27 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/17

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye düzeni ve Truva atlarından hesap sormak için
Barzani’nin Türkiye ziyareti
Halkların kardeşliğini yükseltmek için
1 Mayıs’a!..
BDSP’den 1 Mayıs etkinlikleri
Kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri başlıyor
Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!
Sağlıkta dönüşümün fotoğrafı
Rexroth’da istifa baskısı
ELTA direnişi aynasında tersaneler
Taşeron İşçileri Kurultayı sonuç bildirgesi
Yerel işçi bültenleri 1 Mayıs’a çağırıyor!
2011 1 Mayısı aynasında
Türkiye’de 1 Mayıs H.Fırat
Savaş kışkırtıcılığının başını Erdoğan’la Katar Emiri çekiyor
Fransa’da sosyal-liberal Hollande dönemine doğru
Volkan Yaraşır
Kapitalizm: Faşizmin ve faşist çetelerin ürediği bataklık
İki Sudan’ın petrol savaşı
Avrupa’da 1 Mayıs çalışmalarından
Bielefeld’de “Birlik, mücadele, dayanışma’’ gecesi
İzmir Öğrenci Kurultayı toplandı
Ekim Gençliği’nin
1 Mayıs çalışmaları
Ekim Gençliği: Baskı ve taciz bizi yıldıramaz!
Tutsak sınıf devrimcisi Burcu Deniz’den mektup
“Yasalar sömürenlerin çıkarına göre şekillenir!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yasalar sömürenlerin çıkarına göre şekillenir!”

İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na

Dosya No: 2012/28 E.

Şu an burada yargılanmama neden olan iddianame, bugüne dek kapitalist sisteme karşı verdiğim mücadelenin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha doğruladı. DGM’de 3 kez yargılandım. Buradaki iddianameler hukuksaldı demiyorum ama, orada en azından eğer varsa delilin zorlanmasıyla ya da uyduruk bile olsa bir delil yaratılıp, ona göre ceza veriliyordu. “İleri demokrasi” yalanıyla DGM’ler kapatıldı. Yerine Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ikame edildi. Bu mahkemeler özel yetkilerle donatılarak, deyim yerindeyse, DGM’ler bile daha hukuksaldı dedirtecek bir kimliğe büründü. Şimdi yargılandığım iddianamede de aynı kimlik görülüyor. Sömürüye dayanan kapitalist sistem varoldukça, yasalar da sömürenlerin çıkarına ve dönemsel ihtiyacına göre şekillenir. Sermaye, çıkarları için kendi koyduğu yasaları bile rahatlıkla çiğniyor. Bu iddianameye de, çekincesizce yasadışı diyebilirim. Yasal basın açıklamaları ve mitingden ceza vermeyi hedefleyen bir iddianame.

Yapılan basın açıklamalarının meşrutiyetini tartışmıyorum bile. Yargısız infazla katledilen Alaattin Karadağ’ın katillerinden hesap sorulmasını istemek, insani olarak bile meşrudur. Şimdilik, yasaldır da. Yasallıktan çıkarılacak olsa bile, yargısız infazla katledilenlerin katillerinden hesap sorulmasını istemekten geri durmak, bir insanlık suçudur. Sermaye devleti bu suçu defalarca işledi, yine işleyebilir. Bir komünist, bir insan olarak ben bu suçu işlemem.

Alaattin Karadağ 19 Kasım 2009’da Esesyurt’ta katledildi. Yaralı olduğu halde, sokakta 4,5 saat bekletildi. Sonra, görgü tanıklarının anlattığına göre, uzun boylu sivil bir polis, Alaattin Karadağ’a ateş ederek katletmiş. Slogan atıp, pankart açmıyorum ama, şu anda da iddianameye dayanak olan aynı şeyi istiyor ve yapıyorum. Alaattin Karadağ’ın katillerinden hesap sorulsun.

İddianamenin ceza vermeyi düşündüğü diğer bir şey de, Tekel Direnişi sırasında 17 Ocak’ta yapılan mitinge katılmış olmamdır. Öncelikle belirteyim ki, aynı gerekçeyle Ankara’da da yargılandım ve beraat ettim. Aynı gerekçeyle yeniden yargılanmam gerçekten çok garip. Madem yargılanıyorum, yine aynı şeyi söyleyeyim. Tekel işçilerinin direniş ve yaptığı her eylem haklı ve meşrudur. Ayrıca yasal olmayan bir şey de yoktu. İşçilerin haklı ve meşru eylemlerine katıldım ve yine benzeri bir direniş olsa katılırım. Katılıyorum da. Gerek İstanbul’da gerekse İzmir’de gücüm oranında eylemlerde yerimi aldım. Kendimi işçi sınıfının yanında görüyorum. İşçi sınıfının eylemlerine katılmak da benim için olmazsa olmaz bir durumdur.

İddianamede İşçi Kültür Sanat Evi Derneği’ne “yasadışı bir kurum” işlevi yükleniyor. Oysa ki dernek yasaldır ve şu an ben de derneğin başkanıyım. Böyle olmasaydı, dernekler müdürlüğü de yargılanmalıydı. Çünkü derneğimiz dernekler müdürlüğünün onayını almış bir kurumdur. Hedef olarak önüne yoz burjuva kültüre karşı, alternatif bir kültür, yeni bir dünya kurmayı koymuştur. Ne var ki iddianameye göre dernek neredeyse yasadışı gösteriliyor. Peki bu tutum yasal mıdır? Yasal değil ama keyfidir.

Keyfiyetten bahsetmişken hemen ekleyeyim. İddianamede ev baskınında polise karşı direnç gösterdiğim yazıyor. Keşke bu sav gerçek olabilseydi. Ama yazık ki gerçek olması, fiziksel durumumdan kaynaklı, imkansız. Gecenin 05.00’inde evimi basan kim olursa olsun buna karşı çıkarım.

Başta da söylediğim gibi bu iddianame hukuki bir metin değildir. Yasaları savunduğunu iddia eden mahkemenizden bu yasadışılığı ortadan kaldırıp, beraatıma karar vermenizi talep ediyorum. Ola ki her şeye rağmen ceza verecek olursanız, iddianamedeki maddelerden değil de, komünist olduğum için ceza verdiğinizi, gerekçeli karara yazın. Çünkü iddianamenin ceza verilmesini istediği her eylemi yaptım ve yapacağım. Sömürüye karşı olan biri olarak, sömürüyü ortadan kaldırmak için, ne yapılması gerekiyorsa onu yapmak, meşrudur ve yapacağım.

20.04.2012

Muharrem Kurşun

 

 

 

Hatice Yürekli mezarı başında anıldı

Ölüm Orucunda ölümsüzleşmesinin 11. yılında, Hatice Yürekli mezarı başında anıldı.

Yeni Buca mezarlığı önünde toplanan kitle “Devrimciler ölmez devrim davası yenilmezdir” şiarlı pankart arkasında yürüyüşe geçti. Mezar başına gelindiğinde ilk olarak Hatice yoldaş anısına saygı duruşu gerçekleştirildi. Ardından BDSP adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada, Hatice Yürekli’nin devrimci kimliğinin ve örnek yaşamının yanısıra, örgütlü mücadelenin önemi ve bugün ne anlama geldiği ifade edildi. Bugün örgütlü mücadelenin düzenle devrim arasında devrim safında yer almak demek olduğu, Marksist dünya görüşü ile devrimci ideolojinin birleşmesi demek olduğu vurgulandı. Devrimci mücadeleyi ve devrim saflarını güçlendirme çağrısı yapılarak konuşma tamamlandı.

Konuşmanın ardından Hatice Yürekli’nin yaşamını anlatan şiir ve müzik dinletisi gerçekleştirildi. Dinletide “Hoşgeldin Ölüm” ve “Bize Ölüm Yok” marşları söylendi.

ÖO Gazisi Muharrem Kurşun, Hatice yoldaşın Ölüm Orucu sürecine, devrimci yaşama ne kadar bağlı olduğuna ve ölüm karşısındaki direngenliğine değindi.

Söz alan bir petrokimya işçisi ise ilk katıldığı eylemin yıllar önce yine Hatice Yürekli’nin mezar anması olduğunu ve yoldaşın yaşamını tanıdıkça, kendi hayatında önemli bir yer ettiğini ifade etti. Bugün mücadele saflarının boşalan yerlerinin yeniden doldurulduğu söylendi.

Anma son olarak, Hatice yoldaşı anmanın mücadelesine sahip çıkmak ve bıraktığı bayrağı yükseltmek demek olduğu vurgulanarak sona erdi.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

 

Cumartesi Anneleri’nden 369. eylem

Gözaltında kaybedilen yakınları için her Cumartesi Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, 369. kez yaptıkları eylemde gözaltında kaybedilen çocukları ve Ermeniler’i hatırlattı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan açıklamada 12 yaşındaki Davut Altunkaynak’ın, 13 yaşındaki Seyhan Doğan’ın, 14 yaşındaki Nedim Akyön’ün işkencede öldürülüp kuyulara gömüldüğünün savcılık fezlekesinde yazıldığı, tanıkların gösterdiği kuyulardan çıkarılan insan kemiklerinin bir an önce kimliklendirilmesi için Adalet Bakanı ile görüşmek isteyen ailelere, Bakan’ın iş yoğunluğunu gerekçe göstererek randevu vermediği belirtildi. Eylemde 12 yaşında kaybedilen Davut Altunkaynak’ın dayısı Ramazan Turan ve Dargeçit’te kaybedilen Seyhan Doğan’ın kardeşi Hazni Doğan da konuşma yaptı. Eylem, kaybedilen Ermeni aydın Siyamento Atom Mercanyan’ın bir şiirinin seslendirilmesiyle sona erdi.