29 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/20

  Kızıl Bayrak'tan
  Sahte görüntülerle
gizlenemeyen gerçekler
  Resmi tarihle hesaplaşmak için sermaye düzeniyle hesaplaşmak gerekir!
“Kürt açılımı”nın körüklediği ham hayaller!
Grev ve direnişleri büyütmek için ortak mücadele!
Entes direnişinden...
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal İşçileri Kurultayı’na doğru...
  Tokat Eğitim-Sen üyelerinden Tokat’ta yaşanan son gelişmeler üzerine açıklama…
  Bursa’nın “akıllı” hastanesinde çıkan yangının gösterdikleri…
  Üniversitelerden...
  ABD Guantanamo’dan
vazgeçmek istemiyor!
  Barack Obama-Benyamin Netanyahu görüşmesi……
  ABD’nin kirli ve karanlık icraatları
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği gerçekleştirildi…
  Onurlu çözüm mü? Yoksa dilencilik mi? - M. Can Yüce
  KESK ve bağlı sendikalara yönelik devlet terörü
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Entes direnişçisi Gülistan Kobatan’dan mektup…

Direniyorum, çünkü sınıf bilinçli, örgütlü bir kadın işçiyim!

Merhaba;

13 Mayıs’a kadar Dudullu Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Entes Elektronik’te çalışan bir işçiydim. O gün kriz bahanesi ile işten atıldım.

Ben de işten atılan çoğu arkadaşım gibi çaresizce başımı eğip evin yolunu tutabilirdim. Emekçi bir ailede yetişmiş bir işçi kadın olarak, işsizliğin, sefaletin, yoksulluğun yabancısı değilim. Okul sonrası hayatım atölyelerde, fabrikalarda uzun ve yorucu çalışmayla geçtiği halde, sınıf olarak yarattığımız güzelliklerden mahrum yaşıyorum. Hepiniz de biliyorsunuz ki, bize reva görülen yaşam, ancak sefalet ücretiyle sömürülmektir. Yeryüzündeki bütün haksızlıkların, kötülüklerin kaynağı haline gelen bu büyük adaletsizliğin farkına vardığımda, OSB-İMES İşçileri Derneği’nde örgütlendim.

Sömürü düzeninin krizi tüm ağırlığıyla dünyaya çöktüğünde, dernek üyesi olarak krizin faturasını ödemeye karşı sınıf kardeşlerimi uyarmaya çalıştım. Çünkü bu krizi biz işçiler yaratmadık. Tersine, bu kriz bizlerin sömürüsü üzerinde yükselen bir düzenin, toplumun ihtiyaçlarını hiçe sayan, insanlığı ve doğayı yıkıma sürükleyen kâra dayalı anarşik yapısından doğdu. Bu düzenin bir avuç asalağa servet ve sermaye biriktiren aşırı üretim işleyişinin sürmesi, her defasında bizlerin işsizliğe, açlığa itilmesi, çalışma ve yaşam koşullarımızın daha da ağırlaşmasıyla mümkün oluyor. İşte bir kez daha bizlere yaşamımızı cehenneme çeviren bu çarkın dönmesinin bedelinin dayatıldığı bir dönemdeyiz. Düşünebiliyor musunuz, bir avuç asalağın, kanemicinin zevk ve sefa içinde saltanat sürmesinin bedelini zaten sürekli ağır şekilde ödeyen biz işçilere, bir de bu saltanatın çöküşünün bedeli dayatılıyor. Derneğimiz aracılığıyla bu bedeli ödemeyeceğimizi ilan etmiş, sınıf kardeşlerimizi de tek başına atıldıklarında dahi direnişi yükseltmeye çağırmıştık.

Entes patronu bugüne kadar krizi bahane ederek birçok arkadaşımı işsizliğin karanlığına yolladı. O toplu çıkışlar vermek yerine, ortak bir direnişten korktuğu için uyanık davranıp birer ikişer işten atma yolunu tuttu. Üstelik arkadaşlarımızın tazminat vb. haklarını dahi vermedi. Bugüne kadar arkadaşlarım, hep başını eğip gitmeyi seçti. Sıra bana geldiğinde, patron temsilcisi, kriz bahanesinin yanı sıra örgütlü olmamı kastederek “Sen çalışkansın ama yaramazlık yapıyormuşsun…” gerekçesini belirtmeyi de ihmal etmedi. Böylelikle, pek de demokrat geçinen eski Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Entes patronunun “demokratlık” sınırlarını da anlamış oldum. Ve yine sömürücü olmanın, sınıf çıkarlarını her şeyin üstünde tutmaya, tüm sosyal değerleri bir yana itmeye yetip de arttığını yeniden görme fırsatım oldu.

Ayrıca belirtmek istiyorum ki, Entes’te çıkarılan işçilerin çoğunluğunu kadın işçiler oluşturmaktadır. Bu da sermayedar Entes patronuna yakışan bir tutumdur! Çünkü sermaye düzeninde kadın, işçi sınıfının kolayca kurban edilen zayıf kesimi olarak görülür. Patronlar sınıfı önce kadını kurban seçerken, önceki sömürü düzenlerinin kadına yönelik ilkel bakışının, kadının ikinci planda ve yedek işgücü sayılmasının, evin reisi ve ekonomik gücü olarak erkeklerin görülmesinin, toplumda bilinçli şekilde ayakta tutulan gücüne yaslanıyor.

İşte ben krizin faturasının biz işçilere ödetilmesine, kadın işçilere dayatılan ağır sömürüye karşı, örgütlülüğüme sahip çıkmak için direniyorum!

Direniyorum, çünkü tek başına bir kadın işçinin dahi çaresiz olmadığını Emine abladan öğrenmiş bulunuyorum. Biliyorum ki yanıbaşımda sınıf bilinçli kardeşlerimin, sınıfımın mücadele mevzilerinin, örgütlülüğümün, sınıf mücadelesinden yana olanların gücü var!

Direniyorum, çünkü Sinter’de, Meha’da, Kurtiş’te, ATV-Sabah’ta direnen sınıf kardeşlerimin yolu, krizin faturasını ödemek istemeyen her onurlu işçinin tutacağı yegane yoldur! Direnen tüm sınıf kardeşlerim gibi inanıyorum ve bizzat yaşayarak görüyorum ki, asla yalnız değiliz!

Ben direniş yolunu seçerek sermayenin akıl almaz saldırıları karşısında sınıfımın direniş kapasitesini bulunduğum yerden büyütmeye çalışıyorum. Bugün direnişleri sahiplenmek, krizin faturasını ödemeye karşı sınıfımızın ve emekçilerin direncini büyütmek demektir. Gerek yenilgiyle sonuçlanan girişimler, gerek 1 Mayıs, Meha, Desa gibi mücadele edile edile kazanılan deneyimler, sınıf dayanışmasının, direnişlere sunulan desteğin ve katkıların hayati bir önemi olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle direnişlerin zaferle sonuçlanması, benim gibi direnen işçilerin kararlılığı kadar, güçlü bir sınıf dayanışmasının örülmesine de bağlıdır. Biliyorsunuz ki direnişlerin hem maddi, hem de manevi dayanışma ağını güçlendirmek, sınıfımızın mücadelesini büyütmek demektir.

Bir kez daha sizleri direnişin tüm sıcaklığı ile selamlıyor, sermayenin zorbalığına karşı işim ve onurum için yükselttiğim mücadeleye sahip çıkmaya ve daha da büyütmeye çağırıyorum!

Yaşasın sınıf dayanışması!

Direnişçi Entes işçisi Gülistan Kobatan


Entes patronunun direniş hazımsızlığı

Entes işçisi Gülistan Kobatan, Ümraniye Dudullu’daki direnişinin 12. gününde “demokratlık” maskesi altında emek düşmanlığı yapan Ahmet Tarık Uzunkaya’nın hakaret ve tehditlerine maruz kaldı.

25 Mayıs günü saat 10.30 sularında fabrika önündeki direniş yerinde bekleyişini sürdüren Kobatan ile Entes patronu Ahmet Tarık Uzunkaya arasında tartışma yaşandı. Arabasıyla fabrika önüne gelerek Kobatan’ın önüne park eden Uzunkaya “Beni tanıyor musun, benden ne istiyorsun” diyerek Kobatan’a seslendi.

Gülistan Kobatan, Entes patronuna“Ben işimi geri istiyorum” sözleriyle karşılık verdi. Patronun “Sen bu işyerine geri gelebileceğini mi düşünüyorsun. Burada sadece ben mi varım patron, Koç var Sabancı var” diyerek emek sömürüsünü “normal” göstermeye çalışmasına karşı çıktı.

Uzunkaya ve Kobatan arasındaki tartışma, direnişçi Entes işçisinin verdiği “Siz hepiniz aynısınız, işçi düşmanısınız” cevabıyla devam etti. İMES İşçi Bülteni’nde Entes Elektronik’te yaşanan hak gasplarına ilişkin çıkan yazıya da değinen Uzunkaya, hakaret ve tehditlerini dilini sertleştirerek sürdürdü. Entes patronu Kobatan’a şu sözlerle saldırdı:

“O yazıyı kim yazdı, sen mi yazdın? Yazdın da ne oldu, eline bir şey mi geçti? Salak, sen kendini ne zannediyorsun. Bir şey bildiğini mi zannediyorsun. Hiçbir şey bilmiyorsun. Sen yanlış düşman seçtin. Beni seçmeyecektin yanlış yaptın. Benim senin çıkarıldığından haberim yoktu.”

“Sen masal anlatıyorsun, ayrıca sen ne biçim konuşuyorsun, sana hakaret davası açacağım” diyerek telefonu eline alan Kobatan’ın bu davranışının ardından Uzunkaya ortadan kayboldu.

Entes patronu emek düşmanı yüzünü yaşanan tartışmanın hemen ardından Dudullu Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’ne haber vererek sürdürdü. Uzunkaya’nın çağrısıyla müdürlükten gelen birkaç kişi direniş yerinin çevresinde dolandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Entes direnişçisinin günlüğünden…

8. gün “Direnişi yükseltelim!”

Entes’in sabah 10.00’daki çay paydosunun ardından Beşiktaş’a doğru, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin hazırladığı etkinlik için yola koyuldum. Oraya vardığımda gerek öğrenci kardeşlerimin, gerekse etkinliğe gelen davetlilerin göstermiş olduğu ilgi beni onurlandırdı.

Burada Entes patronlarından Ahmet Tarık Uzunkaya’nın üyesi olduğu ve bir dönem başkanlık yaptığı Elektrik Mühendisleri Odası’nın başkanı Erhan Bey ile konuştuk. Destekte bulunmaları için çağrı yaptık. Etkinliğe ATV-Sabah direnişçileri ve Sinter Metal direnişçileri de katıldı. Direnişçi işçilerin en çok vurgu yaptığı nokta; direnişlerin ortaklaştırılması, mücadelenin birlikte örgütlenmesiydi. Etkinliğin ardından EMO’ya geçtik. Fakat yönetimden kimse olmadığı için görüşemedik. Sadece EMO çalışanlarına durumu aktardık. Bir dayanışma ziyareti gerçekleştirmelerini beklediğimizi ilettik.

Sonuçta kim kendine işçi ve emekçilerden yanayım diyorsa, direnişin, pankartın arkasında olması gerekiyor. Aksi taktirde, samimiyetine ne kadar güvenilebilir?

Buradan tekrar, sendikalara, odalara, meslek örgütlerine, partilere sesleniyorum. Sadece Entes’e değil diğer bütün direnişteki işçi kardeşlerimize sahip çıkalım, direnişi yükseltelim.

9. gün: “Ben haykırdım, sıra sizde!”

Servislerin gelmesi ile birlikte direnişin 9. günü fabrika önünde başlamış oldu. Beni her sabah olduğu gibi Pelson işçileri her zamanki gülümsemeleri ile karşıladılar. Selamlaşıp, karşılıklı olarak “kolay gelsin” dedikten sonra işbaşı yapmak için fabrikaya girdiler. Sonraki ziyaretçim ise Ünifil’de çalışan bir kadın işçiydi. Utana çekine, “ya kızım, sana bir şey soracağım ama kızar dediler” diye söze başladı. Tam olarak niye beklediğimi öğrenmeye çalışıyordu. Süreci anlattıktan sonra yanımdan güleç yüzü ile “tabi kızım haklısın” diyerek ayrıldı.

Entes işçileri öğlen paydosunda yanıma gelerek “bir ihtiyacın var mı, yanındayız ama destek veremiyoruz, kusura bakma” dediler.

Aslında bütün bunlar sermaye sınıfının saldırılarına ses çıkarmadığımız için başımıza geliyor. Çünkü yarın sıra bize de gelebilir diye hesap yapmıyoruz. Bugün Türkiye’deki işsizlik resmi rakamlara göre %12, sendikaların yaptığı araştırmalara göre %26’ya dayanmış bulunuyor. Tablo böyleyken “bize dokunmayan yılan bin yaşasın” diyemeyiz. Hem de zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yokken...

Ben en temel hakkım olan çalışma hakkımı elimden alanlara haykırdım. Sıra sizde!..

10. gün: Aynı kararlılıkla direnişe devam!

Her cumartesi olduğu gibi 23 Mayıs günü de Taksim’de direnişlerin ortak eylemi vardı. Sabah-ATV grevinin 100. günü olması nedeniyle Beşiktaş’taki Sabah-ATV binası önünde 100 dakika boyunca oturma eylemi gerçekleştirildi. Bir yandan oturma eylemi yapılırken bir yandan da konuşmalar, sloganlar ve müzik dinletisiyle 100. Gün programı devam etti.

Saat 17.00’de tekli kortej halinde Gayrettepe-Mecidiyeköy üzerinden Taksim’e doğru yola koyulduğumuzda, stickerler ve bildiri dağıtımıyla gözümüze çok renkli görüntüler takıldı.

Galatasaray Lisesi önünde basın açıklamasıyla son bulan eylemin ardından Red dergisiyle röportaj yaptım. Eylemin kitlesel geçmesi beni sevindirdi. Dayanışmayı daha da büyütmek hedefi ve kararlılığıyla direnişe devam!..

12. gün: “Tüm baskılara karşı kararlılıkla...”

Bugün (25 Mayıs 2009) direnişimin 12. günü. Sabah, Entes işçilerinin işe giriş saatinde fabrikanın önündeydim. Çevre fabrikalarda çalışan işçilerin çoğu bana selam vererek işbaşı yaptılar. Saat 10.30 civarında “önemli” bir ziyaretçim vardı: Entes patronu Ahmet Tarık Uzunkaya...

Direnişim başladığından beri OSİM-DER’deki arkadaşlardan biri yanımda nöbetçi olarak kalıyor. Patronun geldiği saatlerde ise fabrika önünde yalnızdım. Yalnızlığımdan güç alan patron, fırsattan istifade yanıma geldi. Hakaret ve tehditler savuran Ahmet Tarık Uzunkaya, benim net duruşumu görünce geri adım atmaya başladı. İşin en komiği ise benim atıldığım haberini “Birgün” gazetesinde öğrenmesiydi. Ne olursa olsun sermaye sınıfına mensup olan Uzunkaya, sınıf kiniyle davranıyor. Daha sonra benim telefona sarıldığımı görmesiyle ortadan kaybolması bir oldu. Döne döne kendi gücünü gösteren patron, ne kadar korkak olduğunu bu olayda da gösterdi.

Bu olaydan sonra yakın bir yerden gelen arkadaşlarım beni yalnız bırakmadılar.

Akşam iş çıkış saatinde ise Entes’e özel çıkarttığımız bildiriyi kitlesel bir şekilde Entes işçilerine ulaştırdık.

Özel güvenliklerin ortalığı terörize etmeleri ise kararlı duruşumuzla engellendi. Güvenlikler, yine de fabrikadan çıkan işçilere bildiriyi almamaları için baskı yapıyorlardı. Tüm bu engellemelere rağmen özellikle bildiriyi almak için gelen işçiler oldu.


Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları:

ENTES işçisine kulak ver! Direnişe sahip çık!

1,5 yıldır depo sorumlusu olarak çalıştığı Entes Elektronik’ten 13 Mayıs günü kriz bahanesi ile çıkartılan Gülistan Kobatan, 14 Mayıs günü fabrika önünde başlattığı direnişe devam ediyor.

13 Mayıs günü iş bitimine yakın bir saatte çağrılan Kobatan’a, personel müdürü tarafından işine son verildiği söylenerek, gerekçe olarak işlerin durgunluğu, şirketin daralmaya gittiği ifade edilmiş; iş akdinin feshine ilişkin herhangi bir belge ise verilmemiştir. Çalıştığı dönemde yaşadığı sorunlara karşı tepkisiz olmayışı idarenin gözünden kaçmayan kadın işçiye, üye olduğu işçi derneği kastedilerek “Sen çok yaramazlık yapıyormuşsun!” şeklinde açıklamalar yapılmış, böylelikle henüz işten atılmamış olan işçilerin olası bir hak arayışına da gözdağı verilmeye çalışılmıştır.

Direniş bizim de omuzlarımıza sorumluluk yüklüyor!

Krizle birlikte artan işten çıkarma ve hak gasplarının bir örneğinin yaşandığı ENTES Elektronik’i diğer direnişlerden ayıran, bizlerin omuzlarına da bir kat daha sorumluluk yükleyen önemli bir noktası var.

Öyle ki, tüm bu sürecin yaşandığı fabrikanın sahibi bizlerin tanıdığı, hatta bir kısmımızın demokratlığına oy verdiği bir isim; Ahmet Tarık Uzunkaya’dan başkası değil. Demokrat Mühendisler grubu ile katıldığı 2002 seçimleri sonucunda EMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Uzunkaya, bugün de EMO üyesi ve Dudullu OSB Yönetim Kurulu BaşkanYardımcısı.

TMMOB emekten yana tutum almalıdır!

Bu sebeple Entes direnişine sahip çıkmak, bir yanıyla kendi örgütlülüğümüz olan TMMOB’a, onun tarihsel mirasına sahip çıkmak demektir. Görmek gerekir ki, tarihi boyunca emekten yana saf tutmuş olan TMMOB’un bugünkü duruşu, geleceğini de belirleyecektir. 

TMMOB Yönetimi kendi üyelerine olduğu kadar topluma karşı da sorumluluğunu yerine getirmeli, konu ile ilgili açıklama yapmalıdır!

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları olarak EMO Onur Kurulu ve  TMMOB Yüksek Onur Kurulu’nu göreve çağırıyor; emekten yana tüm üyeleri de direnişe destek vermeye ve süreci takip etmeye çağırıyoruz!

Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları


Entes direnişi emekçi kadınlara yol gösteriyor!

Biz işçi ve emekçi kadınlar, kapitalizmin insanlığa acılar ve çirkinlikler yaşatan bir sömürü düzeni olduğunu herkesten iyi biliyoruz. Çünkü her birimiz, yaşamımız boyunca, bu düzenin yol açtığı pek çok soruna göğüs gerdik, pek çok acıyla yoğrulduk. Kimimiz kadın olduğumuz için eve hapsedildik, bizi evde köleleştiren zincirlerimiz babalarımızdan kocalarımıza devredildi ve bir ömür boyu o zincirlerin acısıyla yaşadık. Toplumsal yaşama katılamadık, okuyamadık, çalışamadık, asla özgür olamadık. Kimimiz geçimimizi sağlayabilmek için çalışmaya başladık. Çalışma hayatında ise, kadın olduğumuz için daha fazla çalıştırıldığımızı ama daha az ücret aldığımızı, nasılsa kadındır denilerek sigortasız çalıştırıldığımızı, kolaylıkla işten çıkarıldığımızı, onurumuzu kıran türlü aşağılama, hakaret ve tacize maruz kaldığımızı gördük.

Biz işçi ve emekçi kadınlar olarak, kapitalizmin krizinin önce ve en çok bizleri vurduğunu biliyoruz, bu gerçeği bugün en acımasız şekliyle yaşıyoruz. Bizler, kriz bahanesiyle işten çıkarma saldırısı ile ilk karşılaşanlar olduğumuz gibi, kriz ve işsizlik tehdidi ile de her geçen gün daha çok baskı altına alınıyor, daha çok sömürülüyoruz. Kapitalizmin krizi sürerken, emekçi kadınların örgütsüzlüğüne, ezilmişliğine, sessizliğine güvenen sermaye sınıfının saldırıları akıl almaz boyutlara ulaşıyor. Aylarca ücret almadan çalıştırılıyoruz, haftalarca ücretsiz izinde bekletiliyoruz, asgari ücretin bile altında ücretlerle çalışmaya zorlanıyoruz, biriken ücretlerimiz bile ödenmeden işten çıkartılıyor ve açlığa mahkum ediliyoruz.

Biz işçi ve emekçi kadınlar olarak bir kez daha ilan ediyoruz; bu krizi biz yaratmadık, bedelini de biz ödemeyeceğiz. Kapitalizmin krizine yol açan sermaye sınıfının aşırı kar hırsıdır, sermaye sınıfı kendi krizinin bedelini ödemek zorundadır. Şubat 2008’de İstanbul Emekçi Kadın Kurultayı’nda yaptığımız çağrıyı bugün de tekrarlıyoruz: “Krizin bedelini patronlara ödetmek için, emekçi kadınlar bir adım ileri!”

Bugün sermaye sınıfının saldırılarına karşı pek çok fabrikada direniş bayrağı yükselmekte, kadın işçiler pek çok direnişte ileri çıkarak, bu bayrağı en önde taşımaktadır. Emekçi Kadın Kurultayımızın çağrısına verilen en güçlü cevaplardan birisi de 13 Mayıs 2009’da başlayan Entes direnişi olmuştur. Entes Elektronik’ten kriz bahanesi ile işten çıkarılan Gülistan Kobatan, hiç tereddüt etmeden aynı gün içinde fabrika önünde direniş bayrağını yükseltmiş, krizin bedelini patronlara ödetmek için verilecek sınıf mücadelesinde bir adım önde olacağını ilan etmiştir. Fabrika kapısında direnişini sürdüren Gülistan Kobatan, “Onurum için direniyorum ve kendimi asla yalnız hissetmiyorum, çünkü benim arkamda işçi sınıfı var” demektedir.

Entes’in kadın direnişçisi böylece, örgütlü işçi sınıfının gücüne olan inancını ve sınıf bilinçli bir kadın işçi olarak kendi gücünü ilan etmektedir. Hiç şüphe yok ki, Emine Arslan’ın aylardır kararlılıkla sürdürdüğü Desa direnişinin ardından, Entes direnişi de, emekçi kadınların saldırılar karşısında sessiz ve çaresiz kalacağını umut eden sermaye sınıfının yüzünde tokat gibi patlamıştır. Entes direnişi en önemli mesajlarından birini de emekçi kadınlara vermekte, sermaye sınıfının saldırıları karşısında tutmamız gereken yolu en açık şekilde göstermektedir. Bugün yapmamız gereken, saldırılarla karşılaştığımız her yerde direnişe geçmek ve işçi sınıfının örgütlü mücadelesinde bir adım önde olmaktır.

Krizin bedelini patronlara ödetmek için, emekçi kadınlar bir adım ileri!

Emekçi Kadın Komisyonları

 

Entes’te bildiri dağıtımı

Entes direnişçisi Kobatan, fabrika önünde Entes patronu ile yaşanan gerginliğin ardından fabrikada çalışan işçilere yönelik bir yazı kaleme aldı.

Kobatan’ın yazdığı yazı, 25 Mayıs günü OSB-İMES İşçileri Derneği üyeleriyle beraber Entes önünde dağıtıldı.

Daha önceleri de dağıtım yaptığımız fabrika önünde bu kez, işçiler daha çıkmadan engellemelerle karşılaştık.

İşçilerin çıkış saatine kadar bekleyerek duruma müdahale etmedik. İşçilerin çıktığı anda dağıtımımıza başladık. Daha sonra işçilerin yoğun olarak çıkmaya başladığı sırada tekrar engellemelerle karşılaştık. Gerek sözlü ajitasyonlarımızla gerekse toplu dağıtımımızı sürdürerek engellemeleri boşa çıkardık. Bu durum karşısında sürekli içeri giderek telefonla görüşen güvenlik görevlisi farklı farklı tutumlarla karşımıza çıktı. Dağıtıma engel olamayınca, bu sefer de işçilerin bildiri almaması yönünde müdahalelerde bulundu.

Bu duruma da müdahale ettik. İşçilerin de bildiri almaya devam etmeleri sonucu dağıtımımızı tamamladık.

OSB-İMES İşçileri Derneği


Sincan İşçi Derneği’nden Kobatan’a destek!

“Gülistan Kobatan’ın direnişini selamlıyoruz!”

Krizin faturasını ödemeyi reddeden Entes direnişçisi Gülistan Kobatan, DESA direnişçisi Emine Arslan’ın çaktığı kıvılcımı körüklemiştir. İşçi sınıfı ve emekçilere yürünmesi gereken yolu göstermiştir.

Bizler Sincan İşçi Derneği (Sİ-DER) olarak Gülistan Kobatan’ın direnişini selamlıyoruz. Direnişini ve mücadelesini sahipleniyoruz. Tüm işçi ve emekçileri çakılan kıvılcımı büyütmeye asalak sermayedarların ve uşaklarının korkulu rüyasını gerçeğe çevirmek için ayağa kalkmaya çağırıyoruz.

Kapitalistlerin, krizin faturasını işçi-emekçilere kesmeye çalışmasına, işten atmalara, düşük ücretlere ve esnek çalışma dayatmalarına karşı bulunduğumuz tüm fabrikalarda ve iş yerlerinde mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Gülistan Kobatan yalnız değildir!

Yaşasın ENTES direnişimiz!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Sincan İşçi Derneği

26 Mayıs 2009