25 Mart 2016
Sayı: KB 2016/12

Savaş, sömürü, baskı, zulüm...
Sokakların sessizliği!
Sınıf eksenli birleşik devrimci direniş
Gözaltı ve tutuklamalar sömürü düzeninin devamı için
Güçlü bir 1 Mayıs için seferber olalım!
Belirleyici olan işçilerin birliği ve üretimden gelen gücünü kullanma başarısıdır!
Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direnişe!
Kölelik yasalarının önünü açmak için “taşeron kalkıyor” yalanı
Samba’dan mı ithal edelim yoksa Vals’ten mi?
Mercedes işçileri ilk önemli adımı attı
Bu mücadele devam ediyor, yeni dönemin bilinci, güçleri ve unsurlarıyla…
Yasaklara rağmen Newroz ateşleri yakıldı
Amed’de on binler Newroz’u coşkuyla kutladı
Avrupa Newroz’una coşku ve direniş kararlılığı hakimdi
Rojava’da kırılgan federasyon ilanı
Obama Küba’da “değişim” peşinde
Dinci-gericiliğin tecavüzü aklama çabaları
Devrimci Gençlik Birliği II. Genel Kurulu gerçekleşti
“Vurulup düşseler de her kuşatmada, serüvencidirler onlar ve hiç ölmezler”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Vurulup düşseler de her kuşatmada, serüvencidirler onlar ve hiç ölmezler”

 

Serüvenciler düşer yollara ancak… Kurulu düzene karşı çıkan çılgınlardır ON’lar. Ordular, yasalar, idam sehpaları, işkence tezgâhları, kanlı kararlar, bu düzene sığan sahte düşler, insanlığa kanıksatılmış kirli değer yargıları dizilse de karşılarına; doğru bildikleri yolda tek başlarına yürümeyi göze alan “serüvencidirler”...

İnsanın insana kırdırıldığı bir düzende “yaşatmak için”, “ölmeyi seçen” ve soyları hiç tükenmeyen yiğit devrimcilerin yaşamlarını çıkarıp sunuyoruz sizlere, geçmiş tarihin taptaze tanıklıklarından.

Olmaz denileni olur kıldıran, imkânsızı mümkün hale getiren, kurulu düzenin çarkına fikirleriyle, kendi bedenleriyle çomak sokanlar çağlar boyunca olagelmiştir. Milyonların zulmüne dayalı bozuk düzenin bir avuçtan oluşan egemenleri ise, kendi düzenlerine karşı gelenleri kılıçtan geçirmiş, kuyulara atmış, iplerde sallandırmışlardır.

“Dünya yuvarlaktır” diyen Galileo, yârin yanağından gayrı her şeyin paylaşılacağı bir düzenin mücadelesinin bedeli olarak boynuna ilmeği geçiren Şeyh Bedrettin, af dilenmeyi değil yolundan dönmemeyi seçen Pir Sultan; kendi döneminin serüvencileri, devrimcileri olarak gerçekle sıkı ilişki içindeki düşlerini yol eyleyenlerdir…

***

Ağır silahlar, helikopterler, NATO askerleriyle kuşatılmış Tokat’ın Niksar ilçesinde dört bir yanı sarılmış Kızıldere Köyü'nde, “Teslim olun!” çağrılarına “biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik!” diyen yiğit devrimcilerin hep taze, hep yeni, diri, gerçek serüvenlerini konu alacağız yazımızda. Mahir’in, Sabahattin'in, Nihat'ın, Saffet'in, Sinan'ın, Ertan'ın, Hüdai'nin, Ahmet'in, Ömer'in ve Cihan'ın ölümlerinden önce yaşamlarıyla başlayan serüvenlerini...

1960 ve '70’li yıllarda, dünyada yükselen ulusal kurtuluş mücadeleleri, sosyal patlamalar, özellikle Avrupa’da '68 gençlik hareketi yaşanmaktaydı. Türkiye toprakları ise işçi sınıfının fabrika işgallerine, fiili grevlerine; yoksul köylülüğün toprak işgalleri ile gençliğin işgal-boykot eylemlerine, yükselen anti-emperyalist mücadelesine tanıklık ediyordu. 15-16 Haziran'da sendika, grev ve toplu sözleşme hakkı için işçi sınıfının ayaklanması da bu dönemde yaşandı. Toplumsal hareketlilik içerisinde fiili-meşru mücadele yöntemlerinin öne çıktığı ve devletin zorbalıkta sınır tanımadığı bu süreci, parlamenter çizgideki TİP (Türkiye İşçi Partisi) ve MDD (Milli Demokratik Devrim) çizgisindeki reformcu oluşumlar karşılayamamakta idi. Koşullar bir yandan kendi alaternatiflerini yaratmaya doğru evrilirken, bunu gereğince başarabilmek ise varolana karşı çıkmak, onu aşmak ve ileri atılmakla ancak mümkün olabilirdi.

Bu koşulların karşısında cüret edenler, düzenin çizgilerini aşıp illegal devrimci örgütler kurdular. ’71 Devrimci hareketinin önderleri bu koşulların bir ürünüydüler, ama aynı zamanda gerçekleştirdikleri müdahalelerle bu koşulları değiştiren özneleri oldular.

ABD emperyalizminin Türkiye’deki hizmetkârları da boş durmuyordu o dönemde. 12 Mart 1971 günü tüm yetkilerin orduya verildiği askeri faşist darbe gerçekleştirildi. Milyonların kulak verdiği ilerici, devrimci güçler hedef alındı. Pek çok ilde sıkıyönetim ilan edildi, azgın devlet terörü tırmandırıldı.

Darbeyle birlikte başlayan ve devrimcileri hedef alan sürek avında THKO liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan yakalandılar ve idam edilmek üzere yargılanma süreçleri başladı. İdam kararını engellemek için THKP-C ve THKO ortak bir eylem kararı alarak 1972’de, Ünye’de bulunan NATO üssünden askerleri kaçırdılar. Rehineleri Tokat’ın Kızıldere Köyü'ne getirirler. İhbar sonucu ev kuşatılır. Operasyonu İçişleri Bakanı, MİT Müsteşarı, Tokat Valisi, Jandarma Genel Komutan Yardımcısı, MİT Ankara Bölge Daire Başkanı, Özel Harp Kuvvetleri, CIA, NATO askerleri birlikte yönetir.

Tüm Tokat, tüm Kızıldere kuşatılmasına ve düşmanın onca silahına karşın “teslim olun!” çağrıları “biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” denilerek yanıtlanır, Mahirler tarafından. Emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin devrim idealini, devrimci mücadele fikrini teslim almak, milyonların uyanışını durdurmak hedefiyle birlikte gerçekleştirdiği operasyon, Mahirlerin bu haykırışı ve kararlı duruşları karşısında sonuçsuz kalmıştır. Katillerin hevesleri ise kursaklarında kalmıştır. 10 devrimci son kurşunlarına kadar çatışmış ve yaşamlarını, kendilerinin göremeyeceği gelecek güzel günler için feda ederek şehit düşmüşlerdir. Devrim için yaşayıp devrim için ölmüşlerdir.

“Vurulup düşseler de her kuşatmada

Serüvencidirler onlar ve hiç ölmezler”

Kızıdere katliamı ve direnişi; insanlığın kurtuluşu için yaşamını mücadeleyle örenlerin, bu uğurda ölmesini de bildiğini gösteriyor, Mahirlerin yarattığı devrimci fedakarlık ve siper yoldaşlığı geleneği bir kutup yıldızı olarak yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

S. Gül

 
§