3 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/42

Gelecek mutlak sosyalizm!
Mafyalaşmış devlet geleneği sürüyor, sistem çürüyor!
Eski aktöre “yeni görev”
Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!
Zafer pasif değil, aktif direniştedir!
“Baskıya ve güvencesizliğe karşı tek çözüm direnmektir”
Gülmen ve Özakça’nın doktoru uyardı: Her an her şey olabilir!
Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!
“Devrimci partinin varlığı devrime hazırlığın ve devrimin geleceğidir!
DEV TEKSTİL GMYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Birleşik Metal-İş’te neler oluyor?
Bir sömürü cenneti Mercedes-Benz
Şanlı devrimin, devrimci kadınları!
YÖK ve YÖK düzenine karşı 6 Kasım’da alanlara…
MEB’den öğrencilere baraka, sermayeye rant alanı
Bağımsızlık referandumları ve kapitalizmin çürümüşlüğü
Her yerin şarkısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!

 

Patronlar doymak bilmiyor. Ne paraya ne de işçi kanına…

Çıkartılan yasalarla gözü dönmüş açlıklarını bir nebze gidermeye çalışıyorlar. Attıkları her adımda işçi sınıfının emeğine, canına, geleceğine göz dikiyorlar.

Torba Yasa ile hedeflenen

Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne (MTV) %40’lık zam ile gündeme gelmişti Torba Yasa. Artan tepkilerle televizyon ekranlarına çıkıp ‘zammı geri aldık’ dediler. %25’e düşürdük dediler. Hepsi yalandı. Zaten %25 de büyük bir zam oranıydı ama %25’e düşürdükleri de yalandı. 1-3 yaş arası 1.3 motor ve fiyatı 40.000 liranın altındaki araçlarda %25, diğer araçlarda %50’ye kadar zam yapmışlardı. Peki, torba yasa sadece MTV zammından mı ibaretti?

Elbette hayır! Torba yasa sermayenin ve AKP’nin yaşadığı krizden çıkmanın anahtarlarından birisi idi. Bu anahtar bütçe açığını emekçinin sırtına yüklemenin, devletin elindekileri sermayeye peşkeş çekmenin, AKP açısından da sermayenin desteğini almanın anahtarıydı.

Özelleştirmenin, kuralsızlığın, katliamların önü açılıyor

Torba Yasa’nın 58. maddesi ile madenlerin özelleştirilmesinin, kuralsız çalışmanın, iş cinayetlerinin önü açılıyor. Değişiklik öngören maddede Türkiye Taşkömürü Kurumu ile Türkiye Kömür İşletmeleri, uhdelerinde bulunan maden ruhsat sahalarını işletmeye, işlettirmeye, bunları bölerek yeni ruhsat talep etmeye ve bu ruhsatları ihale etmeye yetkilidir ifadeleri yer alıyor.

Gerekçe olarak da şunlar söyleniyor: Böylelikle, atıl vaziyetteki sahaların ekonomik, güvenli ve rantabl şekilde değerlendirilmesine olanak sağlanmaktadır. Ayrıca rödovans süreleri kısıtlı olduğundan dolayı iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli modernize teknolojiye uygun yatırımlar yapılamamaktadır. Düzenleme ile belirtilen gerekçelere göre uzun vadeli yatırım yapılabilmesinin önü açılmaktadır.”

Bu değişikliği nasıl okumak lazım? Özelleştirmelerin önünün açıldığı açıktır. Atıl vaziyetteki sahaları ranta açacaklarını kendi ağızlarıyla söylemektedirler. Devlete ait olan madenlerin rödovans sistemi ile özel sektöre işlettirilmesinin iş cinayetlerini, kuralsız ve iş güvenliği alınmaksızın çalışmayı arttırdığı çok açıkken, rödovans sürelerinin kısıtlı olmasını bir sorun olarak görmektedirler. Bunu da iş sağlığı ve güvenliğine yönelik uzun vadeli yatırımların yapılamamasına bağlamaktadırlar. Buraya dikkat! İşçi sağlığı ve güvenliği değil, iş sağlığı ve güvenliği diyorlar. Güvenliğini almak istedikleri her yıl ölen madenciler değil, madenciliğin güvenliğidir. Bunu Şırnak’ta yaşanan iş cinayetinin ardından madenin kapatılmasına ve kapısı mühürlenmesine rağmen kamyonların çalışmaya devam etmesinden, kabelerinin para olmasından biliyoruz.

Daha az işçi, daha çok iş!

Madenlerin özelleştirilmesinin önü açılırken 2001 yılından beridir çalışan işçi sayısı sürekli düşmektedir. 2001 yılı SGK kayıtlarına göre 47’si kamu, 459’u özel sektör olmak üzere toplam 506 ocak varken bu sayı 2017’de 29’u kamu, 600’ü özel sektör olmak üzere toplam 629 ocaktır. Aynı yıl aralığında işçi sayısı 29 bin 613’ü kamu, 13 bin 244’ü özel sektör olmak üzere toplam 42 bin 857’den; 10 bin 772’si kamu, 27 bin 22’si özel sektör olmak üzere toplam 34 bin 742 ye düşmüştür. Maden sayısında bir düşüş olmamasına rağmen işçi sayısındaki azalma, çalışma saatlerinin uzaması, 2 kişilik işin 1 kişiye yaptırılması, ağırlaştırılmış çalışma koşulları anlamına gelmektedir. Soma Katliamı öncesindeki raporlarda 3 yıl içinde çıkartılması gereken madenin 2 yıl içinde çıkartılmaya çalışıldığı ortaya konmaktadır.

Şırnak aynasında madencilik gerçeği

Şırnak’taki son madenci katliamında da görüldüğü gibi madenlerde uygulanan özelleştirme ve rödovans katliamların önünü açmaktadır. 1998’e kadar ciddi ölümlerin yaşanmadığı Şırnak’ta ‘98’den sonra işletmenin özel sektöre verilmeye başlanması ile yaklaşık 20 yılda 200 madencinin katledildiğini biliyoruz. ‘92 Kozlu’dan beri kamu madenlerinde iş cinayetinin olmaması, buna karşın Soma, Ermenek başta olmak üzere özel sektörde, rödovanslı sahada ve taşeron şirketlerde işçi kanına doyulmadığını biliyoruz.

Bu durum elbette ki kamuda bütün güvenlik önlemlerinin alındığı anlamına gelmiyor. Ancak özelleştirmeler ile hayata geçirilen esnek çalışmanın, kuralsızlığın ve baskının sonuçlarını ortaya koyuyor.

Bütün bunların yanı sıra madenlerde patronlar için maliyet anlamına gelen güvenlik önlemleri alınmıyor, mühendis çalıştırma zorunluluğunda sürekli esnemeler yaşanıyor, madenler hiçbir denetime tabi tutulmuyor...

Şırnak’taki kazadan sonra “kaçak maden ocağı” haberlerini sıkça duyduk. Peki, buradan çıkan tonlarca kömürün piyasaya sürülmesinde neden hiçbir sorun yaşanmıyordu? Bu bile kaçak madenciliğin yalan olduğunu, kaçakçılığın devletin işleyişinin bir parçası olduğunu göstermektedir.

Torba yasa ile işçi katliamlarının önü açılmaktadır

Torba yasa ile patronlar zenginliklerine zenginlik katacaklar. Patronların payına torba torba paralar, araziler, ucuz emek cennetleri düşerken, işçi sınıfının payına ceset torbaları, sömürü cehennemleri düşecektir.

Torba yasanın hayata geçirilmesiyle maden ocakları, patronlar daha da fazla işçi kanıyla beslenmeye devam edecektir. Zira işçi kanı elde ettikleri kârların yanında önemsenmeyecek kadar ucuzdur onların düzeninde. İşçilerin “fıtrat”ında ölüm vardır ve çok “güzel” ölür işçiler onların tabirleriyle. Ölüm de, bu düzene boyun eğmek de işçi sınıfının kaderi olamaz. Bu kaderi işçi ve emekçiler yazmadı ancak bozacak olan onlardır.

 

 

 

 

Klüh işçileri: Direne direne kazanacağız!

 

Çimse-İş Tuzla Şubesi’nin yetkili olduğu Klüh Destek fabrikasında işçiler, kendilerinden habersiz imzalanan 3 yıllık sözleşmeye tepkilerini göstermeye devam ediyor.

Şişecam’a üretim yapan Klüh Destek işçileri, Çimse-İş’in geçtiğimiz hafta patron ile birlikte, kendilerinden habersiz imzaladığı sözleşmeye karşı tepkilerini 31 Ekim’de yaptıkları eylemlerle sürdürdü.

Sert tepkiye karşı patron, baş temsilciyi zorunlu izne çıkarsa da işçiler eylemlerle tepkilerini ortaya koyarak “Direne direne kazanacağız” diyor.

Vardiya ve mola giriş çıkışlarında alkış, ıslık ve sloganlar eşliğinde toplu yürüyüş gerçekleştiren işçiler mücadelelerini büyüteceklerini vurguluyor.

İşçiler, eylemlerini gerekirse iş yavaşlatma hatta üretimi durdurmaya kadar götüreceklerini ifade ederek “Biz sadece hakkımız olanı istiyoruz. Yıllardır çalışıyoruz ama ücretler asgari ücret seviyesinde, bu böyle gitmez” ifadelerini kullandı.

1 Kasım’dan itibaren Tekirdağ Saray’da kurulu fabrikada da eylemlerin başlayacağını belirten işçiler, sözleşmedeki ücretlerle ilgili bölümün yeniden ele alınması, en fazla 2 yıllık olması ve kendilerinden onay alınmadan imzalanmaması taleplerini savunuyor.

 
§