9 Ocak 2015
Sayı: KB 2015/01

Ya teslimiyet ya grev!
Beklenen oldu: Yolsuzluklar AK’landı!
AKP gericilik “kariyerinde” hızla ilerliyor!
Devletin paslanmayan silahı: Hizbulkontra!
Cizre’de devlet provokasyonu ve katliam!
Sağlıkta dönüşümden sağlıkta gericileşmeye!
Asgari ücretli “zengin vergisi” kıskacında
‘Sefalet zammına karşı grev yapılmalı’
Taşeron köleliği ekseninde sınıf hareketi - D. Umut
Karayollarında işçi kıyımı
Sermaye uşağından ‘Sütaş’ı yedirtmeyiz’ açıklamaları
Dayanışma gecesi üzerine...
DEV TEKSTİL’den Esenyurt’ta işçi toplantısı
Proletarya devriminin ve sosyalizmin iradesi
Kapitalizmin krizi, emperyalist savaşlar ve faşizm
Yunanistan’da siyasi kriz derinleşiyor
Filistin’de direnişe karşı işgal diplomasisi
Avrupa’da DGB kampı coşkusu
Ölümcül Ebola ve emperyalizm - Eylem Güneş
Mücadele ve kazanımlarla anılacak bir yıl için görev başına!
Emekçi Kadın Çalıştayı’ndan baharı örgütlemeye!
“Zorbalığa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz!”
Balık, böcek ve kuş imgeleriyle yabancılaşmadan özgürlüğe
Hasta tutsak Mehmet Yamaç’a sürgün
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları
Oğuz yoldaşa...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Beklenen oldu:
Yolsuzluklar AK’landı!

 

17–25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından, rant ve yağmada sınır tanımadıkları ortaya çıkan AKP’li eski bakanlarla ilgili Yüce Divan oylaması 5 Ocak’ta yapıldı. Sonucu baştan belli olan bir senaryo işletilerek Meclis Yolsuzlukları ve Rüşveti Araştırma Komisyonu oluşturulmuştu. 5 Mayıs 2014’te kurulan bu komisyonun kesintilerle süren, yayın yasağı nedeniyle sansürlenen 8 aylık çalışması sonucunda “Yolsuzluk AK’lama Komisyonu” gibi işleyeceği belliydi. Öyle de oldu. Oylamada, eski bakanların Yüce Divan’a gönderilmemesi kararı çıktı.

İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Erdoğan Bayraktar, Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan ve Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında yapılan oylama sonucunda 9’a 5 oyla eski bakanların Yüce Divan’a gönderilmemesine karar verildi. Toplantının yapıldığı salona ise sinyal kesici Jammer konuldu.

Toplantıda ayrıca bakanların çocuklarıyla konuşma tapelerinin yakılıp imha edilmesi kararı da 9’a 5 oyla alındı. İşlerine gelince “hukuku” hatırlayan AKP’nin 9 üyesi; ‘deliller hukuksuz elde edildi’ gerekçesiyle tapelerin imhası yönünde oy kullandılar.

Komisyonda bakanların AK’lanması bildik söylemlerle yapıldı: “Hükümete karşı darbe”, “paralel yapı” vs. Ayrıca aklama için “delillerin hukuka aykırılığı” olarak ileri sürülen argümanlar arasında tapeler dışında, ayakkabı kutuları, para sayma makinesi, birbirleriyle yapılan görüşmeler, mal varlıklarında açıklanamayan artışlar da vardı.

Komisyonun verdiği karar esasında kimse için şaşırtıcı olmamıştır. Türkiye’de ‘hukuk’, ‘demokrasi’ gibi kavramların geçerli olduğunu sananlar da zaten beklentilerini AKP’li vekillerin “vicdanları” üzerinden gerekçelendirmekteydi.

Bu AK’lama işi daha yolsuzluk suçlamalarının sıcağında 4 bakanın birlikte verdikleri pozlardan da belliydi. Devamında dört bakanın adının geçtiği, iki bakan oğlunun da bir süre cezaevinde kaldığı yolsuzluk ve rüşvet soruşturması takipsizlikle sonuçlandı. Zaten öncesinde soruşturmayı başlatan savcılara dosyadan el çektirilmiş, ilk aşamada birçok sanık için tutuklama kararı veren hakimler de değiştirilmişti. Son olarak yapılan ise seçimler öncesi mecliste aklanma işinin tamamlanmasıdır. AKP dört bakanını ‘yedirmediği’ mesajını altını çize çize vermektedir.

Surda gedik” açılmamıştır!

Ancak madalyonun öbür yüzünde ise, bu yolsuzluk soruşturmalarının AKP’nin zayıf karnı olmaya devam etmesi vardır. Bu öyle bir zayıflıktır ki, Yüce Divan’a gidilmesi riski dahi göze alınamamaktadır. 17–25 Aralık soruşturmalarının ne denli kapsamlı olduğu, sadece 4 bakandan ibaret olmadığı herkesin malumudur. Tayyip Erdoğan’ın bu yüzden 4 eski bakanın hiçbir şekilde Yüce Divan’a sevk edilmesini istemediği ise en başından beri biliniyordu.

Ankara kulislerinde Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan’ın 22 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşerek, “Gideceksek hep beraber gideriz. Peşimizden Bilal de gelir” dediğinin konuşulması da bundandır. Bakanların Yüce Divan’a gidip gitmeyeceklerine yönelik oylama kararının 22 Aralık’ta yapılan toplantıda verilmesi gerekirken 5 Ocak’a ertelenmesinde de bunun etkili olduğu ifade edilmektedir. Benzer şekilde aklanmak için tek başına Yüce Divan’da yargılanmayı talep edeceğini duyuran Erdoğan Bayraktar’ın sertçe “ortak stratejinin dışına çıkıyorsun” denilerek uyarıldığının söylenmesi de bundandır.

Hatırlanırsa Erdoğan Bayraktar, 17 Aralık operasyonunun ardından, “suçlandığı işlemlerin büyük bölümünün dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın onayıyla yaptığını, kendisiyle birlikte Erdoğan’ın da istifa etmesi gerektiğini” söylemişti.

AKP yönetici ve milletvekillerinin arasında bu bakanların nerede aklanacağına dair Cumhurbaşkanı’ndan farklı düşünüp, “Yüce Divan’da aklanma” önerilerinin konuşulduğu, hatta komisyonda yer alan 9 bakan arasından da böyle düşünenler olduğu basına yansımıştı. Davutoğlu’nun “hırsızlık yapan kardeşim de olsa kolunu keseriz” diyen açıklamaları da bir hayli gündeme oturmuştu.

Bu yüzden 5 Ocak öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen kesimlerden “Milletvekillerinin Yüce Divan’a sevk edilmesi, darbe girişiminin son halkasıdır” türünden açıklamalar sıkça vurgulandı. Yandaş basında günler öncesinden bakanların Yüce Divan’a gönderilmesinin darbe girişimi olacağı ilan edilmişti bile. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu ise, “AYM art niyetli, güvenmiyoruz” diyerek baştan 4 eski bakanın Yüce Divan’a gönderilmeyeceğinin sinyalini vermişti. Hatta “biz kendi aramızda çözeriz” diyerek burjuva hukukun ne denli biçimsel işletildiğini de bir kez daha göstermişti.

Yolsuzlukla ‘dayanışma’

Komisyonun toplanacağı gün ise kendilerine Sivil Dayanışma Platformu diyen hükümet yandaşı kuruluşların gazetelere tam sayfa olarak ilan vermeleri de yine aynı kaygının ürünüdür. Bu ilanda Anayasa Mahkemesi “siyasete müdahale eden kararlarıyla vesayetin son kalıntısı” ilan edilerek olası Yüce Divan yargılamasının ‘darbe’ anlamına geleceği tekrar hatırlatılmıştı. Yüce Divan konusunda farklı yöntemsel düşünüşe sahip olan AKP’lilerin “Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını ‘Sağlam İrade’nin gölgesine borçlu olanların küçük hesapları ‘Büyük Türkiye ’ yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecektir” ifadeleriyle tekrar uyarılma ihtiyacı da bundandır.

Bu Sivil Dayanışma Platformu, Hak-İş ve Memur-Sen konfederasyonlarına bağlı bazı sendikalar, TÜRGEV, KADEM, İnsani Yardım Vakfı “sivil toplum” kuruluşları ve yandaş gazeteci ve akademisyenlerden oluşmaktadır. Yüce Divan’a gönderilmesi çabalarını kastederek “adli yargıda başarısız olan darbe girişimini Anayasa Mahkemesi’nde sonuçlandırma çabasıdır” diyen bu platform, 17–25 Aralık operasyonlarından sonra da yine gazetelere tam sayfa ilan verip billboardlara afiş astırmıştı. Bu şekilde bir “Sağlam İrade” kampanyası yürütülmüş, yolsuzluk iddiaları ile başı sıkışan hükümete ve Tayyip Erdoğan’a destek verilmişti.

Özetle son ana kadar komisyonda başta “Yüce Divan’a gitsin” diyebilecek AKP’li vekillere ve böyle düşünen diğerlerine “darbeci”, “paralel yandaşı” olarak yaftalanacakları mesajı verildi. Tüm bunların sonucunda malumun ilanı niteliğinde olan aklanma kararı komisyondan çıkmış oldu. Bundan sonraki süreçte, komisyon raporunun Meclis Başkanlığı tarafından bastırılıp dağıtılarak 10 gün içinde TBMM Genel Kurulu gündemine gelmesi var. Buradan da yeni bir AK’lanma mizanseni oynanacağı zaten ortadadır.

Çürümüş düzen, çeteleşmiş devlet gerçeği!

AKP’nin daimi şefi Erdoğan, müritleri ve medyası, yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık dosyalarının üzerini ne kadar örtbas etmek isteseler de gerçekler her şeyiyle ortadadır. Ancak unutulmamalıdır ki esas bataklık yolsuzluğun, rüşvetin, yağmanın yeşerdiği alan olan, sömürü üzerine kurulu kapitalist düzendir. Erdoğan ve onun gibileri bu bataklıktan nemalanmakta, kendilerine saraylar yapmakta, sefahat sürmektedir.

Türkiye’de sermaye düzeni ve devleti gerçeğine bakıldığında yolsuzluk ve rüşvetin ne denli “olağan” olduğu görülecektir. Kapitalist düzenin fıtratında bu vardır çünkü. Kimileri kılıfına uydurmuş, kimleri buna gerek de duymamıştır. Çivisi çıkmış bir düzen gerçeğidir karşımızda duran. O nedenle yapılması gereken bu yolsuzluk ve yağma düzeni gerçeğini işçi ve emekçilere anlatmak ve ona karşı mücadeleyi örgütlemektir.


 
§