3 Kasım 2017
Sayı: KB 2017/42

Gelecek mutlak sosyalizm!
Mafyalaşmış devlet geleneği sürüyor, sistem çürüyor!
Eski aktöre “yeni görev”
Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!
Zafer pasif değil, aktif direniştedir!
“Baskıya ve güvencesizliğe karşı tek çözüm direnmektir”
Gülmen ve Özakça’nın doktoru uyardı: Her an her şey olabilir!
Torba yasadan madencinin payına ceset torbaları düşecek!
“Devrimci partinin varlığı devrime hazırlığın ve devrimin geleceğidir!
DEV TEKSTİL GMYK Toplantısı Sonuç Bildirgesi
İş cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye!
Birleşik Metal-İş’te neler oluyor?
Bir sömürü cenneti Mercedes-Benz
Şanlı devrimin, devrimci kadınları!
YÖK ve YÖK düzenine karşı 6 Kasım’da alanlara…
MEB’den öğrencilere baraka, sermayeye rant alanı
Bağımsızlık referandumları ve kapitalizmin çürümüşlüğü
Her yerin şarkısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tek tipleştirilmeye teslim olmayacağız!

 

Tek tip elbise (TTE) saldırısı Sincan Hapishanesi'nde adli tutuklulara giydirilerek başlatıldı. Devrimci-yurtsever tutsaklara yönelik de TTE saldırısının zemini hazırlanmaya çalışılırken, tekil örnek olarak TTE giydirme girişimleri de yaşanıyor. Tekil saldırılarda tutsakların yanıtı net: TTE'yi giymeyeceğiz!

Sermaye devleti saldırı zemini hazırlamak için TTE'yi öncelikle adli tutuklulara giydirdi. Adli tutuklular bir yana, “FETÖ”den tutuklananların tümüne TTE giydirilse de devrimci tutsakların yanıtının değişmeyeceğini sermaye devleti de biliyor. Peki neyin hazırlığını yapıyor?

Sermaye devleti başta işçi ve emekçiler olmak üzere, bütün bir topluma hapishanelerde uygulamayı amaçladığı TTE saldırısını kanıksatmaya çalışıyor. Böylelikle yarın devrimci tutsaklara yönelik TTE saldırısını gündemine aldığında saldırı karşısında direnişe geçecek olan tutsakları ve ailelerini tecrit etmeyi amaçlıyor.

İçeriye hakim olmadan dışarıya hakim olamayız”

Ulucanlar katliamı olmadan bir gün önce sermaye devletinin o günkü başbakanı Bülent Ecevit “İçeriye hakim olmadan dışarıya hakim olamayız” diyerek sermayenin hapishanelere bakışını özetlemişti. Devrimci tutsaklara karşı sermayenin sınıfsal bir kini var. Bu nedenle her dönem devrimci tutsakları hedef alan çok yönlü saldırılar yaşanıyor. Bununla birlikte, zindanlarda gündeme gelen baskı ve saldırılar asıl olarak toplumun tüm mücadele dinamiklerini boğma ve etkisizleştirme bakışıyla hayata geçiriliyor.

Komünistler, bu bağlamda Ulucanlar katliamının hemen ardından yaptıkları değerlendirmede şunları söylemişti: Ecevit tarafından açıkça sahiplenilen bu katliam, zindan alanındaki çatışmadan çok öteye anlamlar ve mesajlar yüklüdür. Mesaj dışarıda emperyalist efendilere, içeride başta işçi sınıfı olmak üzere emekçileredir. Dışarıda emperyalist efendilere, Türkiye’deki ve bölgedeki emperyalist çıkarların gereği ve temel önkoşulu olan ‘iç istikrar’ ‘ne pahasına olursa olsun’ korunacak mesajı iletilmiştir. İçeride işçi sınıfı ve emekçilere ise, mevcut düzene karşı hak ve özgürlükler uğruna tutulacak mücadele yolu karşısında gösterilecek acımasız ‘kararlılık’ mesajları verilmiştir.” (Ekim, Sayı: 209, Ekim 1999, Başyazı)

Aynı yazının devamında şu söyleniyor: “Unutmayalım, bu katliam, bir yandan ABD gezisi sabahına, öte yandan emekçilerin Temmuz hareketliliği ve depremi izleyen büyük öfkenin sonrasına denk getirilmiştir. Deyim uygunsa, hareketlenen ve devlete olan öfkesi kabaran emekçilere, devlet onların en kararlı öncüleri üzerinden diş göstermiştir.”

Katliamın hemen ardından DSP-MHP-ANAP hükümeti krizi emekçilere fatura etmek için çok yönlü bir saldırı sürecinin startını vermişti. 19 Aralık katliamından sonra da sosyal yıkım saldırıları aralıksız sürmüştü.

Hapishanelerde TTE giyilmeyecek, dışarıda da tek tipleştirmeye teslim olunmamalı

Hapishanelerde devrimci tutsakların TTE giymeyeceği, teslim olmayacakları açık. TTE 12 Eylül döneminin sessizlik koşullarında bile tutsaklara giydirilememişken, bugün direniş geleneğinin net bir hat haline geldiği koşullarda sermayenin tutsaklara TTE giydirebileceği düşünülemez bile.

Hem hapishanelerde devrimci tutsakların can bedeli yürüteceği mücadeleyi güçlendirmek için, hem de dışarıda sömürüye karşı teslim olmamak için “Tek tipleşmeye teslim olmayacağız!” sloganını ete kemiğe büründürmeliyiz. Bunun yolu ise içerideki direniş ile dışarıda gündeme gelecek olan mücadele ve direnişlerin bir arada ele alınmasından, zindanlarda yaşanacak saldırıları toplumun gündemine mal ederek duyarlılık oluşturulmasından geçmektedir.

 

 

 

 

Tutsaklara saldırılar sürüyor

 

Sermaye devletinin OHAL’le birlikte tutsaklara yönelttiği saldırılar ağırlaşarak sürüyor. Tecrit, darp ve işkence, sürgün sevk, yayın yasakları, keyfi disiplin cezaları ile tutsaklara baskılar tırmandırılıyor.

Muş Hapishanesi’nden 50 tutsak sürgün edildi

Sürgün işkencesinin son örneği Muş Hapishanesi’nden Aliağa Şakran Hapishanesi’ne gerçekleşen sevk sırasında yaşandı. Tutsaklar pijamalı, ayakkabısız ve ters kelepçeli olarak Şakran'a sürgün edildi. Muş Hapishanesi’nde koğuş baskınıyla hücrelere konulan tutsakların, bir hafta bekletilerek Şakran ve Sincan hapishanelerine sürgün edildiği, eşyalarının da kendilerine verilmediği öğrenildi. 7 Ekim gecesi Şakran 1 ve 4 Nolu hapishanelerine 35, Sincan’a ise 15 tutsak sürgün edildi.

Elazığ’da görüşe çıkmama eylemi

Son dönemde artan işkenceyle gündeme gelen Elazığ T Tipi Hapishanesi’nde ise tutsaklar işkence, onur kırıcı saldırılara karşı kapalı görüşe ve haftada bir yapılan telefon görüşmesine çıkmama eylemi başlattılar.

Eylemlerini aileleri aracılığıyla duyuran tutsaklara karşı psikolojik ve fiziki işkence uygulanıyor. Beraberinde, telefon görüşünde tekmil vermeleri ve görüşe çıkarken yargılandıkları davanın “terör örgütü” olarak yazıldığı yaka kartlarını takmaları dayatılıyor.

 

 

 

 

DBP’li belediyelerden 71 başkan hâlâ tutuklu

 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), belediye eşbaşkanlarına yönelik tutuklama saldırısına ilişkin açıklama yaptı.

Partiden yapılan açıklamaya göre, sermaye devletinin DBP’li belediyelere yönelik baskıları kapsamında belediye eşbaşkanlarından 93’ü tutuklandı.

Son 3 yılda yapılan baskınlar ve tutuklamaların ardından DBP’li belediyelerin eşbaşkanlarına yönelik davalar devam ederken, 22 başkan tahliye edildi. Yerine kayyım atanan belediye eşbaşkanı 71 kişi ise hâlâ tutuklu bulunuyor. Başkanları tutuklananlar arasında Diyarbakır, Mardin, Van, Siirt, Bitlis, Dersim, Hakkari, Batman ve Ağrı belediyeleri bulunuyor.

Öte yandan dava süreçlerinde de şu ana kadar 11 başkan hakkında toplam 89 yıl üç ay hapis cezasına hükmedildi. Bu davalarda, belediye başkanları hakkında “örgüt propagandası”, “örgüte yardım” ve “örgüt üyeliği” iddiaları öne sürüldü.

 
§