5 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/05

Bahar dönemi, gelişmeler ve görevler
Eski düzende yeni anayasa hayalleri!
Yeniden imha, yeniden inşa!
Sermaye devleti yeni karakollar kuracak
Sermaye tam kölelik dayatıyor
Ek ücret zammı için ortak mücadele!
MİB’den iki günlük çalıştay!
EKU’da işçiler kararlılıklarını koruyor
Köle pazarları kurulmak isteniyor
“Ve (aynı) katil cinayet mahalline döner”
Mücadele tarihinde kadının yeri: İşçi kadınlar en ön safta!
Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet’in ilk yıllarına...
Greif deneyiminden öğrenelim!
Yasalar kadını koruyabilir mi?
Torba yasa işçi ve emekçilere esnek çalışmayı dayatıyor!
“Yeni mücadele döneminde liseleri fethedelim!”
3. Cenevre görüşmeleri; “Üçlü şer ekseni”nin kundakçılığı
Kapitalizm insana dair hiçbir sorunu çözemez!
Hayaller ve sınıfsal gerçekler!
Essen’de ‘Kürt sorunu’ konulu panel
Zincirlerimizden başka kaybedecek neyimiz var?
Hasta tutsak Türkan Özen’e ‘siyasi cezalandırma’
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bahar dönemi, gelişmeler ve görevler

 

Yeni bir bahar döneminin kapılarını aralamış bulunuyoruz. 21 Şubat’ta gerçekleştirilecek olan Kadın İşçi Kurultayı’ndan 8 Mart’a, Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan yoğun ve tempolu bir süreç bizleri bekliyor.

Sınıf hareketi ve siyasal mücadele açısından bir dizi tarihsel gündemi içerisinde barındıran bahar dönemine, Türkiye’de ve dünyada önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte giriyoruz. Kapitalist sistemi pençesine alan çok yönlü kriz dinamiklerine bağlı olarak gün be gün tırmanan emperyalist savaş ve saldırganlık, artan faşist baskı ve polis devleti uygulamaları, işçi sınıfını hedef alan kapsamlı yıkım saldırıları ve tüm bunların tetiklediği toplumsal çalkantılar, gelişmelerin öne çıkan yanlarını oluşturuyor.

Tüm bu gelişmeler dolaysız olarak Türkiye’de ve bütün bir bölgede kendi sonuçlarını ortaya koyuyor. Zira, emperyalist dünyaya göbekten bağlı olan Türk sermaye düzeni, sistemin tüm çelişkilerinin keskinleştiği ve kriz dinamiklerinin yoğunlaştığı bir coğrafyanın orta yerinde duruyor.

Başta ABD olmak üzere, kaderini batılı emperyalist güçlerin politikalarına bağlayan sermaye düzeni, giderek bölgesel bir mahiyet kazanan Suriye savaşının bataklığına saplanmış durumda. Düzen cephesini kıskacına alan bir başka açmaz Kürt sorunu üzerinden yaşanıyor. Rojava çıkışıyla önemli kazanımlar elde eden ve bölgesel dengeleri etkileyecek inisiyatifler geliştiren Kürt halkı karşısında acze düşen sermaye devleti, bir kez daha geleneksel imha ve inkar politikasına sımsıkı sarılmış bulunuyor. Çözüm aldatmacasının iflası ile başlayan ve bugün pervasız bir şekilde sürdürülen kirli savaş, Kürt halkının direnişi ile karşılandıkça, sermaye devletinin bu alandaki açmazları da derinleşiyor.

Sermaye düzenini bunaltan ve gerçek anlamda çaresiz kılan bir diğer önemli olgu ise, hali hazırda belirsiz ve kırılgan dengeler üzerinde ilerleyen ve giderek yönetilmesi güçleşen ekonomik kriz gerçeğidir. Siyasal kriz ve açmazları kendi cephesinden tamamlayan ve dolaysız olarak etkileyen ekonomik kriz, işçi sınıfı emekçilere önemli faturalar olarak yansıyor. TKİP V. Kongre Bildirisi’nde konuyla ilgili yapılan değerlendirme bu gerçeği tüm yalınlığı ile gözler önüne seriyor:

Krizin ekonomik ve sosyal boyutları daha iyi bir görünüm sunmuyor. ‘Sıcak para’ya ve dış borca endeksli kapitalist ekonomide sorunlar gitgide çoğalmaktadır. Kronik bütçe ve dış ticaret açıkları her zaman olduğu gibi katlanarak büyüyen dış borçlarla karşılanabilmektedir. Dış politikada yeni boyutlar kazanmış çöküntünün ekonomiye muhtemel ağır faturası, düzen çevrelerinde yakın geleceğe yönelik kaygıları ayrıca büyütmektedir. Büyüyen işsizlik, artan yoksulluk, derinleşen gelir uçurumu (bir yanda sayısı artan dolar milyarderleri, öte yanda yoksulluk sınırı altında yaşayan otuz milyon insan!), ekonomik ve sosyal hakların sonu gelmeyen budanması ise, genel tabloyu sosyal kriz yönünden tamamlamaktadır.” (TKİP V. Kongre Bildirisi)

Toplumun üzerine her geçen gün ağır bir yük olarak binen tüm bu süreçlerin, işçi sınıfı ve emekçiler içerisinde önemli mücadele dinamikleri biriktirdiğini yakın dönem gelişmelerinden biliyoruz. Bunun en önemli örneği geçtiğimiz bahar döneminde patlak veren Metal Fırtınası oldu. On binlerce metal işçisi, kendisine dayatılan kölelik koşullarına ve sendikal bürokrasinin ihanetine karşı günlere yayılan bir direniş pratiği ortaya koydu. Ve bugün bir kez daha Renault gibi önemli fabrikalarda kaynaşmalar ve eylemli süreçler yaşandığına tanıklık ediyoruz. Diğer işçi bölükleri içerisinde de benzer bir birikimden sözetmek mümkün.

Yeni bahar dönemine bu önemli gelişmelerle birlikte giriyoruz. Kendi içerisinde bir takım tarihsel gündemleri örgütlemenin ötesine geçerek, halihazırda öne çıkan siyasal ve sosyal sorunlar üzerinden işçi sınıfı ve emekçileri taraflaştırmayı, harekete geçirmeyi ve kazanmayı hedef alan, her adımda devrimci bir sınıf hareketi yaratma perspektifiyle ilerleyen bir mücadele pratiği örgütleme sorumluluğuyla yüzyüzeyiz. Bunun imkanları her geçen gün artıyor. Fabrikalar kaynıyor, toplumun derinliklerinde öfke birikiyor ve kendisine akacak bir kanal arıyor. İşte o kanalı açmanın yolu, TKİP V. Kongresi’nin çağrısında net bir şekilde tanımlandığı üzere, devrimci bir sınıf hareketi yaratmaktan geçiyor.

 
§