15 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/33

  Kızıl Bayrak'tan
  Kafkasya’da emperyalist
nüfuz mücadeleleri
   Emperyalist planlar Kafkas halklarının başına savaş açtı!
AKP’nin kapatılmaması üzerinden yayılan boş hayaller
“Cari açık” polemiğinin ardına gizlenen gerçekler!

İşçi ve emekçi hareketinden…

KESK: “Toplu görüşme değil toplu sözleşme!”
  KESK toplu görüşme sürecine ilişkin “mücadele programı ve eylem takvimi”ni açıkladı…
Grev ve TİS komiteleri kurulmalı,
işyerlerini temel alan bir süreç örülmelidir!
  Sİ-DER kampanyası güçlenerek sürüyor…
  Mamak 5. Kültür-Sanat Festivali binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla başarıyla gerçekleşti…
  Dünyadan kısa kısa...
  Diktatör Pervez Müşerref’in cumhurbaşkanlığından azli gündemde…
  Filistinli şair Mahmud Derviş’i yitirdik...
  DHKP: “Komutanımız, önderimiz, dayımızı yitirdik”
  Bir kez daha Ergenekon tartışmaları ve doğru yaklaşım üzerine...
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistinli şair Mahmud Derviş’i yitirdik... 

Direnişin gür sesi kavga alanlarında yankılanmaya devam edecek!

Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten,
geliyorum yaşamak için.
Bırak, ışıldayan bir yara
bağışlasın bana sesini,
bırak da kinler büyüsün,
kafeslerin içimde ektiği,
bırak, uzlaşmazlık çıksın ortaya,
yıkımların doğurduğu.
Yaramın üstünde yürümeyi öğretti
bana celladın bıçağı.
Yürümeyi, hem de yorulmadan yürümeyi.
Direnmeyi öğretti.
Direnmeyi.
Mahmut Derviş

 

Direnişin şairi, düşünce ve eylem adamı Mahmud Derviş Amerika’da geçirdiği açık kalp ameliyatından 3 gün sonra 67 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Şairin ölümü dolayısıyla Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın ilan ettiği ulusal yas dolayısıyla Gazze ve Batı Şeria’da kamu binalarında bayraklar yarıya indirildi.

Filistin yönetimi, Derviş’e devlet törenine eşdeğer bir cenaze töreni planladığını açıkladı.

Mahmud Derviş’in ölümü, kuşkusuz ki, direnen Filistin halkı için büyük bir kayıptır. Zira o, direnişin en gür sesiydi. Bu öyle gür bir sesti ki, Mahmud Derviş’in fiziki ölümüne rağmen direniş mevzilerinde yankılanmaya devam edecektir.

Ancak Mahmud Derviş sadece Filistin ve Arap halkları için değil, dünyanın dört bir yanında baskıya, sömürüye, zulme, ırkçılığa, faşizme, gericiliğe karşı mücadele eden herkes için de büyük bir kayıptır.

Henüz 7 yaşındayken Nakba’yı (İsrail’in kuruluşuyla meydana gelen “Felaket”) yaşayan Mahmud Derviş, ömrü boyunca halkının yaşadığı derin acıları duyarlı şair yüreğinde hissettiği halde, acının değil isyanın, karamsarlığın değil umudun, teslimiyetin değil onurlu direnişin şairi olmuştur. Dizelerine yansıyan acı ise, hüzünden çok isyana davet eder. Bu yönüyle Mahmud Derviş’in şiirinde direnişin evrensel izini sürmek mümkündür. Kendine özgü yönleri bir yana bırakılırsa Filistin’i bir dünya, Mahmud Derviş’i de evrensel direnişin şairi bir dünyalı olarak düşünmek mümkündür.  

1941 yılında (şu an İsrail işgali altında bulunan) Celile kentine bağlı bir köyde doğan Mahmud Derviş, 1948’de ırkçı-siyonistler köylerini yerle bir edince, ailesiyle birlikte Lübnan dağlarını aşarak Beyrut’a gitmek zorunda kaldı. Çocuk yaşta şiir yazmaya başlayan Derviş’in daha ilk şiirlerinde siyonistlerin yağmaları, kitlesel göç, İsrail baskı ve zulmünün izi görülür.

Direnişten esinlenip direnişi esinleyen şair

Emperyalist-siyonist güçlerin Filistin halkına reva gördüğü zulmün çocuk yaştayken tanığı olmakla kalmayan, aynı zamanda kurbanı da olan Derviş, şiir yazmakla yetinmemiş gazeteci, yayıncı ve eylem insanı kimliği ile de Filistin direnişinin saflarında yer almıştır. Şiirlerinden yayılan direnişin bu kadar çarpıcı olması, her şeyiyle o direnişin içinde olmasından bağımsız düşünülemez. Henüz lise öğrencisi iken İsrail Komünist Partisi’ne katılan şair, dünyadaki gelişmelere de uzak durmaz.

Slogancı söyleme düşmeden, estetik kaygıyı bir kenara itmeden direnişi dizeleriyle dünyaya yayan (kitapları 30 dile çevrilmiştir)  Mahmud Derviş’in şiiri direnen bir halkın yaşamının tüm dokularından esinlenir. Bu yönüyle Mahmud Derviş’i Mahmud Derviş yapan Filistin direnişidir. Ancak direnişten esinlendiği kadar o, hem direnişi hem direnişçileri de esinler. Filistinli gerillaların heybelerinde ekmeğin yanısıra Mahmud Derviş’in şiir kitaplarını taşımaları bir tesadüf değildir.

Şehitlere “özgür vatan” müjdesi

Direnişin tarihini 1936’da başlayan ancak 1939’da kırılabilen ayaklanma ile başlatırsak, Filistin halkının özgürlük uğruna 70 yılı aşkın süreden beri direndiğini söyleyebiliriz. Tarihin tanık olduğu en vahşi düşmanlardan biri olan ırkçı-siyonistlere karşı sürdürülen bu direnişte sayısız şehit verilmiştir. Zira 7’den 70’e Filistin halkının tümü siyonist canilerin hedefiydi, halen de öyledir.

Her Filistinli gibi Mahmud Derviş de pek çok yakınını, yoldaşını ve şair, yazar dostlarını bu ölümsüzlük kervanına uğurlamıştır. Mahmud Derviş’in şiiri, ölümüne direnenlere, bir gün özgür bir vatanda sabahı karşılayacaklarının müjdesini verir. Bu özgür vatan henüz şairin dizelerinde cisimleşse de, Mahmud Derviş’in müjdesi kaçınılmaz olan geleceği şimdiden haber verir. 

Siyonist zindanların kısamadığı gür ses!

Mahmud Derviş şiirinin gücü düşmanın gözünden de kaçmamıştır elbet. Hem şairi susturmak hem direnişe verdiği desteği engellemek için saldıran siyonist rejim, Mahmud Derviş’i 1961, 1965 ve 1967 yıllarında üç kez hapse atmıştır. Ancak zindana kapatılmak şairi sindirmek bir yana, direnişin gür sesi demir parmaklıklar ardından da yükselmeye devam etmştir. Milyonlarca Filistinli gibi ırkçı baskılara maruz kalan şair, kimlik kartını (*) bir bayrak gibi dalgalandırmıştır.

Tüm baskılara rağmen 1971’e kadar İsrail’de mücadelesine devam etti. Bu tarihe kadar şiir yazmanın yanısıra cezaevinde olmadığı zaman Hayfa’da gazete ve dergilerde çalıştı. 1971’de ise Beyrut’a taşındı.

Arap dünyasında şiirin toplumların yaşamında apayrı bir yeri vardır. Kitleler ünlü sanatçıları izlemekten çok, şiirlerini okuyan ozanları dinlemek için stüdyoları, salonları hatta kimi zaman meydanları doldurur. Mahmud Derviş’i de pek çok yerde binlerce insanın huzurunda şiirlerini okurken görmek mümkündür. Bu tür etkinliklerde en ajitatif konuşmalar bile, direnişi gür sesiyle haykıran şairin gölgesinde kalabilir.

Bundan dolayı salt ırkçı-siyonistler değil, gerici Arap rejimleri de şairleri baskı altında tutmuş, çoğu zaman kitleler önünde şiir okumalarını engellemişlerdir.    

Evrenselleşen şair…

Mahmud Derviş’in direnişi evrenselleştiren şiirinin kendisi de evrenselleşmiştir. Kitapları Türkçe dahil 30 dile çevrilen şair, farklı ülkelerden ödüller almıştır.

1969’da Lotus ödülüne layık görülen Mahmud Derviş, 1982’de Kasap Şaron gözetiminde gerçekleştirilen Sabra ve Şatila soykırımı üzerine yazdığı Gölgeyi Yüksekten Övmek/Beyrut Kasidesi” adlı uzun şiiri ile dönemin Sovyetler Birliği’nde 1983 Lenin ödülünü kazanmıştır.

Türkiye’ye de birkaç defa gelen Mahmud Derviş, 2003 yılında Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü’ne layık görülmüştü.

Mahmud Derviş’in saygın Arap müzisyenler tarafından bestelenen şiirleri, Arap dünyasındaki direnişçilerin dillerinde şiarlaşmıştır. Lübnanlı ilerici sanatçı-müzisyen Marsel Halife de Mahmud Derviş’in pekçok şiirini bestelemiştir. Bu besteler arasında Filistin ulusal marşı da yer almaktadır.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) 1982 Eylül’ünde, emperyalist-siyonist güçler ve gerici Arap rejimleri tarafından Beyrut’tan çekilmek zorunda bırakılması, şairi derinden sarsmıştır. FKÖ’nün Tunus’a sürgününün ardından “yerküre üzerimize kapanıp bizi son çıkıştan dışarı itiyor; ve bizler geçebilmek için kollarımızı ve bacaklarımızı koparıp atıyoruz” diyen Mahmud Derviş, o yıl Paris’e göç etmiştir.

Kuşakların şairi Filistin’deki parçalanmayı lanetledi!

Coğrafi açıdan işgal altındaki vatanından uzaklaşması şairin duruşunda bir değişikliğe yol açmamış, o yine direnişin gür sesi olmaya devam etmiştir. Ölene kadar da bu onurlu duruşunu sürdürmüştür.

Mahmud Derviş’in şiiri, Filistin direnişini bugünlere taşıyan birkaç kuşağın bilinç ve duygu dünyasını beslemiştir. Bu yönüyle o hayatta olan Filistin kuşaklarının şairidir.

Direnişle bu kadar özdeşleşen bir şairin, Filistin’deki son olaylardan derin bir şekilde etkilenmemesi mümkün değildir. Zira özdeşleştiği şehitlere özgür vatanda sabahı karşılamayı müjdeleyen şair, siyonist zorbalığın devam etmesinin yanısıra, Batı Şeria’da El Fetih, Gazze Şeridi’nde Hamas tarafından yönetilen iki parçaya ayrılmış bir Filistin varken hayata gözlerini yummuştur.

“Üzgün bir insan olarak aramızdan ayrıldı” diyen Mahmud Derviş’in dostu şair Hanan Aşravi, “Çünkü Filistinliler’in kendi kendilerine ettiklerinin, başkalarının yol açtığı tüm adaletsizliklerden, işgalden, İsrailliler’den, sürgünden ve tüm acılardan daha kötü olduğunu düşünüyordu” diye ekliyor. 

Nitekim Derviş’in son şiiri, Filistin’de halen devam eden iç çatışmalarla ilgiliydi. Mahmud Derviş, son şiirinde Hamas ve El Fetih arasında çatışmaya lanet yağdırarak tepkisini dile getirmiştir.

Şairin şehitlere müjdelediği özgür vatan, devrimci önderlik altında birleşen Filistin direnişiyle mutlaka kurulacaktır.

 

(*) KİMLİK KARTI

Kütükte kayıtlıyım.

Arabım.

Kartımın numarası elli bin.

Sekiz çocuğum var.

Dokuzuncusu yolda.

Yazdan sonra burda.

 

Kızıyor musun?

 

Kütükte kayıtlıyım.

Arabım.

Bir işim var, çalışıyorum.

Arkadaşlarım var, acı çeken,

sekiz de çocuğum.

Taştan çıkarıyorum ekmeklerini,

üstlerini başlarını, defterlerini,

taştan çıkarıyorum.

Dilenmiyorum kapı kapı,

olmuyorum iki büklüm

eşiğinde senin.

 

Kızıyor musun?

 

Kütükte kayıtlıyım,

Arabım.

Halktan biriyim.

Sabırlıyım.

Öfkeyle kaynayan topraklara

salmışım köklerimi.

Çağlardan çok uzaklara bağlı

babam benim,

yüzyılların doğuşundan çok uzaklara,

selvilerden, zeytinlerden çok uzaklara,

bütün bitkilerden çok uzaklara bağlı.

Nujub efendilerinden değil,

kara saban sürenlerden.

Büyük babam da köylüydü,

yoktu soy ağacı.

Başımızı sokacak bir kulübe

benim yuvam,

kamışlardan, dallardan.

 

Hoşnut musun benim bu halimden?

 

Halkım ben.

 

Kütükte kayıtlıyım.

Arabım.

Saçlar: Kara

Gözler: Kahve rengi.

Özel belirtiler:

Alnında bir çatkı.

El ayası deniz kabuğunun içi gibi kırmızı.

Uyuşturur tuttuğu eli bu eller.

Ayrıca zeytin yağını,

bir de kekiği severim çok.

Arayan bulsun beni

bir yitik köyde,

adsız yollarda unutulmuş.

Tarlalarda ter döker insanları,

taş ocaklarında ter döker.

Özlüyor insanlar

insan gibi yaşamayı.

 

Kütükte kayıtlıyım.

Arabım.

Atalarımın üzüm bağlarını sen aldın elimden,

çocuklarımla ektiğim toprağı

sen aldın.

Bıraktın bu taşları

bize, çocuklarımıza.

Alacakmışsınız

elimizden bu taşları da,

doğru mu?

 

Bir daha diyorum!

Bir daha!

 

Kütükte kayıtlıyım.

Birinci sayfanın ta başına.

Nefret etmem insanlardan,

saldırmam hiç kimseye.

Ama aç korlarsa beni,

korlarsa çırılçıplak,

yerim etini beni soyanın,

hem de yerim çiğ çiğ.

Açlığımı kolla benim

ve öfkemi.

Damarıma basma.