6 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/14

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...
“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor
“12 Eylül davası” adlı orta oyunu
Onbinler Kadıköy’de hesap sordu
Zamlar durmak bilmiyor...
Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru
Maltepe işçileri boyun eğmiyor!
RMK direnişinde kazanıma doğru
İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı...
İşçiler onar onar ölüyor
Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk
Yasa mecliste, KESK eylemde!
Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk
ve güvencesizlik üzerine...
MİB MYK Nisan ayı toplantısı...
28-29 Mart eyleminin
ardından.... - SKE
Sınıf mücadelesinin yeni odağı
İberya Yarımadası: İspanya ve
Portekiz - V. Yaraşır
Ücret kaybına devam
Geleceğine sahip çıkmak için
1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği...
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk...

Burada başladık,

Türkiye geneline yayacağız!”

- 92 gündür Billur Tuz fabrikası önünde direniştesiniz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Sendikaya üye olma sürecinizi aktarabilir misiniz?

- Adım Eray Aykut. Billur Tuz direnişçisiyim. 92 gündür burada direnişteyim. İkibuçuk seneyi aşkın süredir yükleme bölümünde forklift operatörü olarak çalışıyordum. 30 senedir örgütlü olan bir fabrikaydı burası. Zaman içinde işveren taşeronu çoğaltarak sendikanın yetkisini düşürdü. Biz tabii taşeron olarak girdiğimiz için sendikanın tam olarak ne olduğunu bilmiyorduk. Çünkü “fabrikanın asıl çalışanı değiliz” diye biliyorduk biz. Daha önce bize bakan başka bir şube vardı. O bizi bilinçlendirmiyordu. Bizleri içerideki sendikalı arkadaşlar biliçlendirdi. “Sendikaya geçin, tekrar yetki kazanalım” dediler. Yetki geldikten sonra hepimizin kadroya geçebileceğini söylediler. Ve taşeron sistemini kaldırmak için mücedele ettiklerini söylediklerinde aklıma yattı ve ben de bu mücadeleye katkıda bulunmak için sendikaya üye oldum. İşte 31 Aralık 2011’de sözleşmemiz feshedildi. İşten çıkarıldık. O gün bugündür dışarıda direnişteyiz.

- Billur Tuz fabrikasının çalışma koşullarını aktarabilir misiniz? Direnişe başlarken talepleriniz nelerdi?

- Çalışma koşulları çok kötüydü. Yemek hariç. Yemek firması çok güzel yemek çıkarıyordu. Gerisinin hiçbir değeri yoktu. İnsanın, işçinin hiçbir değeri yoktu içerde. Ne bileyim geçen sene yazın bizim su dolabımız arızalandı mesela. O yazın sıcağında sıcak su içtik, yaptırmadılar. İki ay boyunca arıtma suyu içildi. Arıtma suyunun geldiği deponun içi pislik dolu. Biz bunun farkındaydık. Söylememize rağmen ilgilenmediler. O iki ay boyunca soğuk su içemedik. Küçük bir örnek ama içerideki bir paket tuz orada çalışan işçiden çok daha değerli. O işçiye ne olursa olsun o tuza bir şey olmasın mantığı var. İşverenin işçiye karşı ne saygısı ne sevgisi var. İşveren işçiyi insan yerine koymuyor, köpek gibi görüyor. Koşullar buyken daha fazla bu koşullarda çalışmanın bir anlamı yoktu. Ya tümden biter ya da daha iyi şartlarda çalışırız niyetiyle başladık bu mücadeleye. Bu şartları düzeltmek için.

- Direniş boyunca ne gibi kazanımlar gerçekleşti? Billur Tuz fabrikasında çalışma koşullarında ne gibi değişimler var?

- Şimdi, işveren normalde iki ayda bir fabrikayı kapatıp stok fazlalığından dolayı ücretsiz izine gönderiyordu. Bu sigortadan da kesiliyordu, maaşa da yansıyordu. Sendikaya üye olduktan sonra içerde çalışmaya devam ederken Çalışma Bakanlığı’na dilekçe verdik. Çalışma Bakanlığı’ndan müffettişler geldi. İncelemelerde bulundular. Müffettişler geldikten sonra ücretsiz izinleri kaldırdılar. Şöyle kaldırdılar; yine izin veriyorlar ama ücretli. Sigortadan da ücretlerden de kesmiyorlar. Tabii hepsi bizim sayemizde. Biz dışarıda, kapıda olduğumuz için. Biz çıkarılmadan birbuçuk ay önce olan bir olaydı bu. Son izinlerde ücret kesilmemişti. Şimdi aynı sistem devam ediyor. Yani ücret kesilmiyor. Ücretli izin olarak gösteriliyor.

Bizim kapıda durmamızın sayesinde içerdeki bir çok şart değişti. Daha iyi şartlarda çalışmaya başladılar. Bunları bize, buradaki direnişe borçlular. Ama maalesef içerdeki arkadaşlar bunun bilincinde değiller. Ufak da olsa kazanım elde ettiler. Tabii bu kazanımlar bizim kazanımlarımız aynı zamanda. Biz bunun bilincindeyiz. Dahası, işveren buradaki işçileri kaybetmek istemiyor. İşçi sirkülasyonu olsun istemiyor. Onların işi öğrenip devamlı çalışmasını istiyor. Ve onlara daha ılımlı yaklaşıyor. Şefler olsun patron olsun, işverenin adamları hepsi öyle. Ben şahsım adına konuşmuyorum, bana bir şey olmuyordu ama içerde paketlemede, üretim bölümünde çalışan arkadaşlara “çalışacaksanız çalışın, çalışmayacaksanız defolun gidin” diyen, kibarcasını söylüyorum, bu şekilde konuşan adamlar şimdi içeride usta başlarına “yeni işçilerin üstüne fazla gitmeyin, onları sık boğaz etmeyin” diyorlar.

Biz içerideyken her gün ağır kelimeler vardı. Birçok kazanım elde etti içerdekiler. Ufak da olsa bu bir başlangıç. Bu kapının sayesinde içerdeki arkadaşlar rahat ediyorlar. Bu kapı kırıldığında yine eski sisteme geri dönüleceğine eminim. Bu bizim de kazanımımız. Kazanımlarımıza sahip çıkacağız. Biz içeri gireceğiz gözüyle bakıyoruz. Biz hiçbir zaman “mahkeme bitsin, paramızı alalım dağılalım, gidelim” diye düşünmedik. O parayı alacağız ama hazıra dağ dayanmaz. Bizim amacımız iş. İş garantisi. Zaten içeri girdik mi bizim iş garantimiz olacak. Arkamızda sendikamız olacak, bizi koruyabilecek. Şu andaki gibi yanımızda olabilecek bir sendika. Şimdi ben buradan çıkayım aynı şartlarda başka bir yerde de çalışabilirim. Ama 92 gündür buradayız. Ben bunu yaparsam yanlış olur. Olduğumuz yeri dönüştürmemiz, değiştirmemiz gerekiyor. Buradan başlayacağız ki yavaş yavaş çoğalsın.

- Direniş 92. gününde... Direniş süreciyle ilgili düşünceleriniz neledir?

- Güzel eylemler yaptık burada. Birçok eyleme imza attık. Bu mücadelelerde destek çok önemli. Sendikamız, kardeş sendikalar, işte sivil toplum örgütleri, gazeteler, dergiler destek oluyor ama bu desteğin sürekliliği önemli. Biz destek olarak gelenleri gördüğümüzde, bizi en azından nasıl anlatılır bilemiyorum ama ateşliyor birşeyler. Direncimizi artırıyor. Bizim direncimiz tam ama sınıf dayanışmasını görmek istiyoruz. Sürekliliği ve kitleselliği önemli. Biz burada elimizden geleni yapıyoruz. Başımızda deneyimli sendikacılar var. Ben tecrübeli değilim bu işte. Ama iyiyi doğruyu zaman içinde kavrayacağız. Tabii ki bu bir süreç. Sabırla beklememiz gerekiyor, tabii ses getirecek eylemler yapmamız gerekiyor. Onlar da yeri zamanı gelince yapılıyor, yapılacak da... En önemli şey bu direnişi Türkiye çapına duyurmak. Bunu yapacak olan da basın. Bizim bir avantajımız boykot. İleri ki zamanlarda boykot gerçekleştiğinde bunun iyi anlatılması gerekiyor. Bu olay olduğunda işverenin eli kolu iyice bağlanmış olacak. Boykot bizim en büyük silahımız.

Çiğli Organize’de destek var. Gelen geçenler ziyarette bulunuyorlar, korna çalıyorlar. Yanımızda ZF Lemförder var, karşımızda Totomak var, ilerde Schnieder Elektrik var. Oralardan geliyorlar. Kitlesel ziyaretler olursa organizedeki akadaşların ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Bu sadece bizim mücadelemiz değil, organizede çalışan 40 bin 50 bin işçinin de mücadelesi. Buradaki kazanım sadece bizim kazanımız olmayacak, tüm işçi sınıfının kazanımı olacak. Örnek teşkil edecek. O yüzden onların da bu mücadeleye destek olması gerekiyor.

- Direniş süreci size neler öğretti?

- İçerideyken birbirimizi tanımıyorduk, sadece selamlaşıyorduk. Konuşmaya fırsatımız olmuyordu işlerden dolayı. İşveren de istemez bunu zaten. Buraya çıktıktan sonra 92 gündür güzel bir birliktelik oldu. Kadınlarımızla erkeklerimizle dayanışma içerisindeyiz. Birbirimize kenetlendik. Daha önce televizyonda pek eylem göstermiyorlar. Denk geldiğimde eylemlere -örneğin öğrencilere- ne bileyim gördüğümde kızıyordum. “Nedir bunların alıp veremediği, okumaya gidiyorlar polisle çatışıyorlar. İşte niye şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar” diye düşünüyordum. Ama ben de dışarıya çıkınca anladım. Bir şeylerin mücadelesini verdiklerini anladım. Boş olmadığını anladım. Haklı olduklarına kanaat getirdim. Sonuçta bir amaç için mücadele ettiklerinin farkına vardım. Çok şey kazandım bu direnişte.

- Son olarak gazetemiz aracılığıyla işçi ve emekçilere neler söylemek istersiniz?

- İşçilere, emekçilere bu düzene boyun eğmemelerini tavsiye ederim. Burada biz, Menemen’de Savranoğlu mesela. Bunların bir örnek olduğunu varsayarak diyorum ki çağdaş köleliğe boyun eğmemek gerek. Bir şeylere bir yerlerden başlamalarını söylemek istiyorum. Burada organizede çalışan arkadaşlara seslenmek istiyorum. Bu mücadeleye sırt çevirmesinler. Bugünün yarını da var. Yarın onların da başına gelecektir. Gelecektir çünkü, biz burada nasıl örgütlüysek patronlar da örgütlü. Onlar da her hafta ay başlarında toplantılar yapıyorlar. İllaki bizim konumuz da patronlar toplantısında konuşuluyordur. Burayı örnek alarak bir yerlerden başlasınlar, bizi beklemesinler. Bizim kazanmamızı beklemesinler. Biz kazanacağımıza eminiz ama onlar bizi beklemesinler, vakit kaybetmesinler. Bir yerlerden başlasın, çoğalsın ki tek yumruk olarak masaya yumruğumuzla daha sert vuralım. Bu düzen böyle gitmeyecek. Artık her yerde bir ayaklanma var, hareketlilik var işçi sınıfı adına. Bu düzeni yıkacağız, burada başladık, Türkiye geneline de yayacağız!

Kızıl Bayrak / İzmir