12 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/30

Rejim krizi, gelişmeler, görevler
ABD bir kez daha AKP iktidarını hizaya çekiyor
Darbe sonrası gelişmeler ve bağımsız devrimci sınıf tutumu
Düzen gemisine Erdoğan kaptan, CHP miço
Bu düzende yasalar sadece sermayeye hizmet eder!
Sınıf savaşımı hapishanelerde keskinleşirken kurtuluş topyekûn mücadelede!
Sermaye iktidarı 12 Eylül’ler, faşist tek adam rejimleri üretir!
Hurşit Külter’den hala haber alınamıyor
15 Temmuz darbe girişimi ve sonrası
Sermayenin krizi emekçilere fatura ediliyor!
TEDİ’de direnen işçilerle konuştuk
İşçiler OHAL’e rağmen, hak gasplarına karşı direniyor
Kendi sınıf davamızın meşruluğuyla sokaklara
Gençlik işçi sınıfının yolunda
Sermayenin yeni projesi: “İhtisaslaşmış meslek liseleri”
AKP’nin kirli planları ve Alman devletinin ikiyüzlülüğü
Yemenli güçler arasındaki barış görüşmeleri sonuçsuz kaldı
Bugünün ve geleceğin ustası adına
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzen gemisine Erdoğan kaptan, CHP miço

 

Başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimi nasıl yankı uyandırdıysa sonrasında yaşananlar da büyük bir etki yaratmış durumda. Dümeni yeniden sıkıca kavrayan Erdoğan kendi ihtiyaçları çerçevesinde düzen gemisinin yelkenlerini üflüyor, estirdiği bu rüzgarın arkasında peşinden sürüklenenleri topluyor. Böylece yan yatmak üzereyken doğrulttuğu iktidarını hem sağlamlaştırıyor, hem de düzenin has sermaye partilerini bu geminin güvertesinde yamak olarak kullanıyor.

Yamakların başında MHP gelirken, CHP de Erdoğan’ın çizdiği istikamette kürek çekiyor. Bu durum bazı sol çevrelerin de aralarında olduğu kesimler tarafından Kılıçdardoğlu’nun basiretsizliğine bağlansa da esasında CHP tarihsel misyonunu oynuyor. “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır” sözü sihirli bir sözcük olarak tüm bu düzen aktörlerinin dilinden düşmüyor. Son olarak Yenikapı mitingi “yeni Türkiye” imajı için özlenen bir birlik görüntüsü olarak işçi ve emekçilere lanse ediliyor.

“Hepsi oradaydılar”

Vaktiyle okyanus ötesine övgü ve sevgi dolu mesajlar gönderenler, Türkçe olimpiyatlarında methiyeler düzenler şimdi dillerinden “FETÖ terör örgütünü” düşürmüyorlar. Kısaca aynı hamurla yoğrulanlar, aynı kumaşla örülenler “kandırılanlar” korosunda aynı safta buluşuyor. Oysa devlete büyük “sızıntı”yı dehşetle yeni fark etmiş gibi nefret kusanlar, tüm bunlar yaşanırken -Erdoğan’ın siyaset diline kazandırdığı deyimle- “hepsi oradaydılar.”

Orada olanlar arasında elbette CHP de vardı. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP-CHP çatı adayı Ekmelettin gerçekliğini yok sayan CHP’ye dair çok şey söylenebilir. Ancak Erdoğan’ın derin sularında yüzen Kılıçdaroğlu ve kurmayları için anlaşılan o ki bunlar da birer “teferruat.”

Ancak sistemin ana kurucu unsuru olarak kendine görev biçen CHP’nin tarihi boyunca sergilediği pratikten ayrı değil bu son yaşananlar. Başında kim olursa olsun, izlediği çizgi ister “ortanın solu”, ister “sosyal demokrat halkçı parti” olsun, bu fikrin arkasında düzenin ta kendisi var. Bu sade gerçek tüm yaşanmışlığıyla ortadayken, milletvekillerinin dokunulmazlığıyla ilgili oylamada olduğu gibi CHP’ye hayır oyu vermesi yönünde çağrı yapanlar işte bu gerçeğe toslamışlardı. Bu düzen kurulduğundan beri hangi kanlı taş kaldırılsa altından CHP’nin çıkması tesadüf olabilir mi? TBMM’de Denizlerin idamı “üç, üç” naralarıyla oylanırken, CHP’lilerin bu idamlara verdikleri destek, geçmişin derin mazi çukuruna gömülmüş bir anı değil sadece. CHP içinde mevzubahis sömürü üzerine kurulu olan bu düzen olduğu için idamlar, katliamlar da birer teferruattan ibarettir.

Bu çizginin yalnızca Kılıçdaroğlu’na münhasır bir yaklaşım olmadığı yeterince açıktır. Erdoğan’a başbakanlık yolunu açan Deniz Baykal’ın veya "Fethullah hocaefendi"yle arası pek iyi olan Ecevit’in yaptıkları da sermaye devletinin bekası içindi. Zira bu düzenin bekası Kürt halkına düşmanlığı gerektirdiği için de yine diğer düzen partileriyle bu çerçevede kolayca yan yana gelebilmektedirler.

CHP; işçi ve emekçilere, Alevilere yönelik propaganda amaçlı kullandığı söylemlerin aksine, kendisi olmasa bile ideolojik programının iktidarda olduğu bir düzen partisinden başka bir şey değildir. Başkaca da bir çıkarı ve amacı yoktur.

 

 

 

 

Hrant Dink davası görüldü

 

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de katledilmesiyle ilgili davaya 8 Ağustos’ta devam edildi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma öncesinde Çağlayan’daki adliye önünde toplanan ‘Hrant’ın Arkadaşları’ basın açıklaması gerçekleştirdi.

Bülent Aydın tarafından yapılan açıklama devletin yargılama sürecindeki ikiyüzlülüğü teşhir edilerek şu ifadelerle başladı: “Arkadaşımız öldürüleli neredeyse on sene olmak üzere. On senedir, Hrant’ın nasıl bir milli mutabakat koalisyonu tarafından öldürüldüğünü anlatmaya çalışıyoruz.

Örgütçülerin, tetikçilerin hangi devlet görevlileri tarafından ne zaman devşirildiğini, eğitildiğini, yönlendirildiğini, arkadan itildiğini, kollandığını sıralıyoruz. Bu suikast organizasyonu ve sonra delillerin karartılmasına, soruşturmanın engellenmesine karışan devlet görevlilerini sayıp döküyoruz.

Güya suikastı soruşturacak, katil şebekesini ortaya çıkaracak müfettişlerin, savcıların, yargıçların elinde devletin her türlü imkanının bulunmasına rağmen, bugüne kadar ortaya bizden daha fazla delil ve hakikat çıkaramadılar. ‘Çıkaramadılar’ değil tabi, çıkarmadılar. Şimdi birdenbire çıkarıyorlar.”

Aydın, bu yolla bütün suçun “FETÖ” denen örgüte yıkılarak bu cinayette rol oynayan yetkililerin, devletin aklanmaya çalışılmasını teşhir etti. “Bu cinayeti hepsi beraber işledi” diyerek açıklamayı sonlandırdı.

Dink cinayetine ilişkin açılan ana dava kamu görevlilerinin yargılandığı davayla birleştirilmişti. Bunun ardından 6’sı tutuklu, 27’si kamu görevlisi 37 kişinin yargılanmasına devam ediliyor.

Yıllardır tetikçilerini koruyan sermaye devleti, darbe girişminin ardından cemaatçi olan tetikçileri Dink cinayetinin faili olarak gözaltına almaya, tutuklamaya başladı.

Sermaye devleti ve dümenindeki AKP, bu vesileyle Dink cinayetinin sorumluluğunu da salt cemaatçilere yıkarak kendi suçlarını gizlemeye çalışıyor.

Bu süreçte 31 Temmuz’da ilk kez cinayette sorumluluğu bulunan askerler de gözaltına alındı ve Jandarma Uzman Çavuş Abdullah Dinç ile eski uzman jandarma Yusuf Bozca tutuklandı. 15 Temmuz ardından 28 asker soruşturma kapsamında gözaltına alındı.

 

 

 

 

14 yaşındaki çocuğa “cumhurbaşkanına hakaret” davası

 

7 Haziran seçimleri öncesinde Facebook sayfasında paylaştığı video altına yaptığı yorumda “Cumhurbaşkanı’na hakaret”ten 14 yaşındaki A.Ş. için iddianame hazırlandı.

Hakkında soruşturma açılan A.Ş. hakkında Cumhuriyet Savcısı Mustafa Demirel tarafından iddianame hazırlandı.

İstanbul 2. Çocuk Mahkemesi’nce kabul edilen iddianamede, A. Ş.’nin Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) ihbar edildiğine yer verildi.

İhbarı yapan kişinin kimliğinin saklı tutulduğu iddianamede mağdur olarak ise Tayyip Erdoğan olarak gösterildi.

İddianamede, A.Ş.’nin “Oyum HDP’ye” isimli videoyu paylaştığı belirtilerek, “Erdoğan gör bunları gör, vahşeti. Elbet hesabı sorulacak’ şeklinde ağır hakaret bulunan yorum yaptığı…” değerlendirmesi yapıldı.

A.Ş. hakkında açılan davanın ilk duruşması 20 Eylül günü görülecek.

 
§