15 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/33

  Kızıl Bayrak'tan
  Kafkasya’da emperyalist
nüfuz mücadeleleri
   Emperyalist planlar Kafkas halklarının başına savaş açtı!
AKP’nin kapatılmaması üzerinden yayılan boş hayaller
“Cari açık” polemiğinin ardına gizlenen gerçekler!

İşçi ve emekçi hareketinden…

KESK: “Toplu görüşme değil toplu sözleşme!”
  KESK toplu görüşme sürecine ilişkin “mücadele programı ve eylem takvimi”ni açıkladı…
Grev ve TİS komiteleri kurulmalı,
işyerlerini temel alan bir süreç örülmelidir!
  Sİ-DER kampanyası güçlenerek sürüyor…
  Mamak 5. Kültür-Sanat Festivali binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla başarıyla gerçekleşti…
  Dünyadan kısa kısa...
  Diktatör Pervez Müşerref’in cumhurbaşkanlığından azli gündemde…
  Filistinli şair Mahmud Derviş’i yitirdik...
  DHKP: “Komutanımız, önderimiz, dayımızı yitirdik”
  Bir kez daha Ergenekon tartışmaları ve doğru yaklaşım üzerine...
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mahmut Alınak cezaevinde!

Bugüne kadar çeşitli gerekçelerle hakkında birçok dava açılan Kars eski Milletvekili ve DTP Kars Eski İl Başkanı Mahmut Alınak, Kars’taki caddelere Musa Anter, Deniz Gezmiş, Vedat Aydın, Kemal Akbulut ile Oruç Korkmaz’ın adlarının verilmesini istediği ve İmralı Cezaevi sistemini eleştirdiği için “suç ve suçluyu” övmek gerekçesiyle 50 günlük hapis cezasına çarptırıldı.

Hapis cezasının karşılığı olarak belirlenen para cezasını ödemeyi reddeden Alınak, 12 Ağustos günü sabah saatlerinde DTP Kars İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısının ardından kendisine destek veren 100 kişilik kitleyle birlikte Kars Adliyesi’nde Savcılığa teslim oldu ve Kars Cezaevi’ne gönderildi.

İki ayrı davadan aldığı 50 günlük hapis cezasına karşılık bin YTL ödemesi gereken Alınak, “özgürlüğümü satın almayacağım” diyerek bu parayı ödemeyeceğini belirtmişti.

Alınak savcılığa başvurmadan önce DTP Kars İl Başkanlığı’nda bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Devletin askerlerin ölmesinden gizli bir mutluluk duyduğunu belirten Alınak, sorun çözülmediği taktirde savaşın daha yüz yıl süreceğini söyledi.


Halk Cephesi’nden panel!

Halk Cephesi İstanbul Temsilciliği, Ergenekon operasyonu, AKP’nin kapatılması ve kontrgerilla örgütlenmesiyle ilgili 9 Ağustos günü bir panel gerçekleştirdi. “AKP yalan söylüyor. Kontrgerilla görevi başında!” pankartının yer aldığı panele ÇHD Genel Sekreteri Selçuk Kozağaçlı, Halk Cephesi İstanbul Temsilcisi Hatice Ruken Kılıç ve Tüm Bel-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Sekreteri İbrahim Sönmez konuşmacı olarak katıldı.

Hatice Ruken Kılıç konuşmasında, laik-şeriat çatışmasında zararlı çıkan kesimin halk olduğunu vurgulayarak, AKP iktidarı döneminde meydana gelen hak gasplarını sıraladı. Ferhat Gerçek ve devrimcilerin karşı karşıya kaldığı işkence ve gözaltılara değindi. Susurluk, Şemdinli ve Ergenekon süreçlerinin aynı olduğunu, sadece aktörlerin değiştiğini vurguladı.

Ardından söz alan ÇHD Genel Sekreteri Selçuk Kozağaçlı ise Ergenekon soruşturmasının içinin boşaldığına, Şemdinli davasını ortaya çıkaran savcının başına gelenlere ve derin devletin kendisine değindi.

Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube Sekreteri İbrahim Sönmez ise, kontrgerilla örgütlenmesinin ortaya çıkışını ve kontrgerilla katliamlarını anlattı. Kamu emekçilerinden Ayşegül Şimşek ve Elmas Yalçın’ın da kontrgerilla tarafından katledildiğini vurgulayarak, mücadelenin geliştiği dönemde kontrgerilla saldırılarının arttığına işaret etti. Kontrgerilla örgütlenmesinin kitleler tarafından tam olarak anlaşılmadığını belirterek, aydınlatma süreci içerisine girilmesi gerektiğini vurguladı.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı panel soru-cevap bölümü ile devam etti.

 Kızıl Bayrak / İstanbul


Barış Meclisi mitinge hazırlanıyor!

Türkiye Barış Meclisi, 1 Eylül Dünya Barış Günü çerçevesinde 31 Ağustos 2008 tarihinde miting düzenleyecek. Barış Meclisi 12 Ağustos günü DİSK Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla, mitingi düzenleme amaçlarını basın ve kamuoyu ile paylaştı.

TBM Miting Örgütleme Komitesi adına yapılan açıklamada, mitingin “Türkiye barışı için buluşuyor, Kürt sorununda demokratik çözüm” başlığıyla gerçekleştirileceğini söylendi. Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Ölümlere seyirci kalmamak için, halkların ve kültürlerin eşit ve özgür bir biçimde kendilerini ifade edebilmesi için, Kürt sorununun halkların eşitliği ve özgürlüğü yanında, insan hakları ve demokrasi ilkeleri esas alınarak çözümü için buluşuyoruz. Savaşa karşı barış, ölüme karşı hayat, düşmanlığa karşı kardeşlik diyen herkesi bu buluşmaya davet ediyoruz.”

Türkiye Barış Meclisi, 31 Ağustos’ta İstanbul’da Kadıköy, Diyarbakır ve Adana olmak üzere üç yerde miting yapacak.


“Öcalan” eylemine devlet terörü....

Tutuklu Aileleri Derneği İstanbul Şubesi’nin, İmralı Özel Tip Kapalı Cezaevi’nde kalan Abdullah Öcalan’ın maruz kaldığı tecrit ve izolasyon uygulamalarına dikkat çekmek için 10 Ağustos günü Galatasaray Lisesi önünde yaptığı basın açıklamasına kolluk güçleri saldırdı.

Basın metninin okunmaya başlamasıyla beraber panzerlerden sıkılan suya karşı oturma eylemine başlandı. Saldırıyı protesto etmek için panzerin önüne uzanan Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi Hasibe Mengi Kağan gözaltına alındı.

Eylemde okunmak istenen basın açıklamasında, Öcalan’ın yaklaşık 9 yıldır tecrit ve izolasyona tabi tutulduğu, son iki aylık dönemin 50 gününü hücre içerisinde hücre cezasıyla geçirdiği, elinde bulunan kitap, gazete, radyo ve savunmasını hazırlamak üzere kendisine verilmiş kağıt ve kalemin alındığı dile getirildi. Öcalan’a yönelik bu uygulamalara karşı çeşitli illerde açlık grevleri ve saç kazıma eylemleri yapıldığı, son olarak Iğdır’da İsmail Temel isimli kişinin vücudunu ateşe verdiği ifade edildi. Öcalan üzerindeki baskıların son bulması ve başka bir cezaevine nakledilmesi istendi.

Basın açıklamasının ardından Odakule’ye doğru yönelen kitleye panzerler bir kez daha saldırdı. Biber gazının da kullanıldığı saldırı sırasında birçok kişi gözaltına alındı. Tarlabaşı civarındaki çatışmalar bir süre devam etti. Sokak aralarında da çevik kuvvet tarafından yoğun gaz bombası kullanıldı. Eyleme 300 kişi katıldı.  

Kızıl Bayrak / İstanbul


Halk Cephesi’nden panel!

Halk Cephesi İstanbul Temsilciliği, Ergenekon operasyonu, AKP’nin kapatılması ve kontrgerilla örgütlenmesiyle ilgili 9 Ağustos günü bir panel gerçekleştirdi. “AKP yalan söylüyor. Kontrgerilla görevi başında!” pankartının yer aldığı panele ÇHD Genel Sekreteri Selçuk Kozağaçlı, Halk Cephesi İstanbul Temsilcisi Hatice Ruken Kılıç ve Tüm Bel-Sen İstanbul 1 Nolu Şube Sekreteri İbrahim Sönmez konuşmacı olarak katıldı.

Hatice Ruken Kılıç konuşmasında, laik-şeriat çatışmasında zararlı çıkan kesimin halk olduğunu vurgulayarak, AKP iktidarı döneminde meydana gelen hak gasplarını sıraladı. Ferhat Gerçek ve devrimcilerin karşı karşıya kaldığı işkence ve gözaltılara değindi. Susurluk, Şemdinli ve Ergenekon süreçlerinin aynı olduğunu, sadece aktörlerin değiştiğini vurguladı.

Ardından söz alan ÇHD Genel Sekreteri Selçuk Kozağaçlı ise Ergenekon soruşturmasının içinin boşaldığına, Şemdinli davasını ortaya çıkaran savcının başına gelenlere ve derin devletin kendisine değindi.

Tüm Bel-Sen 1 Nolu Şube Sekreteri İbrahim Sönmez ise, kontrgerilla örgütlenmesinin ortaya çıkışını ve kontrgerilla katliamlarını anlattı. Kamu emekçilerinden Ayşegül Şimşek ve Elmas Yalçın’ın da kontrgerilla tarafından katledildiğini vurgulayarak, mücadelenin geliştiği dönemde kontrgerilla saldırılarının arttığına işaret etti. Kontrgerilla örgütlenmesinin kitleler tarafından tam olarak anlaşılmadığını belirterek, aydınlatma süreci içerisine girilmesi gerektiğini vurguladı.

Yaklaşık 200 kişinin katıldığı panel soru-cevap bölümü ile devam etti.

 Kızıl Bayrak / İstanbul


ICAD: “1000 gizli operasyon açıklansın!”

ICAD (Kayıplara Karşı Uluslararası Komite) Türkiye Seksiyonu, 9 Ağustos günü Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirdi.

“1000 Gizli Operasyon Açıklansın, Susurluktan Ergenekon’a Kaybedenler Yargılansın!” pankartı ve kayıp fotoğraflarının yer aldığı eylemde basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı. Ocak, Ergenekon operasyonuyla beraber kontrgerillanın bir kısmının tasfiye edilmek istendiğini söyleyerek hükümetin “darbe karşıtı” olarak sunduğu bu operasyonun kirli savaş sırasında yaşanan gözaltında kayıplara, yargısız infazlara ve faili meçhullere dokunmadığını belirtti. Kayıp yakınlarının talepleri şöyle sıralandı:

* Kayıplarımızı bulmak, onları toplu mezarlardan çıkarmak istiyoruz.

*1000 gizli operasyonun açıklanmasını, toplu mezarların açılmasını istiyoruz.

* Susurluk’tan Ergenekon’a uzanan kontrgerillanın dağıtılmasını istiyoruz.

* Şili’de, Arjantin’de olduğu gibi darbeci genarellerin yargılanmasını istiyoruz.

Eylemde, gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin ve Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe de konuşma yaptılar. Açıklama boyunca, “Kaybedenler kaybedecek!”, “Susurluk’tan Ergenekon’a kaybedenler yargılansın!”, “Kahrolsun MGK, MİT, CIA, kontrgerilla!”, “Anaların öfkesi katilleri boğacak!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İstanbul Halkevi’nden zam protestosu...

Halkevleri, 12 Ağustos günü Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü önünde yaptığı basın açıklaması ile zamları protesto etti.

“AKP faturayı halka kesiyor, ampul zamları geri çekilsin” pankartının ve dövizlerin açıldığı eylemde yapılan açıklamada, Erdoğan’ın uzlaşmış bir Türkiye görüntüsü çizmeye çalıştığını ama halkın hükümetle uzlaşacak hiçbir yönü kalmadığı belirtildi. Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Şimdi herkese bu saldırıları durdurma ve AKP’nin gerçek yüzünü bir kere daha gösterme görevi düşmektedir. Halkevleri olarak, AKP’nin zam saldırısına karşı herkesi AKP’ye karşı mücadeleye davet ediyoruz. Tayyip Erdoğan diyor ki; ‘durmak yok zamlara devam’. Biz diyoruz ki; durmak yok mücadeleye devam.”

Eylem boyunca, “Zam zulüm işkence, işte AKP!”, “İMF’ye uşak halka Kasımpaşalı!”, “Üreten biziz yöneten de biz olacağız!” sloganları atıldı.

 Kızıl Bayrak / İstanbul

 

BirGün gazetesine toplatma...

İlerici ve devrimci basın-yayın organları üzerinde estirilen hukuk terörüne BirGün gazetesinin 10 Ağustos 2008 tarihli baskısı için verilen el koyma ve toplatma kararı eklendi.

BirGün gazetesi hakkındaki karar, gazetenin 10 Ağustos tarihli baskısında yer alan “Tek taraflı ateşkes sorunu büyüyor” başlıklı yazı nedeniyle verildi.

Gazetenin manşetinden verilen ve PKK-Kongra-Gel Yöneticisi Murat Karayılan’ın açıklamalarının yer aldığı haber Terörle Mücadele Kanunu’na muhalefet olarak gerekçelendirildi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ilgili kararının hukuki dayanağını ise, TMK’nın 6/2 maddesi (terör örgütlerinin bildiri ve açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara beş milyondan on milyon liraya kadar para cezası verilir) ve 5187 sayılı basın kanununun 25/2 maddesi oluşturuyor.

Hangi kültür?

Saat sabah 10.00 suları... Sandalyeme oturmuş kitabımı okumaktayken, kapının açılmasıyla çalışmakta olduğum kafeye ilk müşterilerim gelmiş oldu. Dışarıdan ne kadar tuhaf gelseler de müşteri işte ne yaparsın.

Onları seyre koyulmuşken aklıma bir şey geldi. Toplum içerisinde yaşamakta olan yeni bir canlı türünü keşfettim. Ve hemen işe koyuldum. Yaşları onbeş ile onsekiz arasında değişen bu gençler kendi yaşamlarının sisteme aykırı olduğunu düşünüyorlar. Yaşamları, kültürleri, hareketleri, konuşmaları bile farklı. Bir nevi de haklılar. Öyle ki, saçları bile Newton’un yer çekimi kanununa karşı çıkıp tersi yönde yukarı doğru... Kesim şekli ve renkleriyle adeta yürüyen bir gökkuşağını andırıyorlar. Kimi zaman da çocukları korkutmak için uydurduğumuz öcüleri... Gözlerini siyah kalemle boyayıp, suratlarının farklı yerlerine (özellikle dudaklarına) “pearcing” adı verilen metaller takıyorlar. Sanki kim daha çok metal takarsa o daha güzel olacakmış gibi. Güzellik anlayışları bu ne yapalım. Dar ve siyah pantolon ve üstte siyah giyenler “gotik”, siyah pantolon renkli kıyafet giyen “emo”, popolarının yarısına kadar düşmüş pantolon rengârenk kıyafet giyenlerse “punkçu” olarak adlandırılıyor. Ayrıca bu canlı türünün erkekleri kadınsı davranışlar sergiliyor. Bunlar daha çok Taksim, Kadıköy ve Bakırköy vb. gibi kirliliğin en yoğun olduğu yerlerdeler...

İletişim araçları ise günümüzde en çok kullanılan şey. İnternet kuşkusuz önemli. Doğru kullanıldığı takdirde bize bir sürü kolaylık sağlıyor, bunu inkâr eden yok. Fakat aynı zamanda da her türlü kirliliğin yaşandığı bir yer... Birbirilerini “yonca” adı verdikleri bir siteden bulan bu gençlerin anlayışı “nerede beleş, oraya yerleş”! Çıkardıkları kulak tırmalayıcı sesleri konuşma olarak nitelendiriyorlar. Sırf görüntü olsun diye de rock müzik dinliyorlar. Giyimlerine gelince, neden mi siyah? Çünkü bu onların ruh halini yansıtıyormuş. Çünkü onlar kendilerine özgüveni olmayan, dışarı çıkmaya korkan, sürekli olarak depresyon içerisinde olan gençler. Yaptıkları iş hap veya esrar içmek, uyuşturucu kullanmak, her gün bir kutu spreyi saçlarına sıkmak, çevrelerindeki insanları kaçırmak…

Ne de olsa onlar yaşamlarıyla aykırı gençler. İlk aykırılıkları ise ev içerisinde kendini gösteriyor. Ailenin ekonomik durumunu ve yaşamını beğenmeyen bu gençler kendilerine baskı uygulandığını iddia ederek çareyi evden kaçmakta buluyorlar. Evden kaçan bu gençler, ne istediklerinin ve ne yaptıklarının farkında bile değiller. Geleceğe dair en küçük bir endişe bile taşımayan bu gençler, sistemin yaratmak istediği -bir yerde de başarılı olduğu- gençliğin ta kendisi. Okumayan, araştırmayan, yarınını düşünmeyen ‘boşver’ci gençlik.

Peki, neden özellikle bu yaşlarda olan ve yüzde doksanının ekonomik durumu kötü olanlar etkileniyor? Zengin çocukları hiç mi bunları yaşamıyor diyecekseniz, elbette yaşıyorlar. Hem de en kirli boyutuyla. Sabahlara kadar o bar senin bu bar benim deyip içki içmek, abuk subuk davranışlar sergilemek, giyilemeyecek kıyafetler giymek, sevgileri, arkadaşlıkları… En kirli boyutuyla bu onların yaşamı bizim değil. Ama sevgili satılık medyamız bu yaşamı bize öyle göstermektedir ki, ergenliğe daha yeni geçmiş olan bu tip gençlere çok cazip görünmektedir. Ve bu özentinin sonucu ise aileyi reddetme, farklı bir sınıfa aitmiş gibi yaşama ya da öyle bir görüntü verme, yalan söyleme ve daha neler neler…

Yaşamlarıyla her şeye aykırı olduğuna inanan bu gençler, üretmek yerine tüketmeyi, sorgulamak yerine kolaya kaçmayı, kendi ayakları üzerine basmaktansa asalak bir şekilde yaşamayı seçmişlerdir.

Elbette bir şeylere karşı çıkmak, her şeyi kabullenmemek gereklidir. Ama neye ve kime karşı olduğunu bilerek yaşamalı, karşı olduğu şeyin alternatifini üreterek karşı çıkmalıdır insan. Bizler de yaşadığımız sisteme karşıyız. Sermayenin bize sunduğu sağlıksız yaşam koşullarına, kirliliğe, yozlaşmaya, dünyaya kapkara at gözlükleri ile bakmaya karşıyız. Ve bütün bunlara karşı ise alternatifimiz komünce yaşam. İnsanca koşullarda, güvenli bir şekilde kendi kimliğimize, cinsimize, yaşantımıza yabancılaşmadan yaşamaktır isteğimiz.

Şimdi soruyorum sana, sen hangi kültürde yaşamak istiyorsun? Koyun sürüsü misali her şeye kafa sallayarak yaşamak mı, depresif, karamsar kültür mü? Yoksa sosyalist kültür mü? Sence hangi kültür?

Bir Kızıl Bayrak okuru / İstanbul

 

İzmir’de Ekim Gençliği satışı...

4 Ağustos günü Bornova Metro’da gerçekleştirdiğimiz Ekim Gençliği’nin yaz sayısının satışlarına 8 Ağustos Cuma günü Alsancak’ta devam ettik.

Düzen medyasının etkisiyle gerçek gündemlerinden uzaklaşmış, ders geçme kaygısıyla asıl sorunlarına yabancılaşmış gençlere dergimizi ulaştırarak, bizlerin birer müşteriye, okulların da ticarethaneye dönüştürüldüğünü ve kurtuluşun mücadelede olduğunu anlattık.

Faaliyetimiz sırasında ticari eğitimin ayaklarından birini oluşturan yaz okuluna giden öğrencilerle buluşma fırsatı bulduk. Yanı sıra dergimize ilgi gösteren işçi ve emekçilerle de öğrencilerin sorunlarıyla ilgili sohbet ettik.

İzmir Ekim Gençliği