriz mriz yok” dese de ekonomi uzmanlarının Ekim ve Kasım uyarılarını dikkatle izliyor.

Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı da bu çerçevede gündeme getirildi. YEP’ten sonra bu program da özünde kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasıyla sermayeyi krizden koruyan, faturayı işçi ve emekçilere yıkmayı hedefleyen bir programdır. Programın TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TBB gibi sermaye örgütlerinin desteğiyle açıklanması zaten çok şey anlatmaktadır. Berat Albayrak; “Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı tek başına devletin, kurumların, bakanlıkların yürütebileceği bir mesele değildir. 81 milyon omuz vermeli” diyerek, niyetlerini baştan belli etti. Özünde, işçi ve emekçi kemer sıksın, faturayı yüklensin, gerisini biz hallederiz demektedir.

Yıllık %24,5’e ulaşarak son 15 yılın rekorunu kıran enflasyonla mücadeleden anladıkları ise özetle şöyledir: Emekçi kitlelerin ağzına küçük bir damla bal sürülerek fiyat kontrolleri ve yıl sonuna kadar büyük market zincirlerinin bazı ürünlerinde, Et ve Süt Kurumu ile AOÇ’nin bazı ürünlerinde %10’luk indirim getirilmektedir. Programın geri kalanı ise sermayeye verilecek desteklerden ibarettir. Programda özel sektöre ve KOBİ’lere teşvikler, ucuz maliyetli krediler ve borç yeniden yapılandırmaları sunuluyor. Halihazırda yüksek faizden borçlanmış işletmelere %10 faiz indirimi getirileceği belirtiliyor. Doğalgaz ve elektrik Ağustos ayının başından itibaren üç defa zamlanmışken, yıl sonuna kadar zam yapılmayacağı “müjdesi” veriliyor. Tabi o da “küresel piyasalarda olağanüstü bir gelişme olmazsa” şartına bağlı olarak! Ve tüm bunlara eşlik eden bir propaganda kampanyası yürütülüyor. Bu kampanyanın logosuyla, bu logonun stickerlarıyla, enflasyonlamucadele.org.tr adlı internet sitesiyle, ALO 173 şikayet hattıyla enflasyonla mücadelede bir “milli ruh” yakalanmak isteniyor. Bu propagandayla emekçi kitleleri oyalamaya ve enflasyona neden olan ekonomi politikalarının tartışılmasının önüne geçmeye çalıştıkları ortadadır.

Erdoğan AKP’si bir yandan işçi ve emekçilerin, bilinçleri bulandıran “yerli ve milli” propaganda eşliğinde fiyatlarda yapılacak bu geçici indirimlerden etkilenmesini umuyor. Kitlelerden ekonomik tablonun düzeleceğine, “ekonomik savaşın kazanılacağına” dair çizilen pembe hayallere inanmaları isteniyor. “Fedakârlık” adı altında emekçilerden krizin faturasını yüklenmeleri bekleniyor. Erdoğan’ın enflasyonla mücadele adına alınmasını istediği “her türlü tedbirin” bir yanı bu tarz algı operasyonları iken, diğeri de baskı ve zorbalıktır. Örneğin son 15 yılın en yüksek enflasyon oranını açıklayan TÜİK Başkan Yardımcısı görevden alınıyor. Kriz haberleri yapanlar vatan hainliğiyle suçlanıyor, havalimanı işçilerine yapıldığı gibi hak arayan işçiler tutuklanarak gözdağı verilmek isteniyor.

Enflasyonla Topyekûn Mücadele Programı çerçevesinde yapılan geçici indirimler enflasyonu kısa bir süre geriletse de enflasyonun 2 ay içinde tekrar yükseleceğini konunun uzmanları dile getiriyorlar. Bunu Erdoğan ve ekibi de biliyor. Dertleri zaten işçiyi düşünmek değil, sermayeyi kurtarmaktır. Oy deposu olarak gördükleri işçi ve emekçiler nezdinde “ekonomik savaş” altında gayretkeş pozlar vermek, yerli ve mili söylemleriyle emekçileri uyutmaya devam etmek istiyorlar. Ancak derinleşen ekonomik kriz işçi ve emekçileri katı bir gerçekle yüz yüze getirecektir. Baskı ve zorbalığın da biriken tepkileri engellemeye yetmeyeceğinin farkındadırlar.

İşte bu nedenle “Krizin faturasını ödemeyeceğiz!” şiarıyla yükseltilecek mücadele oldukça önemlidir. Krizin nedenleri ve sorumluları hakkında işçi ve emekçilere yönelik yapılacak bilinçlendirme çalışmaları sermaye devletinin yaydığı gerici propagandanın da panzehri olacaktır.

 

 

 

 

Önlemlerin sonu karne ve kuyruk”

 

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 9 Ekim’de açıkladığı sözde “enflasyonla mücadele” programının ardından iktisatçılar, program kapsamında atılacak adımları değerlendirerek programın enflasyonda kalıcı bir çözüm sağlamayacağının altını çizdi.

Prof. Dr. Korkut Boratav konuyla ilgili konuşarak, polisiye önlemler ya da kimi kurumlara yapılacak müdahalelerle enflasyona karşı mücadele edilemeyeceğini vurgulayarak “Aşırı önlemin sonu karne ve vesika demektir. Bu gürültülü kampanyalarla uzun ve orta vadede bu önlemler enflasyonu kalıcı olarak düşüremez” dedi.

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp ise enflasyona karşı sıkı bir maliye ve para politikasının önemli olduğunu belirterek şunları söyledi: “Serbest rekabet ortamında firmalar ürünlerinin fiyatlarını belirlerken belli bir kâr marjı ile belirliyor. Şimdi yüzde 10 indirim yapacaklarsa acaba çok fahiş bir fiyat mı koyuyorlar diye akıllara geliyor. İndirimle enflasyonun düşmesi için çok fazla firmanın indirime katılması gerekiyor. Ama üç ay sonra indirimler bittiğinde ise yeniden enflasyon yukarıya çıkacak.”