02 Kasım 2013
Sayı: KB 2013/42

HDP “yeni bir umut” mu?
Yurtta taşeron, cihanda taşeron!
Uzmanlar uyarıyor: Marmaray’a binmeyin!
Van’da depremzedelerin açlık grevi sürüyor
MGK toplantısına savaş ve saldırganlık damga vurdu!
Bu vahşeti durdurabiliriz!
Sermaye istiyor, hükümet uyguluyor!
Capital 500 ’ün gölgede bıraktıkları
Çocuk emeği sömürüsünde durmak yok, yola devam!
Sempozyum üzerine...
“Haklarımıza sahip çıkmak için ‘direnİŞÇİ’”
Sincan’da işçiler birliğini güçlendiriyor!
MİB MYK Kasım Ayı Toplantısı...
Büyük devrimin aynasında parti davası
Ekim Devrimi üzerine - V.İ. Lenin
Ortak tehdide karşı Irak-Suriye ittifakı
NATO füzeleri özgürlük değil kaos getirdi
Dünyadan grev sloganları yükseliyor!
İzmir’de Gezi’nin 6 Kasımı’na doğru
ODTÜ’ye destek eylemleri
Ethem’in katili Şahbaz davası ertelendi
Cinsel taciz ve şiddete karşı yükseltilecek her ses...
“Bilinçlenmeli, mücadele etmeliyiz”
Özgürlük, devrim, sosyalizm etkinliklerine hazırlık
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MGK toplantısına
savaş ve saldırganlık damga vurdu!

 

Emperyalist efendilerinin Suriye’ye yönelik sürdürdükleri kirli savaşta işbirlikçi rolünü layıkıyla yerine getiren Türk sermaye devleti, pervasızca savunduğu askeri müdahale alternatifinin ertelenmiş olmasından kaynaklı derin bir hoşnutsuzluk içinde çırpınıyor. Lakin sermaye iktidarı yükselttiği savaş çığırtkanlığının dozunu düşürmeksizin emperyalist efendilerinin direktiflerine harfiyen uyuyor, onların izlediği taktik politikaya uyum göstererek uşaklık çizgisinden taviz vermiyor. Elbette diğer yandan ABD emperyalizminin bölgedeki tetikçisi olarak onun emrine amade iken kendi gerici hesaplarına uygun adımları atmaktan da geri durmuyor. Tabi ki dış politikadaki saldırgan çizginin ürünü olan pek çok sorunla boğuşmak pahasına.

MGK toplantısı; dış ve iç politikada gündeme gelen karmaşık sorunlara sermaye iktidarının gerici çıkarlarına uygun bir şekilde askeri ve siyasi açıdan bir yön vermek amacına hizmet etmiştir. Öncesinde ifade edildiği gibi toplantıda Suriye ve Mısır’da yaşanan gelişmeler, mülteci sorunu başlıklarına ek olarak sınır güvenliği ve Irak gündemi ele alındı. Tartışılması beklenen ve gündeme alınmış olmasına kesin gözle bakılması gereken ‘barış süreci’ aldatmacasına ilişkin herhangi bir yorumun bildiriye yansımamış olması önemli bir ayrıntı olarak dikkat çekmektedir.

Bildiriden yansıyan kararlar AKP iktidarının önümüzdeki günlerde dış politikada izleyeceği savaş ve saldırganlık politikasının daha da derinleşeceği biçiminde okunmalıdır. Bu kapsamda MGK toplantısı bu politikanın ürünü olan sorunların ağırlığı altında gerçekleşmiştir. Toplantıdan bildiriye aktarılan sınırlı başlıklar üzerinden sahip olduğumuz bilgiler, dış politikada içine düşülen bataklığa dair önemli kararların alındığını doğrular niteliktedir.

Gerici çetelere lojistik destek için sınır hattını açarak, kamplarda eğiten, silah-askeri mühimmat başta olmak üzere her türlü desteği sağlayan, Ceylanpınar’da, Akçakale’de hastane imkânı dahi sunan, besledikleri dinci çetelerin attığı havan mermileri yüzünden sınırda bölge halklarının ölümle burun buruna yaşamasının tek sorumlusu olan sermaye devletinin sınır hattı güvenliği başlığını ise gerici çıkarları çerçevesinde tartıştığı açıktır. Bildiride bu konu “Suriye’de süregiden çatışma ortamının bölge ve ülkemizin güvenliği açısından oluşturduğu tehditler ve bunlara karşı ülkemizce alınan tedbirler ile ihtilafın sona erdirilmesi için yürütülen uluslararası çabalar gözden geçirilmiştir” ifadeleri ile ele alınmıştır. Emperyalistlere hizmette sınır tanımayan dinci-gerici takımın halkları boğazlama histerisinin ürünü olarak sınırların güvenliği kisvesi arkasına saklanarak Suriye’ye yönelik askeri müdahalenin önünü açmak için çıkardığı savaş tezkeresi ve Türkiye’nin emperyalistlerin bir savaş üssü haline getirilmesi süreci düşünüldüğünde sınırda yaşanan en büyük tehdit Türk sermaye devletinden başkası olamaz. Bu doğrultuda önümüzdeki günlerin ciddi gelişmelere gebe olduğu açıktır.

Suriye’ye yönelik emperyalist kuşatmadan, mezhepçi-cihatçı katillerin saldırıları yüzünden iç savaştan kaçan ve artık büyük bir insanlık dramı haline gelen yüz binlerce Suriyeli mültecinin büyük metropoller ve sınır kentleri başta olmak üzere ülkenin dört bir yanına sığınması sorunu ise ‘‘Ülkemize sığınan Suriyelilerin durumu ve ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yürütülen çalışmalar incelenmiştir’ başlığı ile işlenmiştir. İhtiyaçları karşılananların cihatçı çeteler ve aileleri olduğu, bunun dışında kalan yüz binlerce Suriyeli emekçinin sömürü tezgâhlarında köle gibi ucuz iş gücü olarak pazarlandığı, iş cinayetlerine kurban gittiği, kadınların fuhuşa zorlandığı, Alevilerin kamplardan dinci çetelerin tehdit ve baskısı yüzünden kaçtığı gerçekliği ise Türk sermaye devletinin sorumlusu olduğu bu yıkımın gerçek yüzüdür.

Irak konusu ise bildiride ‘‘Irak’ta gelinen son durum mütalaa edilmiş, artan şiddet ve terör eylemlerinden duyulan endişe dile getirilerek, istikrarın kalıcı bir şekilde tesis edilmesi amacıyla bu ülkeye yönelik desteğimizin sürdürüleceği vurgulanmıştır.” biçiminde ele alınmış. Emperyalist işgal politikasının sonucunda bitmek bilmeyen katliamların yaşandığı, patlamaların ardı arkasının kesilmediği Irak’ta ise “istikrarın” yıllardır nasıl inşa edildiği ise ortadır.

Toplantıda ‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki siyasi gelişmeler, demokratik geçiş sürecinde bulunan ülkelerde yaşananlar ile bu ülkelerle Türkiye’nin ilişkilerinin de’ değerlendirilmiş olduğunu yayınlanan bildiriden öğreniyoruz. Son aylarda Türkiye de dahil olmak üzere Mısır ve Tunus’ta emperyalizmin işbirlikçisi, neoliberal saldırıların icracısı olan dinci- gerici iktidarlara karşı yükselen halk hareketleri AKP iktidarı için tehlike çanlarının çalması anlamına gelmektedir. Bu açıdan Müslüman Kardeşler çizgisindeki Nahda hükümetin ekonomik-sosyal-siyasal saldırıları karşısında Tunus’ta yükselen halk hareketi dinci-gerici iktidarın bölgedeki ortaklıklarının gücünü kırmakta, “Ilımlı İslam Projesi”nin sonunun yaklaştığını kanıtlamaktadır. Bu çerçevede AKP iktidarının İhvancı rejimleri desteklemeye devam ederek buradaki baskı ve katliamların altına imza atacağı ise ortadadır.

Gırtlağına kadar savaş ve saldırganlık politikasına batan sermaye iktidarının tüm kurumları ile emperyalist hegomanya savaşının çetinleşmesine uygun bir hazırlık içerisine girdiği biliniyor. Sermaye devletinin içine düştüğü politik açmazlar önümüzdeki günlerde yaşanılacak gelişmelere ilişkin askeri-siyasi hazırlıklarını hızlandırmasına neden olmaktadır. Emperyalist saldırganlıkta öne çıkan Suriye gündemi, derinleşen Kürt sorunu, Tunus’la birlikte büyüyen halk hareketleri ve kızışan emperyalist rekabet vb gelişmeler sermaye devletinin dış politikada içine girdiği açmazı daha da büyütmektedir. MGK toplantısı sermaye devletinin içine düştüğü derin çıkmaza uygun biçimde kapsamlı bir yıkım için kollarını sıvadığını gösterirken sınıf ve emekçi kitlelerin devrimci politika ekseninde harekete geçirilmesinin yakıcılığını da ortaya koymaktadır. Kuşkusuz ki emperyalizmin işbirlikçisi AKP iktidarının savaş politikası işçi ve emekçilerin içinde bulunduğu iktisadi-sosyal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır. Bu nedenle her geçen gün daha da artan toplumsal hoşnutsuzluğa karşı sermaye iktidarı içeride de çok yünlü bir saldırı için kollarını sıvamaktadır. İşçi sınıfı ve emekçilerin içine girdiğimiz bu yeni döneme hazırlanması ise acil bir sorumluluktur.

 
§