01 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/38

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt açılımı”nın denklemleri ve
gerçekler
Referandum sonrasında emperyalistlerle suç ortaklığında yeni dönem!
Tasfiye amaçlı yoğun
diplomasi trafiği
Beklenen oldu, “Cemaat” Avcı’nın kellesini aldı!.
Ulucanlar’ın On yıldızı selamlandı
Tescilli tasfiyecilerin
dayanılmaz hafifliği!
Sermaye kana doymuyor 
İşçi ve emekçi hareketinden...
BETESAN’da direniş kazanacak!..
Metal işkolunda mücadele büyüyor.
İhanet taslaklağını yırtmak
için mücadeleyi tabandan örgütleyelim!
Asalaklar daha fazlasını istiyor!
TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu
sona erdi.
Üniversitelerden...
Avrupa’da emekçiler ayaktaydı.
Dünyadan...
Zafer bir kez daha Hugo Chavez yönetiminin oldu.
ABD’nin bitmeyen yalanları
Che kavgamızda yaşıyor! .
Çocuk katili devlet hesap verecek!
Gerici-faşist güruhu
aklama çabaları..
Devlet terörüne son!…
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi ve emekçi hareketinden...

Milli Savunma Bakanlığı’ndan hak gaspı

Milli Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı, yaklaşık 1700 Harb-İş üyesinin haklarını gasp ediyor. Emek düşmanı bir tutum içerisinde olan MSB, işçilerin ikramiye ve ilave tediye ödemelerini eksik yatırıyor. Harb-İş konuyla ilgili yaptığı açıklamada, imzalanan toplu sözleşmenin açık hükümlerine aykırı olarak gerçekleştirilen eksik ödemelerin nedeninin, Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) 16 Ocak 2009 tarihinde yayınladığı genelge olduğunu belirtti. Harb-İş’in, “biz yaparız, olur” mantığı ile davranarak yasa dışı uygulamayı başlatan ve sürdüren tüm yetkilileri bir kez daha protesto ettiği açıklamada, üyelerinin alınterine saygısızlık yapan kişi ve kurumlara karşı mücadele edeceği belirtildi.


UPS’de Cumartesi eylemleri...

TÜMTİS’e üye oldukları için karşılaştıkları işten atma saldırısına direnişle yanıt veren UPS işçilerinin, İzmir’de gerçekleştirdikleri Cumartesi eylemleri sürüyor.

25 Eylül günü, direnişlerinin 252. gününde direniş alanında bir araya gelen UPS işçileri, aktarma merkezinin kapısına yürüdüler. TÜMTİS İzmir Şube Başkanı Şükrü Günseli burada yaptığı konuşmada, işçilerin tümü işe geri alınıncaya ve TİS imzalanıncaya kadar mücadelelerinin süreceğini belirtti.

UPS patronunun TÜMTİS’i ve direnişe geçen işçileri kamuoyuna başka türlü tanıtmaya ve kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını hatırlatan Günseli, patronun bugün ise kendini “iyi niyetli” olarak göstermek istediğini belirterek, “Eğer iyi niyetliyse taleplerimizi kabul eder, içerdeki baskıyı durdurur” dedi. Eyleme ambar işçilerinin yanısıra BDSP, Alınteri ve Mücadele Birliği de destek verdi.


Tez-Koop-İş’te sular durulmuyor!..

Güçlü bir taban inisiyatifi olmayınca sendikalar bürokratların her türden rant dalaşına sahne oluyor. Bunun son örneklerinden biri de Tez-Koop-İş Sendikası’nda yaşanıyor. Sendikanın genel merkezi üzerinden şubelere uzanan bu mücadelede akıllara sığmayan kirli yöntemler kullanılıyor.

Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 5 No’lu Şube’de son yaşanan gelişme, bu sendikada yaşananları yeniden gündeme getirdi. Bilindiği üzere, bu şube, Genel Merkez tarafından 2 Nolu Şube’nin yerine bir gecede kuruldu ve 2 Nolu Şube’nin tüm üyeleri bütün olarak kendisine aktarıldı. Ancak daha sonra konu mahkemeye götürüldü ve genel merkezin aldığı bu karar mahkeme tarafından iptal edildi. Ama sendika genel merkezi ve 5 Nolu Şube yönetimi bu kararı yok saydılar.

24 Eylül günü saat 14.30 itibariyle sendikanın Mecidiyeköy’deki binasına gelen Tez-Koop-İş Sendikası 2 Nolu Şube temsilci, üye ve yöneticileri, merkez ve şube yönetiminin bu kararı yok sayan tutumunu protesto edip eyleme geçtiler.

“Sendikalar işçilerindir / Atanmış taşeron, işbirlikçi sendikacılara hayır! / İşçiler sendika yönetimine!” ve “Sosyal diyalogcu sendikacılar hesap verecek” pankartlarını sendika binasına asan Tez-Koop-İş üyeleri en yakın zamanda delege seçimi yapılarak demokratik bir şube kongresi örgütleme çağrısında bulundular. Sendika binasındaki bekleyişlerine devam eden Tez-Koop-İş üyeleri sendika bürokratlarından hesap sorma çağrısı yapıyorlar.


İzmit Belediyesi’nde greve doğru

İzmit Belediyesi’nde, Genel-İş Sendikası ile Yerel-Sen arasında devam eden toplu sözleşme görüşmeleri greve doğru ilerliyor. Belediye yönetimi, cumartesi günlerinin adli tatil olarak geçmesini dayatıyor. Sendika üyesi 630 işçiyi kapsayan görüşmelerin 24 Eylül günü gerçekleştirilen son oturum, 3. İş Mahkemesi tarafından atanan arabulucu gözetiminde yapıldı. Görüşmelerde kalan 19 maddeden sadece 2’si geçerken belediye yönetimini temsil eden Yerel-Sen’in cumartesi günlerinin adli tatil yapılması noktasındaki ısrarı nedeni ile görüşmeler tıkandı. Genel-İş Sendikası işçilerin ücretleri noktasında taban ücretlerinin 55 TL’ye yükseltilerek seyyanen 8 TL zam isterken, Yerel-Sen masaya tüm ücretlere yüzde 6 oranında zam teklifi vermişti.


IBM’de grev neden başlamadı?

IBM Türk’te tıkanan toplu sözleşme süreci nedeniyle 27 Eylül sabahı greve çıkacağını ilan eden Tez-Koop-İş Sendikası, grev uygulamasını hayata geçirmedi. Saat 10.00’da grev uygulamasını başlatacağını ilan eden sendika grev uygulamasının başlatılmamasını, ilginç bir gerekçeyle açıkladı. Gerekçe, “sendikanın işgal altında olması nedeniyle grev pankartlarına ulaşılamadığı”ydı.

Tez-Koop-İş’te yaşanan iç kargaşa ve IBM’deki grev sürecine ilişkin bilgi aldığımız Tez-Koop-İş 2 Nolu Şube Başkanı Hulusi Uğurcan, 5 No’lu Şube yöneticileri tarafından ortaya atılan “grev pankartlarına ulaşılamadığı” iddiasını reddetti. Tez-Koop-İş Genel Başkanı Gürsel Doğru ve Tez-Koop-İş İstanbul 5 Nolu Şube Örgütlenme Sekreteri Elvan Demircioğlu ile yaptıkları telefon görüşmelerinde, “eğer varsa sendika binasındaki pankartların” alınabileceğini söylediklerini aktaran Uğurcan, bu durumun, IBM’de greve çıkılamamanın gerekçesi haline getirildiğini belirtti.

Grev uygulamasını başlatmak için grev pankartı asmanın gerekli olmadığını söyleyen Uğurcan, genel merkez yöneticilerinin İstanbul’da olmasına rağmen IBM’de greve çıkılmadığının altını çizdi. Greve gelen süreçteki örgütlenmenin zayıflığına dikkat çeken Uğurcan, genel merkez tarafından muhatap alınana kadar şube binasındaki bekleyişlerine devam edeceklerini söyledi.


BES üyeleri eylemdeydi

Büro Emekçileri Sendikası (BES), ek ödemelerin arttırılması ve artışın emekli maaşlarına da yansıtılması için örgütlü olduğu maliye işkolunda 29 Eylül günü 1 saatlik iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi. 22 Eylül’de gerçekleştirilen iş bırakma eylemlerinin tablosuyla paralellik taşıyan eylemler sönük bir havada geçti. Eylemin, güçlü bir ön hazırlık sürecine konu edilmemesi nedeniyle birçok birimde iş bırakma eylemi yapılamadı.

Ankara’da Mithatpaşa Vergi Dairesi önünde yapılan basın açıklamasında konuşan BES Ankara 1 Nolu Şube Başkanı Fikret Aslan, Maliye Bakanlığı’nın, defterdar yardımcıları ile 1 ve 2. kadro dereceli müdür ve müdür yardımcılarının ek ödemelerinde düzenleme yaptığını belirtti.

Ankara’da Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğü önünde toplanan emekçiler adına basın açıklamasını okuyan BES Ankara 2 Nolu Şube Başkanı Mevlüt Çakmak, yeni düzenlemenin zamanlamasının çok ilginç olduğuna dikkat çekti. Çakmak, düzenlemeyle “çok sınırlı sayıdaki personele’’ bayram hediyesi verildiğini, ancak maliye emekçilerinin büyük çoğunluğunun bu sevinci yaşayamadığını söyledi.

BES üyeleri, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı önünde eylemdeydi. “Ek ücret artışı ayrımsız herkese yapılmalıdır” pankartının açıldığı eylemde, taleplerin kabul edilmediği koşullarda Maliye Bakanlığı’na yürüneceği söylendi.

BES İzmir Şube üyeleri, Basmane Vergi Dairesi önünde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Maliye Bakanlığı’nı uyardı, ücrette adalet istedi. Büro emekçileri, topladıkları dilekçeleri 7 Ekim günü Maliye Bakanlığı’na teslim edecek.


Türkan Albayrak yalnız değildir!

Devrimci İşçi Hareketi’nin Paşabahçe direnişçisi Türkan Albayrak’la dayanışmayı yükseltmek amacıyla her çarşamba düzenli olarak yaptığı oturma eylemi ve sessiz yürüyüşlerden biri de 29 Eylül günü gerçekleşti. Eyleme birçok sendikacı, sanatçı, meslek odası ve kitle örgütü temsilcisi katıldı.

Eylem, direniş çadırının önünde, birbirlerine yapıştırılan imzalarla oluşturulan insan zinciri ile Başhekimliğin bulunduğu binaya yürüyüşle başladı. Beykozlu emekçilerin de destek verdiği eyleme BDSP, Mücadele Birliği, EHP, Tüm Bel Sen 1 ve 3 nolu şubeleri, Haber Sen, Kristal-İş, Emekli Sen, TAYAD’lı Aileler, Halkevi Beykoz Şubesi ve İstanbul Tabip Odası da destek sundu.

Konuşmaların ardından Türkan Albayrak’ın avukatı, sanatçı ve sendikalardan oluşan bir heyet imzaları teslim etmek ve direnişle ilgili görüşme yapmak için Başhekimle görüşme talebinde bulundu. Heyeti kabul etmeyen başhekim sadece Türkan Albayrak’la görüşeceğini ifade etti. Başhekimle görüşmek üzere hastaneye giren Albayrak’a başhekimin yerinde olmadığı söylendi. Türkan Albayrak ise Başhekim Yardımcısı ile görüşmeyi reddetti. Toplanan imzaların fotokopileri yere bırakılırken imza kampanyasının devam edeceği ve toplanan imzaların asıllarının daha sonra iletileceği belirtildi.

 

 

 


Gülseren Yurttaş unutulmadı

İSKİ’nin “Melen Çayı Boğaz Geçiş Projesi” Sarayburnu Şantiyesi’nde çalışırken iş cinayetine kurban giden harita mühendisi Gülseren Yurttaş ölümünün 3. yıldönümü olan 27 Eylül günü TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu tarafından anıldı. Yurttaş’ı, iş cinayetine kurban gittiği şantiye önünde yaptıkları eylemle anan mimar, mühendis ve şehir plancıları “Kamu vicdanı rahat mı?” diye sordular. TMMOB üyeleri “İş cinayeti ile kaybettiğimiz Gülseren Yurttaş’ın davasının takipçisiyiz” yazılı pankart açarak basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Gülseren Yurttaş’ın kardeşi Hatice Yurttaş’ın da katıldığı açıklamada basın metnini okuyan Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO) İstanbul Şube Başkanı Tevfik Özlüdemir, son yıllarda özellikle çalışma yaşamının esnekleştirilmesi, güvencesizliğin, taşeronlaşmanın ve kuralsızlığın yaygınlık kazanması, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin sağlanmasından sorumlu kamusal denetim mekanizmalarının işlevsizleştirilerek piyasalaştırılmasına dikkat çekti.

Yurttaş’ın ölümünün üzerinden 3 yıl geçmesine karşın, çalışma yaşamındaki ihmaller zincirinin arkasındaki asıl sorumluların ortaya çıkarılmaması, sorumluların yasaların öngördüğü en üst sınırdan caydırıcı cezalarla cezalandırılmaması, kamusal denetim mekanizmalarının daha etkin bir şekilde işletilmemesi, mevcut yasal düzenlemelerin uygulanmaması, iş güvenliği konusundaki tüm yasal ve yönetsel çerçevenin insan yaşamı gözetilerek şekillenmemesi ve taşeronlaşmanın giderek yaygınlaşması gibi nedenlerin sonucu olarak iş cinayetlerinin devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada dava sürecine de değinildi. Basın açıklamasına TMMOB’ye bağlı odalardan EMO, ÇMO, MMO ve HKMO üyeleri katılım sağladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul




Mintay Ravelli Tekstil’de hak gaspları

Çorum Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu bulunan ve Türkiye’de teknolojik açıdan 8. olmakla övünen Mintay Ravelli’de patronun saltanatı fabrikada kurduğu kölelik düzeniyle büyüyor. Yaklaşık bin işçinin çalıştığı Mintay Ravelli Tekstil fabrikasında kölelik koşulları hüküm sürüyor.

Mintay Ravelli patronunun kölelik uygulamalarından sonuncusu ise performansa göre ücret uygulaması oldu. Sömürüye ve baskıya doymayan Ravelli patronu fabrikaya barkot sistemi getirdi. “Ne kadar iş, o kadar para” anlayışına dayalı bu uygulama, asgari ücret uygulamasının olduğu fabrikada işçiler üzerindeki baskıyı daha da arttırdı.

Ravelli Tekstil’de zamanında verilmeyen ücretler ve ücretlerde yapılan kesintiler de hak gasplarının başka bir yanını oluşturuyor. Mesai ücretlerinin düzenli ödenmediği fabrikada yalnızca 5 dakika işe geç kalan bir işçiden 3 saatlik ücret kesintisi yapılıyor.

Mintay Ravelli’deki kölelik koşullarının yanısıra göz boyama amacıyla çeşitli uygulamalar devreye sokuluyor. Fakat fabrikada çalışanların çocukları için, fabrika bahçesinde bulunan kreş ve fabrika reviri baskı ve sömürünün üzerini kapatmaya yetmiyor. Revirde tüm günün yalnızca 2 saati bulunan doktor ise Ravelli işçilerinin yaşadıkları sağlık sorunlarına ‘ilaç’ olmuyor.

“(...) Yaşadığımız bu saldırılara tepkimizi koymak ve hakkımızı almak ancak örgütlü mücadeleden geçmektedir. Yaşadığımız bu pisliği ancak kölelik zincirimizi kırıp birleşik, kitlesel, militan siyasal bir sınıf hareketini gerçekleştirirsek temizleriz.

Yapabileceğimiz tek şey sınıfa karşı sınıf savaşına katılmak, işçi sınıfının kızıl bayrağını kuşanmaktan geçer.

İşçi kardeş aç gözlerini, kuşan bilincini gör tarihini omuz ver omzuma birlikte yok edelim bu bir avuç asalağı. Tavı gelmiş demiri döver gibi dövelim. Yok edelim.

İnsanca yaşayabileceğimiz bir dünyayı kuralım.

İşçi kardeş at yüreğini yüreklerimizin yanına, işçi sınıfının devrimci programından güç alarak yaratalım yeni Ekimler’i...

Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

Çorum’dan Kızıl Bayrak okuru bir tekstil işçisi