26 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/39

Direnen halkların birleşik devrimci direnişini büyütmeye!
Kobanê için topyekûn direniş ve seferberlik!
IŞİD saldırıyor, Kürt halkı direniyor
Huzursuzluk yaratanların “huzur operasyonları!”
İşçilerin Birliği Derneği mevzidir!
Rıdvan Budaklar ve suç ortakları hesap verecek!
Hema’da madencilerin öfkesi büyüyor!
Termikel’de çocuklara “işkence” yapılıyor
Renault işçisi: Disiplinli ve örgütlü hareket etmeliyiz!
Sütaş işçiyi köleleştirerek büyüyor
Brzezinski’nin "Stratejik Vizyonu" ve Ukrayna - A. Eren
İskoçya bağımsızlık referandumu ve kapitalizmin çözümsüzlüğü
Cengiz Baysoy’un “cahil cesareti” üzerine… - K. Toprak
Erich Mühsam: Devrimci yazar Bavyera (Münih) Devrimi’nin neferi - E. Eren
Torbadan bir kez daha ölüm çıktı
Belediye işçilerinin taşeron sınavı
Eğitim emekçileri rotasyona, kadrolaşmaya karşı grevdeydi
Ulucanlar Direnişi’nden, direnişin önderlerinden öğrenmek! -S. Soysal
DGB Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
Ankara’da ulaşım çilesine karşı eylemler
Jesca Nankabirwa’nın ölümü sömürü sisteminin aynasıdır
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Rıdvan Budaklar ve suç ortakları hesap verecek!

 

22 Eylül günü İzmir’de gerçekleşen miting, sendikal bürokrasinin kendi varlığını tehdit eden gündemlerde dahi ne tür bir acizlik içinde olduğunu gösteren yeni bir örnek oldu. Haftalar öncesinde Türkiye merkezli bir miting yapılacağını, DİSK’in gerekirse genel grevle İzmir’de olacağını açıklayarak 22 Eylül gününü işaret edenler, bırakalım “Türkiye işçi sınıfını İzmir de toplamayı” konunun muhatabı belediye işçileri dışında DİSK üyesi diğer işçileri bile doğru düzgün alana taşıyamadılar. Bunun yerine, kortejin önüne yerleştirdikleri DİSK Başkanlar Kurulu heyetini eylemci işçilere alkışlatmak için yoğun çaba harcamayı tercih ettiler. Böylece öncü belediye işçilerinin basıncı ve bizzat örgütlenmesiyle gerçekleşen imza kampanyası, akşam eylemleri, fiili yol kesmelerle gündeme sokulan mitingi “eylemli hattın bir sıçrama noktası” olmaktan çıkarıp bir hava boşaltma eylemine dönüştürmeye çalıştılar.

En önde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile kol kola yürüyen DİSK bürokratlarının bizim açımızdan en dikkat çekici ismi hiç şüphesiz DİSK/Tekstil Sendikası patronu Rıdvan Budak’tı. Son yılların en kararlı ve militan taşeron karşıtı mücadele olan Greif Direnişi’ni arkadan hançerleyen, direnişi etkisizleştirmek için patron-taşeron ve polisle işbirliği yaptığı ispatlı olan bu tescilli işçi düşmanının adı “Taşerona karşı direnişçi” olan bir mitinge onur konuklarından biri olarak davet etmek ancak DİSK bürokratlarına yakışan bir tutumun ifadesi sayılmalıdır. Bu tutum bile DİSK bürokrasinin genelde sınıf mücadelesine özelde ise İz-Enerji işçilerinin mücadelesine nasıl baktığının özlü bir göstergesi olmaya yeter. Sınıf devrimcileri bu hain işbirlikçinin alandaki varlığına karşı gösterdiği tepki üzerine bütün DİSK bürokrasisi ortak bir tavırla Rıdvan Budak savunusuna geçtiler. Taşeron değişimi işinde olağan şüpheli durumunda olan “Aziz başkanla” kol kola yürümede beis görmeyenler, Rıdvan Budak’ı protesto eden ve alandan atmaya çalışan sınıf devrimcilerine hep beraber saldırdılar. Lakin bu saldırıyı bile “sendikamıza saldırıyorlar” diye kışkırttıkları işçilerin arkasına sığınarak yaptılar. Sonuçta ağırlığı saldırganlardan olmak üzere onlarca kişi yaralandı. Olaylar bizleri mücadele alanlarından tanıyan işçilerin müdahalesi ve bazı sendikacıların araya girmesi ve sınıf devrimcilerin kendilerini savunmasıyla sona erdi.

Tahmin edilebileceği gibi saldırıya dahil olan birçok işçinin meselenin aslını olaylar sırasında anlamadığı, birilerinin “sendikamıza saldırıyorlar” diye ortalığı velveleye vermesiyle olaya müdahil oldukları şimdi daha net görünmektedir. Geride kalan 2 gün boyunca birçok işçi ya arayarak ya da kurumlarımıza bizzat gelerek olaya dair tepki ve üzüntülerini belirttiler.

Bu durum karşısında ise, şimdi birileri alttan alta bizim eylemi provoke ettiğimize dair bir söylenti yaymaya çalışmaktadır. Bu karalama kampanyasına zerre kadar önem vermemekle birlikte sınıf hareketine, özellikle de belediye işçilerin mücadelesine duyduğumuz sorumluluk gereği, yaşananları İzmir işçi sınıfı ile paylaşmayı bu vesileyle bürokrat takımına da bazı hatırlatmalarda bulunmayı zorunlu görüyoruz.

1 - İlk olarak söylemek gerekir ki, Rıdvan Budak sıradan bir sendika bürokratı değildir. Devrimci işçilerin direnişini kırmak için polise ihbar edecek kadar düşkünleşmiş ve çürümüş bir kişiliktir. Bu zat 60 günü fabrika işgali olarak gerçekleşen 100 günü aşkın Greif Direnişi boyunca attığı her adımla sermayenin tartışmasız bir ajanı olduğunu göstermiştir. Greif Direnişi’ni kırmak için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Tüm bu gelişmeler ve Rıdvan Budak ile çetesinin Greif öncesi tüm ihanetleri devrimci basında ortaya konmuş, İzmir’dekiler de dahil olmak üzere sendikal, devrimci ve ilerici kamuoyuna bizzat sınıf devrimcilerinin özel çabasıyla taşınmıştır. Nitekim mitinge katılacağının ortaya çıkmasından sonra da mitingin düzenleyicisi olarak konuşan kişi ve kurumlara da Rıdvan Budak gerçekliği bir kez daha hatırlatılmıştır. Onun ismi “Taşerona karşı direnişçi” olan bir miting bulunmasının her şeyden önce İz-Enerji işçilerinin mücadelesine bir hakaret olacağı anlatılmıştır.

Buna rağmen Rıdvan Budak “işçi sınıfının önderleri”nden biri olarak eylemde yer almış, her ne kadar etrafındaki koruma duvarından burnunu dışarı uzatıp kürsüde konuşma cesaretini kendinde bulamamış olsa da eylem alanından ayrılırken (gene aynı koruma duvarının arkasından) kendisini takip ederek protesto eden sınıf devrimcilerine yönelik ağır hakaretlerde bulunmuştur. Bu davranışıyla yalnız düşkünlüğünün yeni bir örneğini sergilemekle kalmamış aynı zamanda kabarık suç dosyasına affedilemez yeni bir sayfa daha eklemiştir.

Bu ahlaksız saldırganlığa o sırada orada bulunan birkaç sınıf devrimcisi gereğince tepki göstermiş, bu tepki üzerine bir yandan maaşlı korumalar, öte yandan ise bir kısım “sendikacı” tarafından kışkırtılan işçiler saldırıya geçmiş, bir linç atmosferi oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu atmosfer bizleri sahiplenen işçilerin çabaları, başta DİSK bölge temsilcileri olmak üzere bazı sendikacıların araya girmesi ve sınıf devrimcilerinin kendilerini savunmalarıyla etkisizleştirilmiştir.

Rıdvan Budak’a gösterdikleri tepki ile sınıf devrimcileri eylemi provoke etmek şöyle kalsın tam da eylemin ruhuna uygun davranmış, tescilli bir taşeron uşağının kürsüden konuşması engellenerek işçilerin eylemine sürülmeye çalışılan kara bir lekenin önüne geçilmiştir.

2- DİSK bürokrasisinin “şanlı” Rıdvan Budak savunusu ne şaşırtıcıdır ne de kendini bizim "dostumuz" addeden bazı sendikacıların söylediği gibi “kendilerine emanet bırakılan birinin korunmasından” ibarettir. Kendileri nasıl gerekçelendirirse gerekçelendirsinler, bu sahiplenmenin arkasında açık bir sınıf tutumu bulunmaktadır. Sağcısından-solcusuna, alt kademesinden kaşarlanmışına her türden bürokrat doğru olarak kavramaktadır ki; Budaklar şahsında tepki gösterilen, hesap sorulan köhnemiş eski sendikal düzendir. Bu düzenin en önemli özelliklerinden biri ise, ihanet edenin ettiğinin yanına kâr kalmasıdır. Çarkın içinde bulunan her bürokrat bu durumdan fazlasıyla memnundur. Ve yeri geldiğinde bundan gereğince yaralanmayı da ummaktadır. Örneğin saldırıya açıkça çanak tutan (henüz netleştirilmeyen bazı bilgilere göre de bizzat katılan) bazı Genel-İş yöneticilerinin Rıdvan Budak için gösterdikleri “şanlı direnişin” arkasında bugün bir avuç sınıf devrimcisinin ona karşı yaptıklarının yarın binlerce belediye işçisine yapmaya çalışacakları açık olmalıdır.

3- 22 Eylül günü gerçekleşen mitingde olayların tüm sorumluluğu tescilli işçi satıcılarını kendileri için vazgeçilmez gören İzmir sendikal bürokrasisinindir. Yanlış yönlendirme ve kışkırtmalarla saldırıya alet edilen işçilere karşı bir kan davası gütmemiz düşünülemez. Kendi söylemleri ne olursa olsun Rıdvan Budak şahsında kendilerinin de boy verdiği zemini savunan bürokrasiye karşı mücadelemiz ise kesintisiz olarak sürecektir. Sınıf devrimcilerine karşı saldırıyı kışkırttığı ve hatta bizzat katıldığı söylenen bazı kimselerin davranışları ise sadece bürokratlıkla açıklanamayacak kadar vahimdir. Eğer söylendiği gibi bazı sendika bürokratlarının saldırıya bizzat katıldıkları doğru ise akıbetlerinin Budaklar’dan farklı olmayacağını şimdiden söylemek gerekir.

4- Sol etiketli olanlar da dahil olmak üzere komünist basın dışında kimsenin yer vermediği olaylar üzerinden estirilmeye çalışılan yalan rüzgarları devam ederse eğer, sınıf devrimcileri, önümüzdeki haftadan itibaren başta belediye işçileri olmak üzere tüm İzmir işçi sınıfına Greif Direnişi’ni, buradaki sendikal ihaneti, eylemde neden böyle bir tutum aldıklarını ve bu tutuma karşı İzmir sendikal bürokrasisinin gösterdiği davranışı kapı kapı, fabrika fabrika dolaşarak anlatacaklardır.

5- 2 Ekim’de sonuçlanacağı söylenen İz-Enerji işçilerinin süreci de tarafımızdan çok daha yakın olarak takip edilecek, işçilerin kararlı mücadelesine rağmen sendikal bürokrasi tarafından gerçekleştirilecek herhangi bir satış durumunda belediye işçisine bunun hesabını sorması için her türlü destek verilecektir.

6- Budaklar’a gelince; dün olduğu gibi yarın da bu hainlerin sendikal mücadele içinde herhangi bir konumda rahatça yer almaları artık mümkün değildir. Gittikleri her yerde, bulundukları her alanda ihanetleri yüzlerine çarpılacak, bunu engellemeye kimsenin gücü yetmeyecek, giydikleri sendikacı zırhı kendilerini artık kurtaramayacaktır. Onların yapabileceği tek şey, yıllardır işgal ettikleri ve sermayenin hizmetine sundukları koltuklarını bir daha dönmemek üzere derhal terk etmeleridir. Bu işledikleri suçlara karşı kendi cephelerinden verebilecekleri tek kabul edilebilir özeleştiri olacaktır.

Son olarak sarsılmaz bir inançla belirtmek isteriz ki; sendikal bürokrasinin sınıf hareketi üzerindeki tahakkümü tabandan yükselen devrimci bir sınıf hareketinin eseri olarak son bulacaktır. İşçi hareketindeki bazı gelişmeler bugünlerin çok da uzak olmadığını şimdiden müjdelemektedir. Sınıf devrimcileri bir yandan işçi hareketinin bugünlere ulaşması için var gücüyle çalışırken öte yandan ise açık bir ihanet içinde olanların hareketin dışına atılması için üzerine düşen her şeyi yapacaktır.

Bundan kuşku duyulmamalıdır.

İzmir’den sınıf devrimcileri

25 Eylül 2014

 

 

 

 

 

İzmir’de binler “taşerona hayır” dedi!

 

Taşeron köleliğine karşı DİSK tarafından çağrısı yapılan İzmir mitingi binlerce işçinin katılımıyla 22 Eylül günü gerçekleştirildi.

Basmane Meydanı’nda toplanan ve kortejlerini oluşturan işçi ve emekçiler Plevne Bulvarı’nı trafiğe kapatarak Gündoğdu Meydanı’na yürüdüler.

Eyleme katılan işçiler ayrıca, “taşerona hayır” yazılı siyah tişörtler giyerek yürüyüşte yer aldılar. Alkış ve ıslıklarla başlayan yürüyüş, Gündoğdu Meydanı’na gelindiğinde miting programıyla devam etti.

Kürsüden selamlamalarla başlayan miting programında, 12 Eylül’den bu yana iş cinayetlerinde ve Soma’da ölen işçiler için saygı duruşuyla ilerledi. DİSK, KESK, TMMOB yöneticilerinin kürsüye davet edildiği mitingde basın metnini DİSK Genel Başkanı Kani Beko okudu. Beko, taşerona karşı mücadele eden işçileri selamlayarak başladığı konuşmasında taşeron çalıştırmanın kölelik olduğunu ifade etti.

İş cinayetlerine değinen Beko, taşeron olduğu müddetçe iş cinayetlerinin bitmeyeceğini söyledi. DİSK olarak işyerlerinin sendikalar, meslek odaları ve üniversiteler tarafından denetlenmesini önerdiklerini belirten Beko, işçilerin mutlaka sendikalı olması gerektiğinin önemine dikkat çekti. Beko’nun konuşmasının ardından sahne Hilmi Yarayıcı’ya bırakıldı.

İzmir’de DİSK’in çağrısıyla düzenlenen mitinge Genel-İş Sendikası tüm gövdesiyle katılırken Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası da üyelerini kattı. Mitinge Türk-İş’e bağlı sendikalardan Belediye-İş dışında DERİTEKS, TÜMTİS, Tez Koop-İş, Türk Metal katılırken siyasal güçlerden ise HDP, EMEP, ÖDP, Devrimci Hareket, Halkevleri, Partizan, Kaldıraç ve BDSP de mitingde yer aldılar.

Sınıf devrimcileri eyleme “Taşeronlaşmaya, güvencesiz çalışmaya hayır! Kahrolsun ücretli kölelik düzeni / BDSP” ve “Hakları için örgütlendiler 100 gün direndiler DİSK/Tekstil’in ihanetine uğradılar Greif’ı unutmadık, unutturmayacağız / BDSP” pankartları ile katıldılar. Yürüyüş boyunca belediye işçilerine seslenen ve sendikaları göreve çağırarak genel grev genel direnişi vurgulayan bildiriler sınıf devrimcileri tarafından dağıtıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

 

 

Rıdvan Budak ve çetesi teşhir edildi

 

İzmir’de gerçekleştirilen “Taşerona Hayır!” mitinginde ihanetçi sendika ağaları da boy gösterdi. DİSK/Tekstil Sendikası üyesi GREIF işçilerinin işgal eylemi ve direnişine ihanet eden DİSK/Tekstil Genel Başkanı Rıdvan Budak, İzmir’deki mitingde ön saflarda yerini aldı.

Sendika ağalarından hesap sorma çağrısı yapan BDSP’li sınıf devrimcileri ise, Budak ve çetesinin ihanetlerini işçi ve emekçilere teşhir ettiler.

Yürüyüş esnasında işçi düşmanı Rıdvan Budak’ı kortejde gören sınıf devrimcileri “Greif’in hesabı sorulacak!”, “İşçi düşmanı Rıdvan Budak!” sloganları ile Budak ve çetesini protesto ettiler. Gündoğdu Meydanı'na gelindiğinde ise kürsünün önüne geçilip “Hakları için örgütlendiler 100 gün direndiler DİSK/Tekstil’in ihanetine uğradılar. Greif’ı unutmadık, unutturmayacağız! / BDSP” pankartını açan işçiler ihanetçi çeteyi teşhir etmeye devam ettiler.

Atılan sloganlar kürsü tarafından bastırılmaya çalışılsa da sınıf devrimcilerinin ısrarlı protestoları sonucunda işçi düşmanı Budak kürsüye çıkamadı. Miting esnasında müzik programı devam ederken Rıdvan Budak, sendika başkanları koridor oluşturularak eylem alanından çıkarılmaya çalışıldı. Bu esnada sınıf devrimcileri pankartları ve sloganları ile Rıdvan Budak ve ihanetçileri teşhir etmeye devam etti. Ancak alandan uzaklaşıldığı esnada Budak’ın bizzat yönlendirmesi ile bir grup tetikçi, sınıf devrimcilerine saldırdı.

Bu saldırıya karşılık veren sınıf devrimcileri, sendika bürokratlarının kışkırtması ve provokasyonlarıyla işçiler tarafından linç edilmek istendiler. Ancak bir grup belediye işçisi ise saldırıyı durdurarak sınıf devrimcilerini korumaya aldı. Bu arbede sırasında bir sınıf devrimcisinin kaburgalarında kırıklar oluşurken saldırgan gruptan 5-6 kişi ise sınıf devrimcilerine saldırmanın bedelini ödediler ve acil servise kaldırıldılar. Budak’ın tetikçilerinin saldırısı sırasında yaralanan BDSP’li, Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Yaralanan BDSP’linin sağlık durumu iyi. Olay esnasında bir grup sınıf devrimcisi ise kitle içerisinde ajitasyon konuşmaları ile Budak ve çetesinin Greif’teki ihanetini teşhir etmeye devam etti. Mitingin dağılması ile toparlanan sınıf devrimcileri alandan ayrıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

 
§