20 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/11

  Kızıl Bayrak'tan
  Seçimler, Kürt sorunu ve devrimci sınıf tutumu
  ABD’nin Kürt politikası gündemde...
Ankara’daki işbirlikçi rejim “yeni taşeronluk” görevine dört elle sarıldı!
Dünya Su Forumu’na hayır!
Ergenekon değil kirli savaşın içyüzü!
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Güncel gelişmeler ve sol hareket
  “Hüseyin Hoca” sosyalizmin günışığına uğurlandı…
  Kentsel değil rantsal dönüşüm
  16 Mart, Halepçe ve Gazi katliamlarını protesto eylemlerinden...
  Gençlik hareketinden…
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan tüm işçi ve emekçi kadınlara çağrı:
  Çarlık Duması’nda Bolşevikler...
  Tokat Eğitim-Sen yönetimi gericiliğin bayraktarlığını yapıyor!
  Dünyadan...
  Newroz’a doğru... -
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hamas ile El Fetih arasında anlaşma…

Filistin halkının birliğini emperyalizme ve siyonizme karşı direniş pekiştirir!

İsrail savaş makinesinin kitlesel katliamlar eşliğinde Gazze’yi yakıp yıkmasından sonra Hamas-El Fetih ikilisi uzlaşma görüşmelerine başladı. Diğer Filistinli örgütlerin de katıldığı görüşmeler Mısır’ın başkenti Kahire’de gerçekleştirildi. Görüşmeler, siyonist rejimle işbirliği yapan Amerikancı Mısır yönetiminin istihbarat şefi gözetiminde yapıldı.

Görüşmelere katılan örgütlerden Filistin Kurtuluş Cephesi Genel Sekreteri Vesil Ebu Yusuf tarafından yapılan açıklamada, Filistinli tarafların, devlet başkanlığı ve genel seçimlerin 2010 yılı Ocak ayı sonuna kadar yapılması konusunda anlaşmaya vardığı belirtildi.

Ancak, uzlaşma görüşmelerine katılan yetkililer, Batı Şeria’daki Filistin yönetimi başkanı Mahmud Abbas’ın El Fetih hareketi ile Hamas’ın yeni birlik hükümetinin siyasi gruplardan mı yoksa bağımsız teknokratlardan mı oluşacağı konusunda hala anlaşamadığını dile getirdiler.

ABD, İngiltere, AB gibi emperyalist güçlerin teknokratlar hükümeti kurulmasını istedikleri göz önüne alındığında, Mahmud Abbas’ın kimlere yaranmaya çalıştığı anlaşılıyor. Zira emperyalistlerin amacı Hamas’ın içinde yer alamayacağı bir hükümetin kurulmasıdır. Bu da teknokratlar hükümeti kurulması anlamına geliyor. Mahmud Abbas ile ekibi, umut bağladıkları emperyalistleri hoşnut etmek için bu seçeneği zorluyorlar.

İşin bir diğer olumsuz tarafı, “birlik görüşmeleri”nin emperyalistlerin dayatması ile gündeme gelmiş olmasıdır. Zira tarafların beklenmedik bir anda görüşmelere başlayıp kısa sürede anlaşmaya varmaları, vaat edilen 4.5 milyar dolarlık “yardım”ın alınabilmesiyle bağlantılıdır. Bu adım, hem emperyalistlerin küstahça dayatmalarının kabul edilmesi hem siyonist rejimin suç ortaklarının “Filistin halkının yardımcısı” kisvesine bürünmelerine hizmet ediyor. Görünen o ki, vaat edilen “yardım”ın Gazze’ye ulaşabilmesi için, teknokratlar hükümeti ya da ağırlığı teknokratlardan oluşan bir hükümet kurma eğilimi ağır basacaktır.

Siyonist zorbaların vahşi işgal altındaki Filistin’de örgütler arası anlaşma, sürecin tüm sorunlu yanlarına rağmen olumlu bir gelişmedir. Ancak anlaşmanın seçimler, hükümetin kurulması, Filistin’e ulaşacak yardımların bölüşümü-dağıtımı gibi konularla sınırlı olması, parçalanmaya yol açan temel nedenleri ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.

İki yıl önceki seçimlerin ardından yaşananlar, egemenliğin olmadığı yerde seçimlerin yapılması ya da bir hükümetin kurulmasının hiçbir sorunu çözemediğini göstermiştir. Hatırlanacağı gibi, Hamas hükümetinin kurulmasından kısa süre sonra saldırıya geçen İsrail ordusu, bir gece yarısı baskını ile onlarca milletvekili ve bakanı toplayıp zindana atmıştır.

Vahşi işgal ve kuşatmanın devam ettiği yerde Filistin halkının perçinlenmiş bir birliğe acilen ihtiyaç duyduğu ortadadır. Ancak bu birlik ne emperyalist güçlerin dayatmaları ne gerici rejimlerin istihbarat şeflerinin öncülüğü ile sağlanabilir. Somut hedeflere dayalı ilkeli birliğin gerçek zemini emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı direniştir.


İşbirlikçi kuklalar El Zeydi’yi 3 yıl hapse mahkum etti...

Irak’ta halkların direnişi kazanacak!

6 yıllık işgal sürecinde, Irak halkının direnişi dünya halkları tarafından selamlanırken, ABD emperyalizmi şahsında Bush protesto edildi, maketleri yakıldı. Ancak şimdiye kadar Irak’ta işgale karşı onlarca eylem gerçekleşse de, Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi’nin Bush’a fırlattığı ayakkabı, Irak halkının direnişinin simgesi haline geldi.

2008’in son ayında Irak’ta basın toplantısı düzenleyen ABD Başkanı Bush’un, hiç beklemediği bir anda kafasının üzerinden ayakkabılar uçuştu. Irak’ta “huzuru ve güvenliği” sağladıklarını söylediği zafer konuşması sırasında, El Zeydi elinde tek silahı olan ayakkabısı ile Irak halkının öfkesini emperyalist işgalcinin yüzüne vurmuştu.

El Zeydi, gerçekleştirdiği eylem sonrasında yaptığı açıklamayla işgalcilere gereken yanıtı verdiğini şu sözlerle dile getirmişti:

“O anda Bush’tan ve Bush’un ayaklarının altında Iraklıların kanından başka bir şey göremez oldum. Bu duruma tahammül edemedim ve ayakkabılarımı çıkarıp Bush’a fırlattım. Yaptığımdan pişman değilim. Bush Irak’ın misafiri değil. Bizde misafir, 3. günden sonra misafir olmaktan çıkar. Bush, 6 yıldır Irak’ta. Misafir değil, işgalcidir.

Bush, Irak’ta 1 milyon dul kadın, 6 milyondan fazla yetim bıraktı. Kadınlarımız tecavüze uğradı, evlere gelişigüzel baskınlar düzenlendi, masum insanlar tutuklandı, camiler tahrip edildi ve yıkıldı. Bütün bunlar karşısında Bush’un sırıtarak gülmesine dayanamadım ve halkıma saygınlığını geri kazandırmaya çalıştım...”

El Zeydi dünyanın her yerinde kahraman olarak selamlansa da, Iraklı kukla hükümet tarafından, emperyalistlerin talimatıyla 14 Aralık’ta tutuklandı. El Zeydi, Bağdat’ta “korunan” yeşil bölgede gerçekleşen mahkeme sonucunda, Irak Ceza Kanunu’na göre “bir yabancı ülke liderine saldırı suçlaması”yla 3 yıl hapse mahkum edildi. El Zeydi, kararın okunması sırasında, “Yaşasın Irak!” haykırışıyla bir kez daha uşakları ve emperyalistleri mahkum etti.

Tutuklu bulunduğu süre boyunca işkence yapılan El Zeydi’ye Bush’a “resmi ziyaret” sırasında ayakkabı fırlatmış olsaydı 15 yıl hapis ceza verilebileceği tehdidi savrularak, El Zeydi şahsında, direnen Irak halkına gözdağı verilmeye çalışıldı.

İşbirlikçi mahkeme direnenlere gözdağı verirken, Irak hükümetinin kukla Başbakanı Nuri El Maliki, El Zeydi hakkında karalama ve yanlış haberlerle eyleme gölge düşürmeye çalıştı. El Zeydi’nin gerçekleştirdiği eylem sonrasında özür mektubu yazdığı yalanına başvuran Maliki’nin, El Zeydi’nin affedilmesini istediği ve “bilinen bir teröristin kendisini eylem için ikna ettiği” gibi demagojik söylemleri, Irak halkına inandırıcı gelmedi.

6 yıldır milyonlarca kişinin ölümünün sorumlusu olan emperyalist işgalcilerin bir askerini bile göstermelik olarak yargılayamayan işbirlikçi Irak yönetiminin yargı sistemi, bugün işgal şefine ayakkabı fırlattığını için Iraklı gazeteciyi hapse mahkum etmektedir. Mahkeme parodisi, işbirlikçi ajanların ne kadar alçalabileceğini gösterse de, mahkeme salonu dışında yankılanan gür sloganlar, Irak halkının öfkesini ve direniş kararlılığını ortaya koymaktadır. Mahkemede yargılayan uşak hükümetinin yargıçları değil El Zeydi oldu. Elbette emperyalist işgalcilerin ve işbirlikçi ajanlarin tüm işledikleri suçlar cezasız kalmayacaktır. Irak halkı direnişiyle emperyalistlerden ve işbirlikçilerden hesap soracaktır.

 

El Salvador’da seçimler...

Eski gerilla hareketi Farabundo Marti kazandı!

Güney Amerika ülkelerinden El Salvador’da yapılan seçimleri, eski gerilla hareketi Farabundo Marti Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FMLN) adayı Mauricio Funes kazandı. San Salvador’dan yapılan açıklamaya göre, kendisi de eski bir gerilla olan Funes, geçerli oyların yüzde 51,3’ünü alarak seçimin galibi oldu.

Eski bir polis müdürü ve kontra şefi olan, iktidardaki ARENA Partisi’nin adayı Rodrigo Avila ise yüzde 48,7 oranında oy alabildi. Böylece 20 yıldır kontra şeflerinin partisi Ulusal Cumhuriyetçi İttifak (ARENA) tarafından yönetilen El Salvador’da eski gerilla hareketi FMLN, emekçilerin oylarıyla ilk kez yönetime gelmeyi başarmış oldu.

Farabundo Marti’nin seçimi kazanması, Güney Amerika’daki “sol dalga”nın El Salvador kıyılarına da vurduğunu açığa çıkardı. Emekçilerin tercihi açısından bu böyle olmakla birlikte, geçirdiği evrimden dolayı Farabundo Marti için aynı şeyi söylemek kolay değil. Zira eski gerilla hareketi, CIA’nın organize ettiği eski kontra şeflerle işbirliği yapabilecek noktaya kadar gerilemiş görünüyor.

Seçim zaferi kutlamasında yaptığı konuşmada, “Partim FMLN, bütün dünyaya yeni bir hükümet için hazır olduğunu gösterdi” diyen Mauricio Funes, faşist ARENA’ya uzlaşma çağrısında bulunarak, Farabundo Marti’nin izleyeceği politika hakkında ipuçları verdi.

FMLN güçlü bir gerilla hareketinden yasal partiye evrilmişken, ARENA 12 yıl süren iç savaşta binlerce yargısız infazın sorumlusu olan faşist ölüm timlerinin şefi tarafından kurulmuş bir partidir. FMLN adayının rakibi Rodrigo Avila ise sadece bir kontra şefi değil, fiili bir eski tetikçidir aynı zamanda.

1992’de devletle imzalanan anlaşma ile silahları bırakan FMLN, yasal bir siyasi partiye dönüştü. Hareketin kontralaşmış bir rejimde yasal alana çıkması, parti liderleri ve eski gerilla komutanlarının faşist ölüm timleri tarafından sürek avına maruz kalmasına zemin hazırlamıştı. Onlarca liderini ölüm timlerine kurban veren FMLN, güçlü bir gerilla hareketinden liderlerini korumaktan aciz bir yasal parti konumuna savruldu.

FMLN, görkemli bir silahlı direniş örgütlemesine rağmen, iktidar perspektifinden yoksun bir devrimci demokrat hareketin yaşayabileceği savrulmanın en dramatik örneklerinden biridir.

Henüz yönetime gelmeden kontra bir partiyle uzlaşmaya hazır olduğunu ilan eden Farabundo Marti’nin, El Salvador’da kayda değer bir değişime öncülük etmesi olası görünmüyor. Buna karşın iç savaş süreciyle birlikte 32 yıllık kontra bir rejim tarafından zorbalığa maruz bırakılan El Salvadorlu emekçilerin tercihi, önemli bir gelişmeye işaret ediyor.

Düzen partisine dönüşerek yozlaşan FMLN’nin yönetime gelmesi, tek başına kayda değer bir gelişme sayılmaz. En iyi ihtimalle, kitlelerden gelen güçlü bir basınca maruz kalırsa, emekçiler lehine bazı politikalar izleyebilir. Ancak El Salvadorlu emekçilerin tercihi, bu ülkedeki toplumsal gelişme dinamiklerinin yeniden güçlenmeye başladığını göstermesi açısından olumlu bir gelişmenin ifadesidir.