3 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/42

Gelecek mutlak sosyalizm!
Mafyalaşmış devlet geleneği sürüyor, sistem çürüyor!
Eski aktöre “yeni görev”
Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!
Zafer pasif değil, aktif direniştedir!
“Baskıya ve güvencesizliğe karşı tek çözüm direnmektir”
Gülmen ve Özakça’nın doktoru uyardı: Her an her şey olabilir!
Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!
“Devrimci partinin varlığı devrime hazırlığın ve devrimin geleceğidir!
DEV TEKSTİL GMYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Birleşik Metal-İş’te neler oluyor?
Bir sömürü cenneti Mercedes-Benz
Şanlı devrimin, devrimci kadınları!
YÖK ve YÖK düzenine karşı 6 Kasım’da alanlara…
MEB’den öğrencilere baraka, sermayeye rant alanı
Bağımsızlık referandumları ve kapitalizmin çürümüşlüğü
Her yerin şarkısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Eski aktöre “yeni görev”

 

Düzenin siyaset arenasına İYİ Parti adında “yeni” bir parti daha dahil oldu. Kuruluşunu tamamlayan İYİ Parti ile Meral Akşener; “Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyerek sahneye hızlı bir giriş yaptı. Emperyalistlerin ve Türkiye burjuvazisinin düzen siyasetini yeniden dizayn etme çalışmaları kapsamında kurulan bu İYİ Parti’nin “yeni şeyler” iddiası ise tam bir aldatmacadır.

Ne gibi “yeni” şeyler?

Türkiye’nin, özellikle hileli referandum sonrasında belirgin hale gelen iç ve dış politika planında yaşadığı sorunlar, artan ekonomik ve sosyal kriz sinyalleri emperyalistlerin ve Türk burjuvazisinin düzen siyasetini yeniden dizayn etme ihtiyaçlarını artırmıştı.

Eğitimden toplumsal yaşamın bir dizi alanına dinsel gericiliğin müdahalelerine karşı laik değerlerin savunucularının hassasiyeti artmakta, OHAL ve KHK’larla birlikte hukuksuzluğa-haksızlığa uğrayanlar daha fazla adalet aramakta, baskı ve zorbalık artarken zaten sınırları belli olan demokratik değerlerden giderek uzaklaşılmaktaydı. Referandumla birlikte parlamenter sistemden başkanlığa, bizdeki adıyla cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi Erdoğan karşıtlığında ve yandaşlığında olmak üzere toplumun %50’lik dilimler halinde kutuplaşması belirgin hale geldi. Her ne kadar sermaye Erdoğan AKP’si döneminde fazlasıyla kazanmış olsa da Erdoğan’ın, kurulu düzenin dengesini fazlasıyla zorlayan bir mecraya girdiğini görmekteydi. Erdoğan'da cisimleşen tek adam diktası uygulamalarını törpülemek adına artık basına da yansıyan şekilde sermeye çevrelerinden tepkiler gelmeye başladı. Son olarak ABD ile girilen sorunlu süreç düzen sahiplerinin “yeni” bir isme olan ihtiyaçlarını arttırdı.

Meral Akşener ve ekibi, referandumda MHP’den ayrı bir politika ile ‘Hayır’ cephesinde yer aldı ve AKP-MHP yakınlaşmasına yaptığı muhalefetle öne çıktı/çıkarıldı. Düzenin ihtiyaç duyduğu bu “yeni” role hazırlandığı görülen Akşener ve ekibinin, kendinden bekleneni yapacağına dair verdiği taahhütlerle emperyalist merkezlerden ve sermayeden gerekli desteği aldığı görülmektedir. Gerek medya desteği oluşturarak, gerekse mali sorunlarını çözmüş olarak düzen siyasetindeki rolüne hemen soyunmuştur. Akşener partisinin ekonomi politikalarını eski Merkez Bankası Başkanı da olan ve AKP hükümetinin ilk yıllarında görev yapan Durmuş Yılmaz’ın üstlenecek olması da sermaye çevrelerine verilen mesajlardan biridir.

Öte yandan, konuşmasına Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit’i rahmetle anarak başlayan Akşener nasıl bir “yeni” çizgide olduğunu göstermiştir. İYİ Parti, düzen siyasetinin her türden sağ, sol ve muhafazakâr renklerini bünyesine toplama iddiasındadır. Tıpkı ilk çıkışlarında ANAP’ın, AKP’nin yaptığı gibi “geniş tabanlı merkez partisi” rolü ile sahnedeler.

Görülüyor ki İYİ Parti’nin “yeni” dediği şey, Erdoğan’ın neden olduğu dengesizliklerden arınmış, sağcı-muhafazakâr-liberal çizginin devamıdır.

Topluma verilen bir diğer mesaj ise, Akşener’in partinin yöneticileriyle birlikte önce “cumhuriyet kadını” görünümüyle Anıtkabir'i ziyaret etmesi, sonra da Hacı Bayram Veli Camii'ne gidip türbanıyla dua etmesidir. Bu şekilde toplumun %50’lik bölünmüşlüğüne karşı bir sentez yapılarak “birleştirici” oldukları mesajı verilmiştir.

Meral Akşener kimdir?

Faşistlerin “Asena Ablası” olarak bilinen Meral Akşener milliyetçi geçmişiyle ve 1990’lı yıllarda derin devlet bağlantıları ile tanınıyor. 1995 ve 1999 Türkiye genel seçimlerinde Doğru Yol Partisi (DYP) milletvekili olarak meclise girmiş, 1996 ve 1997 yılları arasında Necmettin Erbakan ile kurulan koalisyon hükümetinde İçişleri Bakanı olarak görev yapmıştır. İlk dönemlerinde AKP’ye de katılan Meral Akşener, AKP'ye katılan ilk DYP'li olarak bilinmektedir.

AKP ile olan bu kısa birliktelikten sonra, 2007, 2011 ve Haziran 2015 Türkiye genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) milletvekili olarak meclise girmiştir. Bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan vekilliği de yapmıştır.

Özetle Akşener düzen siyasetinin her daim parçası olmuştur. Ama özellikle ‘90’lı yıllardaki devlet-çete ilişkilerinin ifşa olduğu, faili meçhullerin, katliamların sık yaşandığı kanlı ve karanlık dönemlerde İçişleri Bakanı olmak sıradan bir “görev” değildir. Mehmet Ağar’dan sonra oturduğu bu koltukta, Susurluk dosyalarını kapatarak devlete ne denli “büyük” hizmetlerde bulunduğu görülmüştür. Kürt halkı ve devrimci-ilerici güçlerin hafızasından silinmeyecek karanlık dönemlerin, hesabı sorulacaklar listesindedir.

Meral Akşener’in diğerleri gibi Gülen Cemaati ile de yolları kesişmiştir. Zaman gazetesinin bir etkinliğinde Tayyip Erdoğan ile bulunan fotoğrafları da nasıl bir “yeni” ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

*

Düzen siyasetinde yaşanan tıkanmayı aşmak, işçi ve emekçileri oyalamak adına “yeni” bir parti kurulmuş bulunuyor. Toplumda biriken tepkilerin farkında olarak “iyi”, “güzel” sözlerle bir kez daha işçi ve emekçiler kötünün iyisine razı edilmeye çalışılarak düzen siyasetine yedeklenmek isteniyor. Bu projenin düzen siyasetinde nasıl bir “başarı” elde edeceğini kuşkusuz süreç gösterecektir. İşçi ve emekçilerin ise, kötünün ‘iyi’sine de, eskinin ‘yeni’sine ihtiyacı yoktur.

 

 

 

 

Sarayın maliyeti 1 milyar 370 milyon lira”

 

Emekçilerin belini zamlarla büken, taşeron ve güvencesiz çalıştırmanın önünü açan, haklarını aramalarını OHAL bahanesiyle engellediklerini itiraf eden AKP iktidarı, bir yandan da israf harcamalarına milyarlarca lira ayırıyor. AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da kendisine yaptırdığı sarayın maliyetinin 1 milyar 370 milyon lira olduğu açıklandı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, saraya harcanan devasa miktardaki parayı açıkladı. Sarayda 6 bin 400 lira maaşlı 36 “baş danışman” olduğunu söyleyen Kasırga, bunlara ek olarak bir harcırah ödenmediğini, yalnızca uçak giderlerinin karşılandığını ileri sürdü. Sarayda görevli polislerin harcırah alıyor olabildiğini söyleyen Kasırga, sarayın yapım maliyetinin de 1 milyar 370 milyon lira olarak açıklandığını belirtti.

“Bardakların tanesi 70-80 lira”

Kamuoyuna tanesi bin 500 lira olarak yansıyan, saraya alınan bardakların tanesinin “70-80 lira” olduğunu iddia eden Kasırga, “Tanesi bir buçuk milyon denen ama 5 bin 400 liraya mal ettiğimiz masalardan aldık” dedi.

Özal döneminden kalan Marmaris’teki devlet konuk evinin yeniden düzenlenmesi kapsamında da 12 milyon 125 bin lira harcadıklarını söyleyen Kasırga “İnşaatla ilgili bütün işlemler TOKİ tarafından yapılacaktır. Projeler bittikten sonra ana ihale yapılacak” dedi.

 
§