27 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/17

 Kızıl Bayrak'tan
Sermaye düzeni ve Truva atlarından hesap sormak için
Barzani’nin Türkiye ziyareti
Halkların kardeşliğini yükseltmek için
1 Mayıs’a!..
BDSP’den 1 Mayıs etkinlikleri
Kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri başlıyor
Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!
Sağlıkta dönüşümün fotoğrafı
Rexroth’da istifa baskısı
ELTA direnişi aynasında tersaneler
Taşeron İşçileri Kurultayı sonuç bildirgesi
Yerel işçi bültenleri 1 Mayıs’a çağırıyor!
2011 1 Mayısı aynasında
Türkiye’de 1 Mayıs H.Fırat
Savaş kışkırtıcılığının başını Erdoğan’la Katar Emiri çekiyor
Fransa’da sosyal-liberal Hollande dönemine doğru
Volkan Yaraşır
Kapitalizm: Faşizmin ve faşist çetelerin ürediği bataklık
İki Sudan’ın petrol savaşı
Avrupa’da 1 Mayıs çalışmalarından
Bielefeld’de “Birlik, mücadele, dayanışma’’ gecesi
İzmir Öğrenci Kurultayı toplandı
Ekim Gençliği’nin
1 Mayıs çalışmaları
Ekim Gençliği: Baskı ve taciz bizi yıldıramaz!
Tutsak sınıf devrimcisi Burcu Deniz’den mektup
“Yasalar sömürenlerin çıkarına göre şekillenir!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!

2B Yasası olarak bilinen “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” kapsamı genişletilerek 18 Nisan’da meclisten geçti. Bu yasayla yerli ve yabancı sermayeye yeni rant alanları yaratılıyor. Tüm düzen partileri, kendi deyimleriyle, bu kangrenleşmiş sorunu elbirliğiyle çözdü! Sermayenin uzun süredir gündeminde olan bu talan yasası ile ormanları da satmanın yolu bulunmuş oldu. “Kentsel dönüşüm” adı altında kentleri yağmaya açan, akarsuları ve ormanları bile satılığa çıkaran sermaye devleti, bu coğrafyada satılacak tek bir karış bile bırakmaya niyeti olmadığını gösterdi.

Yağmaya kılıf!

Esasında şimdiye kadar yapılan ormanlık alanlardaki yağma bundan sonra yasal kılıfa kavuşmuş oldu. 2B ile yüzbinlerce hektarlık orman alanı “orman niteliğini yitirmiş” gerekçesiyle şimdiki işgalcilerine yani geçmişte ormanları keserek yerine villalar, konutlar, ticarethaneler diken sermaye sahiplerine satılacak. Dahası böylelikle yeni orman talanlarının önü daha da açılacaktır.

Bu yasayla şimdiye kadar güdük de olsa doğal zenginlikleri, insan ve çevre sağlığını gözeten birtakım kriterler sermaye lehine ortadan kaldırılmakta, yerli ve yabancı sermayenin yağma ve talanına uygun hale getirilmektedir.

İşlerine gelince Türkiye’nin taşını toprağını milliyetçilik konusu yapmakta birbirleriyle yarışan düzen partileri iş sermayenin çıkarına gelince tüm bunları bir kenara koyarak yerli-yabancı sermayenin işine gelen yasal düzenlemeleri bir bir meclisten geçiriyorlar. Aralarında bir fark olmadığı, hepsinin sermayenin hizmetinde olduğu bu son 2B Yasası’yla tekrar görülmüş oldu. İşçi ve emekçileri vatan-millet söylemleriyle oyalamayı beceren bu düzen sözcüleri ülkenin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sermayeye peşkeş çekmekte bir sakınca görmüyorlar.

2B Yasası’yla tamamen sermaye sınıfının çıkarları gözetilmektedir. Örneğin yasayla içme ve kullanma suyu barajları için 700 metrelik sınır içinde tarım bile yapılmasını engelleyen “mutlak koruma bandı”nın sınırları 300 metreye indirilerek “göl manzaralı villaların” yapımı için yasal engeller kaldırılmıştır. Bu, milyonlarca emekçinin kullandığı içme ve kullanma suyunun bir avuç villa sahibi zengince kirletilmesi demektir. Bu tek örnek bile sermaye ve hükümeti AKP’nin yağma ve talanda hiçbir sınır ve kural tanımadığını göstermektedir.

Yasaya göre araziler öncelikle “hak sahiplerine” belli miktar başvuru bedeli alınarak satılacaktır. Bedel arazinin bulunduğu bölge ve konuma göre değişecektir. Hak sahipleri arasında kentlerde rantı yüksek alanlar üzerinde villa konduranlar, kıyı şeritlerine oteller yapanların çoğunlukta olduğu unutulmamalıdır. 400 metrekareye kadar üzerinde yapılaşma olan ve orman olma özelliğini yitirmiş arazilerin bu sahipleri, rayiç bedelini ödeyerek işgal ettikleri kamu alanlarına sahip olacaklardır. 410 bin hektarlık 2B arazisinin satışından elde edilecek 25 milyar liralık gelirin %90’ı kentsel dönüşüme aktarılacak. Satılmayanlar da Maliye Bakanlığı eliyle TOKİ’ye devredilecektir.

Yasanın adı da bilinçli bir saptırma içermektedir. Zira belirtildiği gibi bu yasanın amacı orman köylüsünün desteklenmesi ve yeni orman alanlarının oluşturulması değildir. Bu yasayla kamu arazilerini işgal ederek kasalarını dolduranlara kıyak geçilmektedir. Ormanlık alanları çıkarları uğruna talan edenler meşrulaştırılmaktadır. Yanısıra bu yasanın ön açıcılığından, büyük inşaat şirketleri, ucuz arsalara konacak olan sermaye sahipleri faydalanacaktır.

Türkiye fırsatlar ülkesi!

İşte bundadır ki Türkiye, sermaye sınıfı için fırsatlar ülkesidir! Bunu uluslararası sermayenin önde giden temsilcilerinden The Trump Organisation Başkanı Donald Trump adlı kapitalist de pişkince ifade etmektedir. Türkiye, Trump Towers markasının Avrupa’daki ilk alışveriş merkezi Towers Mall’ın açılışı için Türkiye’ye gelen bu kapitalistin iştahını fazla kabartmaktadır. AKP hükümetinin sermaye sınıfı için ülkenin tüm zenginliklerini önüne serdiğini görmekten dolayı mutlu olmakta ve yeni yatırımlar için geleceğini belirtmektedir. Doğan Grubu’yla ortaklığını yeni işlerle devam ettirmek istediğini söyleyen Donald Trump bundandır ki ülkenin iyi yönetildiğini söylemektedir. Efendilerinden böylesi övgüler alan Tayyip Erdoğan’nın Trump Towers açılışında yeni İstanbul vizyonundan bahsederkenki coşkusu bundan dolayıdır.

Vizyonda yağma ve talan var!

Erdoğan’ın İstanbul vizyonunda sermaye yararına yeni yağma ve rant projeleri vardır. Bu vizyonda 3. Köprü Projesi’nde olduğu gibi, kentin ulaşım sorununu çözmeyecek ama İstanbul kentine, ormanlık alanlara, su havzalarına geri dönüşü olanaksız zararlar verecek daha pek çok proje bulunmaktadır. Marmara Denizi’ne yapay adaların yapılması, yapılması düşünülen yeni limanlar, İstanbul’a üçüncü havalimanı, Ataşehir’in batı kısmının hizmet ve ticaret merkezine dönüştürülmesi gibi. Bu vizyonda SİT alanı, yeşil alan falan gözetmeden yapılan AVM’ler, rezidanslar bulunmaktadır. Bu vizyonda yağma, yıkım ve talan vardır.

İlk duyumda kulağa hoş gelen ama arka planında emekçilerin evlerinin yıkımı, daha çok yoksulluk ve çevre tahribatı olan bu projeler sadece kapitalistleri mutlu edecek ve onlara rant getirecek projelerdir. Kısacası “taşı toprağı altın İstanbul’un” her karışı potansiyel olarak satılmaya uygun hazır hale getiriliyor. İşte tüm bunlarla birlikte düşünüldüğünde Türkiye neden fırsatlar ülkesi olmasın ki?

Yağma ve talana dur demek için mücadeleye!

Emeğimizi sömürenler yaşam alanlarını da kendi sefil çıkarları uğruna yok ediyorlar. İnsan ve çevre sağlığını gözeten bir kentleşme ve herkes için insanca yaşam koşulları sağlamak niyetinde olmayan sermaye devletinin tüm rant projelerine karşı çıkılmalıdır. İnsan ve çevre sağlığının rant elde etmek uğruna katledilmesine karşı durmak içinde örgütlü mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir.