6 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/14

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...
“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor
“12 Eylül davası” adlı orta oyunu
Onbinler Kadıköy’de hesap sordu
Zamlar durmak bilmiyor...
Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru
Maltepe işçileri boyun eğmiyor!
RMK direnişinde kazanıma doğru
İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı...
İşçiler onar onar ölüyor
Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk
Yasa mecliste, KESK eylemde!
Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk
ve güvencesizlik üzerine...
MİB MYK Nisan ayı toplantısı...
28-29 Mart eyleminin
ardından.... - SKE
Sınıf mücadelesinin yeni odağı
İberya Yarımadası: İspanya ve
Portekiz - V. Yaraşır
Ücret kaybına devam
Geleceğine sahip çıkmak için
1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği...
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor...

Emperyalist saldırganlığa karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği!

Emperyalist haydutlarla suç ortaklarının Suriye’ye müdahale kapsamında planladıkları toplantıların ikincisi İstanbul’da gerçekleştirildi. Tunus’ta düzenlenen ilk toplantıda “Suriye’nin Dostları” yaftasını kullanan gerici güçler, bu defa “Suriye Halkının Dostları” adıyla piyasaya çıktılar.

Bölgeyi savaş alanına çevirmek pahasına da olsa, Şam’da “dinci gerici, neoliberal, Amerikancı” bir rejim kurmaya odaklanan bu gerici cephenin başını ABD emperyalizmi çekiyor. Fransa başta olmak üzere AB emperyalistleri de saldırgan şebekenin içindeler. Türkiye, Suudi Arabistan, Katar üçlüsü ise, savaş çığırtkanlığında başı çekiyor. Daha özel planda ise Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisi saldırganlıkta Pentagon’daki efendilerini bile geride bırakıyorlar. Öyle ki, AKP şeflerinin toplantıda savundukları “Suriye’ye müdahale için şimdi karar alınmalıdır” tezi, ortaçağ kalıntısı Suudi Arabistan-Katar ikilisi dışında destekçi bulmadı.

Bu arada AKP şeflerinin Rusya ve Çin’in toplantıya katılmaları için yaptığı girişimler de fiyaskoyla sonuçlandı. Dahası Rusya hükümeti, toplantıda alınan kararların barışçı çözümü engelleyeceği için reddettiğini açıkladı.

Emperyalistlerle suç ortakları,
halkların dostları değil cellatlarıdır!

ABD emperyalizmi tarafından yönlendirilen karşı devrimci bir oluşumun “Suriye Halkının Dostları” ismiyle anılması, Suriye başta olmak üzere dünya halklarıyla alay etmekten başka bir anlam taşımıyor. Zira kabarık suç dosyaları bir yana, sadece son 11 yılda işgal edilen Afganistan, Irak ve Libya’da yaşananlar, bu güçlerin ancak halkların cellatları ismiyle anılabileceğini kanıtlamaya yeter de artar... Adı geçen ülkeleri yakıp yıkarak ortaçağ karanlığına sürükleyen emperyalist işgal iki milyonu aşkın insanın katledilmesinden de sorumludur.

ABD, AB, NATO ile başta Türk devleti olmak üzere emperyalizmin tetikçileri Afganistan, Irak ve Libya işgallerinin suç ortaklarıdır. Bu aynı gerici/zorba güçler, güya halkı Baas rejiminin zulmünden kurtarmak için Suriye’ye müdahale etmenin yollarını arıyor. Oysa düşkün gerici güçler ve onların etkisindeki kesimler hariç, Suriye halklarının çoğunluğu emperyalist müdahaleye karşı çıkıyor. Sadece Baas rejimini destekleyenler değil, muhalefetin kayda değer bir kesimi de emperyalist saldırıyı reddediyor.

Emperyalistlerle Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi tetikçilerin başını çekeceği bir saldırının barış veya özgürlük değil, savaş ve yıkım, etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaların tırmandırılması gibi felaketler getireceğinin farkında olan Suriye halklarının önemli bir kesimi, olası bir dış müdahalenin tedirginliğini yaşıyor.

Halkları boğazlama pahasına rejim değişikliği

Baas rejimini yıkmak için İstanbul’da düzenlenen ikinci toplantıda, saldırıya zemin hazırlayacak belli kararlar alındı. Ancak savaş çığırtkanlığında başı çeken Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin hevesleri yine de kursaklarında kaldı. Zira savaş çığırtkanı ikili şimdi müdahale kararı alınmasını isterken, Pentagon’un savaş baronları, koşulların henüz olgunlaşmadığı kanısında oldukları için bir süre daha beklemeyi uygun gördüler.

Doğrudan saldırı kararı alınmasa da, iç savaşı körükleme çabası gerici koalisyonun temel gündemiydi. Toplantıda emperyalist güçlerin kuklası Suriye Ulusal Konseyi’ni (SUK) “Suriyelilerin temsilcisi” olarak tanıma, terör eylemlerine devam eden “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adlı çetenin silahlandırılması, eğitilmesi ve çeteye katılanlara maaş bağlanması gibi kararlar alındı. ÖSO, tıpkı Libya’da olduğu gibi, fiilen emperyalist güçlerin paralı askeri haline gelmiş oldu.

Alınan kararların içeriği, iç savaşın daha da tırmandırılması, Baas yönetiminin kabul ettiği “Annan Planı”nın başarısızlığa uğratılması ve bunun doğrudan saldırı gerekçesi yapılmasının hedeflendiğini gösteriyor. Yani “Annan Planı”nı gündeme getiren emperyalistlerle suç ortaklarının amacı çatışmalara son verip tarafların anlaşmasını sağlamak değil, silahlı çeteleri kullanarak bu planı başarısızlığa uğratmak ve bunu saldırı gerekçesi yapmaktır.

Suriye’deki güçler dengesi ve durumun karmaşıklığı dikkate alındığında, emperyalistlerle suç ortaklarının hedeflerine ulaşabilmeleri kolay değil. Dolayısıyla Şam’da kukla bir yönetimin kurulması için atılan adımlar, savaşın şiddetlendirilmesi, halkların boğazlaşmaya itilmesi ve çatışmaların bölgesel bir boyut kazanması anlamına geliyor. 

SUK karşı-devrimci düşkünler
koalisyonu durumuna düşmüştür

Türk devleti/AKP iktidarının güdümüne giren, emperyalistlerden silah, para, askeri eğitim, dahası doğrudan müdahale talep eden SUK, karşı-devrimci düşkünler koalisyonu olarak hareket etmektedir. “Baas zulmüne son vermek, halkı işkence ve katliamdan kurtarmak gerektiğini” vaaz ederek emperyalist saldırıya “meşruluk” kazandırmaya çalışan SUK şefleri, sadece Suriye halklarına değil tüm bölge halklarına da ihanet etmektedirler. Zira ibret verici Afganistan, Irak, Libya örnekleri ortada dururken emperyalist saldırının halkı zulümden kurtaracağını vaaz edip ABD ve suç ortaklarına yaltaklanmanın başka bir anlamı yoktur.

Eğer “SUK” adlı bu oluşumun derdi Baas zulmüne son vermek olsaydı, silahlı çetelerin vahşi katliamlarına da karşı çıkar, henüz rejimi devirme gücünde olmadıklarından iç savaşın bitmesi için çaba harcardı. Oysa bu düşkün takımının tek derdi ne pahasına olursa olsun Baas yönetimini devirip yerine geçmektir.

Şimdiden vahşi katliamlar yapabilen bir gücün, iç savaşı derinleştirip emperyalist müdahale için zemin hazırlaması şaşırtıcı olmasa da ibret veridir. Çünkü bu zihniyet, Suriye halklarının kanını akıtarak iktidara tırmanmayı temel almaktadır. Vurgulamak gerekiyor ki, her burjuva akım gibi, SUK içinde öbeklenen güçlerin de, Suriyeli emekçilerin demokratik, sosyal, siyasal talepleriyle yakından uzaktan bir alakaları bulunmuyor. Tersine, bu güçlerin kitle hareketini istismar edip gerici güçlerin desteğiyle iç savaşı başlatmaları, emekçi dinamiklerin iki ateş arasında kalmasına neden olmuş, Baas rejiminin şiddetini daha da arttırmasına zemin hazırlamıştır.

Çocukları bombalayanların
vicdandan söz etmeye hakları yoktur

Dinci Amerikancı partinin şefi Tayyip Erdoğan’ın toplantıda yaptığı konuşma, sermaye medyasının manşetlerine taşındı. Savaş çığırtkanlığı yaparken vicdani sorumluluktan söz eden, “Annan Planı”nı peşin olarak reddederek iç savaşın derinleştirilmesini savunan AKP şefi, “BM sorumluğunu yerine getirip Suriye’ye müdahale kararı almazsa, bunu ‘Suriye halkının dostları’ yapacaktır” türünden laflar da etti.

F-16 savaş uçaklarıyla Kürt çocukları ve gençlerinin üzerine bomba yağdıran bir rejimin şefi olan Tayyip Erdoğan’ın, “Suriye halkını zulümden kurtarmak vicdani sorumluluğumuzdur” türünden laflar gevelemesi, riyakârlığın dik alasıdır. Kürt hareketini tasfiye etmek için azgın bir savaş yürüten AKP iktidarı işçilerin, emekçilerin, gençliğin, ilerici ve devrimci güçlerin her eylemine de polis ordusuyla saldırmaktadır. Hal böyleyken, komşu ülke halklarının demokratik hak ve özgürlüklerini savunur pozlar takınmak ancak tiksintiyle karşılanabilir. 

AKP şefinin “tampon bölge”, “güvenli koridor”, “uçuşa yasak bölge” oluşturulmasını savunması ise, Suriye’ye doğrudan askeri saldırıya zemin hazırlamaktan başka bir anlam taşımıyor. Demek ki, Tayyip Erdoğan’ın derdi yıkım ve katliamların son bulması değil, bu felaketlerin daha da yayılmasını körüklemektir. Zira ABD ve suç ortaklarına göre Baas yönetimini yıkmak için her şey mubahtır. F-16 savaş uçaklarıyla çocukları bombalayan zihniyetten de bu zihniyeti destekleyenlerden de ancak bu beklenir.

Saldırganlık ve savaşa karşı mücadele büyütülmelidir!

Suriye’ye saldırının bölgesel bir savaşa dönüşme riskinin yüksek olması, bu girişime karşı mücadelenin önemini bir kat daha arttırıyor. Olası bir saldırının engellenmesi mücadelesinde ise, Türkiyeli ilerici ve devrimci güçlere özel bir sorumluluk düşüyor. Zira emperyalist/siyonist güçler adına aktif tetikçiliğe soyunan Ankara’daki işbirlikçiler, savaş çığırtkanlığının da başını çekiyorlar.

Suriye’ye dönük saldırganlığın ön cephesinde Türk devleti/AKP iktidarı bulunduğuna göre, fiili savaş anlamına gelen uğursuz planı engellemenin sorumluluğu da öncelikle Türkiye işçi sınıfına, emekçilere, ilerici ve devrimci güçlere düşmektedir. 

ABD’nin başını çektiği gerici koalisyonun saldırısına karşı çıkmak, emperyalistlerin tetikçiliğini benimseyen SUK/ÖSO adlı oluşumları mahkûm etmek, Baas yönetiminin desteklenmesi anlamına gelmiyor elbet. Meşru, haklı ve desteklenmesi gereken hem dış müdahaleye karşı çıkan hem Baas yönetimine karşı demokratik, sosyal, siyasal hak ve özgürlükler uğruna mücadele eden emekçiler ve sol/sosyalist güçlerdir.

 

 

 

 

Emperyalistler ve işbirlikçileri-uşakları Suriye’den defolun!”

Emperyalistler ve işbirlikçilerinin Suriye işgali için oluşturduğu birliğin 1 Nisan günü yapılan İstanbul toplantısı eylemlerle karşılandı.

NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik ve NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Öğrenciler, emperyalistler ve Türk sermaye devletinin başını çektiği işbirlikçileri tarafından İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “Suriye’nin Dostları” toplantısını Taksim’den Harbiye’ye gerçekleştirdikleri yürüyüşle protesto ettiler.

Kongre Merkezi’ne yürüyüş

Taksim Tramvay Durağı’nda biraraya gelen devrimci ve ilerici güçler, “Onlar ‘Suriyenin Dostları’ değil halkların düşmanıdır! Emperyalistler ve işbirlikçileri-uşakları Ortadoğu’dan defolun!/ NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik” ve “Emperyalizm yenilecek, direnen halklar kazanacak! NATO ve füze kalkanına geçit yok / NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Öğrenciler” pankartlarını açarak, toplantının yapıldığı Harbiye’deki İstanbul Kongre Merkezi önüne yürüdüler.

Yolun gidiş yönünün trafiğe kapatıldığı yürüyüşte bileşenler kendi bayrakları ile katıldı. Yürüyüş Kongre Merkezi önünde sonlandırıldı. Ardından basın açıklaması yapıldı.

Onlar Suriye’nin Dostları değil, halkların düşmanlarıdır!”

ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin ve bölgedeki işbirlikçilerinin Suriye’ye müdahale etmek için Libya’dakine benzer bir kirli tezgah kurguladıklarına vurgu yapılan açıklamada, “Suriye’nin Dostları” adı altındaki gerici birlikteliğin bu amaçla oluşturulduğu söylendi.

TC devleti emperyalist müdahalenin koçbaşı!”

AKP hükümetinin olası Suriye müdahalesinde emperyalistlerin koçbaşı olma misyonu yüklendiğine vurgu yapılan açıklamada, Ülke topraklarını gerici savaşların ve boğazlaşmaların merkezi haline getirdiğine dikkat çekildi..

Açıklamanın ardından bir kez daha yolu trafiğe kapatarak Taksim Tramvay Durağı’na yürüyen devrimci ve ilerici güçler, mücadele kararlılıklarını yineleyerek eylemlerini sonlandırdılar.

Eyleme Mücadele Birliği ve Teori ve Politika da destek verdi.

Ankara: “Onlar Suriye’nin düşmanlarıdır!”

Ankara NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı Birlik tarafından ABD Büyükelçiliği’ne yapılan bir yürüyüş ve basın açıklaması ile Suriye halkı selamlandı, dayanışma vurgusu yapıldı.

Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan kitle Atatürk Bulvarı’nda bulunan ABD Büyükelçiliği’ne yürüyüdü.

En önde “Emperyalistler ve işbirlikçileri Ortadoğu halklarına dost değil, düşmandır!” ve “Emperyalizmin savaş üssü olmayacağız, füze kalkanına hayır!” pankartlarının taşındığı eylem boyunca “Katil ABD bölgemizden defol!”, “Emperyalizm yenilecek direnen halklar kazanacak!”, sloganları atıldı. DHF, Kaldıraç, TÖP, TÜM-İGD, Devrimci Yolda Özgürlük ve BDSP’nin katıldığı eylemde komünistler kızıl flamalar taşıdılar.

Çağdaş Sanatlar Merkezi önüne gelindiğinde yapılan basın açıklamasında İstanbul’da yapılan toplantının Suriye halkına karşı savaş hazırlıklarını hızlandırmak için ve Ortadoğu’yu kana bulama planlarının bir parçası olarak düzenlendiği ifade edildi.

“ABD’nin emriyle Malatya Kürecik’e kurulan füze kalkanı ve bugün yapılan ‘Suriye’nin Dostları’ toplantısı bölgeyi kana bulayacak savaş hazırlıklarının hızlandığının kanıtıdır” sözlerine yer verilen açıklamada işbirlikçi Türk devletinin ikiyüzlü tutumu teşhir edildi.

HDK’den toplantı protestosu

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri, İstanbul’da ‘Suriye’nin Dostları’ adı altında gerçekleştirilen toplantıyı Taksim Tramvay Durağı’nda protesto etti.

HDK Yürütme Kurulu üyesi Bircan Yorulmaz tarafından okunan açıklamada, toplantının, halkların dostluğu ve kardeşliğini değil, savaşın ve işgalin körüklenmesini amaçladığı söylendi.

Kızıl Bayrak / Ankara - İstanbul