400 bin Suriyeli kaçak işçi
Ortadoğu’daki emperyalist savaş, özel olarak da Suriye’de tırmanan barbarlık Türkiye’de “mülteci sorunu” olarak vahim sonuçlara yol açıyor. Bunun en çok göze çarpan yanı Türkiye’deki kölelik koşullarından kaçan göçmenlerin Akdeniz’i geçmeye çalışırken katledilmesi oluyor. Bu sonuç, Türkiye’de göçmenlerin içinde bulunduğu duruma da daha yakından bakmayı gerektiriyor.
Türk sermaye devleti sözcülerinin “göçmenlere kapımızı açtık” gibisinden ikiyüzlü söylemleri göçmenlerin Türkiye’de içinde bulunduğu kölelik koşullarını gizleyemiyor. Tarihinin en büyük göçmen akımını yaşayan ülkede, resmi olarak 2.2 milyon Suriyeli olduğu ifade ediliyor. Bunların ise 400 bininin kayıt dışı olarak çalıştırıldığı, patronların örgütü Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK) en son araştırmasında ortaya konuyor. “Kayıt dışı” koşullarda ağır sömürüye maruz kalanların başında da çocuklar geliyor. Nitekim, resmi rakamlara göre 2.2 milyon Suriyeliden 1.2 milyonu 18 yaşının altında.
Kısacası “göçmenlere kapımızı açtık” diyenlerin temsil ettiği patronlar, göçmenleri ağır koşullarda, adeta köle gibi çalıştırarak kârlarını büyütüyor. TİSK’in raporunda göçmen işçilerin, ortalama ücretlerin üçte birine çalışmaya razı oldukları dile getiriliyor.
Göçmen akınını fırsata dönüştürerek emek gücü maliyetlerini düşüren ve bunu daha da ileri götürmeye çalışan patronlar, işçi sınıfı içerisinde de öfkenin ve huzursuzluğun büyümesine yol açıyor. Ancak “milli birlikleri” ile kendi sorumluluklarının ve kirli çıkarlarının üstünü örtmeye çalışan sermaye sınıfı, işçilerin öfkesini de Suriyeli göçmenlere yöneltmeyi amaçlıyor. Bunun sonucunda, “Suriyeliler çalıştırılmasın” ya da “Türkiye’ye alınmasın” yaklaşımı emekçilere benimsetilmeye çalışılıyor. TİSK’in raporunda bu bakış da istatistiklere yansıyor.
TİSK’in raporunda patronların ‘talepleri’ne de yer verilirken, “mülteci sorunu”nun bu sorumluları, göçmenler için adeta “toplama kampları” kurulmasını öneriyor. Göçmenlerin detaylı bilgilerinin, yeteneklerinin alınarak uygun alanlarda ‘çalıştırılması’ gibi ifadelerle sunulan talepler listesi, sorunun çözümüne yönelik değil, aksine, sorunu daha fazla kâr için fırsata dönüştürmeyi hedefliyor. Kayıtlı, uygun yönlendirmelerle emek gücünün düşen maliyetlerinin yaygınlaştırılması, sermayenin “mülteci sorunu”na yaklaşımının esasını oluşturuyor.
Bunun en açık göstergesi de TİSK’in raporunda yer alıyor. Antep ilindeki göçmen sömürüsü nedeniyle maliyetleri düşüren ve rekabet güçlerini arttıran patronlar, Denizli’de bu fırsattan pek yararlanamayan ve piyasadaki paylarını kaybeden patronların tepkisini çekiyor. Bu gerçek şunu açıkça ortaya koyuyor: Türk sermaye devletinin kapısı göçmenlere ‘açık’, ancak yalnızca, onlar üzerinden daha fazla kâr edebildikleri oranda!
4 günde 3 bin göçmen
gözaltına alındı
AB ile imzaladığı anlaşmanın ardından göçmenlere yönelik operasyonlara başlayan sermaye devleti, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde dört günde 3 bine yakın göçmeni gözaltına aldı.
Para karşılığı operasyon
AB ile Türkiye arasında yapılan anlaşma gereği, Türkiye göçmenlerin AB’ye geçişlerini engelleyecek, AB de Türkiye’nin göçmenleri barındırması için para desteği sunacaktı.
Bu çerçevede adeta parayla operasyona başlayan sermaye devleti, Ayvacık ilçesindeki ormanlık alanda 4 gün boyunca operasyonlarını sürdürdü. 50 kilometrelik alanda yapılan operasyonlarda 4 Aralık’a kadar 2 bin 933 kişi gözaltına alındı.
Operasyonlar Çanakkale İl Jandarma Komutanlığı Profesyonel Asayiş Timleri ile Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı Özel Harekat Taburu tarafından yapıldı.
Madem dert ölümleri durdurmak...
Göçmenlere yönelik operasyona ilişkin haberlerde, bu sayede göçmen ölümlerinin önüne geçildiği, civardaki köylerde yaşanan huzursuzlukların son bulduğu vb. ifadelere yer verildi.
Ancak haberlerde “Madem ölümler durdurulabiliyordu, bugüne kadar niye yapılmadı” sorusu yanıtsız bırakıldı. Operasyonların göçmenlerin yaşam hakkı ile ilgili kaygılardan değil, AB anlaşması kapsamında gelecek para hevesi ve AB’nin diğer vaatlerinden doğru yapıldığı cevabı haberlerde kendine yer bulamadı. Kaldı ki, savaş ve saldırganlık politikalarıyla göçmen sorununun nedeni olan güçlerin “insancıl” kaygılarla hareket edeceği okurlara da inandırıcı gelmeyecekti.
Göçmen katliamı sürüyor:
17 kişi öldü
Emperyalist saldırganlık ve dinci-gerici çetelerin katliamları nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan göçmenler, bir kez daha denizde ölümle karşılaştı.
İzmir’in Çeşme ilçesinde göçmenleri taşıyan bot 7 Aralık gecesi sulara açıldı. Ancak botun bir süre sonra batmasıyla göçmenler suya savruldu.
Olay yerine gelen sahil güvenlik ekipleri can yelekleriyle deniz üzerinde kalmaya çalışan 8 göçmeni kurtarırken, 6 göçmenin ise cesedine ulaşıldı.
Ege Denizi 9 Aralık’ta da emperyalistlerin yıkımından kaçan göçmenlere mezar oldu.
Aydın’ın Didim ilçesinden hareket ettiği sanılan göçmenleri taşıyan tekne, Bulamaç (Farmakonisi) Adası yakınlarında saat 04.00 sıralarında battı.
Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin arama kurtarma çalışmasında 11 kişinin cesedine ulaşıldı, 26 kişi kurtarıldı. 13 göçmenin daha kayıp olduğu bildirildi.
|