18 Temmuz 2008 Sayı: SİKB 2008/29

  Kızıl Bayrak'tan
  Çatışmanın seyri içinde çökmekte olan hayaller
   DTP 2. Olağan Kongre’ye hazırlanıyor…
“Ergenekon iddianamesi” devletin katliamlarını ve kirli faaliyetlerini sahiplendi…
Şekerde özelleştirme saldırısı tamamlanıyor

İşçileri ölüme mahkum edenler tedbir alamaz...

Küçükçekmece Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü işyeri temsilcisiyle TİS süreci üzerine görüştük...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Saldırılara karşı birleşik mücadeleyi güçlendirmek için sınıf dayanışmasının önemi
  OSB-İMES İşçileri Derneği
3. Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi
  Canovate’nin “mazlum” patronu!
  Halklara karşı yeni cephe açmaya hazırlanan emperyalist-siyonist güçlere karşı direniş!
  Füze kalkanı inşa etmek savaş hazırlığıdır!
  Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? / 3
Volkan Yaraşır
  Mamak 5. Kültür Sanat Festivali’ne doğru...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Almanya’da Mazlum Doğan Festivali

Avrupa’daki Kürdistan Gençler Birliği (YCK) tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen “Mazlum Doğan Kültür ve Spor Festivali”nin 12.’si 12 Temmuz günü Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşti.

“Başkan Apo’ya özgürlük!” sloganıyla düzenlenen festivale, ağırlığını kadınların ve gençlerin oluşturduğu 5 bin kişi katıldı. Alman devletinin ROJ TV’yi yasaklaması ve Ağrı’da üç Alman dağcının PKK tarafından kaçırılması gibi gelişmeler festivalin atmosferini ve katılımını olumlu yönde etkiledi. Öte yandan bu gelişmeler, Alman devletinin bu seneki festivale yaklaşımına da yansıdı. Daha önce festival alanının uzağında duran Alman polisinin, bu sefer etkinliği baştan sona kayda alması, kitlenin içinde dolaşması ve festivalin ROJ TV’de yayınlanmasını engellemesi dikkat çekti.

Festival alanına Öcalan’ın büyüklü küçüklü onlarca posteri, çok sayıda PKK şehidinin fotoğrafları, yanı sıra “Dağlarda arama, Apo’cular her yerde!”, “Artık yeter, savaşa ve inkara son!”, “Apo’cu gençliğin devrimci direnişi zaferin teminatıdır!” yazılı pankartlar asıldı.

Yapılan konuşmaların ve verilen mesajların içeriği de festival sloganıyla paralellik taşıyordu. Festivalde YCK, KCK ve HPG Ana Karargahı adına mesajlar okundu. “Başkan Apo’ya özgürlük ve Kürdistan’a barış!” sloganı festivalin ana ekseni oldu. ROJ TV’nin Almanya’da yasaklanması da temel konuların başında geldi.

İbolar’ın, Denizler’in ve Mahirler’in anılması, bu vesileyle halkların kardeşliğine ve birleşik mücadelesine vurgu yapılması olumluydu. “Bıji Serok Apo!”, “Be Serok jiyan nabe!”, “Terörist Türkiye!” sloganlarının sıklıkla atıldığı festivalde Kürt gençliğinin coşkusu sonuna kadar sürdü. Etkinliği sunanların ajitatif konuşmaları bunda etkili oldu.

Festival programı müzik ve sportif faaliyetlerden oluşuyordu. Onlarca Kürt sanatçısının ve müzik grubunun sahne aldığı festivalde, Kürtler’in genç Hip Hop’çusu Serhado’nun sahneye çıkmasıyla coşku doruğa çıktı. Festivalde futbol, voleybol, boks, masa tenisi ve koşu dallarında turnuvalar yapıldı ve birinci olanlara çeşitli ödüller verildi.

Bir-Kar olarak festival alanında “Polis devleti uygulamalarına son! Roj TV yasağı derhal kaldırılmalıdır!” başlıklı bildirinin yanısıra işsizlik ve yoksullukla ilgili bildirilerimizi dağıttık.

Akşam saatlerine kadar süren festival, Grup Seyran’ın söylediği Kürtçe parçalar ve halaylarla sona erdi.

BİR-KAR / Köln


 

“Hasta tutsaklar tahliye edilsin!”

TUYAB, İHD İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu ve TUAD, tutsakların yaşadığı sağlık sorunlarına dikkat çekmek amacıyla İHD binasında açıklama yaptı.

Basın toplantısında, “Hasta mahpuslar tahliye edilsin!/İHD-TUAD-TUYAB” imzalı pankart ve “Hasta tutsaklar tedavi edilsin!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Tecrit kaldırılsın!”, “Ceza infaz kanunu değiştirilsin”!, “Gazi Dağ/İnayet Mete/Erol Zavar/Mehmet Ali Çelebi’ye özgürlük!” yazılı dövizler açıldı.

Kurumlar adına yapılan açıklamada, kadın mahpusların sevk edildikleri hastanede muayene esnasında kelepçelerinin çıkarılmadığı, askerin muayene odasını terketmediği, bu nedenle tedavi olamadan geri dönmek zorunda kaldıkları vurgulandı. Hasta tutsakların sağlık durumları hakkında bilgi verildi. Açıklama, hasta tutsakların tedavilerinin sağlanması ve hastalıkları nedeniyle cezaevinde yaşamlarını sürdüremeyecek duruma gelenlerin tahliye edilmeleri konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması talebiyle son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

“Zamanaşımı” katliamcıları aklayamaz!

İHD ve Tay-Der üyeleri 12 Temmuz günü Konak eski Sümerbank önünde 19 Aralık katliamı davasının zamanaşımına uğratılmasını protesto ettiler.

“19 Aralık katliamı belleklerimizde asla ‘zamanaşımı’na uğramayacaktır!” şiarı ile gerçekleşen eylemde açıklamayı Dr. Alp Ayan yaptı. “Hayata döndürme” gibi “sahte” bir gerekçe ile bu katliamın gerçekleştirildiğini, katliamı izleyen günlerde ise F tipi tecrit ve ölüm hücrelerinin açıldığını vurguladı. Açıklamanın sonunda şunlar söylendi:

“Tecrit işkencedir ve insanlığın ortak değerlerine, özgür yarınlarına dair özlemlerine açık bir saldırı olmaya devam etmektedir. Tecrit işkencesine ve hak gasplarına karşı sesimizi çığlığa dönüştürmek biz insan hakları savunucularının boynundaki en büyük borçtur. Ve tarih tanıktır ki, ‘zaman aşımı’ katliamcıları aklamayacaktır.”

Açıklamada “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Zindanlar yıkılsın, tutsaklara özgürlük!”, “Tecrit öldürür, dayanışma yaşatır!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

“Erol Zavar’a özgürlük!”

Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu, 13 Temmuz günü Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdiği bir basın açıklamasıyla, hasta tutsakların serbest bırakılmasını istedi. “Tecrite son, tutsaklara özgürlük! / Erol Zavar’a Yaşam Hakkı Koordinasyonu” pankartının açıldığı eylemde, “Ergenekon operasyonu” kapsamında tutuklanan Kuddisi Okkır’ın yakalandığı kanser hastalığı nedeni ile cezaevinde ölmemesi için alelacele tahliye edildiği söylendi. Hücre tipi cezaevlerinde benzer durumda pek çok hasta tutsak olduğu ifade edilerek, “Erol Zavar’ın sağlıklı koşullarda yaşama ve tedavi olma hakkı tanınmalıdır.” denildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Hamburg’da kampanya sona erdi...

BİR-KAR’ın işsizliğe ve yoksulluğa karşı başlattığı kampanyayı Hamburg’da 14 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz gösteriyle sonlandırdık.

İki ay boyunca “İşsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele edelim!” afişlerini şehrin merkezi yeri olan Hauptbahnhof çevresi başta olmak üzere emekçilerin yoğun olduğu bölgelerde yaptık. BİR-KAR’ın merkezi olarak çıkardığı bildirileri de yaygın bir şekilde dağıttık. Almanların yoğun olarak bulunduğu kafelere Almanca bildiriler dağıtırken, Türklerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde de Türkçe bildirilerimizi dağıttık. Esnafları dolaşarak sözlü konuşmalar yaptık ve bildirilerimizi ulaştırdık. Afişlerimizi esnafların mekanlarına astık.

ATİK, AGİF, ADHK gibi Türkiyeli demokratik kurumları ziyaret ederek kampanyamızın içeriğini anlattık, destek olmalarını istedik. Alman örgütlerinden Sol Parti, MLPD ve otonomcu gruplarla görüşerek kampanyamızla ilgili bilgi sunduk, desteklerini istedik.

MLPD’nin iki yılı aşkın süredir sürdürdüğü ( Hartz IV mecburen gidecek!) kampanyasına BİR-KAR olarak katıldık, kampanyamızın propagandasını yaptık. Önce gösterinin olacağı alanı kampanya afişlerimizle donattık. Arkasından MLPD’liler kendi çalışmalarını müzikli bir şekilde yaparken BİR-KAR olarak kampanya bildirilerimizi yoldan geçenlere dağıttık. Yaklaşık 500 kadar bildiri kullandık. ADHK’li arkadaşlar da bu faaliyetimize destek sundular.

Hartz IV ile ilgili yapılan konuşmaların ardından gösteri sona erdi.

BİR-KAR / Hamburg


Bielefeld’de kampanya sürüyor...

Bir süre önce başlatmış olduğumuz kampanya çalışmamız devam ediyor. 12 Temmuz günü Bielefeld’in en merkezi yerinde tekrar bilgilendirme standı açtık. El ilanlarımızı yaygınca kullandık. Afişlerimizi ve Almanya’da sosyal saldırıların sonucu olarak son süreçte yaşanmış olaylara ilişkin karikatürleri duvarlara ve yerlere yapıştırdık. Çok sayıda insan yanımıza gelerek sohbet etmek istedi. Onlara kampanyamızı anlattık.

Kampanya çerçevesince afiş, el ilanı vb. araçların kullanımının yanısıra, röportajlar yapmayı ve 1-1.5 aylık sürenin sonunda Alman sendikalarıyla birlikte bir panel gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

BİR-KAR / Bielefeld

İnsanca yaşamak için mücadeleye!

Bir dönemdir düzen kendi iç çatışmasını yaşıyor. Düzenin gerici güç odaklarının rant kavgası kızışırken, biz işçilerin sırtındaki geçim yükü günden güne katmerleniyor. Son dönemde peşpeşe gelen zamlar, açlık sınırının altındaki ücretlerle birlikte düşünüldüğünde, ekonomik krizlerinin faturasını işçilere ödetmek istedikleri açık.

Yıllardır sırtımızdan geçinenler servetlerine servet katarken, bizlere kölelik koşullarında çalışmayı ve yaşamı dayatıyorlar. Artık “ekonomi iyiye gidiyor” türü pembe yalanlar uyduramıyorlar. Ekonomik kriz, resmi enflasyon rakamları diye sunulan uydurmacalarla bile gizlenemiyor.

Ücretlerimize yapılan yüzde 4-5’lik komik zamların yanına elektriğe, suya, doğalgaza, ekmeğe yapılan zamları koyduğumuzda, tablo çok daha netleşiyor. Saldırıların ve hak gasplarının yaşandığı bir dönemde yapılması gereken, birbirleriyle iç iktidar kavgası yapan burjuva gericiliğinin yalanlarına sırtımızı dönmek ve sömürücülerin hepsini aynı çuvala koymaktır. Düzen güçlerinin hiçbirinin yedeği olmamalıyız. Onlar bize karşı tek vücutlar, emeğimizi ve geleceğimizi çalarken aynı saftalar, pastadan büyük pay kapma yarışında ise çatışıyorlar. Böyle dönemlerde işçilerin her zamankinden daha çok yanyana gelmesi, kendi bağımsız sınıf tutumunu belirlemesi gerekiyor.

Biz sanayi işçileri de “İnsanca yaşama yeten ücret!”, sosyal haklarımız için birleşmeli ve örgütlenmeliyiz. Fabrikalarımızda işyeri komiteleri kurmalıyız. Ancak bu sayede haklarımıza sahip çıkabilir, krizin faturasını soyguncu kapitalistlere ödettirebiliriz. Şimdi bu kavgada saflarımızı sıklaştırma zamanı. İnsanca yaşamak istiyorsak, sosyal haklarımızın çalınmasına engel olmak istiyorsak örgütlü mücadele etmeliyiz.

Bunun için Adana Sanayi İşçileri Derneği’nde örgütlenelim, kölelik koşullarına karşı mücadele edelim.

Bir plastik işçisi / Adana



Kızıl Bayrak her yerde!..

Sefaköy’de her hafta düzenli olarak gazetemiz Kızıl Bayrak’ın satışını gerçekleştiriyoruz.

10 Temmuz sabahı İnönü Mahallesi Maslak Çeşme Caddesi’nde işçi servisi güzergahlarında gerçekleştirdiğimiz gazete satışında, emperyalist savaş ve saldırganlığa, kapitalist sömürüye, sosyal yıkım saldırılarına karşı Sefaköylü işçi ve emekçilere mücadele çağrısı yaptık.

Sermayenin işçi ve emekçilere reva gördüğü sefalet zammının ardından temel tüketim maddelerine yapılan son zamları ajitasyon konuşmalarıyla teşhir ettik. Gazetemizi beklediğimizin üzerinde işçi ve emekçiye ulaştırmış olduk. Oldukça coşkulu ve etkili geçen gazete satış süresince çevredeki emekçilerin ilgisi anlamlıydı.

11 Temmuz akşamı da işçi-emekçilerin yoğun olarak kullandıkları bir geçiş noktası olan Şirinevler’in merkezindeydik. Faaliyetimize ajitasyon konuşmaları eşliğinde başladık. Sermayenin işçi ve emekçilere yönelik saldırılarına dair yaptığımız konuşmalar işçi ve emekçiler kadar sermayenin kolluk güçlerinin de ilgisini çekti. Düzenin bekçileri satışımızı engellemek için birçok bahane ileri sürdüler. Biz gazete satışımızın meşru olduğunu söyleyerek satışımıza devam ettik.

Kızıl Bayrak / Sefaköy

 

Çiğli Organize’de hak aramak yasak, sömürülmek serbest!

Patronların örgütlü olduğunu ve birlikte hareket ettiğini, ortak çıkarları için kuralsızlığı kural haline getirdiklerini herkes biliyor. Son bir yıldır Çiğli Organize’de buna dönük uygulamalar yaşanmaktadır. Mesela önceleri Çiğli Organize işyerleri vergilerini Çiğli Belediyesi’ne ödüyorlardı. Şu anda ise Çiğli Belediyesi’nin peşin para karşılığında bu hakkı Çiğli Organize Müdürlüğü’ne sattığı söyleniyor.

Bunu doğrulayan uygulamalardan bazıları şöyle: Organizedeki özel güvenlikler önceden bülten, bildiri vb. dağıtımlara bu kadar rahat karışamıyordu. Ama şimdi dağıtımlarda bölgenin organize müdürlüğüne ait olduğunu, dağıtım yapmak için müdürlüğün izninin olması gerektiğini söylüyorlar. Ayrıca son bir yıldır organizedeki bütün araçlara aracın plakasının yazılı olduğu organize müdürlüğü amblemli bandrol yapıştırma zorunluluğu getirildi. Herhangi bir nedenle organizeye gittiğinizde, aracınızda bandrol yoksa güvenlik sizi içeriye almayabiliyor. Organize müdürlüğünün ileriki zamanlardaki uygulaması herhalde serbest bölgelerdeki gibi kimlik kontrolüyle geçiş olacaktır. Tam bir polis devleti uygulaması yani!

Geçtiğimiz hafta içerisinde öğrendiğimiz son uygulama ise akıllara durgunluk verecek türden. Çiğli Organize’nin en büyük tekstil fabrikası olan Roteks’in yıkama fabrikası Rogo Tekstil’de fason işçi olarak çalışan ve Çiğli Güzeltepe’de oturan işçilerin Rogo’da çalışmaları yasaklanmıştı. Bu nedenle bu işçilerin bazıları fason patronu tarafından işten çıkarıldılar. Bunun nedenini işçiler şöyle açıklıyorlar: Güzeltepe-Karşıyaka minibüs hattında çalışan şoförlerin kendilerinden haraç aldıkları gerekçesiyle bazı gençlerden şikayetçi olmaları... Bu şikayet üzerine polis 18 kişiyi gözaltına aldı ve kısa bir süre sonra da serbest bıraktı. Polis üç aydır Güzeltepe’yi ablukaya almış bulunuyor. Sürekli devriye geziyor ve belli noktaları tutuyor. Geçen ay AKP karşıtı slogan attıkları için üç genç Güzeltepe Polis Karakolu’nda 20 polisin işkencesine maruz kalmışlardı. Bu olaydan sonra Emniyet’in, Organize Müdürlüğü’yle görüşerek Güzeltepeliler’in organizede işe alınmamalarını istemiş olduğunu söylüyorlar…

Bazı organize patronlarının Güzeltepelileri ve özellikle Kürt gençlerini işe almadıkları biliniyordu. Gerekçesi ise “serseri” oldukları, çalışmadıkları, uyuşturucu kullandıkları ve bazen açıktan da itiraf ettikleri gibi sendikayla, hak aramakla uğraştıkları… Ama bu defa durum farklı. Bu daha kapsamlı bir saldırıdır Güzeltepe gençliğine… Evet, bu mahallede serserilik yapan var, esrar kullanımı da yaygın ama mahallenin bu hale gelmesinin temel nedeni devletin sistemli çürütme saldırısıdır. Güzeltepe eskiden “sol”un kalesiydi. Sadece Güzeltepe’ye değil Türkiye’deki tüm sol eğilimli semtlere devletin polis eliyle hapı, esrarı, alkolü, hırsızlığı, serseriliği yerleştirmek ve yaygınlaştırmak için özel bir çaba sarfettiğini bilmeyen yok.

Bu son olay, sadece bir fabrikadan duyduğumuz haber… Bu olaya toplumsal olarak tepki göstermek gerekiyor. Aksi takdirde zaten düzenin bataklığıyla boğuşan gençlik, işsizlik saldırısıyla bu bataklığa daha da gömülecek ve geleceğe dair umutlarını tüketecektir. Devletin de istediği zaten budur. Devletin en büyük korkularından birisi sosyalizme sempati duyan gençliğin bu sempatisini devrim mücadelesiyle bütünleştirmesidir. Sömürücü düzen gençliğe ölümüne bir savaş açtıysa, gençliğin de bu düzene anladığı dilden cevap vermesi, yani devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmesi kaçınılmazdır.

Güzeltepe’den bir işçi