6 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/14

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci 1 Mayıs’a hazırlık...
“Suriye’nin dostları” savaş kışkırtıcılığına devam ediyor
“12 Eylül davası” adlı orta oyunu
Onbinler Kadıköy’de hesap sordu
Zamlar durmak bilmiyor...
Taşeron İşçileri Kurultayı’na doğru
Maltepe işçileri boyun eğmiyor!
RMK direnişinde kazanıma doğru
İşçiler 1 Mayıs sürecini planladı...
İşçiler onar onar ölüyor
Billur Tuz direnişçisi Eray Aykut’la direniş üzerine konuştuk
Yasa mecliste, KESK eylemde!
Gaye Yılmaz ile UİS, taşeronluk
ve güvencesizlik üzerine...
MİB MYK Nisan ayı toplantısı...
28-29 Mart eyleminin
ardından.... - SKE
Sınıf mücadelesinin yeni odağı
İberya Yarımadası: İspanya ve
Portekiz - V. Yaraşır
Ücret kaybına devam
Geleceğine sahip çıkmak için
1 Mayıs'ta alanlara! - Ekim Gençliği...
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından...
DLB YGS’ye karşı alanlara çıktı
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başladı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Geleceğine sahip çıkmak için 1 Mayıs'ta alanlara!

Özgürlük, devrim, sosyalizm!

Arkadaşlar!

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Her yıl dünyanın dört bir yanında milyonlarca işçi, emekçi ve genç “sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünya” özlemiyle 1 Mayıs’ta alanlara çıkıyor.

1 Mayıslar sermaye sınıfı ve işçi sınıfı arasındaki mücadeleyi keşkinleştirerek egemenlere korku salıyor. İşçi sınıfının örgütlü mücadelesinden korkan sermaye düzeni, tam da bu nedenle 1 Mayıs alanlarını faşist baskı ve terörle yasaklamaya çalışıyor. Bunu başaramadığı durumda ise 1 Mayıs’ın içini boşaltmaya kalkışıyor. Ancak bu manevraların hiçbiri sökmüyor. İşçi ve emekçiler 1 Mayıs’ın kızıllığını mücadele alanlarına taşımaya devam ediyor.

Arkadaşlar!

Her yıl olduğu gibi bu yıl da işçi ve emekçiler 1 Mayıs alanlarını dolduracak. Özgürlüğü çalınan ve derin bir geleceksizlik girdabına itilen biz gençler, 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerle omuz omuza 1 Mayıs alanlarına çıkmalıyız.

Kapitalist sömürü düzeni üniversiteleri şirketlerin arka bahçesi haline getirirken, biz gençleri de birer müşteriye dönüştürüyor. Üniversiteler, bilimi toplumun hizmetine sunmak yerine sermayenin hizmetine sunuyor!

Bu düzen, üniversitelerimizde bizlere “söz, yetki ve karar hakkı” tanımıyor. Geleceğine sahip çıkan, hakları için mücadele eden biz öğrencileri soruşturma-ceza terörü ile yıldırmaya çalışıyor, gözaltına alıyor, tutukluyor, zindanlara hapsediyor!

Bu düzen bizleri diplomalı işsizliğe mahkum ediyor. İş bulabilen “şanslı azınlığımıza” ise güvencesiz ve kölece çalışma koşulları dayatıyor!

Bu düzen ırkçı-gerici eğitim müfredatını öğrenim hayatımızın her kademesinde karşımıza çıkarıyor. Anadilde eğitim hakkımızı inkar ediyor!

Kısacası bu düzen bizlere geleceksizlikten başka bir şey sunmuyor!

Arkadaşlar!

Sermaye düzenin biz gençlere dayattığı geleceksizlik, milyonlarca işçi ve emekçiye dayatılan geleceksizliğin de bir parçasıdır.

Sermaye devleti asalak patronların çıkarları doğrultusunda sosyal yıkım politikalarını derinleştiriyor. “Genel Sağlık Sigortası” örneğinde olduğu gibi sağlık tepeden tırnağa paralı hale getiriliyor. Sosyal haklar bir bir tırpanlanıyor. Keyfi işten çıkarmalar yaygınlaşıyor. İşçiler karın tokluğuna çalıştırılıyor. Asalak patronlar kendi sefil çıkarları için tersanelerde, Kozan’da, Esenyurt’ta, Eskişehir’de olduğu gibi işçi kanı dökmeye devam ediyor.

Arkadaşlar!

İşçilere, emekçilere ve biz gençlere dayatılan bu karanlık tabloyu “içerde ve dışarda savaş ve saldırganlık” politikaları tamamlıyor.

İçerde Kürt halkına, ilerici ve devrimci sol güçlere yönelik faşist baskı ve devlet terörü tırmandırılıyor. Newroz’u kutlamak dahi yasaklanıyor. Yüzlerce Kürt siyasetçisi, devrimci, ilerici ve öğrenci düzmece iddialarla gözaltına alınarak tutuklanıyor.

Emperyalizme taşeronluk yapan AKP hükümeti, Suriye başta olmak üzere bölge halklarını emperyalist müdahalenin hedefi yapıyor. Türkiye topraklarını gerici savaşların ve boğazlaşmaların merkezi haline getiriyor. NATO’nun saldırganlık projesi “füze kalkanı”nı Malatya Kürecik’te inşa ediyor.

Arkadaşlar!

Açık ki, bu karanlık tablo karşısında gerçek kurtuluşumuz kapitalist sömürü düzeninin yıkılmasıyla gerçekleşebilir. Geleceğimizi kendi ellerimize almalı, örgütlenmeli ve mücadeleyi büyütmeliyiz.

Bizlere dayatılan geleceksizlik karşısında 1 Mayıs’ta kendi taleplerimizle alanlarda çıkmalıyız. İşçi ve emekçilerle birlikte kavga saflarını sıklaştırmalıyız!

Emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşist baskı ve teröre, eğitimin ticarileşmesine karşı 1 Mayıs’ta alanlara!

Özgürlük, devrim, sosyalizm!” için kavganın kızıl günü 1 Mayıs’a, geleceğine sahip çıkmaya!

Yaşasın 1 Mayıs! Bijî yek gulan!

Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Ekim Gençliği

 

 

 

Direnen işçilerin yolundan
geleceğine sahip çıkmaya!

Maltepe Belediyesi, Elta Elektrik, MEPA, HEY Tekstil, Toroslar Elektrik Dağıtım, Savraoğlu, Billur Tuz, Cansel Malatyalı...

Direnen işçiler geleceklerine sahip çıkıyor, bizlere izlenmesi gereken yolu gösteriyor.

Direnişçi işçiler sömürüye, işten atmalara karşı direniyor. Kimisi Maltepe Belediyesi’nde olduğu gibi sendikalaşma çalışması yürüttükleri için, kimisi HEY Tekstil’de olduğu gibi patronun “iş daralması” bahanesiyle ücretlerin gaspedilmesine, kimisi de Cansel Malatyalı gibi hiçbir gerekçe gösterilmeden işten atılmaya karşı direniyor. Direnişçi işçiler tüm bu saldırılar karşısında kafalarını önlerine eğip çekip gitmek yerine direnmenin yolu tuttular. Bu yol en onurlu yoldur.

Direnişçi işçiler kapitalist sömürünün azgınlaştığı, faşist baskı ve terörünün tırmandırıldığı, emperyalist savaş çığırtkanlığının yükseldiği günümüzde bizlere umut ve heyecan veriyor, içinden geçtiğimiz karanlık günlerin “kader” olmadığını hatırlatıyor. Onlar baskıya, sendikal bürokrasiye ve ihanete, Maltepe Belediyesi ve Elta Elektrik’te olduğu gibi polis terörüne direniyorlar. “Direne, direne kazanacağız!”, “Ölmek var, dönmek yok!” diyorlar.

Direnişçi işçilerin mücadele kararlılığı ve azmi biz gençlere örnek oluyor, izlenmesi gereken yolu gösteriyor.

Açık ki, YGS gibi sınavlarla işçi ve emekçi çocuklarının yüzüne üniversite kapılarını kapatan, öğrencileri üniversitede ‘müşteri’, mezun olunca ‘köle’ olarak gören kapitalist sömürü düzeni bizlere hiçbir şey vaat etmiyor.

Üniversiteler her geçen gün biraz daha “şirket görünümlü yarı-açık cezaevlerine” dönüşüyor. YÖK düzeninde bizlere “söz, yetki ve karar hakkı” tanınmıyor. Tüm özgürlükler üniversiteleri arka bahçelerine çeviren şirketlere sağlanıyor. İlerici ve devrimci öğrenciler soruşturma ve cezalarla yıldırılmaya çalışılıyor. Bugün cezaevlerinde 600’ü aşkın öğrenci tutuklu bulunuyor. Bunların yetmediği her durumda resmi-sivil faşistler üzerimize salınıyor.

Özetle, karşımızda karanlık bir tablo duruyor. Ancak karanlığı aydınlatmak ve bizlere dayatılan “kader”i aşmak, direnişçi işçilerin kararlılığını ve direnme azmini kuşanarak mücadelenin yolunu tutmaktan geçiyor.

Önümüzde işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs var.

1 Mayıs’a yürürken direnişçi işçilerin kararlılığıyla örgütlenmeli ve mücadeleyi büyütmeliyiz. 1 Mayıs alanlarını dört bir koldan doldurarak taleplerimizi gür bir şekilde haykırmalıyız. İkinci dönemin başından beri yürüttüğümüz “Geleceğine sahip çık!” kampanyamızın hedeflerini kazanmak ancak böyle mümkün olacaktır.

Geleceğine sahip çıkmanın” en güzel örneklerini gösteren direnişçi işçilerin yolundan gitmeli, kavga kararlılığını kuşanarak bulunduğumuz tüm alanda “Özgürlük, devrim ve sosyalizm!” şiarını sermaye düzeninin yüzüne haykırmalıyız.

B. Bahar