29 Ağustos 2014
Sayı: KB 2014/35

Gerçek barışa ulaşabilmek için
tek yol anti-kapitalist direniş!
AKP’nin yeni şefi Davutoğlu
Toplu mezarlar ülkesi
Barajdaki ihmaller katliama dönüştü
Kavel’den Alpagut’a, Greif’ten Yatağan’a…
Türk-İş Başkanı’nın bakanlık koltuklarında gözü var!
Satış taslağı MESS’in masasında
Deva işçileriyle dayanışma büyüyor!
"Birlik olalım, haklarımıza sahip çıkalım!"
Cam işçisinin iradesi: TEKLİFE HAYIR!

“Tek Gıda-İş, işverenler sendikası olmuş”

Kafesan işçisi
boyun eğmiyor!

Eğitim Sen: Siyasal kadrolaşmaya hayır!

Barış sorunu - V. İ. Lenin
ABD saldırganlığının yeni bahanesi IŞİD
ABD: Servet-sefalet uçurumunun vahim boyutlar kazandığı ülke
ABD’de polis yok,
ordu var!
Ebola yayılıyor
Sınıfa karşı sınıf ve
sınıf temelli devrimcilik!
Emeğin bahçesinde festival coşkusu
DGB’yi mücadele içinde yaratalım!
"Kızıl Bayrak’la güçlendim"
Zulmünü artır ki çöküşün hızlansın! - Evrim Erdoğdu
Hastaneye gitmek lüks mü?
Kadınlardan Ortadoğu’daki katliamlara tepki
Halkların Vietnam'dan doğan güneşi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Toplu mezarlar ülkesi

 

Üzerinde yaşadığımız toprakların bir tarafı kazıldığında tarih fışkırırken, diğer tarafından insan kemikleri çıkıyor.

Dersim Katliamı'nın bir parçası olan, 14 Ağustos 1938 tarihinde iki aileden 24 kişinin öldürülmesiyle ilgili verilen ‘zamanaşımı’ kararı kaldırıldı. Böylece 24 insanın gömülü olduğu toplu mezarın açılmasına da izin verilmiş oldu. Bu karardan birkaç gün önce de Van’ın Çatak İlçesi’ndeki Görentaş bölgesinde 1998 yılında devlet güçleri tarafından öldürülen 26 PKK’linin gömüldüğü toplu mezarın AİHM kararı ile açılmasına karar verilmişti. Bu olaylar vesilesiyle gündeme Türkiye’deki toplu mezarlar geldi.

Arka arkaya yaşanan bu iki gelişme ile doğrulanan, üzerinde yaşadığımız toprakların bir tarafından tarihi eser çıkarken, diğer tarafından insan kemiklerinin çıktığıdır. Her iki durumda da gün yüzüne çıkanlar geçmişten bugüne ışık tutuyor. Ancak ikincisi ile açığa çıkan üzerinde yaşadığımız coğrafyanın yakın tarihinin kanlı yüzüdür.

1937-38 yıllarında yaşanan Dersim Katliamı'nda, Dördüncü Umum Müfettişlik raporu 13 bin 160 insanın öldürüldüğünü, 11 bin 818 kişinin ise sürgün edildiğini açıklar. Elbette gerçek rakamlar resmi rakamların kat kat üzerindedir. Katliamı yaşayanların anlatımlarına ve aktarılanlara göre Dersim’de en az 70 bin insan öldürülmüştür. Munzur suyu ve derelerinden kan akarken, Dersim toprakları binlerce insana mezar olmuştur.

Yakın geçmişin toplu mezarları bu topraklarda Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim isyanları sırasında gerçekleşen katliamlarla açıldı. Oldukça geniş bir alanda toprakların toplu mezarlar için yeniden kazıldığı tarih ise ‘90’lı yıllardır. Aynı topraklar ikinci kez toplu mezarlar için kazılmış, içine yine binlerce Kürdün ölü bedeni atılmıştır.

Sermaye devleti tarafından kirli bir savaşın yürütüldüğü ‘90’lı yıllar geriye toplu mezar haritası bırakmıştır. 17 bin insanın kaybedildiği bu karanlık yıllarda garnizon bahçelerinde, askeri bölgelerde ve daha bilinmeyen birçok yerde insanlar toplu mezarlara gömülmüşlerdir. İnsan hakları örgütleri tarafından, tespit edilebilen toplu mezar sayısının 250’ye yaklaştığı söylenmektedir. 3 binin üzerinde insan infaz edildikten sonra buralara gömülmüştür.
Kurulu düzene karşı başkaldıranların infaz edildikten sonra toplu mezarlara gömüldüğü ülke sadece Türkiye değildir. Arjantin, Guatemala, El Salvador, Ruanda, Zaire, Burundi, Honduras, Etiyopya, Bosna, Kosova, Afganistan, Çeçenistan gibi ülkelerde de toplu mezarların olduğu açıklanmaktadır. Elbette son olarak IŞİD vahşetinin yaşandığı Irak ve Suriye’de...

Bu gerçeklerin zorlamasıyla Birleşmiş Milletler (BM) tarafından çeşitli adımlar atılmak zorunda kalınmıştır. Toplu mezarlarla ilgili bilinen en önemli uluslararası sözleşme ise Minnesota Protokolü’dür. 25 Mayıs 1989 yılında BM Genel Kurulu’na sunulan ve kabul edilen “hukuk dışı” ve “yargısız infazlar”ın hukuki açıdan soruşturulması için hazırlanan Minnesota Protokolü 87 ülke tarafından imzalandı. Beklendiği üzere toplu mezarlar ülkesi Türkiye, bu protokolün kendisine yükleyeceği sorumluluklardan kurtulmak için Minnesota Protokolü’ne çekince koydu. Protokol üç temel üzerine oturtuldu. Bilimsel-açık araştırma, bağımsız komisyon ve suçluların yargılanması bu ana başlıklardı.

Soruşturmanın kapsadığı alanlar ise şöyle tariflenmekteydi: “Siyasi suikastlar, cezaevi ve gözaltında yapılan işkence ve kötü muamelelerden kaynaklanan ölümler, zorla ‘kaybedilme’den kaynaklanan ölümler, kolluk kuvvetlerinin aşırı güç kullanmasından kaynaklanan ölümler, usulüne uygun yargılama yapılmaksızın gerçekleşen infazlar, soykırım eylemleri...”

Türkiye, Minnesota Protokolü’nü kabul etmeyerek, tarihi boyunca gerçekleştirmiş olduğu insanlık suçlarından, soykırımlardan, yargısız infazlardan, gözaltında kayıplardan ve tabii ki toplu mezarlardan kaynaklı tüm yargılamaların önüne geçmeye çalıştı. İç hukuk sistemini de buna göre düzenleyerek yaptıklarının yanına kalabileceğini düşündü. Ancak bu topraklarda toplu mezarlar insan cesetleriyle dolmaya başladığından beri mücadele ateşi öldürülenlerin üzerine atılan toprakla söndürülemedi. Aksine, bu ülkede diğer katliamlarda olduğu gibi toplu mezarlar da sadece yarattığı acı nedeniyle değil, bunca zulmü yaşatanlara duyulan öfke nedeniyle de unutulmadılar.

Son birkaç yılda, her ne kadar düzen medyasının gündemine fazla gelmese de açığa çıkan toplu mezarlar bu düzenin kanlı ve karanlık yüzüdür. Ortaya çıkanlar ise henüz oldukça sınırlıdır. Bazen kayıp yakınlarının ısrarlı takipleri sonucu, bazen de tesadüfen kazılan topraktan gün yüzüne çıkmaktadır.

Sermaye devleti milli coğrafyasını Misakı Milli sınırlarıyla çizerken, milli tarihini de inkarcı ve tekçi şoven anlayış üzerine kurmuştur. Ulusal kimliği reddedilenlerin acılı coğrafyası ise toplu mezarlar haritasıyla çizilmiştir. Bu harita nice katliamın, infazların, toplu kıyımların izlerini göstermektedir.

 

 

 

 

Aleviler: “IŞİD katliamlarına dur de!”

 

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı (HBAKV) ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, 22 Ağustos günü IŞİD katliamlarını protesto etti.

İzmir’de YKM önünde gerçekleştirilen eylemde, kurumlar adına ortak basın açıklamasını Narlıdere Cemevi Başkanı Mustafa Aslan okudu. Aslan, Erdoğan’ın Ortadoğu’da ‘Büyük Ümmet Projesi’ni hayata geçirmek istediğini ve Sünni bir hat oluşturup halife olmayı düşündüğünü belirterek, IŞİD’i lojistik olarak destekleyen AKP iktidarını kınadı.

Aslan açıklamayı şu sözlerle bitirdi: “Şengal’deki katliam başta İslam dünyası olmak üzere tüm dünyanın sırtında bir kamburdur, utançtır. Bugün İslam dünyası bir ahlak, vicdan testi ile karşı karşıyadır. Ya sadece kendine Müslüman olduklarını gösterecekler ya da vicdanlarını harekete geçirip, IŞİD’in soykırımına ses çıkaracaklar. Biz Aleviler, Şengal Dağı’na sığınmış binlerce Ezidinin ya da Türkmenlerin yaşadıkları acıları kalbimizde hissediyoruz ve yardım isteyen çığlıklarını duyuyoruz. Tekfirci grupların kendi gibi inanmayanlara karşı sergilediği vahşetin benzerlerini çok kere yaşamış bir toplum olarak biz Aleviler, Ortadoğu’daki karanlığa karşı Ezidi halkının yanındayız ve insanlık ekseninde herkesi bu buluşmaya davet ediyoruz.”

Manisa’da Cemevi önünde basın açıklaması yapan Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, IŞİD – AKP işbirliğine dikkat çekti. HBVAKV yöneticisi Doğan Gürer’in okuduğu basın metninde “Ortadoğu’daki karanlığa karşı Türkmen, Asuri, Keldani, Ezidi, Hristiyan ve Arap halkının yanındayız ve ‘insanlık ekseninde’ herkesi bu buluşmaya davet ediyoruz” denildi. Eyleme BDSP, İşçi Kültür Sanat Derneği, HDP, EMEP, Eğitim-Sen ve SES destek verdi.

Adana’da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı'nın çağrısıyla Şengal’de yaşanan katliamlar İnönü Parkı’nda yapılan eylemle protesto edildi. ABF Genel Başkan Yardımcısı Mikdat Öztürk’ün okuduğu basın açıklamasında Türkmen, Asuri, Keldani, Ezidi, Hristiyan ve Arap halklarına yapılan katliamların durması çağrısı yapıldı. Açıklamadan sonra oturma eylemi yapılarak saldırılar protesto edildi.

Tokat Yeşilırmak Mahallesi’nde bulunan PSAKD önünde bir araya gelen Aleviler ise Cumhuriyet Meydanı yeraltı çarşısına yürüyerek, basın açıklaması gerçekleştirdi.

Kızıl Bayrak / İzmir-Manisa-Adana

 
§