24 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/42

  Kızıl Bayrak'tan
   İnkar ve imha politikası açmazda!
  Kürt halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltelim
Irkçı-inkarcı politikanın iflası derinleşiyor…
Çürüyen devlet katillerini aklıyor!

Mehmet Ağar Susurluk davası kapsamında yargılanacak…

Bir tarafta küresel açlık ve ölümler... Diğer tarafta küresel mali zenginler…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal işçileri MESS dayatmalarına karşı yürüdüler!
  Metal TİS’leri üzerine BDSP’li Metal İşçileri Temsilcisi ile konuştuk...
“Grev boş bir tehdit savurmanın ötesine geçecek bir ciddiyetle, somut bir hedef olarak ele alınmalıdır!”
  Gençlikten...
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı:
  SSGSS’ye karşı mücadelede bir adım ileri!
  Artık kadın işçiler sinmiyor, hak arıyor, baş kaldırıyor...
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin kamu emekçileri ile konuştuk…
  “Çeber’in katilleri yargılansın!”
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Irkçı-inkarcı politikanın iflası derinleşiyor…

Ezilen Kürt halkı düzen içi çözümden umut kesiyor!

Ekonomik kriz riski yaklaşırken, Kürt sorunundaki sömürgeci çizginin iflası giderek belirginleşiyor. Hal böyleyken ABD emperyalizminin bölgesel planlarında tetikçiliğe de zorlanan işbirlikçi Türk burjuvazisi ile onun devleti, son günlerde peşpeşe “güvenlik zirveleri” topluyor. Bu sürecin devamı olan son MGK toplantısının gündeminde de aynı sorunlar vardı. Görünen o ki, zirvelerde buluşan devletin tepesi, askeri saldırıları daha da yoğunlaştırmak dışında bir çıkış yolu bulmaktan acizdir.

Kürt sorununa düzen içi iğreti bir çözüm üretme yeteneğinden bile yoksun olan gerici rejimin askeri saldırıları arttırması ise, tabut sayısını arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Öyle ki, yılın sonlarına doğru ABD emperyalizminin icazeti, siyonist İsrail’in desteği ile yoğunlaştırılan askeri saldırıların fiyaskoyla sonuçlanması, hem orduyu hem onun noteri konumundaki AKP hükümetini yıpratmaya da başlamış bulunuyor.

Tehditçi generallerin ardında uygun adım marş!

17 askerin öldürüldüğü Aktütün saldırısının ardından generallerin medyada tartışma konusu olmaları, militarist kurumun şeflerini fazlasıyla rahatsız etti. Elk kez açıktan eleştirilen, hatta ciddi suçlamalara maruz kalan generaller, Taraf gazetesinin sözkonusu saldırı ile ilgili haberleri üzerine, damarlarına basılmış gibi ayağa fırladılar.

Saldırının önceden istihbaratı alındığı halde engellenmediğini bir jandarma iç raporuna dayanarak yazan Taraf gazetesinin generalleri hesap vermeye çağırması, bardağı taşıran “son damla” oldu. Haberin yayınlanmasından iki gün sonra basını huzura çağıran Genelkurmay Başkanı, isim vermeden Taraf gazetesini hedef aldı. “Herkesi doğru yerde durmaya” çağıran general, aksi halde ordunun gereğini yapacağını ilan ederek, medya mensuplarına “haddinizi bilin!” “mesajı” verdi.

Ancak bu kaba tehditleri savuran Genelkurmay Başkanı, yayınlanan haberi yalanlamadı. “Bu konudaki bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar hakkında adli işlemler başlatıldı” diye konuşan general, haberin doğru olduğunu kabul etmiş oldu. Nitekim Metropoll şirketinin hazırladığı son kamuoyu yoklaması, Türkiye halklarının, Aktütün karakoluna yapılan son baskında güvenlik güçlerinin ihmali veya kusuru olduğuna yüzde 51.4 oranında inandığını ortaya koyuyor.

Kendisini ya da hükümetini eleştiren herkese mahalle kabadayısı edasıyla saldıran, hatta kapitalizmin küresel krizinin yaratacağı risklere dikkat çekenleri bile kaba bir şekilde azarlayan Tayyip Erdoğan da, Genelkurmay’ın gazetecileri tehdit etmesine tam destek verdi. Ordu peşinde uygun adım marş yürüyen Erdoğan, Kürt halkına düşmanlıkta generallerden geri kalır yanı olmadığını bir kez daha kanıtladı.

Ancak Genelkurmay ile başbakanın tehditleri gazetecileri pek korkutmuş görünmüyor. Sadece ordunun vesayetine karşı çıkanlar değil, militarizmin bazı şakşakçıları bile, Genelkurmay Başkanı’nın tehditlerine tepki gösterdiler. Belli bir kesimle sınırlı olsa da, tehditlere karşı gösterilen bu tepki, Amerikancı rejimin şeflerini pek memnun eden cinsten değildi.

Tayyip ile müritlerinin Diyarbakır fiyaskosu

Kirli savaşın giderek tırmandırıldığı bugünlerde Dicle Üniversitesi’nin açılışını bahane ederek Diyarbakır’a giden başbakan, burada Kürt halkından ummadığı tepkilerle karşılaştı.

Hamasi nutuklar atarak rejimin Kürt halkı nezdinde yerlerde sürünen saygınlığını kısmen de olsa düzeltmek için çırpınan Tayyip ile müritlerinin Diyarbakır’da gövde gösterisi yapma girişimleri tam bir hüsranla sonuçlandı. Meydan okuma hevesiyle Diyarbakır’a giden Erdoğan ezilen Kürt halkının militan tepkisiyle karşılaştı. Esnafların kepenk kapatması ile genel grev havasına bürünen kentte, Tayyip Erdoğan’ı protesto eden Kürt gençleri kolluk kuvvetleriyle uzun süre çatıştı.

Diyarbakır’ın yanısıra diğer kentlerde de gerçekleşen protesto eylemleri, geçen seçimlerde Kürt sorununu çözeceğine dair demagoji yaparak Kürt halkının bir kısmının oyunu alan AKP’nin maskesinin parçalandığına dair işaretler verdi. Birçok kentte gerçekleştirilen kitlesel protestolar, dinci gericilik aracılığıyla Kürt halkını rejime bağlama planlarının eskisi kadar etkili olmasının mümkün olmadığını gözler önüne serdi.

Barzani’den medet umacak duruma düşen rejim…

Sermaye devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı ırkçı-inkarcı politikanın iflas ettiğinin bir diğer göstergesi, son günlerde Barzani ile ilişkilerin düzeltilmesi için başlatılan girişimlerdir.

Düne kadar Barzani’yi aşiret reisi diye aşağılayan Ankara’daki Amerikancılar, gelinen yerde diplomatlarını Güney Kürdistan’a göndererek, Barzani ile işbirliğini yeniden başlatma derdine düşmüş bulunuyor.

Türk sermaye devletinin bu girişimi elbette Kürt halkının hayrına değil. Nitekim sermaye kalemşörleri, bu girişimleri, “Barzani’den K.Irak’ta bizim adımıza PKK ile savaşmasını ve oradan atmasını istiyoruz” şeklinde özetliyorlar. Yani bu girişimin Kürtler’i birbirine kırdırmayı amaçladığı pervasızca ifade ediliyor.

Anlaşılıyor ki, geçmişte Türk ordusu ile birlikte PKK’ye karşı savaşan Barzani, bir kez daha Kürt halkına ihanete sürüklenmek isteniyor. Kirli amaç bu olsa da, Türk sermaye devletinin aşağıladığı bir Kürt liderden yardım istemek zorunda kalması, içinde çırpındığı açmazı aşma gücüden yoksun olduğunun göstergesidir.

Kürt halkı rejimden umudunu kesiyor

İmralı sürecinden sonra tüm çabasını devletle anlaşıp düzen içi bir çözüme ulaşmaya hasreden PKK, bu konuda Kürt halkı saflarında belli bir beklenti yaratmayı başarmıştı. AKP’nin yükseliş sürecinde Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümüne dair bazı demagojik açıklamaları ise bu beklentiyi daha da pekiştirmişti.

Oysa aradan geçen süre devletin resmi çizgisinde bir değişikliğe yol açmadığı gibi, PKK’nin tek taraflı ateşkesi sayesinde hafifleyen çatışmalar ordu tarafından yeniden tırmandırılmaktadır. ABD emperyalizminin Kürt sorununu çözeceğine dair akıldışı beklentiler ise, Beyaz Saray’ın geçen yıl sınır ötesi saldırı için icazet vermesi, dahası saldırılara fiilen destek sunması ile yerle bir olmuştur.

Kürt halkının emekçi kesimleri, emperyalizmden ya da gerici düzenden çözüm beklemenin boş bir avuntu olduğunu anlamış görünüyor. Son günlerde yaygınlaşan meşru militan kitle gösterileri düzen içi çözümden umut kesmenin göstergelerinden biri sayılmalıdır.

Kürt halkının sömürgeci rejime karşı biriken öfkesini, işçi sınıfı ile emekçilerin sömürü ve kölelik düzenine karşı biriken öfkesiyle buluşturmak büyük bir önem taşımaktadır. Bu buluşma her iki mücadele dinamiğinin gelişimini kolaylaştıracak, hem sömürü ve kölelikten hem de sömürgeci baskıdan kurtulmanın yolunu açacaktır.