3 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/42

Gelecek mutlak sosyalizm!
Mafyalaşmış devlet geleneği sürüyor, sistem çürüyor!
Eski aktöre “yeni görev”
Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!
Zafer pasif değil, aktif direniştedir!
“Baskıya ve güvencesizliğe karşı tek çözüm direnmektir”
Gülmen ve Özakça’nın doktoru uyardı: Her an her şey olabilir!
Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!
“Devrimci partinin varlığı devrime hazırlığın ve devrimin geleceğidir!
DEV TEKSTİL GMYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Birleşik Metal-İş’te neler oluyor?
Bir sömürü cenneti Mercedes-Benz
Şanlı devrimin, devrimci kadınları!
YÖK ve YÖK düzenine karşı 6 Kasım’da alanlara…
MEB’den öğrencilere baraka, sermayeye rant alanı
Bağımsızlık referandumları ve kapitalizmin çürümüşlüğü
Her yerin şarkısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermayenin saldırısına, sendikanın ihanetine, reformizmin bataklığına karşı

Zafer pasif değil, aktif direniştedir!

 

Paşabahçe Kırklareli Cam Sanayi'de işten atılan işçiler aileleriyle birlikte cam patronuna karşı haftaları bulan bir mücadele yürüttü. Patronun işten atma saldırısına karşı işçiler sessiz sedasız boyun eğmek, bu haksızlığı kabullenmek yerine direniş yolunu seçtiler.

Cam sanayisi çalışma koşullarının oldukça ağır olduğu bir iş kolu. Bölgede bulunan birçok işçi bu fabrikada çalışan işçilerin ayrıcalıklı olduğunu düşünüyor. Fakat gerçekte durum bundan çok farklı. Fabrikada var olan “ayrıcalıkları” ifade etmek gerekirse;

  • Cam sanayisinde çalışma koşulları oldukça ağır. Üretim 7/24 hiç durmadan devam etmekte, bir dakikalık bile boşluk vermeden 80°C’e varan sıcaklıklarda çalışılmaktadır.

  • Direnişçi işçilerin birebir anlatımlarında sıkça bahsedildiği üzere iş yerinde yemeklerle ilgili sorunlar da yaşanmaktadır.

  • İş yerinde ağır çalışma koşullarından ve iş yükünden dolayı sıkça iş kazaları yaşanmaktadır. Hatta bir iş cinayeti yaşanmış, makine bir işçiyi paramparça etmiş, ölen işçinin cesedinden kopan bir uzuv günler sonrasında bir makinanın altında bulunmuş.

  • Meslek hastalıkları da yaşanan bir başka sorun alanı. Birçok işçide yüksek sesten dolayı işitme kaybı yaşanmakta, bel fıtığı başta olmak üzere eklem rahatsızlıkları bulunmaktadır.

  • Bu kadar ağır çalışma koşullarının ve yoğun sömürünün olduğu cam sanayisinde işçi ücretleri de oldukça düşük. 10 yılı aşmış işçiler 9,32 lira saat ücretine çalışmakta.

Cam sanayisinde çalışmanın “ayrıcalıkları” görüldüğü üzere saymakla bitmez. Aslında bu tablo cam işçisinin neden mücadele ettiğinin bir açıklaması niteliğindedir. Yıllardır cam işçileri cam patronunun saldırılarına karşı, kaybedilmiş hakları geri almak için bir dizi mücadele vermiştir. Birçok kez işten atma saldırısı ve fabrika kapatma saldırısıyla karşılaşmış, direnişler sonucunda kimi kazanımlar elde etmiş, kimi yerlerde ise sendikal bürokrasi duvarına çarpmıştır. Topkapı ve Beykoz fabrikaları kapatılırken direnilmiş, sonuç olarak işçiler diğer cam fabrikalarında istihdam edilmiştir. Mersin ve Eskişehir'de işten atma saldırısı olmuş ve bu işten atma saldırıları karşısında sendika bürokratları şubelerden genel merkeze kadar ihanetçi bir tutum sergilemiş, işçileri yalnız bırakmıştır. Bu süreçte fabrika önlerindeki eylemler sendika genel merkezi önünde açlık grevine dönüşmüştür.

Sonuç olarak, cam işçileri uzun yıllara dayanan bir mücadele birikimine sahiptir. Bu birikim açıkça şunu göstermektedir ki, cam işçilerinin mücadeleye atıldığında tıkandığı en temel alan mücadele biçim ve yöntemlerindeki sınırlılıklardır.

Nedir bu sınırlar? Birincisi, yıllardır cam işçisinin sırtında bir kambur olan sendikal bürokrasiyle kesin bir hesaplaşmanın yapılamamış olmasıdır. Cam iş kolunda, özellikle Trakya cam işçisi içerisinde Beykoz Paşabahçe ve Topkapı direnişinde yer almış, sendikal ihaneti yaşamış sendika bürokrasisine muhalif işçiler var. Buna rağmen her defasında cam patronuna işçilerin geleceklerini peşkeş çeken sendika ağalarıyla fiili-meşru mücadele zemininde sonuç alıcı bir hesaplaşmaya gidilmemiştir. Her defasında ihanete uğrayan işçiler eylemli süreçleri örgütlemiş fakat bir biçimde sendikanın uygun gördüğü zeminde uzlaşı yolunu tutarak dişe diş bir mücadeleden uzak durmuşlardır. Tam olarak patron ve sendikanın istediği düzeyde olmasa da, süreçler onların istediklerine yakın sonuçlanmıştır.

İkinci nokta ise, cam işçisinin mücadele talep ve yönteminin eksik yanlarının olmasıdır. Genel olarak mücadele taleplerini belirlerken net ve kesin talepler ortaya koymak yerine uzlaşıya açık talepler ortaya konmuştur. En son direnişte olduğu gibi, kesinlikle işe dönme talebi değil de uzlaşı noktalarını öne çıkararak talepler belirlenmiştir. Bu da doğal olarak mücadele sonucunda bütünlüklü bir zafer getirmemiştir. Direniş sonucu belirgin zaferin olmamasının nedeni, fiili-meşru mücadele temelinde, üretimden gelen gücün daha yıkıcı bir biçimde kullanılmamasıdır.

Evet, cam işçileri uğradıkları saldırılara karşı çeşitli eylemler düzenlemiş (imza toplandı, aileler harekete geçirildi, Lüleburgaz halkına dönük bildiriler dağıtıldı, esnaflara dönük afişler hazırlandı, konserler yapıldı...), iş yavaşlatma eylemleri yapmıştır. Ama bunların birçoğu bir düzeyden sonra sınırlara takılmıştır.

Örneğin; son toplu iş sözleşmesi döneminde fiili olarak fabrikayı terk etmeme ve kısmi iş yavaşlatma eylemleri yapıldı ama bunlar patrona diz çöktüren bir sonuç üretmedi. Çünkü burada da genel eğilim "iş barışını" bozmama yönlü idi. Eller toplu bir biçimde şaltere gitmedi. Bu tür eylemlerin olduğu dönemde bile üretim düzeyi normal koşulların bir miktar altında kalmıştır. Yani eylemler yapılmış ama üretim büyük oranda devam etmiştir. Yanı sıra, bu kadar direnişe bile tahammülü olmayan cam patronu bu eylemlerin öncülerini aylar sonrasında “daralma” bahanesiyle işten attı.

Üçüncü ise, sendikaya muhalif olan işçilerin ve onlara hakim olan cephenin bilinç ve ufuklarının darlığıdır. Bu muhalif işçi bloğunun sendikanın içindeki ihanet şebekesine karşı sürekli pasif mücadele içinde olması, her defasında istenilen sonuçların alınamamasına yol açmaktadır. Eğer bir sendikayı ihanet şebekesi sarmışsa yapılması gereken onları o koltuklardan alaşağı etmektir. Onları şubelere, sendika binalarına sokmamaktır. Tabanda, iş yeri zeminlerinde iş yeri komiteleri oluşturarak, buralarda örgütlü güce dönüşerek karşılarına dikilmektir. İhanet şebekesini ipini pazara çıkaracak netlikte teşhire konu etmektir, eylem meydanlarına çıkamayacak hale getirmektir. Zira pasif, durağan bir muhalefet bir sonuç üretmez.

Son olarak Trakya'da gerçekleşen direniş ve yürüyüş sürecinde de tüm bu olumsuzluklar yaşanmıştır. 90 işçi kendi darlık ve sınırlılıkları içerisinde, içinde bulunduğumuz zor dönemde oldukça anlamlı bir mücadeleye imzalarını attılar. Ama kimse bu direnişin zaferle sonuçlandığını söyleyemez. Tabi ki sözde işçilerin öncüsü olma iddiası taşıyan, fiili-meşru mücadelenin yükselmesinden korkan, polis barikatına ve devlet zoruna takılan reformistler dışında.

Cam işçisi mücadele tarihlerinde yeni bir tekrar yaşamıştır. İşçiler patron saldırısı ve sendikal ihanete karşı bir mücadele başlatmıştır. İşçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyindeki sınırlılıklardan dolayı direniş polis ve devlet barikatına takılmıştır. Fiili, meşru mücadele yolu izlenmediği sürece mücadelenin sendikal ağalığa, bürokrasiye takılacağını ve toplam sınıf mücadelesinde yaşanan yenilgiler gibi bu direnişin de kazanım elde etmeden sona ereceğini bu direniş şahsında bir kez daha görmüş olduk.

Cam işçisi direnişe başlarken talepleri işlerine geri dönmekti. En başından yürüyüşe kadar sürekli bunu dillendirdiler. On bin kişinin katıldığı yürüyüşün temel sloganı "90 işçi işe dönecek bu iş bitecek!" idi. Topkapı, Beykoz kapatıldı ilk başta hiçbir çözüm üretmeyen cam patronu direniş sayesinde işçileri başka fabrikalara almak zorunda kaldı. Burada cam patronu daha direniş Lüleburgaz'da iken sendika ile görüşerek Eskişehir önerisinde bulundu, işçilerin büyük oranda gitmeyeceğini bilerek. Keza öyle de oldu. İşçiler bu öneriyi ilk etapta kabul etmediler, tek seçenek olarak işe geri dönmeyi istediler, bunun dışındaki önerileri kabul etmediler. Eskişehir meselesini kazanım olarak göstermek aslında ahmaklıktan başka bir şey değildir. Cam işçisi hak alma mücadelesinde daha kararlı davranabilseydi birçok açıdan sınıfın önündeki bariyerleri sarsabilirdi, hele ki böyle bir dönemde.

Cam işçisi neden kaybetti?

Cam işçisinin neden kaybettiğini maddeler halinde özetlersek;

1- Cam işçilerinin öncüleri şahsında onlara hakim olan, yasal sınırlara takılan uzlaşmacı anlayışlar,

2- Söz konusu anlayışların fiili-meşru mücadeleden uzak durması, fabrika tabanında üretimden gelen gücü harekete geçirmemesi,

3- Sendikal bürokrasiyle dişe diş bir mücadeleye girilmeden, pasif yol ve yöntemler izlenmemesi.

Cam işçisi yürüyüş ve direniş sürecinde yeterli büyüklükte bir sınıf dayanışması desteği almamıştır. Birçok sendika ve kitle örgütü özellikle bu eylemi ve direnişi görmezden gelmiştir. Bilinçli olarak sendikal bürokrasiye yönelen bu mücadeleyi yalnız bırakmıştır. Yine direnişi bölgeye mal etmek için gerçekleştirilmesi gereken dayanışma zayıf kalmıştır. Dişe diş mücadeleden uzak duran anlayışlar Çorlu'da kurulan Cam İşçileri İle Dayanışma Platformu'nda da basiretsizliklerini göstermişlerdir. Sınıf devrimcileri bu süreçte platformun aktif bir bileşeni olduğu gibi, yürüyüşün de bir öznesi oldu. Yanı sıra, hem DEV TEKSTİL imzalı hem de MİB imzalı afişlerle, bildirilerle, yazılamalarla ve internet ortamından işçileri, emekçileri Çorlu ve Çerkezköy’de direnişe destek olmaya, mücadeleyi büyütmeye çağırdı.

Bundan sonrası için izlenmesi gereken yol nedir?

Bundan sonra cam işçisinin yapması gereken görevlerin başında;

1- Atama usulü sendikacılığı ortadan kaldırmak, söz-yetki-karar hakkının işçide olduğu sınıf sendikacılığı anlayışını hakim kılmak,

2- Fiili-meşru mücadele yol ve yöntemlerini sendikaya hakim kılmak,

3- İşçilerin üzerindeki ağır iş yükünün azaltılmasını sağlamak,

4- İnsanca yaşamaya yeten ücret için mücadele etmek

5- Cam iş kolunun ağır iş kollarından sayılmasını ve böylece patronunun sorumluluklarının artmasını sağlayacak mücadeleyi yaymak,

6- Bu talepler etrafında ortak, birleşik bir mücadeleyi örgütlemektir.

Cam direnişi birçok açıdan tekrar birtakım sonuçları bizlere göstermiş, tüm işçilere bu açıdan bir dizi deneyim sunmuştur. Fiili-meşru mücadele yöntemlerini esas almadan, işçi sınıfının üretimden gelen yıkıcı gücünü örgütlemeden; kısacası işçi sınıfının eylemini devrimcileştirmeden direnişlerin bir sonuç üretmediğini bir kez daha gördük. Bu direniş TİS sürecinde olan metal işçilerine de örnek olmalı. Metal işçisi başta olmak üzere, tüm sınıf bölükleri kazanmak istiyorsa dişe diş bir mücadeleyi esas almalı buna göre bir hazırlık yapmalıdır.

Trakya’dan sınıf devrimcileri

 

 

 

 

Polimer’in icra faturası işçilere kesildi

 

Sefaköy’de 600 işçi ile üretim yapan Polimer çuval fabrikası iflas gösterdi. İşçilerin tazminatları ve 3 aylık maaşları ise gasp edildi. İcra için fabrikaya polisle birlikte gelen icra memurları işçiler çalışırken makinelere el koydu.

Farikada yetkili bir sendika (TEKSİF) olmasına rağmen her bölümde bir taşeron bulunmakta, çocuk işçiden sigortasız işçilere kadar yoğun bir sömürü hüküm sürmekte idi. Yıllardır her bölümde bulunan taşeronlaştırmaya ses çıkarmayarak işçilerin daha fazla sömürülmesinde payı olan TEKSİF ise yaptığı açıklama ile mağdur edebiyatını oynamakta, “İşçilerin suçu ne?” diyerek kendisini aklamaya çalışıyor.

Geçtiğimiz yıllarda DEV TEKSTİL’in örgütlenme çalışması yürüttüğü bu fabrikada, TEKSİF işçilerin işten atılmasına göz yummuştu.

2 aydır maaşını alamayan Volkan Efe adındaki işçi, 1 Kasım’da fabrikanın çatısına çıkarak intihar girişiminde bulundu. Çatıya çıkan işçi, fabrikanın patronu Hakan Ercan'ın fabrikaya gelmesini talep etti. Bir süre sonra sendikacıların fabrikaya gelmesiyle ikna edilerek çatıdan indirildi.

Taşeron patronlarından devrimci işçiye saldırı

Hakları için fabrika önünde bekleyen işçileri ziyarete giden eski bir Polimer işçisi taşeron patronlarının saldırısına uğradı. Taşeron patronu Selami Öztürk, yeğenleri ve ustalarıyla birlikte devrimci işçiyi darp ederek fabrikanın dışına çıkardı.

Saldırıya uğrayan devrimci işçi yaşadıklarını şu şekilde anlattı:

Polimer Çuval fabrikasında icra faturası işçilere kesildi. İcradan alacaklılar fabrikaya gelip 4 makineye el koydular. İşçilerin yıllarca emek harcayarak biriktirdikleri kıdem-ihbar tazminatları, aylardır verilmeyen maaşları içeride kaldı. İntihar girişimleri dahi oldu.

Bunun üzerine akşam 21.00’de fabrikada bekleyişlerini sürdüren işçileri ziyaret etmek için yanlarına gittim. Yaklaşık 20 dakika kadar sohbet ettikten sonra, taşeron patronu Selami Öztürk’ün yeğeni Faruk Yalçın Çelebi yanımıza gelerek, ‘Bu adam burada çalışmıyor, ona inanmayın, devrimci sendikacı o, ona göre konuşun’ diyerek işçileri bana karşı kışkırtmaya çalıştı. İşçiler ise ‘Biliyoruz, daha önce Selami’nin orada çalışıyordu, bizi ziyarete gelmiş’ dedi.

Yeğen Faruk Yalçın Çelebi yanımızdan ayrıldı. Ardından taşeron ustalarından biri yanıma gelerek, ‘Burada çalışmıyorsun, çık dışarı’ dedi. Ben işçiler ile sohbet etmeye devam edince, özel güvenlikleri yanımıza çağırarak beni fabrikadan dışarıya atmaya çalıştılar. Koluma girip iterek fabrikanın çıkışına getirdikleri esnada, aniden arkamdan saldırıya uğradım. Taşeron patronu Selami Öztürk küfürler ederek arkamdan saldırmaya devam ediyordu. Bir taraftan da özel güvenlikler tutuyordu.

Kendimi toparladığım esnada ise Selami Öztürk’ün yeğeni Faruk Yalçın Çelebi diğer taraftan saldırmaya başladı. Güruh halinde saldırarak, beni fabrikanın dışına çıkardılar.”

 

 

 

 

Akkim direnişi 3. ayını geride bıraktı

 

İstanbul Hadımköy’de kurulu bulunan Akkim Yapı Kimyasalları fabrikasında Petrol-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçilerin direnişi 3. ayını geride bıraktı.

Fabrika önünde süren direnişin ilk gününden bugüne kadar geçen sürede işten atma ve birçok baskıyla karşılaşan işçilerin mücadelesi kararlılıkla sürerken, yetki belgesinin gelmesinin ardından patron yetkiye itiraz etti. Şu an patronun yetkiye yaptığı itiraz ile ilgili hukuki süreç bekleniyor. İşçiler, çoğunluğu sağladıkları için patronun bu itirazdan bir şey elde edemeyeceğini ifade ediyorlar.

Direniş kazanımla sonuçlanana kadar mücadelede kararlı olduklarını belirten işçiler, tüm işçi ve emekçileri direnişle dayanışmaya çağırıyor.

 
§