11 Aralık 2015
Sayı: KB 2015/46

Emperyalist savaşa karşı birleşik direniş!
2015: Düzen cephesinde “istikrar” arayışı ile geçen bir yıl
Gözdağı değil, topyekûn cezalandırma!
Devlet terörünün kılıfı: Sokağa çıkma yasakları
Bir infazın anatomisi - Av. Zeycan Balcı Şimşek
İçerde de dışarıda da kirli savaş tırmandırılıyor
Kaşıkla verip kepçeyle alacaklar!
DİSK: Asgari ücret net 1900 TL olsun!
“Metal fırtınası yol gösteriyor”
Metal fırtınası’nın işe iade davaları sürüyor
Tekstil grup toplu sözleşme süreci üzerine
Tekstil işkolunda 16 sendika var, kaç tanesi tekstil işçileri için mücadele ediyor?
“Adalet saraylarında köle olmayacağız!”
400 bin Suriyeli kaçak işçi
NATO: Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü - 1 - H. Fırat
Hegemonya savaşı yeni bir aşamada!
“Suriye ateşine odun taşıyanlar” ve IŞİD’in “sosyolojik analizini” yapmaya bayılan IŞİD sempatizanları
İşçi-emekçi kadın çalışması...
Kadın emansipasyonu: “Eşitlik”
Özgecan davası sonuçlandı
İstanbul Üniversitesi'nde polis ve IŞİD çeteleri birlikte hareket ediyor
Zordur bu ülkede öğretmen olmak
Ortadoğu’dan üniversitelere gericiliğin, saldırganlığın, savaşın adı: sermaye düzeni
Faşist saldırılara ve devlet terörüne karşı mücadeleyi büyüteceğiz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tekstil işkolunda 16 sendika var, kaç tanesi tekstil işçileri için mücadele ediyor?

 

Tekstil işkolu sendika sayısının en fazla olduğu işkoludur. Fakat bu sendikaların birçoğu resmiyette var ama tekstil işçilerinin mücadelesinde yoklar. Parmakla sayabileceğimiz sendikanın tekstil işçileriyle öyle ya da böyle bir bağı var. Bunların büyük bir kısmı da işçilerin sınıf bilincini geliştirmek, “söz, yetki, karar” hakkının işçilerde olduğu örgütlülükler yaratmaktan uzaktırlar. Dertleri işçileri üye yaparak patronların çıkarını gözeten yasalar çerçevesinde sendikacılık yapmaktır. Bunun için de bu sendikaların büyük kısmı yetki barajının üstünde üyeye sahip olmak için çalışıyorlar. Tekstil işçileriyle olan bağlarının büyük bir kısmı budur. Üye yaptıkları işçilerin örgütlülük ve bilinç düzeylerini arttırmak bu sendikaların işine gelmez. Kapalı kapılar arkasında birileriyle pazarlıklar yaparak üyelerini arttırmayı temel örgütlenme biçimi olarak görürler. Birçoğu kendi işkollarındaki işçi eylemleri de olmak üzere hiçbir işçi eylemine ve direniş alanına uğramazlar. Çünkü direnen işçiler kendilerinin üyeleri değildir. Bu anlayıştaki sendikaların sınıf mücadelesi anlayışı bu kadardır. İşçiler birlik olmuş, kendi komitelerini kurmuş, mücadele ediyormuş umurlarında değildir. Gerçek sınıf sendikaları ise kendi üyeleri olup olmadıklarına bakmaksızın ileri duruş sergileyen bütün işçi eylemlerinin yanında olur, bu mücadelenin kazanımla sonuçlanması için çalışırlar. Hiçbir sendikal örgütlülüğü olmadan direnen Bayteks işçileri bu duruma somut bir örnektir. İşçilerin direnişe destek çağrısına tekstil işkolu ve diğer işkollarından kaç sendika yanıt vermiştir?

Bugün tekstil işçilerinin ve tüm işçi sınıfının hak mücadelesini büyütmenin yolu fiili meşru mücadeleden geçiyor. Bu da patronların yasalarını bir kenara iterek işçi sınıfının mücadele yasalarıyla hareket etmeyi gerektiriyor. Sınıfa öncülük iddiasında olan herkesin sınıf mücadelesini ileri çekmek için böyle bir anlayışla hareket etmesi gerekir. Ötesi sınıfın geri yanlarına yaslanarak günü kurtaran faydalar elde etmek demektir. Kısa vadede faydacı yöntemlerle elde edilenler işçi sınıfı mücadelesinin geleceği için hiçbir değer yaratmaz. Bu anlayışın temsilcileri olanlar etki ettikleri sınıf bölüklerini “aman polisle karşı karşıya gelmeyelim”, “aman birilerini ürkütmeyelim”… söylemleriyle kendi davalarına yabancılaştırırlar.

Sınıf mücadelesinde ‘aman’lar olmaz. Sınıf mücadelesi vermek patronların ve patronların hizmetindeki baskı aygıtlarının (polis vb.) karşısında net durmayı gerektirir. En basit saldırılarda taviz vermek, peşi sıra başka tavizleri getirecektir.

İşçiler eriştikleri bilinç ve örgütlülük düzeyine göre duruş sergilerler. İşçilerin duruşunu güçlendirmek, daha ileri çekmek öncülerin görevidir. Öncülerin kurdukları cümlelerde ‘aman’lar olmaz. Sınıfın örgütlülük ve bilinç düzeyini hep daha ileri taşımak öncünün temel görevidir. Buna rağmen işçi sınıfının geri tutumları hayat buluyorsa bu sınıfa yabancılaşmayı değil, daha çok görevimiz olduğunu bize gösterir.

www.devtekstil.org

 

 

 

 

Bayteks’te direniş kararlılıkla sürüyor

 

Bayteks Nakış işçileri 8 saatlik çalışma, sigorta primlerinin aldıkları ücret üzerinden ödenmesi ve atılan arkadaşlarının işe geri alınması talepleri ile başlattıkları direnişe devam ediyorlar.

Direnişin başından beri işçiler sürekli olarak polis tarafından taciz ediliyordu. Son olarak patronların topladığı imzaları ve kaymakamlık yazısını gerekçe gösteren çok sayıda polis ve zabıta gece yarısı akrepler eşliğinde işçilerin çadırına ve bütün malzemelerine el koymuştu. Çadırsız kalan işçiler Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nın (DEV TEKSTİL) kendilerine verdiği çadırı kurarak fabrika önündeki direnişlerini kararlılıkla sürdürüyorlar.

Bayteks patronu yeni işçiler alarak üretimi sürdürmeye çalışıyor. Altı tanesi bu hafta olmak üzere şimdiye kadar ondan fazla işçi işbaşı yaptı. Ancak işbaşı yapan işçiler müdürün özel olarak evlerinden alıp evine bırakmasına rağmen, sadece bir gün çalıştıktan sonra ikinci gün işbaşı yapmadı.

Öte yandan, Garip Dede Türbesi, kendi imkanları ile direnişi sürdürmeye çalışan Bayteks Nakış işçilerine her gün öğlen yemek vermeye başladı.

Sadece kendileri için değil bütün nakış işçileri için direndiklerini ifade eden Bayteks Nakış işçileri mücadelelerini sonuna kadar sürdürmekte kararlı olduklarını belirtiyorlar.

Kızıl Bayrak / Küçükçekmece


 
§