7 Mart 2008 Sayı: SİKB 2008/10

  Kızıl Bayrak'tan
  Kirli savaş cephesinde iç muharebe...
  8 Mart’ın ruhu, kurultayların coşkusuyla
8 Mart’ta mücadele alanlarına!
Kürt halkına bir kez daha “siyasal çözüm” tuzağı! - U. Taner
Kanlı operasyonlarda medyanın rolü ve görevi
Kadıköy’de kitlesel SSGSS karşıtı eylem! 
Sermaye SSGSS konusunda son adımlarını atıyor...
  Tekel işçisi direniyor:
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile konuştuk….
  Tersaneler cehenneminde direniş: “Artık yeter!”
  Sol basının tutumu üzerine... - Z. Us
  15 Mart Temsilciler Meclisi toplantısı ve ön hazırlık sürecine dair...
  Gençlik hareketinden...
  İstanbul Emekçi Kadın Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  Operasyona karşı Kürt halkı ile eylemli dayanışma!
  Irkçı–siyonistlerden Filistin halkına “soykırım” tehdidi!
  KESK’e bağlı sendika şubelerinin genel kurulları cansız geçiyor…
  Doğ güneş doğ, tüm kızıllığınla doğ! -
H. Doğan
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

8 Mart’ın ruhu, kurultayların coşkusuyla

8 Mart’ta mücadele alanlarına!

ABD, tarih 8 Mart 1857... New York’ta 40 bin kadın dokuma işçisi ağır çalışma koşullarını protesto etmek amacıyla greve başlar. Emek düşmanı kolluk güçleri önce Cotton Tekstil Fabrikası’ndaki dokuma işçilerini fabrikaya kilitlerler. Ardından grevci kadın işçilere alçakça saldırırlar. Saldırı sırasında çıkan yangında çoğu kadın 129 işçi katledilir.

Yine ABD’de ve bu kez 1911 yılındayız. Hamlet’teki tavuk işleme fabrikası alev alır. Dışarı çıkmak için işçiler çıkış kapılarına koşarlar. Giriş kapılarının çoğu kilitli olduğu için işçiler dışarı çıkamazlar. Bu nedenle fabrikada çalışmakta olan çoğunluğu kadın ve göçmen 200 işçiden 25’i ölür. Ölenlerin 18’i işçi kadındır.

Filipinler, tarih 8 Mart 1997… Çalıştığı kot fabrikasında sevk edilecek ürün fazlalığından dolayı eve gitmesine izin verilmeyen Alonzo Carmelita, bir hafta boyunca gece vardiyasında çalışır. Hasta olduğunu kan emici patrona iletmesine rağmen, patron söylenenlere kulak asmaz. Durumu ağırlaşan Alonzo Carmelita, ölümüne ramak kala hastaneye yatırılır ve 8 Mart 1997’de yaşamını yitirir.

Bursa, tarih 2005... Bursa’da iplik üretilen fabrikada, yangın çıkması sonucu ikisi çocuk ve biri hamile olmak üzere 5 tekstil işçisi kadın, gece yarısı vardiyadayken yanarak ölürler. Bu fabrikada da kapılar kilitlidir. Çalışanların çoğunun kadın olduğu, ölen işçilerin sigortasız, fabrikanın ise her türden riske karşı sigortalandığı yapılan inceleme sonucunda ortaya çıkar.

Ceylanpınar, tarih 2007... Süt tesisine giden sağım işçisi kadınları taşıyan kamyon dereye yuvarlanır. Çocukların ve kadınların içinde olduğu 10 kişi yaşamını yitirir. İnsanca çalışma ve yaşama koşullarından yoksun kadınlar, balık istifi gibi yolculuk yaptıkları “servislerinde” yaşamlarını yitirirler.

Davutpaşa, tarih 2008... Azalmak bir yana her geçen gün artan iş kazaları bir ay önce 23 emekçinin yaşamına maloldu. Ölenler ve yaralananlar içinde kadınların da yer aldığı bu katliamda emekçiler, bir kez daha sermayenin kar hırsının kurbanı oldular.

Çifte sömürüye, baskılara ve eşitsizliğe karşı mücadeleye!

Bursa’da sigortasız çalıştırılan, Ceylanpınar’da günde 7 YTL ücrete mahkum edilen, Davutpaşa’da iş güvenliğinden yoksun bırakılanlar... Tüm bunların sonucu, ölüm, yıkım, yoksulluk ve sefalet... İşte kapitalizmin kadına sunduğu gelecek bu!

Daha kimbilir kaç kadın vahşi kapitalizmin çarklarında öğütülüyor. Binlerce kadının emeği, alınteri yok sayılıyor. Sermayenin neoliberal politikaları ve onların sonuçları en fazla kadınları etkiliyor. Esnek çalışma ile kadınlar hiçbir güvencesi olmayan, sefalet ücretine mahkum edilen, sosyal haklarından yoksun modern köleler haline geldiler. Son çıkartılan yasalarla artık kazanılmış hakların son kırıntılarını da teslim etmek üzereler.

Dahası var... Kadın evde, okulda, fabrikada şiddete ve cinsel tacize uğruyor, cinsiyete dayalı ayrımcılık toplumsal yaşamın her alanında kendini gösteriyor. “Töre” adı altında hala azımsanmaycak sayıda kadının kanı dökülüyor, kadının bedeni reklam malzemesi olarak kullanılıyor, fuhuş çok ciddi boyutlara tırmanmış bulunuyor, kadın ulusal kimliğinden ötürü daha fazla baskıya uğruyor vb...

Ancak kadınlar, çifte sömürüye, baskılara ve eşitsizliklere karşı da mücadele etmesini biliyorlar. Erkek sınıf kardeşleriyle nice direnişlere ve kavgalara imza attılar. 8 Mart, bu mücadelenin somut örneklerinden birisi ve en önemlisidir, kadınıyla-erkeğiyle dünya işçi sınıfına yol göstermektedir.

8 Mart’ın ruhu, kurultayların coşkusuyla 8 Mart’ta alanlara!

8 Mart’ı 8 Mart yapan tek başına Amerikalı tekstil işçisi kadınların kahramanca direnişleri değildir. 8 Mart’ta ileri sürülen en temel taleplerin kararlıca savunulması, uluslararası işçi hareketinin gücüyle mücadelenin büyütülmesi ve kazanımla sonuçlanmasıdır.

Bugün emekçi kadınların yaşadığı sorunlar karşısında mücadelenin yükseltilmesi, her zamankinden daha günceldir, dahası zorunludur.

8 Martlar’da alanlarda olmak, emekçi kadınların kendi taleplerini ortaya koyması, gücünü göstermesi, yaşamın yarısını oluşturanların kavganın da yarısı olduğunu kanıtlaması açısından büyük önem taşımaktadır.

8 Mart direniştir, kavgadır, talepleri uğruna dişe diş verilen mücadeledir...Ve bugün emekçi kadınlar da kendi özgül taleplerinin yanısıra sınıfının talepleriyle mücadeleyi yükseltmeli, alanlarda en güçlü şekilde yerini almalıdır.

Emekçi kadınların mücadelesi ve örgütlenmesini esas alan Emekçi Kadın Komisyonları, 17 ve 24 Şubat tarihlerinde, “Özgürlük ve Eşitlik için Emekçi Kadınlar Bir Adım İleri!” şiarıyla İzmir/Çiğli ve İstanbul’da kurultaylar gerçekleştirdiler. Yüzlerce kadını biraraya getirerek, önümüzdeki dönemde emekçi kadınların mücadelesinin daha güçlü örülmesi doğrultusunda anlamlı bir adım attılar.

Şimdi kurultayların coşkusunu, emekçi kadınların başarma azmini 8 Mart alanına taşıma zamanıdır!

Şimdi kurultaylarda somutlanan mücadele taleplerini alanlarda haykırma zamanıdır!

Emekçi kadınlar kurultaylarda ilk adımlarını attılar. Şimdi bu adımı 8 Mart’ta daha da büyütmek için adımları sıklaştırma zamanıdır!

Emekçi Kadın Komisyonları

 

“9 Mart’ta Kadıköy’deyiz!..”

 İstanbul’da son 3 yıldır 8 Mart’ı sınıfsal ve tarihsel özüne uygun olarak kutlayan ilerici ve devrimci kurumlar bu yıl da Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde alanlarda olacaklar.

“Kadınlar, Emperyalizme, Şovenizme, Gericiliğe, Sosyal Yıkıma, Sömürüye ve Ayrımcılığa Karşı Örgütlü Mücadeleye!” şiarıyla örgütlenen miting, 9 Mart Pazar günü Kadıköy’de gerçekleşecek.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Belediye İş 2 No’lu Şube, BES 1 No’lu Şube, ÇHD İstanbul Şubesi, Demokratik Kadın Hareketi, Devrimci Hareket, Divriği Kültür Derneği, Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Halk Kültür Merkezleri, Kaldıraç, Partizan, Pir Sultan Abdal Derneği İstanbul Şubeleri, Proleter Devrimci Duruş, Yurtsever Cephe Emekçi Kadınlar, Türkiye Komünist Partisi tarafından örgütlenen mitingin çağrısında şu sözler yer alıyor:

“Emperyalizmin saldırgan politikalarına, işgallerin yıkımına artık yeter demek için,

Sigortasız, düşük ücretle çalıştırılmaya, açlığa, yoksulluğa ve sosyal yıkım politikalarına dur demek için,

Kreş hakkı ve eşit işe eşit ücret için, özelleştirme saldırısına hayır demek için,

Evde, sokakta, okulda, fabrikada ve hayatın tüm alanlarında maruz kaldığımız şiddet ve cinsel tacize hayır demek için,

Kadınların üzerindeki baskı, sömürü ve eşitsizliğe karşı çıkmak için,

Gericiliğe ve yozlaşmaya teslim olmayacağız demek için,

İşgallerin, katliamların, sömürünün ve ayrımcılığın olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu haykırmak için 9 Mart Pazar günü Kadıköy’deyiz!”


Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskı ve sömürüye karşı!

Özgürlük ve eşitlik için 8 Mart’ta mücadele alanlarına!

Emekçi kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini simgeleyen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamaya hazırlanıyoruz.

8 Mart’ı tarihsel anlamına, sınıfsal niteliğine, devrimci özüne uygun bir ciddiyet ve kararlıkla kutlamak, içinden geçtiğimiz dönemde apayrı bir önem taşımaktadır. Zira mücadele tarihimizin kazanımlarını koruyup geliştirme sorumluluğunu yerine getiremediğimiz yerde, işçi sınıfı kuşaklarının onyılları bulan özverili mücadelesiyle ulaşılabilen kazanımların elimizden alınmasını ya da yozlaştırılıp içeriğinin boşaltılmasını önleyemeyiz.


İşçiler, emekçiler, emekçi kadınlar!

Genelde işçi sınıfının ve özelde kadın işçilerin şanlı mücadele tarihinin önemli kazanımlarından olan 8 Mart’ın tarihsel mirası bize, özgürleşmek için kavganın şart olduğunu gösterir. Başka bir ifadeyle, sömürü ve köleliğe dayalı kapitalizme karşı mücadelenin, tüm işçi ve emekçilerin olduğu kadar emekçi kadınların da kurtuluşuna giden biricik yol olduğunu...

İşçi sınıfının 19. yüzyılın ilk yarısında vahşi sömürüye karşı mücadelesinde kadın işçiler de ön saflarda yerlerini almışlardır. Bugün de onlar, Novamed’de ve Tekel’de olduğu gibi, mücadelenin ön saflarındadırlar.

8 Mart’ın emekçi niteliğini koruyup geliştirmek, 19. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da asalak burjuvaziye ve onun gerici iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. İşçi sınıfına ücretli köleliği dayatan sermaye iktidarı, emekçi kadınları ise çifte ezilmişliğe, sınıfsal sömürüye ve ezilmeye ek olarak cinsel ezilme ve sömürülmeye mahkum ediyor. Ezilen halklara mensup emekçi kadınlar ise bu ezilmişliği katlanarak yaşıyorlar, sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskıya maruz kalıyorlar. Bu durumda, her türlü baskının kaynağı olan sermaye düzeni altedilmeden hiçbir alandaki baskı ve eşitsizliği ortadan kaldırmak mümkün değildir.

8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlama süreci, uluslararası sosyalist kadın hareketinin kararı ile başlamıştır. Karar, Alman işçi sınıfının komünist kadın önderlerinden Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart 1910 yılında toplanan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda alınmıştır. Bu tarih, 8 Mart 1857 ve 1886 yıllarında Amerikalı işçi kadınların direnişlerinin anısına seçilmiştir.

Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de, 8 Mart’ta simgelenen kadın işçilerin direniş mirasını devrimcilerin yaşatmaya çalışması bir rastlantı değildir. Zira ancak kapitalizmi yıkma mücadelesi verenler emekçi kadının çifte ezilmişliğini ortadan kaldırma talebinde tutarlı ve kararlı olabilirler. Sorunun erkeklerden kaynaklandığını öne sürenler, sınıfsal sömürünün üstünü cinsiyetçi ayrımla örtmeye çalışanlardır. Sınıfsal baskı ve sömürüye dokunmadan kadını “özgürleştirme” iddiası, yalnızca bir aldatmacadır. Kapitalist sömürü ilişkilerini hedef almayan her mücadele, kadın-erkek tüm emekçileri ücretli köleliğe mahkum etmekle kalmaz, kadının cinsel ezilmişliğinin temellerine dokunmaz.


Emekçi kadınlar, işçiler, emekçiler!

1857’de Amerikalı kadın dokuma işçilerini diri diri yakan kapitalizm, Bursa’da, Tuzla’da, Davutpaşa’da, Zonguldak’ta, kısacası sömürü çarkının döndüğü her yerde, kadın-erkek ayrımı yapmadan işçileri öldürmeye devam ediyor. Aradan bir buçuk asır geçtiği halde, sömürü aynı sömürü, kölelik aynı köleliktir.

İster kadın ister erkek olsun, tüm emekçiler eğer köleliği “makus talih”leri kabul etmek istemiyorlarsa, bu sömürü ve kölelik çarkını parçalamak için mücadele etmek zorundadırlar.

Burjuvazi, işçi sınıf ve emekçileri etnik, dinsel, mezhepsel farklılıkları öne çıkararak bölmeye çalışırken, cinsiyetçi yaklaşımı öne çıkaranlar ise, bu uğursuz işi emekçileri kadın-erkek diye ayrıştırmaya çalışarak yapıyorlar. İşçi ve emekçi hareketini cinsiyetçilik üzerinden bölmeye yeltenen her türden sapmaya karşı verilen mücadeleye kadın-erkek tüm ilerici, öncü işçi ve emekçiler destek vermelidir!

Proletaryanın kurtuluşu bütün bir insanlığın, demek oluyor ki, kadının da kurtuluşudur. Bu bilimsel gerçek, kadın davasının işçi sınıfı davasıyla sıkı sıkıya olan bağına işaret eder. Adı 8 Mart ile özdeşleşmiş Clara Zetkin’in de vurguladığı gibi, “Kadının davasıyla işçinin davası ayrılmaz şekilde birbirine bağlıdır”.

Bu gerçeği gözönünde bulunduran TKİP, kadın-erkek tüm işçileri ve emekçileri sömürüden ve zincirden kurtulma hedefiyle omuz omuza mücadele etmeye çağırıyor.

TKİP, sınıfsal, cinsel, ulusal ve mezhepsel baskıya karşı, eşitlik ve özgürlük için kadın-erkek tüm işçi ve emekçileri 8 Mart’ta mücadele alanlarına çağırmaktadır!

Kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa, demokratik-sosyal hakların gaspına, faşist devlet terörüne, kadının ezilen cins konumunu kutsayan ve ebedileştiren dinsel gericiliğe, halkların kardeşliğini baltalayan ırkçı-şovenizme karşı direnişi yükseltelim!

Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskıya son!

Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği!

Kadının kurtuluşu sosyalizmde!


Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)

28 Şubat 2008

(www.tkip.org)

 



İzmir: “Sınıfsal, ulusal, cinsel baskı ve sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara!”

İzmir’de 8 Mart’ı tarihsel anlamına ve sınıfsal içeriğine uygun kutlamak için biraraya gelen devrimci ilerici kurumlar, 8 Mart günü Konak’ta ortak bir eylem gerçekleştirecekler. BDSP, DKH, HÖC, Kaldıraç, Köz, Mücadele Birliği Plaftormu, Özgür Yaşam Kooperatifi bileşenleri işçi ve emekçileri 8 Mart eylemine çağırmak amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdiler.

5 Kart günü saat 12:30’da Kemeraltı Girişi’nde toplanan kitle “Sınıfsal, ulusal, cinsel baskı ve sömürüye karşı 8 Mart’ta alanlara!” şiarlı pankart açtılar. Açıklamada 8 Mart’ın doğuşu anlatıldı. Emekçi kadınların neden mücadelede yeralması gerektiği vurgulandı. 8 Mart’ın tarihsel anlamıyla güncel çağrısı birleştirildi.

Açıklamanın sonunda 8 Mart günü saat 14:00’te TÜMTİS Sendikası’nın bulunduğu binanın önünde toplanma çağrısı yapıldı. Eylem TÜMTİS’in önünden Sümerbank önüne yürüyüşle devam edecek. Müzik, şiir ve konuşmaların yeralacağı bir programla son bulacak.

Eylemde “Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”, “Kürt halkı yalnız değildir!”, “Her gün 8 Mart, her gün kavga!”, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.

8 Mart’a çağrı bildirisi çıkaran bileşenler Karşıyaka, Konak ve Bornova’da ortak bildiri dağıtımı gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İzmir