11 Eylül 2009
Sayı: SİKB 2009/35

  Kızıl Bayrak'tan
  Çözümsüzlük batağındaki
sermaye düzeninin çok
yönlü iflas tablosu
  Sol içi zorbalıkla bir yere varılamaz!
Kürt hareketini
saldırganlaştıran nedir?!
Katleden sel değil kapitalizmdir!
Düzenin yarattığı felaketin tablosu
  Kentler kapitalist yıkımın,
sömürünün ve sefaletin aynasıdır!
  Entes direnişinden.
  Türkiye eğitimde sınıfta kaldı!
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Demokrasi mücadelesi ve
Kürt sorunu-1
  Halkalı kağıt grevi üzerine..
  Etkinliklerden
  Bıraktığınız mirası
yarınlara taşıyacağız!
  Güler Zere ve hasta tutsaklar için eylemlerden...
  Obama yönetimi “barış süreci”ni canlandırmaya çalışıyor
  ABD savaş makinesi Afganistan fiyaskosunu itiraf etti!
  Almanya’da seçimler...
  ABD emperyalizmi Chavez karşıtı tetikçilerini sokaklara saldı…..
  6-7 Eylül olayları... Kontr-gerillanın kirli savaş tarihinden karanlık bir sayfa!....
  Diyarbakır zindanı üzerine yapılan tartışmalar hakkında
birkaç söz - M. Can Yüce
  ESP'ye yönelik
devlet terörü protesto edildi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Obama yönetimi “barış süreci”ni canlandırmaya çalışıyor…

Emperyalistler ezilen halkların sorunlarını çözemez!

20 yıldan beri gündemde olan Filistin-İsrail “barış görüşmeleri”, ırkçı-siyonist rejimin kaba saldırganlığından dolayı bir arpa boyu yol alamadı. Buna rağmen Barack Obama’nın Beyaz Saray şefliğine terfi etmesi, komadaki “barış görüşmeleri”ni yeniden canlandırmak için yapılan girişimlerin yoğunlaşmasına yol açtı. Obama yönetimi bu çabayı harcamak zorunda görünüyor, zira Ortadoğu halkları nezdinde teşhir olan emperyalist ABD rejimini Filistin sorununa “çözüm” üretmeden “aklamak” mümkün değil.

Bu sorun Washington’daki savaş kundakçılarının paradoksu olmaya devam ediyor. Beyaz Saray’ın şefi Bush da olsa Obama da olsa durum değişmiyor.

Bilindiği üzere her ABD başkanının temel görevlerinden biri siyonist İsrail rejimini koruyup kollamaktır. Bu ise, dünyada sınırı belli olmayan tek devlet olan İsrail’in döne döne “Amerikan barışı”nı dinamitlemesine imkan veriyor. Yani ABD yönetiminin özel himayesine sığınan ırkçı-siyonist İsrail rejimi, tam da bu ayrıcalıklı konuma dayanarak Filistin sorununa iğreti de olsa bir çözüm geliştirilmesini engelliyor.

Soruna yüzeysel bakıldığında, iğreti çözüm İsrail’in çıkarlarına uygun görünür, çünkü böylesi bir “çözüm” bölgeden tecrit edilen İsrail’i rahatlatır. Ancak ırkçı-siyonistler için durum farklı, zira sınırı belli olmayan bu devletin temel hedefi yeni topraklar gaspederek genişlemektir. Oysa iğreti de olsa herhangi bir çözüm, sınırların çizilmesini zorunlu kılacak. İsrail rejiminin yayılmacı zihniyeti o kadar pervasız ki, Obama’nın tüm girişimlerine rağmen, yeni Yahudi yerleşimleri kurmaktan bile vazgeçmiyor. 

Barack Obama’nın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ı ay sonunda buluşturup, “barış görüşmeleri”ni iki yıl uzatacağı haberleri gelirken, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, Batı Şeria’daki yasadışı Yahudi yerleşim merkezlerine 400’den fazla yeni konut yapılmasını onayladı.

Irkçı faşist İsrail Evimiz Partisi şefi İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ise, işgal altındaki Filistin topraklarında Yahudi yerleşimi inşaatını kısıtlamayı amaçlayan herhangi bir anlaşmaya Doğu Kudüs’ün dahil olmayacağını açıkladı. Daha önce “Kudüs bir yerleşim değildir” açıklaması yapan siyonist hükümetin şefi Netanyahu’nun zihniyeti de dışişleri bakanından farklı değil. Bu zihniyete göre, Kudüs Filistinliler’den arınmış “saf Yahudi kenti” haline getirilene kadar toprak gaspının bir aracı olan yasadışı Yahudi yerleşimleri kurulmaya devam etmelidir.

Bu arada “barış süreci”nin canlandırılmasından söz edilirken, İsrail savaş makinesi Filistinliler’i katletmeye devam ediyor. İşgali protesto eden çocuk ve gençlere kurşun sıkan İsrail askerleri yeni cinayetler işlerken, kuşatma altındaki Gazze’ye bazı temel ihtiyaçları karşılamak için kazılan tüneller de sık sık İsrail savaş makinesinin hava bombardımanına maruz kalıyor.

Siyonist rejimin soykırımcı zihniyeti, Gazze etrafındaki kuşatmanın aylardan beri sürdürülmesinde de kendini gösteriyor. Su yetersizliği, suların kirlenmesi şimdiden onbinlerce Filistinli’nin hayatını tehdit ediyor.

Filistin Enformasyon Merkezi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada, şu bilgilere yer verildi: “Uluslararası camianın suskunluğu karşısında Gazze’deki içme suyu ve atık su hususlarında devam eden sorunlar insan onuruna karşı yapılan ciddi ve tehlikeli bir ihlaldir. Bu sıkıntılar, su kuyularına klor maddesini orantılı bir şekilde pompalayan cihazların bozulması ve bu cihazlara ait yedek parçaların bölgeye girmesine izin verilmemesinden kaynaklanıyor. Bu da Gazze’deki insanlar arasında başta veba olmak üzere birçok salgın hastalığın yayılmasına neden oluyor”.

İsrail rutinleşen cinayet ve toprak gaspına aralıksız devam ederken, Filistin Yönetimi Bakanı Mahmud Abbas ile ekibi, halen ABD emperyalizminden çözüm ummakta, ufukları emperyalist çözümün ötesini göremediği için, beyhude bekleyişlerini sürdürmektedirler. İsrail’in yasa/kural tanımaz pervasızlıkları devam ederken Mahmud Abbas’ın siyonist rejimin şefiyle görüşmek için öne sürdüğü tek şart, Yahudi yerleşimlerinin yapılmasının durdurulmasından ibaret. Bu beklentinin boş olduğunu aslında El-Fetih şefleri de biliyor. Ancak direnişçi çizgiyi bırakıp Amerikan çözümüne umut bağlayanların elinden başka bir şey de gelmiyor artık.

Barack Obama, Mahmud Abbas ile siyonist şef Netanyahu’yu aynı masa etrafında buluşturabilir. Ancak böylesi bir görüşme sürecinin Filistin halkının temel sorunlarının çözümüyle bir ilgisinin olmayacağı açıktır. Zira 20 yıldır devam eden bu süreçte, İsrail’in toprak gaspı ve toplu katliamlar yapması bile engellenemedi. Umutlar emperyalist çözüm planlarına endekslendiği sürece bu vahim tablonun değişmesi de yazık ki olası değildir.

Filistin halkının ırkçı-siyonizme karşı mücadelesinin başarıya ulaşmasının yolu, devrimci önderlik altında birleşik, anti-siyonist/anti-emperyalist direnişten geçiyor. Diğer yollar sorunu süründürmekten ve ödediği ağır bedellere rağmen Filistin halkının mevzi kaybetmesinden başka bir işe yaramayacaktır.

 

 

 

Emekçi Kadın Komisyonları
ikinci buluşması gerçekleşti

İstanbul’daki emekçi kadın çalışmasının değerlendirilmesi, deneyimlerin paylaşılması ve çalışmanın sorunlarının irdelenmesi amacıyla düzenlenen Emekçi Kadın Komisyonları Kampı başarıyla gerçekleştirildi.

Birbuçuk günlük kamp şeklinde gerçekleştirilen buluşmada tartışma başlıkları üç oturum halinde ele alındı.

İlk oturumda direnişçi kadınlar ve mücadeledeki yerleri ile özelde Gülistan Kobatan ve Entes direnişi tartışıldı. Kampa katılan Gülistan Kobatan, direnişin kendi hayatındaki yeri ve genel planda direnişçi kadınların yaşadığı zorlanma alanlarından bahsetti. Tartışma boyunca sık sık Emine Arslan’ın direnişinden örnekler vererek, kadınların mücadele ile özgürleşmesinin önemi ve toplamda sınıf mücadelesinde tuttuğu yer üzerine anlamlı noktalara işaret etti.

Bir sonraki gün gerçekleşen ikinci oturumda ise çalışmanın sorunları ele alındı. Emekçi kadın çalışmamızın sınıf çalışmamız içerisindeki yeri ve önemi üzerinden yürütülen tartışmalar, işçi kadınlara hangi araç ve yöntemlerle gidileceği üzerine yapılan tartışmalarla birarada yürütüldü. Devamında emekçi kadın çalışmamızda yoğunlaşmanın ve derinleşmenin önündeki engeller tartışıldı. Hedef fabrikalarımızdaki kadın işçilere dönük özgün politikalar üretme ihtiyacına dikkat çekildi.

Yanısıra, ev kadınlarına da hangi araç ve taleplerle seslenilmesi gerektiği tartışıldı. Ev kadınlarının toplumsal üretime katılması yönünde çağrılar yapılması önemle vurgulandı.

Ayrıca, kadın sorunu üzerinden gerçekleştirilecek eğitimin önemine işaret edildi. Kadın-erkek tüm yoldaşların kadın çalışmamızı bu bakışla ele alması gerektiği ifade edildi.

Canlı tartışmalar ve somut örneklerle süren tartışma belli bir doygunluğa ulaşana kadar devam etti. Tartışmalarda;

* Entes direnişi ile dayanışmayı büyütmek amacıyla çeşitli önerilerde bulunuldu.

* 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne ilişkin yürütülecek çalışmalar tartışıldı.

* Emekçi Kadın Komisyonları’nın bir film arşivinin olmasının gerekliliği dile getirildi.

* İstihdam paketinin ve kıdem tazminatının gaspının işçi kadınlara yansımaları üzerine tartışmalar yapıldı.

* Kadın işçi çalışmasının derinleşmesi ile bağlantılı olarak, örgütlenme ve örgütlenmenin sorunlarının tartışılması amacıyla Şubat ayında bir tartışma platformu oluşturulması kararlaştırıldı. 

Emekçi Kadın Komisyonları / İstanbul