24 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikancı rejimin sahte hayallerine karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  HSYK kararları gecikiyor…
Düzen içi çatışma yargı üzerinden sürüyor!
  “Kürt açılımı”nda son perde
Kürdistan’dan yansıyan kirli savaş hikayaleri...
Ne “23 sentlik asker”
ne de emperyalizmin suç ortağı olacağız!
Hasta tutsaklar ölüme giderken, kontrgerillacılar tahliye ediliyor...
  Entes dinenişinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kapitalizm can almaya devam ediyor!.. Sağlıkta özelleştirme öldürüyor!..
  Bir cinayet ve devlet gerçeği
  Gençlik eylemlerinden...
  Alevi Çalıştayı aynasında yansıyanlar
  Parlatılan Nabucco ve
üstü örtülen gerçekler
  Mollalar rejimi, din ve emekçi halk hareketi...
  Honduraslı emekçilerin
faşist cuntaya karşı
mücadelesi devam ediyor!
  Amerikan savaş makinesi “Irak-ABD Güvenlik Anlaşması”nı tanımıyor...
  İsrail savaş gemileri Kızıl Deniz’de…
Irkçı-siyonist rejim
savaşı kışkırtıyor!
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  Neyin yol haritası?
  ‘96 Zindan Direnişi 13. yılında...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

HSYK kararları gecikiyor…

Düzen içi çatışma yargı üzerinden sürüyor!

Sermaye basını günlerdir, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) kapısının önünde, çıkacak atama kararlarını bekliyor. Olağan koşullarda bu atamaların böyle büyük bir haber heyecanıyla beklenmeyeceği açık. Bu bekleyiş esas olarak Ergenekon davasının savcı ve yargıçlarında bir değişiklik olup olmayacağı noktasına odaklanıyor. Ama atama kararnamesi çevresindeki tartışmaların sadece Ergenekon savcıları ile Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz’e dokuz kez müebbet hapis cezası istemiyle dava açan Diyarbakır savcılarıyla sınırlı olmadığı giderek netleşiyor. HSYK, özel yetkili mahkeme başkanlarının, siyasi yararları ölçüsünde yeniden görevlendirilmesini hedefliyor.

Toplantıya yönelik medya ilgisinin gerisinde HSYK’nın kullandığı büyük yetkiler var. HSYK, Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçiyor. Adli ve idari yargı hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yürütüyor. Adalet Bakanlığı’nın, bir hâkimin veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargıç ve savcılarının değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlıyor.

Yargı alanı düzen içi çatışmanın bir cephesini oluşturuyor. Bugün HSYK, ordu merkezli kliğin önemli dayanaklarından biri  durumunda. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerinden yaşanan tartışmalar düzen için çatışmayı bir kez daha alevlendirdi. Ordu merkezli klik “son kale” olarak tanımladığı yargı ayağının önemli bir merkezi olan HSYK’da varolan etkisini yitirmemeye çalışırken, AKP merkezli gericilik yargı ayağını da güçlendirmek için tüm gücüyle çabalıyor. Ayrıca her iki taraf da kendi “meşruiyetini” sağlayabilmek amacıyla birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortalığa saçıyorlar.

Ülkede yargı mekanizmasının en önemli ayaklarından birisi olan HSYK her yıl toplanıyor. Yaklaşık iki bin hakim ve savcıyı etkileyecek “Yaz Kararnamesi” bir türlü çıkamıyor. Dalaşma o kadar sertleşti ki, daha önce dolaylı yollardan denenen bazı işler, şimdi yargının zirvesinde, üstelik tüm kamuoyunun gözü önünde yapılmak isteniyor.

HSYK üzerinden ortaya çıkan dalaşma elbette kendisini feda etmiş birkaç yargıcın tavrından kaynaklanmıyor. Bu, ordu merkezli kliğin Ergenekon başta olmak üzere davaları boşa çıkarma yönünde bir politik hamlesidir. HSYK’nın Yargıtay ve Danıştay kökenli üyelerinin önerileri de bunu doğrulamaktadır. Yargıtay ve Danıştay üyeleri Ergenekon savcı ve hakimlerinin yerlerinin değişmesini teklif ettiler. Ayrıca Diyarbakır’daki faili meçhullerle ilgili davayı yürüten savcıların ipinin çekilmesini de...

HSYK’nın siyasi icraatları bununla da sınırlı değil. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Umut Kitabevi’ni bombalama icraatının faillerini cezalandırmış, Ali Kaya ve Özcan İldeniz için 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası vermişti. Bir diğer sanık Veysel Ateş de, 39 yıl 10 ay 27 gün hapis cezasına çarptırılmıştı.

HSYK Şemdinli’de Umut Kitabevi’ne bomba atanları yargılayıp cezalandıran heyeti dağıttı. Savcı Ferhat Sarıkaya, Şemdinli’deki olaylara ilişkin hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la ilgili iddialara da yer vermişti. Bu gelişmeler üzerine Genelkurmay, Adalet Bakanlığı’ndan, Savcı Ferhat Sarıkaya, Başsavcı Vekili İbrahim Özer ile Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Kaçan hakkında “görevi kötüye kullanma ve yetki aşımı” iddialarıyla işlem yapmasını istemişti.

12 Eylül generalleri, devlet aygıtını yeniden şekillendirirken, “her yerde egemen” olma anlayışıyla hareket ettiler. HSYK de bunun araçlarından biridir. Bu yüzden iktidar/güç mücadelesinde “karşı taraf”a kaptırılmaması gereken tepe noktalarından biri durumundadır.

AKP’nin temel özelliklerinden biri, 12 Eylül karşı-devriminin, burjuvazinin çıkarları doğrultusunda oluşturduğu faşist devlet yapısını değiştirmeden, sermaye iktidarının sağladığı olanakları alabildiğince kullanmaktır. Bu çerçevede AKP, olan biten karşısında geri adım atmak bir yana, son derece kararlı bir duruş sergilemektedir.

AKP merkezli gerici güçlerin “yargı” üzerinden kuşatılması süreci yeni değildir. Kapatma davası bu ciddi girişimlerden birisi olmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin kendi sınırlarının dışına çıkarak verdiği “türban kararı” da AKP merkezli gericiliğin siyaset alanına vurulan en büyük darbelerden biridir. Aslında bu davaların mesajı çok açıktır. Anayasa Mahkemesi, adeta bir “Yüksek Parlamento” gibi siyasetin sınırlarını çizmekte, ordu merkezli kliğin hassasiyetlerine göre hareket etmektedir. AKP’yi köşeye sıkıştırma politikasında rolünü oynamaktadır.

HSYK etrafında dönen tartışmalar burjuva hukukun çürümüşlüğünü gösteriyor. Anayasayı ortadan kaldıran darbecilerin kılına dahi dokunmayan burjuva hukuku, düzen değişikliği isteyen her devrimciyi, işçi ve emekçileri isyana teşvikten ömür boyu hapisle cezalandırabiliyor. Sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı çıkan her birey suç işlemiş sayılıyor. Haksız ve kirli savaşlarda insan kanı dökmek istemeyen her birey suçlu olarak ilan ediliyor...

HSYK ve diğer burjuva hukuk kurumlarının varlık nedeni sermaye düzenini korumaktır. Sermaye düzenine karşı mücadele edenleri cezalandırmak ve işçi ve emekçileri korkutarak düzene bağlamaktır

HSYK ve benzeri yargı kurumları sadece işçi ve emekçileri sefalet batağına sürükleyen kölelik yasalarının onaylayarak düşmanlık yapmakla yetinmiyor. İşçi ve emekçilerin kurtuluşu için mücadele eden devrimcilerin hareket alanlarını kısıtlayan yasaları da en katı bir biçimde uyguluyor. Düzen klikleri arasındaki çatışmada ise, hukuksal kimliğini bir tarafa atıp hizmetinde olduğu düzen kliğinin istemleri doğrultusunda kararlar alıyor.

HSYK üzerinden yaşananlar ışığında yargı kurumları ile sermaye iktidarı arasındaki kopmaz bağı işçi ve emekçilere kavratmalı, “bağımsız yargı”nın nasıl bir safsata olduğu gerçeğini gözler önüne sermeliyiz.