01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele Postası

Müebbetlik tutsakların koşulları...

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nden TKP/ML dava tutsağı Coşkun Akdeniz, ağır müebbetlik tutsakların cezaevi koşullarını kaleme aldığı mektupta anlatıyor.

Akdeniz’in 2 Eylül 2010 tarihli mektubunu yayınlıyoruz...

Merhaba dostlar,

Bir süre önce size mektup göndermiş ağır müebbetlik tutsakların koşullarının ne kadar ağır olduğunu ifade etmiş ve bu koşulların düzeltilmesi yönlü taleplerimizi dile getirmiştik. Bu konuda çeşitli resmi devlet kurumlarına olduğu gibi ayrıca demokratik-ilerici kurum ve kişilere de yolladık. Sorunun birebir muhatabı durumunda bulunan bakanlık, hapishane idaresi ve savcısı bu soruna da vurdumduymaz bir tavırla yaklaşıyor. Sorunun çözümü değil derinleşmesi yönünde katı bir yaklaşım sergiliyorlar. Hapishane idaresi aldığı kararlarla bu yaklaşımı pekiştirmektedir.

Hapishane idaresi, ağırlaştırılmış müebbetlik tutsakların havalandırmaya aynı saatte beraber çıkma talebini “Havalandırma bahçesinde kamera bulunmadığı, infaz koruma memurlarının gözetiminin mümkün olmadığından güvenlik zafiyeti yaratacağından, hükümlülerin birbirlerini yaralama ve öldürme riski bulunduğu...” gerekçesiyle reddediyor. Oysa aynı hapishane idaresi üç kişilik hücrelerde kalıp da sorun yaşayan tutsakların ayrılma taleplerine “birbirinizi öldürün”, “burası babanızın çiftliği mi?” şeklinde karşılık vererek tutsakların güvenliğini ne kadar da önemsediğini göstermektedir. 19 Aralık 2000 yılında tutsakların “hayatlarını kurtarmak” gerekçesiyle yapılan adına “Hayata Dönüş Operasyonu” denilen katliamı unutmuş değiliz.

Yine hapishane idaresi, tutsakların asgari olarak 8 saat havalandırma hakkından yararlanma talebine de benzer şekilde karşılık veriyor. Bir tutsağın diğerlerinden ayrı olarak en fazla günde 3 saat havalandırmaya çıkarılacağını belirtiyor ve bu süreyi de belli şartlara bağlıyor. “Can güvenliği” bahanesine sığınarak tutsakların haklı talebinin önünü almaya çalışmakla kalmıyor yasayı da kendi keyfince yorumluyor. Yasada alt sınır olarak havalandırmaya bir saat çıkarılacağı belirtilmiş olmakla beraber üst sınır belirlenmediği gibi, bu sürenin arttırılacağına yer verilmiştir. Hapishane idaresi her tutsağı ayrı ayrı 3 saat çıkararak, onların birlikte 9 saat çıkmasını çeşitli bahanelere sığınarak engelliyor. Bugün hapishanelerde tecridin en ağırını, en damıtılmış haliyle, ağırlaştırılmış müebbetlik tutsaklar yaşamaktadır. Yan hücrelerinde kalan bir başka tutsakla sosyal iletişimine dahi olanak tanınmıyor. Bütün bunlar yeterli görülmüyor olmalı ki; çeşitli karar ve uygulamalarla içinde bulundukları koşullar ağırlaştırılmaya çalışılıyor. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Coşkun Akdeniz
Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi  B - 45 PK: 101



Gazetemize ilişkin bazı düşünce ve önerilerim...

Kızıl Bayrak devrimci siyasal bir gazete olarak yayın hayatına başladığı günden bu yana sınıf mücadelesinde devrimci bir hat oluşturmak iddiasında oldu. Kuşkusuz yukardaki iddiaya denk düşen bir gelişmeye hizmet edecek çok sayıda araç devreye sokuldu. Kızıl Bayrak tam da bu süreçte yayın faaliyeti ile birçok devrimci çevrenin dikkatini üstüne çekmeyi başarmıştı. Aynı süreçte sermayenin baskı ve saldırılarıyla yüz yüze kalıyordu. Bu saldırılar elbette mücadele boyunca devam edecektir. Kızıl Bayrak yeni bir dünyanın kurulmasına yol göstermeye devam edecektir.

Daha güçlü bir Kızıl Bayrak için burada, bir okur olarak düşüncelerimi aktarmak istiyorum.

Yayında konular yeterli derinlikte işlenememektedir. Örneğin sınıf mücadelesinin tarihsel kökenine dair süreçleri ve bu tarihsel süreçlerdeki gelişmelerin, yaşanmış zaferlerin, veya hata ve yenilgilere dair deneyimlerin üzerinde yeterince durulmamaktadır. İkincisi Kürt sorunu ile ilgili sosyalist bir perspektiften konuyu ele alacak yazılara yer verilmelidir. Ayrıca dünyada ve ülkemizde giderek gelişen teknolojinin kapitalistlerin elinde ileride yaratacağı olası tehlikeli sonuçlar üzerinde durmakta yarar var. Kapitalizmin eşitsiz gelişiminin ürünü olan ve anarşik yapısının yarattığı dengesizlikler, gerek bu tür araçlarla bunaltmaya, diğer yandan kurumsallaştırılmış gerici ögelerle esir almaya devam etmektedir.

Gazete faaliyeti esnasında yaşadıklarımızdan bir detayı buraya aktarmak istiyorum. Uzun bir zaman önceydi, Adana’nın bir emekçi mahallesinde gazete satışı yapıyorduk. Orta yaşlı bir emekçi ile karşılaştık. Beni daha önce tanıyor olmalı ki yaklaşıp “ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Ben de devrimci bir gazete satışına çıktığımızı anlattım ve sonra bir gazete uzatıp verdim. Enine boyuna merakla inceledikten sonra dönüp bana “sen bir akıl hastanesine gözüksen iyi edersin” deyip elindeki gazete ile çekip gitmişti. Elbette ki bu emekçi bizim cüretimize işaret ediyordu.

Bağlarken bir sözle bitireyim; “uçurtmayı uçuran rüzgârın kuvveti değildir. Uçurtma bu kuvvete karşı direnç gösterdiği için uçmaktadır.” Bu sözün içerdiği anlam bir anahtar olarak bize yol göstermektedir.

Adana’dan bir okur



“Yeni ölümler bekleniyor”

Cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle Adana’da her hafta gerçekleştirilen eylemlerden biri daha 25 Eylül Cumartesi günü gerçekleştirildi.

İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde cezaevlerinde 325 hasta tutsağın bulunduğu ve bunların her geçen gün ölüme biraz daha yaklaştıkları belirtildi. Hasta tutsaklardan Bekir Şimşek, Erol Zavar, Kemal Özelmalı, İdris ve Lokman Başaran kardeşlerin sağlık durumlarına değinilen açıklamada bugüne kadar egemenler tarafından yapılan tüm açıklamalara ve dökülen timsah gözyaşlarına rağmen iktidar sahiplerinin yaşanan ölümlerle yetinmediği ve yeni ölümleri beklediği vurgulandı. Basın açıklaması oturma eylemiyle sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

 

 

“Failleri belli kayıplar nerede”

Cumartesi Anneleri, oturma eylemlerinin 287. haftasında Galatasaray Lisesi önünde bir araya gelerek, “Hukuksuzluk, kayıplarımızı bir kez daha kaybetti...” dedi. Gözaltında kaybedilen Yusuf Tunç’un dosyasının, Ergenekon Dosyası kapsamına alınmasını istedi.

“Failleri belli kayıplar nerede” pankartının açıldığı eylemde, kayıp fotoğrafları ve karanfiller taşındı. Basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Komisyon adına Özgür Sevgi Göktaş gerçekleştirdi.

Göktaş, Mardin’in Kızıltepe ilçesi Kengerli Köyü’nde evinden alınarak götürülen Yusuf Tunç’un öyküsünü anlattı:

Tunç Ailesi’nin, kayıplarının izini sürerken defalarca tehdit edildiklerini ve köyü terk etmelerinin söylendiğini ifade eden Göktaş, baskılar nedeniyle sokağa dahi çıkamayınca köyü terk ettiklerini söyledi.

10 yıl süren sürgünün ardından 2004 yılında köylerine döndüklerini belirtti. Göktaş, Tunç’un kaybedilmesinde Şenyurt Karakol Komutanı JİTEM’ciMahmut Başçavuş’u, görevli Yüzbaşı Eyüp’ü, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanı olan Ergenekon tutuklu sanığı JİTEM’ci Emekli Albay Hasan Atilla Uğur’u direk sorumlu tuttuklarını ve işledikleri bu insanlık suçu nedeniyle yargılanmalarını istediklerini söyledi.

Kızıl Bayrak / İstanbul