19 Aralık 2014
Sayı: SİKB 2014/01 (50)

“Çözüm süreci” aldatmacasına devam
Kobanê, Serêkaniyê, Qamışlo ve Cezaa’da direniş
Hırsızlar hala hırsız!
Tutsaklara yayın yasağı mücadeleyle kırıldı
“Türkiye’ye biber gazı sağlamayın”
Amed’de polis Kadir Çakmak’ı katletti
“İşte ihanet, işte Türk Metal”
MESS-Türk Metal ittifakını parçalamak için…
Homurdanmaları bırakıp hesap sormalıyız!
İşçi sağlığı değil, güvencesizlik hedefleniyor!
TPAO özelleştirme kıskacında
DİSK-AR: Asgari ücretlinin alım gücü düştü
Bursa polisi Nestle’ye çalışıyor
Savaş ve yıkım bütçesine karşı binler Ankara’da buluştu
2015 bütçesi ve 13 Aralık mitingi - Alper Suat
Zafer Aydın’ın Yatağan’da gördüğü - T. Kor
CIA’in işkencehaneleri
ABD ile Küba ilişkilerinde “normalleşme” mi, kaleyi içten fethetme siyaseti mi?
İşçi sınıfı ve emekçi kitleler eylemde
Belçika’da yıkıma karşı genel grev!
İsrail katliamlarını sürdürüyor
Gericilik, baskı ve saldırganlık gençliği kuşatamayacak!
DLB: Erdal’dan Berkin’e büyüyor mücadele!
DGB’den Suriyeli göçmenlerle dayanışma
UNICEF’in kadına yönelik şiddet raporu: Malumun ilanı
Kadın kırımı sürüyor!
İyimser dostumuz Şarlo, proletaryanın onurlu palyaçosu - K. Ehram
Yaşasın 19-22 Aralık Direnişimiz!
19-22 Aralık: Tarih sayfaları arasında kızıl bir ayraç
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD ile Küba ilişkilerinde “normalleşme” mi, kaleyi içten fethetme siyaseti mi?

 

17 Aralık günü ABD ile Küba’dan yapılan eşzamanlı açıklamalarla, iki ülke arasındaki ilişkilerin “normalleştirileceği” ilan edildi. Bu açıklamalardan hemen önce, Amerika Kübalı üç istihbaratçıyı, Küba ise 20 yıldır hapiste olan bir ABD ajanını serbest bıraktılar. “İlişkileri normalleştirme” görüşmelerinin ise Kanada ve Vatikan’da bir buçuk yıldır kamuoyundan gizli yürütüldüğü ortaya çıktı. Bu süreçte oynadığı kişisel rolden kaynaklı, her iki ülkenin başkanları tarafından Papa’ya teşekkür edildi.

İzolasyon işe yaramadı itirafı

ABD şefi Obama, ABD-Küba ilişkilerinde artık yeni bir dönem açıldığını söyleyip, “50 yıllık izolasyonun” bir işe yaramadığını itiraf etti. Obama, ambargoyu “zamanı geçmiş yaklaşım” olarak tanımlayıp, yaptırımlar yerine reformları desteklemek ve teşvik etmenin daha iyi sonuçlar verdiğini, zorlu deneyimlerle öğrendiklerini söyledi. Obama ayrıca, Havana’da büyükelçilik açacaklarını, ilişkilerin normalleşmesinin parçası olarak üst düzey ziyaretler ve değişimleri başlatacaklarını ifade etti.

“Normalleşme”den iki tarafın da karlı çıkacağını öne süren emperyalist şef, bir buçuk yıl boyunca halklardan gizli yürütülen görüşmelerle varılan mutabakatı, “iki halkın daha iyi bir gelecek için geçmişin üzerine sünger çekmeyi seçmeleri” olarak lanse etti. Küba ve Amerikan halkına yeni fırsatlar yaratmak için iki ülkenin birlikte çalışmaları gerektiğini ileri süren Obama, Küba yönetiminin ekonomi ve insan hakları konularında reformlar yapması gerektiğini vurgulamayı da ihmal etmedi.

ABD emperyalizminin asıl derdi ise Beyaz Saray’ın yayınladığı açıklamada kendini gösterdi. Açıklamada ABD’nin Küba’ya uyguladığı politikanın ABD’nin kendisini bölgesel ve uluslararası partnerlerden izole ettiği, Batı Hemisfer’deki gelişmelere etkisini kısıtladığı ve Küba’da olumlu değişimi teşvik etmeye yönelik araçları kullanmasına zarar verdiği ifadelerine yer verildi.

Aynı saatlerde Havana’dan Raul Castro ise ABD ile aralarında insan hakları, dış politika, egemenlik gibi konularda temel farklılıklar bulunsa da iki ülkenin ‘medeni bir şekilde’ yaşamayı öğrenmesi gerektiğini söyledi. “ABD Başkanı Obama’nın kararı halkımızın saygısını hak ediyor” diyen Castro, en önemli konu olarak ticaret ambargosu sorununun halen çözülmediğini vurguladı.

Normalleşme”ye tepkiler…

“Normalleşme” uluslararası sermaye medyasında “buzlar eriyor”, “ilişkiler normalleşiyor” gibi başlıklarla verildi. BM Genel Sekreteri ve Papa’dan tebrik açıklamaları geldi. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ise Obama’nın hareketinin cesaret isteyen ve gerekli bir iş olduğunu söyleyip, iki ülke arasındaki tutuklu takasının Küba için zafer anlamına geldiğini belirtti. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de “Küba’yı 60 yıl sonra ziyaret eden ilk ABD Dışişleri Bakanı olmayı sabırsızlıkla” beklediğini açıkladı.

Gelişmeyi ABD payına “akılsız bir ödün verme” olarak tanımlayan ise ABD Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Sözcüsü John Boehner oldu. Küba’ya karşı kinini kusan Boehner “Castro rejimiyle ilişkiler Küba halkı özgürlüğe kavuşana kadar bırakın normalleşmeyi, yeniden düzenlenmemeli dahi” ifadelerini kullandı.

Küba halkının tutumu tayin edici olacak

Bilindiği gibi ABD, Küba Devrimi’nin hemen ardından, 1962’den başlayarak Küba’ya karşı ağır bir izolasyon ve ambargo uyguluyordu. Karşı devrim için elinden gelen hemen yer türlü kirli yönteme rağmen Küba’da istediğini elde edemedi. Son yıllarda ise Küba rejiminin açmazlarına oynamaya, kaleyi içten fethetmeye çabalıyor.

Bunun ne denli başarılı olup olmayacağını, her şeyden önce ve herkesten çok yarım asırdır sosyalist ideallerle kolektif bir kültürel kimlik kazanmış Küba halkının tutumu belirleyecek. Küba halkı, devrimi ve kazanımlarını tehlikede hissettiği her durumda büyük bir bağlılıkla devrimin değerlerine sahip çıkmasını bildiği içindir ki son 20 yılda iyice ağırlaşan izolasyona, baskılara, her türlü ambargoya rağmen Küba’nın ayakta kalması sağlanmıştı.

 

 

 

 

Binler ırkçılığa karşı sokağa çıktı

 

Almanya’da son dönemde artan ırkçı gösteri ve saldırılara karşı Köln’de miting düzenlendi. Çok sayıda demokratik kitle örgütü ve siyasi yapının katıldığı eylemde “Naziler dışarı” yazılı dövizler taşınırken ırkçılığı protesto eden sloganlar atıldı.

Mitingde yapılan konuşmalarda ırkçı ve dinci kesimlerin halkların barış içerisinde yaşamalarını baltalamak istediğine dikkat çekildi.

Irkçılık kısır döngü şeklinde’

Rap sanatçısı Eko Fresh, “Almanya’da herkes öyle ırkçı değil, küçük bir grup böyle. Buradaki insanlar Köln’de yaşayan, benim tanıdığım insanlar. Burada sahne almak benim için önemli” ifadelerini kulandı.

Çeşitli Alman sanatçıların da katıldığı mitingde komedyen ve kabareci Fatih Çevikkollu ise şu şekilde konuştu: “Medya ve politikacılar sorunların kaynağı olarak yabancıları gösteriyor. Irkçılık kısır döngü şeklinde devam ediyor. İşini kaybetme korkusu yaşayanlar, gelecek endişesi duyanlar öfkelerini toplumun en zayıf halkası olan göçmenlere yöneltiyorlar.”

Almanya’da CSU adlı gerici parti geçtiğimiz günlerde göçmenler için Almanca’nın evlerde dahi zorunlu olması gerektiğini gündeme getirmişti.

Bazı kentlerde göçmenlerin kaldığı merkezlere saldırılar düzenlenirken Dresden başta olmak üzere birçok şehirde “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” (PEGIDA) adlı ırkçı grup eylem yapmış ve eyleme 10 bin kişi katılmıştı.

Dresden

16 Aralık günü Dresden Nazifrei (Nazisiz bir Dresden) adlı oluşumun öncülüğünde Neustadt Tren İstasyonu’nda toplanan binlerce kişi, “Bizim kültürümüz yanımızdaki kişiyi sevmek”, “5 bin kişi halk değil”, “Sadece Batı kelimesi bile gericilik” ve “Kim bu Batı?” şiarlı dövizler taşıyarak Tiyatro Meydanı’na yürüdü.

Çeşitli düzen partilerinden temsilciler, artan ırkçılık ve göçmen düşmanlığını eleştiren konuşmalar yaptı.

Öte yandan göçmen karşıtı PEGIDA denilen ırkçı oluşum geçen hafta olduğu gibi bu hafta da Dresden’in yanı sıra Kassel ve Würzburg’da yürüyüşler gerçekleştirdi.

Benzer faşist oluşumların Düsseldorf’ta Dügida, Bonn’da da Bogida ismiyle örgütlendikleri belirtildi.

Dresden kent merkezinde toplanan PEGIDA’nın geçtiğimiz haftaya göre sayısının daha da arttığı gözlendi. Dresden Stadı’na yürüyen ırkçılar ‘’Biz halkız’’ sloganlarını atarak, göçmen karşıtı dövizler taşıdı.

 
§