20 Mart 2015
Sayı: KB 2015/11

Bahar döneminin ihtiyacı devrimci sınıf mücadelesidir!
Stratejik “ortak” gözden düşüyor!
'İç Güvenlik Paketi' hükümsüzdür!
AKP’den 1 Mayıs tehdidi: Taksim yasak!
“Öldürme yetkisi tescilleniyor!”
Kışlalarda asker ölümleri “şüpheli” değil, şüphesiz cinayet!
AKP’den yeni asimilasyon saldırısı
TİSK’ten sınıfa dönük saldırı hamlesi
Boytaş işçisi oyunu bozdu
Kadro yalanı seçim vaadi oldu
Bosch’ta öfke dinmiyor!
“Yeraltı madenleri kamulaştırılmalı”
Darp edilenler yargılanıyor
İşçi sınıfını sırtından vuran "sendikacılar" seçim oyunuyla yola devam ediyorlar!
Eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütelim! - S.Soysal
DİHA'nın kadın muhabiri şiddeti anlattı
Sudenaz'a sözümüz var!
Emperyalist politikanın iki yüzü: Münih veya Tröglitz
Ukrayna krizi, emperyalist yalanlar ve gerçekler
Anti-kapitalist öfke büyüyor!
DGB MYK Mart ayı toplantısı gerçekleştirildi
İÜ'de rektörlük seçimleri üzerine
Halepçe ve Beyazıt katliamları lanetlendi
Berkin Elvan eylemleri ışığında...
Hasan Ferit davasında planlı saldırı
Tutsaklara yönelik sınırsız baskı ve katliam yasası
TİHV: Ödemiyoruz!
Taşeron köleliğine son vermek için...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist politikanın iki yüzü: Münih veya Tröglitz

 

Almanya’nın doğusunda küçük bir kasaba olan Tröglitz’in Bağımsız Belediye Başkanı Markus Nierth faşist çetelerin tehdidi üzerine, görevinden istifa ettiğini açıkladı.

Basında yer alan haberlere göre bağımsız belediye başkanı Markus Nierth, kasabaya 40 mültecinin yerleştirileceği planını açıklaması üzerine faşist çetelerin açık hedefi oldu. Hitler artığı neo-Nazi faşist katiller, Markus Nierth’in evinin önünde sona erecek bir “gezinti”nin duyurusunu yaparak şantaj ve tehditlerde bulundular. Belediye Başkanı Markus Nierth, yetkili birimler, komşular ve siyasi parti temsilcileri tarafından faşist katillere karşı yalnız bırakıldığını açıklayarak görevinden ayrıldığını duyurdu. Tek başına bu durum bile Alman burjuva demokrasisi için tam bir skandaldır, burjuva demokrasisinin kanlı ilişkilerini gözler önüne sermesi bakımından da oldukça anlamlıdır.

Devlet faşist katilleri cesaretlendirdi

Tröglitz skandalının, 1990’lı yıllarda bir polis ve 9 göçmeni katledip çok sayıda kundaklama, yaralama ve banka soygunu yapan faşist NSU örgütüne yönelik ‘yargılama’ tiyatrosunun Münih’te sahnelenmeye devam ettiği bir dönemde meydana gelmiş olması da oldukça manidardır. Zira bu mahkeme faşist katilleri (ki, üç katilden birisi hayatta kalmıştır) gerçek suçluları bağlantılarıyla birlikte bulup açığa çıkarmayı amaçlamak yerine, görgü tanıklarının ifadelerini ve açığa çıkan belgeleri görmezden gelerek, bunları kanıt saymayarak faşist terör örgütünün arkasında yer alan adalet bakanlığı bürokratlarından, ordu, polis ve istihbarat teşkilatlarına kadar uzanan bağlantıları gizlemeyi kendisine iş edinmiştir. Belediye Başkanı Markus Nierth’in, yetkili birimler ve siyasi parti temsilcileri tarafından faşist katillere karşı yalnız bırakılmasının arkasında sermaye devletinin bu politik tercihi vardır. Faşist katilleri cesaretlendiren de devletin bu tutumu olmuştur.

 Neo-Nazili yıllar ve ‘90’lar

1990’lı yıllarda Almanya’nın her köşesinde mülteci yurtlarına ve göçmenlerin evlerine yönelik saldırılarda çok sayıda insan hayatını kaybetmişti. Gerçek katillerin açığa çıkartılması bir yana, sermaye devleti ve burjuva medya üç maymunu oynamayı kendisine ilke edinmişti. Yaşanan katliam ve cinayetlerin faşist karakteri gizlenmiş, katiller çoğu defa kurbanların yakınları arasında ‘aranmış’, asparagas haberler medyaya servis edilerek göçmenlerin ne kadar ‘kriminalist bir topluluk’ olduğu ve Almanya’nın toplumsal barışı için bir tehdit oluşturduğu milliyetçi-faşist propagandası medyada doludizgin işlenerek, yabancı düşmanlığı arsızca körüklenmişti.

Rekabet savaşında üstünlük
ya da ‘hümanist’ emperyalizm

Alman emperyalist devleti 2000’li yıllara geldiğinde, Avrupa’da rakipleriyle giriştiği rekabet savaşında baskın çıkmanın verdiği avantaj ve özgüvenle ‘90’lı yıllarda gevşettiği faşist çetelerin iplerini dizginlemeye yöneldi. Sırtında taşıdığı kanlı tarihin suçları altında ezilen Alman tekelleri, kanlı tarihlerini unutturmanın mümkün olmadığını görerek ‘her ulusun geçmişinde yanlışlar ve hatalar vardır’ makyajıyla “temizlik operasyonu” başlattılar. Bayern Eyalet Mahkemesi’nin Münih’te NSU katillerine karşı sürdürdüğü ‘yargılama’ tiyatrosu bu iklim değişikliğinin sonucu olarak sahnelendi. Emperyalist devletin karanlık dehlizlerinde yazılan senaryoya uygun olarak sahnelenen ‘yargılama’ tiyatrosu gerçek suçlulara ulaşmaktan çok, onlara ulaşmanın yollarını kapatma işlevini yerine getirerek, emperyalist devletin suçlarını gizlemenin basit aracı olarak işlev görüyor. ‘Yargılama’ tiyatrosunun sonunda emperyalist devleti aklayan kararların çıkacağını söylemek için kahin olmak gerekmez. Emperyalist saldırganlık ve militarizmde sınır tanımayan Alman emperyalizminin saldırgan, militarist ve ilhakçı karakterini hümanizmle maskelemeyi kendilerine görev edinen Cumhurbaşkanı Gauck ve Başbakan Merkel’in yılbaşı konuşmalarında yaptıkları “Pegida’ya karşı, göçmenlere Alman misafirperverliğini gösterme” çağrıları da aynı senaryonun en üst düzeyde ikiyüzlüce dile getirilmesinden başka bir anlam taşımıyor. Olayların akışı, yakıcı politik gerçekleri görmek isteyenler için yeterli kanıtları sunuyor.

Demokrasi için trajedi’ye
toplumsal devrimler son verecektir

Münih tiyatrosunu ve yılbaşı konuşmalarını Tröglitz Belediye Başkanı'nın faşist çetelere karşı yalnız ve korumasız bırakılarak geri çekilmeye zorlanması tamamlamıştır. Münih mahkemesi emperyalist tekellerin ‘insancıl’ yüzü olarak tekellerin kanlı ilişkilerini aklamanın, Alman emperyalist tekellerinin ‘barışçıl’ yüzü olarak pazarlanırken, emperyalist politikanın ikiyüzlülüğünü Tröglitz’deki faşist çetelerin önü açılarak rakiplerine karşı kuduz köpekler gibi militarist sopasını gösterme saldırganlığı tamamlamıştır. Bu durum emperyalist politikaların ikiyüzlülüğünü, barışçıl söylemlerinin sahteliğini teşhir etmekten öte çok daha işlevli olmuştur. Alman emperyalist tekellerinin yükselen emperyalist güç olarak Nazileşme potansiyelini gözler önüne sermiştir.

Tröglitz’i ‘demokrasi için bir trajedi’ olarak sunmayı bir ‘derinlik’ olarak marifet sayan burjuva medya olayları ve olayların diyalektik bağlantısını ya hiç anlayamamıştır ya da anlamak yerine çarpıtmayı kendisine görev edinmiştir.

Olaylara tarihsel ve toplumsal bir bütünlükle bakan ve ele alan komünistler için buradan bir tek sonuç çıkar. Alman emperyalist tekellerinin saldırganlığına, tarihsel suçlarına ve faşist çetelerle ilişkileri karşısında toplumsal devrim dışında kalan bütün seçeneklerin içi boş lafazanlık ve aldatmaca olarak kalacağını Münih mahkemesi ve Tröglitz olayları yeterince kanıtlamıştır.

 

 

 

 

Libya’ya müdahaleyi tartıştılar

 

AB emperyalistleri, 16 Mart günü Belçika’nın başkenti Brüksel’de gerçekleştirdikleri toplantıyla Libya’ya yönelik harekat planını ele aldı. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, BM tarafından yürütülen arabuluculuk çabalarına destek olmak istediklerini belirterek önümüzdeki haftalarda Libya’ya askeri müdahale planını da gözden geçireceklerini söyledi.

AB emperyalistleri bir uzlaşma sağlanması durumunda Libya’ya askeri birlik de gönderilmesine sıcak bakıyorlar. Libya’ya askeri birlik gönderilmesine sıcak bakan ülkeler arasında İtalya başı çekiyor.

 
§