17 Haziran 2006 Sayı: 2006/23 (23)
  Kızıl Bayrak'tan
   15-16 Haziran büyük işçi direnişi 36. yılında yol gösteriyor!
  Polise ödül gibi yetki yasası
  Bu hırsızlar düzeni sürdükçe soyulan sadece müzeler olmayacak
  Devletin denetimindeki yetiştirme yurtlarından pislik akıyor
  İşbirlikçi Türk burjuvazisinden siyonist canilere üst düzey destek
  Artan faizler işçi ve emekçilerin sırtındaki yükü daha da büyütecek!
Çin: Patrona fırsat, işçiye tehdit
Polis devleti kanun devletine, kanun devleti hukuk devletine karşı ise darbe vardır / Y. Akkaya
Önce polis copu sonra tutuklama terörü... Tersane işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!
Sınıf çalışması üzerine görüşler
BOTAŞ'ta iş bırakma eylemi
  TÜMTİS'te yaşananlar ve bazı ilke sorunları üzerine
  Ek: Son sözü TÜMTİS işçisi söyleyecek!
  Ek: TÜMTİS'te neler oluyor?-1
  Ek: TÜMTİS'te neler oluyor?-2
  Siyonist cellatların acımasızlığı, emperyalist/ kapitalist güçlerin ikiyüzlülüğü
  Kapitalizm şiddet, savaş, yıkım ve ölüm demektir!
  Şili ve Yunanistan'da zafer öğrencilerin!
  Dünyada 2005 yılında 160 sendikacı katledildi, 1600 sendikacı saldırıya uğradı
  Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizme karşı Enternasyonal birlik ve mücadeleyi yükseltelim!
  Samsun Gençlik Kültür ve sanat Evi'nin çalışmaları başarıyla sürüyor
  Öğrenci gençlik hareketinden...
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-III- / M. Can Yüce
  Mamak İşçi Kültür Evleri pikniği coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizme karşı...

Enternasyonal birlik ve mücadeleyi yükseltelim!

Çıkarılmak istenen yeni yabancılar ve ilticacılar yasasıyla birlikte ırkçılık yeniden İsviçre'deki politik yaşamın önemli konularından biri haline geldi. Artık neredeyse her yıl sertleştirilerek çıkarılan yasanın gündemdeki yeni içeriği hümaniter yanlarından da arındırılmış tam bir ırkçılık örneğidir.

Yasa, İsviçre'de hükümet eliyle ırkçılığın daha da güçlenmesine zemin döşüyor. Bugüne kadar izlenen politikalar da buna hizmet ettiği için ırkçılık sürekli geliştirildi. Yasanın tartışıldığı aynı dönemde İsviçre güvenlik birimleri radikal sağın büyük bir gelişme gösterdiğini açıklayarak bu gerçeği doğruladı.

Aynı zaman dilimi içersinde Belçika'daki ırkçı saldırı, Fransa'daki gelişmeler ve Almanya'da Nazi artıklarının sıklaşan sokak gösterileriyle birlikte ırkçılık aslında Avrupa`nın da önemli politik gündemlerinden biri durumundadır.

Batı Avrupa ülkelerinin tümünde yabancı düşmanlığı ve ırkçılık sistemli bir biçimde kışkırtılıp geliştiriliyor. “Demokratik ve uygar Avrupa”da yabancı düşmanlığının, ırkçılığın ve faşist örgütlenmelerin gelişmesi tesadüf değildir. Bu, kapitalizmin yaşadığı bunalımla ve büyüyen toplumsal sorunlarla doğrudan ilgilidir. Bunalım Avrupa ülkelerinde de işçi ve emekçilere ağır faturalara dönüştürülüyor. Eğer bugün sosyal haklar birer birer gasp ediliyorsa, özgürlükler sınırlandırılıyorsa, İsviçre gibi bir ülkede bile yoksulluk sınırı altında yaşayan bir milyon insan bulunuyorsa, çalışma ve yaşam koşulları ağırlaşıyorsa, gençliğin iş ve meslek bulma imkanı daralıyorsa, kadınlar üzerindeki çifte baskı ağırlaşıyorsa, yoksulluk gelişiyorsa, bunların sorumlusu yabancılar değil, bizzat kapitalist sistemdir.

Doğrudan kapitalizmin yarattığı bu sorunların kaynağı olarak yabancılar ve ilticacıların gösterilmesi, bu sistemin aklanması içindir. Bununla bir taraftan sorunların gerçek kaynağı gizleniyor ve farklı ulustan işçiler arasında düşmanlık geliştiriliyor, diğer taraftan ise düzene karşı gelişen toplumsal hoşnutsuzluk ve tepkiler denetim altına alınıp ırkçılığı geliştirmenin imkanına dönüştürülüyor.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizm bizzat emperyalist burjuvazi tarafından sınıf mücadelesine karşı bir alternatif olarak beslenip güçlendiriliyor. Tarih içerisinde insanlığa büyük yıkım ve acılar yaşatmış olan bu ideoloji ve akımlar doğrudan kapitalizmin bir ürünüdür. Bunun için ırkçılığa ve faşizme karşı mücadele kapitalizme karşı mücadele demektir. İnsanlık düşmanı olan bu ideoloji ve örgütlenmeleri püskürtmek, kapitalizmin insanlığın başına musallat ettiği bu belayı defetmek ancak işçi sınıfının devrimci birliğini ve halkların devrimci kardeşliğini yaratmak ölçüsünde mümkündür.

Irkçılığa ve faşizme geçit vermemek ve çıkarılmak istenen yabancı ve ilticacılar yasasını protesto etmek için sendikaların ve kitle örgütlerinin 17 Haziran Cumartesi günü Bern'de düzenledikleri yürüyüşe katılalım.

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Yaşasın sosyalizm!

BİR-KAR (İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu) İsviçre

-----------------------------------------------------------------------------------

Kırım halkı, savaş aygıtı NATO'ya bağlı askerleri kovdu!

CIA'nın yönettiği Soros beslemelerinin Ukrayna'da başa geçmesinden sonra, ülkenin rotası, ABD emperyalizminin bölgesel politikalarına göre yeniden çizilmeye başlandı. Savaş aygıtı NATO'nun kapsam alanının Rusya sınırlarına dayandırılması, söz konusu rotanın önemli hedeflerinden biriydi. Viktor Yuşçenko başkanlığındaki yönetiminin açtığı yoldan ilerleyen Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, Ukrayna'ya Amerikan askeri konuşlandırma hazırlığına başlamıştı.

Başını Yuşçenko'nun çektiği Amerikan uşakları, Bush yönetimiyle anlaşarak, Haziran'dan Ağustos'a kadar sürmesi planlanan, “Deniz Meltemi 2006” tatbikatı için son hazırlıkları Haziran ayının ilk haftasında tamamlamıştı. Ancak Kırım'da yapılması planlanan tatbikata katılmak için bölgeye gelen NATO ve ABD askeri birlikleri, halkın sert tepkisiyle karşılaştı.

Savaş aygıtına bağlı askerler Kırım'a gelmeden, Bölge Parlamentosu, Kırım'ı “NATO'ya kapalı bölge” ilan etti. Kırım halkı ise askeri birliklerin gelişinden 10 gün önce kitlesel eylemlere başlayarak, halkların celladı NATO'nun, topraklarına girmesine izin vermeyeceğini tekrar tekrar dile getirmiştir.

Parlamento kararı ve halkın tepkisini küçümseyen Yuşçenko, tatbikatın planlandığı gibi yapılacağını söyleyerek Beyaz Saray'ı rahatlatmıştı. Oysa ABD gemisinin Kırım'a gelmesi halkın öfkesini daha da arttırdı. Nitekim bölgeye gelen NATO ve ABD ordusuna bağlı 200 asker götürülmeleri gereken tesislere bile gidemedi. Dahası halkın tepkisinden kaçan işgalci askerler, sığındıkları binalardan da dışarı çıkamadı.

Böylece Yuşçenko'nun, savaş kundakçılarına verdiği vaatler, şimdilik boşa düşürülmüş oldu. Bölgede bir haftaya yakın süre kalan emperyalist savaş aygıtına bağlı askerler defolup gitmek zorunda kaldılar. 200 asker Almanya'daki üslerine geri döndü. Oysa Amerikan emperyalizmi, tatbikatın ardından, Karadeniz kıyısındaki Feodosta kasabası yakınlarından kışla kurup üslenmeyi planlamışlardı.

Kırım halkının başarısı, kitlesel direnişlerin, emperyalist saldırganlara geri adım attırabileceğinin yeni bir göstergesi olmuştur.

---------------------------------------------------------------------------------------

Nijerya: Telekom işçileri hak gasplarına karşı grevde

Sermayenin hoyrat saldırılarına karşı yükselen seslere hergün yenileri ekleniyor. Avrupa'dan Latin Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya kadar dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı, kent ve kır yoksulları ile gençlik sermaye saldırılarına karşı direniyor. Direniş korosuna yeni eklenenler arasında Nijerya telekom işçilerinin sesi de var.

Afrika ülkesi Nijerya'da devlete ait Nijerya Telekomünikasyon Şirketi (NITEL) çalışanları, ücretlerinin ödenmemesi üzerine greve çıktılar. Ülkedeki ulusal ve uluslararası telefon görüşmeleri grev nedeniyle kesilirken, emekçiler, NITEL'i özelleştirme kararı alan hükümeti bu kararından vazgeçmeye çağırdı.

Grev sonucu, 1.2 milyon abonesi bulanan NITEL ve bu şirkete bağlı kurumlarda hizmetin tamamen durması, yönetim üzerindeki etkisini kısa sürede gösterdi. Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo'nun, Maliye Bakanlığı'na, NITEL çalışanlarına 1.7 milyar nairalık (13 milyon dolar) maaş bütçesi ayrılması için talimat verdiğini duyurdu. Hükümet sözcüsü de, NITEL çalışanlarına, ücretlerinin yakın zamanda ödeneceğini bildirmek durumunda kaldı.

Hükümet, NITEL'in özelleştirilmesi için de gerekli düzenlemelerin Temmuz ayına kadar tamamlanacağını açıklamıştı. Ancak NITEL işçilerinin, özelleştirmeyi engellemek amacıyla üretimden gelen güçlerini aynı kararlılıkla kullanmaları halinde, hükümetin özelleştirme saldırısını da püskürtmeleri zor olmayacaktır.

----------------------------------------------------------------------------------------

Guantanamo ve emperyalizmin kanlı yüzü…

Akıl almaz zulüm intihar ettirdi!

ABD'nin Küba topraklarındaki işkence üssü Guantanamo'da 3 mahkumun intihar ettiği bildirildi. İşkence ve ölümün kol gezdiği üsse kapatılan 500'e yakın mahkum, aradan geçen 4.5 yıla rağmen mahkeme karşısına çıkarılmadı. Zira Amerikan rejimi, bu insanların herhangi bir haktan yararlanmasına imkan vermiyor. Bundan dolayı intihar girişimleri sık sık gündeme gelmektedir.

ABD Güney Komutanlığı'ndan John Graddock adlı bir haydut, işkence üssünde bugüne değin 41 intihar girişiminin yaşandığını, ancak ilk kez 3 kişinin öldüğünü kaydetti. ABD Ordusu Güney Komutanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada ise, Camp 1'de tutulan 2 Suudi ve 1 Yemenli tutsağın, hücrelerinde giysi ve yatak örtülerini kullanarak kendilerini astıkları bildirildi. Açıklamada, intiharları “ortak bir eylem” olarak niteleyen ABD ordusu, intihar eden tutukluların 4.5 yıldan fazla süredir tutulduklarını kaydetti.

Guantanamo'daki 300 mahkumu temsil eden “Anayasal Haklar Merkezi” sözcüsü Barbara Olshansky, cinayetlere ilişkin açıklamasında, intiharların sürpriz olmadığını belirterek, “Guantanamo'daki mahkumlar, artık kendileri için adalet olmadığını düşünüyorlar. Artık hukuka olan güvenlerini yitirdiler. Ve yavaş yavaş gitmeye başladılar. Ölen 3 tutuklu mahkeme yüzü bile görmemişti” ifadelerini kullandı.

Cinayetlerin dünya kamuoyunda duyulması üzerine açıklama yapan Bush yönetiminin önde gelen bir yetkilisi, Guantanamo'daki El Kaide ve Taliban zanlılarından üçünün intiharının “dikkat çekmek için yapılmış iyi bir reklam” olduğunu iddia etti. Ancak bu sahtekarca söylemi ciddiye alan olmadı. Çünkü ABD emperyalizminin simgesi haline gelen Guantanamo'nun bir cehennem olduğu ve buradaki tutsakların ölümü arar hale getirildiğini neredeyse herkes bilmektedir.