29 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/20

  Kızıl Bayrak'tan
  Sahte görüntülerle
gizlenemeyen gerçekler
  Resmi tarihle hesaplaşmak için sermaye düzeniyle hesaplaşmak gerekir!
“Kürt açılımı”nın körüklediği ham hayaller!
Grev ve direnişleri büyütmek için ortak mücadele!
Entes direnişinden...
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal İşçileri Kurultayı’na doğru...
  Tokat Eğitim-Sen üyelerinden Tokat’ta yaşanan son gelişmeler üzerine açıklama…
  Bursa’nın “akıllı” hastanesinde çıkan yangının gösterdikleri…
  Üniversitelerden...
  ABD Guantanamo’dan
vazgeçmek istemiyor!
  Barack Obama-Benyamin Netanyahu görüşmesi……
  ABD’nin kirli ve karanlık icraatları
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. Geleneksel Birlik ve Dayanışma Pikniği gerçekleştirildi…
  Onurlu çözüm mü? Yoksa dilencilik mi? - M. Can Yüce
  KESK ve bağlı sendikalara yönelik devlet terörü
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası raporundan yansıyanlar...

“Herkese iş, tüm çalışanlara
iş güvencesi!”

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın raporuna göre, 15-24 yaş arasındaki yaklaşık 12.5 milyon gencin sadece 4.2 milyonu bir işe sahip. Gençlerin 6 milyonu öğrenci iken, 1.2 milyonu işsizlik kıskacında bulunuyor.

Rapora göre, genel işsizlik oranı yüzde 9.8’den yüzde 10.3‘e yükselirken, gençlerde zaten yüksek olan işsizlik oranı yüzde 19.1’den yüzde 20.1‘e tırmanmış. 2008 Ağustos’unda 862 bin olan genç işsiz sayısı, Eylül’de 885 bine, Ekim’de 942 bine ulaşmış. Kasım ayında ise 1 milyon sınırını aşmış. Böylece, Şubat 2009’da ise toplam 3.8 milyon resmi işsizi bulunan Türkiye’de, bu işsizlerin 1.2 milyonu 15-24 yaş grubundaki gençlerden oluşuyor.

Kapitalist toplumda işsizlik sorunu genelde tüm işçi ve emekçileri tehdit ediyor. Kriz koşullarında ise her geçen gün daha fazla boyutlanıyor. Genç işsizlerin oranı da bu çerçevede artıyor. İşsizlik oranındaki bu artış nedeniyle genç işsizler en ağır koşullarda çalışmaya razı oluyorlar. İş bulan genç işçiler, genellikle taşeronların bünyesinde orta ve büyük işletmelerde veya inşaatlarda son derece düşük ücretlerle ve sigortasız olarak çalışmak zorunda kalıyorlar.

İşsizlik burjuvazinin elinde her zaman, işçi sınıfının mücadelesinin önünü kesen, işçileri bölen ve denetim altında tutan en önemli araçlardan biridir. Kapitalistler bu silahtan çıkarları doğrultusunda en iyi bir biçimde yararlanmaya çalışır, işsizliği çalışan işçilere karşı pervasızca kullanırlar. Böylece işçileri -­daha uzun süre ve daha ucuz ücretle çalıştırma olanağını elde ederler.

Genç işsizlerin sayısının artması da çalışan işçiye karşı kullanılır. Nitekim bugün, küçük ve orta işletmelerde en ufak bir sorunda işçiler işten atılmakta, genç işsizlerin varlığı işçilik maliyetlerini düşürmek ve üretimi daha da arttırmak için kullanılmaktadır. Milyonlarca işçinin sigortasız çalıştırılması, asgari ücretin dayatılması, iş saatlerinin uzatılması vb. saldırıların hayata geçirilmesinde kapitalistlere kolaylık sağlayan temel nedenlerden biri de, sayısı bir milyonu aşan genç işsizlerin varlığıdır.

Az işçiye çok iş yaptırmak için genç işçi potansiyeli bulunmaz bir fırsattır. Genç işçiler ağır sömürü koşullarına uygun fiziki dinamizme sahip oldukları için özellikle tercih edilmektedir. Böylece kapitalistler kârlarını katlama olanağı bulmaktadır.

Kapitalistlerin fırsatçılığı bununla da sınır değildir. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla yürütülen her türlü mücadele ve örgütlenme girişimi işten atma tehdidi ile kırılmaya çalışılır. Grev ve direnişleri kırmak için de kapıda hazır bekleyen genç işsizler ordusundan yararlanılır. Genç işsizler hakları için direnen işçilere karşı kullanılır.

Kapitalist rekabet olgusu burjuvaziyi üretim araçlarını ve tekniğini sürekli olarak yenilemek zorunda bırakmaktadır. Zira başka türlü ayakta kalma olanağına sahip değildir. Kapitalizmin bu rekabete dayalı anarşik üretim tarzı kaçınılmaz olarak yedek sanayi ordusunun daha da büyümesine yol açmaktadır.

Dolayısıyla, kriz olsun ya da olmasın, sermaye düzeni koşullarında işsizliğe asla çözüm bulunamaz. Kapitalizmin işleyiş yasaları bunu olanaksız kılar. İşçi sınıfı ve emekçilerin örgütlü mücadelesi buna sınırlamalar getirebilir, işsizlik sorunu hafifletilebilir, fakat hiçbir zaman çözülemez. Kriz dönemlerinde ise sorun bambaşka bir boyut kazanır. “Kar oranları” düşen kapitalistler, kriz koşullarında büyük işletmelerle rekabet edemeyen orta ve küçük işletmeler birbir kapılarına kilit vurarak, yüzbinlerce işçiyi açlık ve sefalete terkederler.

Dahası bir de, kar oranlarında düşme yaşamayan kapitalistler, krizden etkilenme yalanının arkasına sığınarak iyice pervasızlaşırlar. İşçilerin bir kısmını atıp, geride kalanlara ise ağır çalışma koşullarını ve sefalet ücretlerini dayatırlar.

İşsizlik sadece iktisadi bir olgu olarak tanımlanamaz. İşsizlik aynı zamanda, işsizlerde derin sosyo-psikolojik ve kültürel yaraların açılmasının zeminidir. İşsiz, üretimden koparılmış insan demektir. Kapitalist üretim içinde de olsa işçiler, yaşamlarını disipline ederler. İşsiz tamamen boşluktadır. İşçi için üretim sonrasında zaman öldürülen kahvehane vb. yerler, işsizler için sürekli gidilen yerlerdir. Bu koşullar çürüme ve yozlaşmanın önünü açar. 

Genç işsizler insani çürüme ve insani değerlerden kopma tehdidi altındadırlar. Umutsuzluk içinde en uygunsuz para kazanma yolları, ahlak dışılık giderek kanıksanır hale gelir. Genç işsizler, kahve köşelerinde kumara, sokak başlarında fuhuşa itilme, yozlaşma ve çürüme batağına savrulma tehlikesiyle yüzyüze kalırlar. İşsizlikten dolayı cinnet geçirerek intihar edenlerin, hırsızlık yapanların, psikolojik dengesi bozulanların sayısı sürekli artar.

Sermaye sınıfı işsiz kitleleri diğer sınıf kardeşlerine karşı kullanmaya, ideolojik olarak çürütmeye ve yozlaştırmaya çalışmaktadır. Bu silah kapitalistlerin elinden alınmalıdır. Bu ise saldırıların püskürtülmesi için birleşik örgütlü bir mücadelenin yükseltmesiyle mümkündür. Krizin faturasının kapitalistlere ödettirilmesi talebiyle yükseltilen bir mücadele, işsizliğin de bir saldırı aracı olarak kapitalistler tarafından kullanılmasını engellemenin biricik yoludur.

Kapitalizm yıkılmadığı sürece işsizlik sorunu varlığını sürdürecek, derinleşen kriz ise kitlesel boyutlar kazandıracaktır. İşsizliğin kalıcı tek çözümü sosyalizmdir. Ancak bu, işsizlikle mücadelenin yarının sorunu olduğu anlamına gelmez. Genç işsizler, tüm işçi ve emekçilerle birlikte, işsizliği azaltıcı tedbirlerin alınması, emeğin korunması taleplerini kapitalistlere dayatma mücadelesi içinde yer almalıdırlar.

İşsiz kitlelerin işçi sınıfının bir parçası olduğu ve kurtuluşlarının da ortak mücadeleyi gerektirdiği gerçeğinden hareketle, işsiz kitleleri mücadeleye çekmek sınıf bilinçli öncü işçilerin görevidir. “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!” talebi, tüm işsizlerin, işçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesini örgütlemek için öne çıkarılmalıdır.