6 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/14

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...
“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor
“12 Eylül davası” adlı orta oyunu
Onbinler Kadıköy’de hesap sordu
Zamlar durmak bilmiyor...
Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru
Maltepe işçileri boyun eğmiyor!
RMK direnişinde kazanıma doğru
İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı...
İşçiler onar onar ölüyor
Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk
Yasa mecliste, KESK eylemde!
Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk
ve güvencesizlik üzerine...
MİB MYK Nisan ayı toplantısı...
28-29 Mart eyleminin
ardından.... - SKE
Sınıf mücadelesinin yeni odağı
İberya Yarımadası: İspanya ve
Portekiz - V. Yaraşır
Ücret kaybına devam
Geleceğine sahip çıkmak için
1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği...
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...

Mücadele dinamikleri alanlara taşınmalıdır!

Sermayenin ve emperyalist güçlerin desteğiyle iktidara tırmanan dinci-gerici koalisyon, “demokratikleşme” maskesini çöpe atıp sivri dişlerini her fırsatta gösteriyor. Dinci Amerikancı iktidarın saldırganlığı yeni olmamakla birlikte, Haziran 2011 seçimlerinden sonra zulmün kamçısını elden bırakmamaya başladı.

Kürt hareketine karşı taarruza geçen sermaye devleti, Kürdistan topraklarını savaş alanına çevirdi. “KCK üyesi” oldukları gerekçesiyle binlerce BDP’liyi zindanlara dolduran iktidar, Kürt halkına karşı topyekûn bir savaş yürütüyor. Demokratik hak ve özgürlükler uğruna mücadele eden işçileri, emekçileri, gençleri, ilerici ve devrimci güçleri ise, kolluk kuvvetlerinin gaz bombaları, biber gazları, gözaltı ve tutuklama terörüyle sindirmeye çalışıyor. 4+4+4 yasasına karşı KESK üyesi emekçilerle, ilerici ve devrimci güçlerin gerçekleştirdiği eylemlere tam bir azgınlıkla saldırarak, faşizan zihniyetini tüm çirkinliğiyle gözler önüne seriyor.

İçe dönük bu kaba saldırganlığa, komşu halkları hedef alan savaş kışkırtıcılığı eşlik ediyor. Emperyalistler adına “aktif tetikçilik” Ankara’daki işbirlikçi takımı için yeni değil. Fakat bu konuda da giderek pervasızlaşan bir tutumla karşı karşıyayız. İstanbul’da biraraya gelen “Suriye Halkının Dostları” adlı saldırgan oluşumun toplantısında sergilenen tutum, savaş kışkırtıcılığında Pentagon şeflerinin bile geride bırakıldığı izlenimi veriyor.

Toplantıda yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bir kenara bırakılıp Suriye’ye müdahale edilmesi gerektiğini savunan Tayyip Erdoğan, hem efendilerine yaranmak hem emperyalist yağmadan pay almak çabasında.

Dinci Amerikancı iktidarın bu denli kaba bir saldırganlık sergileyebilmesinin gerisinde sermaye ve emperyalistlerden aldığı destek var. Bir diğer önemli neden ise işçi sınıfı hareketinin verili koşullardaki zayıflığıdır. Düzen içi muhalefetin AKP iktidarı için ciddi bir sorun teşkil etmediği, dolayısıyla dinci gericiliğin halen “alternatifsiz” gibi göründüğü koşullarda, Kürt hareketinin yanısıra, rejimi sıkıştıracak esas güç işçi ve emekçi hareketinin kitlesel militan bir düzey kazanmasıdır. Dinci Amerikancı iktidarın toplumsal hareketi ezmek için pervasızca saldırması, sınıf ve kitle hareketinin gelişimini engelleme telaşından da kaynaklanıyor.

Zira Kürt halkına kirli bir savaş ilan eden, zam üstüne zam yapan, neo-liberal sosyal yıkım saldırılarıyla işçi sınıfı ve emekçilere köleliği dayatan, “iş kazası” diye her gün işçileri katleden, “zamanaşımı” adı altında Sivas katliamının canilerini aklayan dinci Amerikancı iktidar korku ve huzursuzluk içindedir. Kaba saldırganlığın bir nedeni Kürt hareketinin yanısıra işçi hareketinin de gelişmesinden duyulan korkudur. Haklarını aramak için mücadele eden işçilerin ikide bir polis saldırısına maruz kalmaları, KESK eylemlerine karşı adeta taarruza geçilmesi, bu korkunun dışavurumundan başka bir şey değildir.

İşçi ve emekçi hareketinin, henüz sermaye iktidarının saldırılarını püskürtebilecek güçten yoksun olduğu açık. Ancak kapitalizmin her gün yeniden ürettiği sorun ve çelişkiler ile AKP iktidarının azgın saldırganlığı, rejim karşıtı mücadele dinamiklerinin birikmekte olduğuna işaret ediyor.

Kürt halkının devletin Newroz’u yasaklama saldırısına meydan okuması, polis terörüne maruz kalan KESK eylemlerinde kamu emekçilerinin sergilediği militan direniş, ilerici Alevi örgütlerinin Sivas katliamı davasının zamanaşımına uğratılmasına karşı onbinlerle alanlara çıkması, işçi sınıfının yerel düzeyde kalsa da sürekli bir hareketlilik içinde olması ve yüzlerce öğrencinin zindanlara kapatılmasına rağmen gençliğin mücadele dinamiklerinin bastırılamaması... Tüm bunlar, dinci Amerikancı rejimin demokratik hak ve özgürlükler uğruna yükseltilen mücadeleye azgınca saldırmasının, toplumsal hareketin yükselişe geçmesinden duyduğu korkuyla da bağlantılı olduğuna işaret ediyor. 

Süreç devrimci baharın doruğu olan 1 Mayıs’a doğru ilerlerken, işçi ve emekçiler cephesinde kendini hissettiren mücadele eğilimi, dinci-gerici rejimin dayattığı boğucu ablukayı parçalama potansiyeli taşıyor. 1 Mayıs faaliyetleri bu olgu gözetilerek planlanmalı, dışavuran mücadele dinamiklerinin alanlara taşınması için büyük bir çaba sergilenmelidir.

Uzlaşmaz iki sınıfın karşı karşıya geleceği 1 Mayıs’ta, alanların sermaye iktidarından hesap soran militan gösterilere sahne olması, hem içeride hem dışarıda izlenen saldırgan politikalara karşı etkili bir mücadelenin önünü açabilir.

O halde 1 Mayıs hazırlığı tam bir seferberlikle yürütülebilmelidir. İşçi sınıfı başta olmak üzere, amerikancı iktidarın saldırılarından rahatsız olan tüm ezilenlerin 1 Mayıs alanlarına taşınması hedefine kilitlenilmeli, militan ve kitlesel bir katılım için tüm güç ve olanaklar harekete geçirilmelidir.

Sınıf devrimcileri berrak bir misyon bilinciyle hareket etmeli, güncel görevlerin hakkını verme kararlılığıyla devrimci 1 Mayıs’ın hazırlık sürecine yüklenmelidir.