17 Haziran 2006 Sayı: 2006/23 (23)
  Kızıl Bayrak'tan
   15-16 Haziran büyük işçi direnişi 36. yılında yol gösteriyor!
  Polise ödül gibi yetki yasası
  Bu hırsızlar düzeni sürdükçe soyulan sadece müzeler olmayacak
  Devletin denetimindeki yetiştirme yurtlarından pislik akıyor
  İşbirlikçi Türk burjuvazisinden siyonist canilere üst düzey destek
  Artan faizler işçi ve emekçilerin sırtındaki yükü daha da büyütecek!
Çin: Patrona fırsat, işçiye tehdit
Polis devleti kanun devletine, kanun devleti hukuk devletine karşı ise darbe vardır / Y. Akkaya
Önce polis copu sonra tutuklama terörü... Tersane işçileriyle dayanışmayı yükseltelim!
Sınıf çalışması üzerine görüşler
BOTAŞ'ta iş bırakma eylemi
  TÜMTİS'te yaşananlar ve bazı ilke sorunları üzerine
  Ek: Son sözü TÜMTİS işçisi söyleyecek!
  Ek: TÜMTİS'te neler oluyor?-1
  Ek: TÜMTİS'te neler oluyor?-2
  Siyonist cellatların acımasızlığı, emperyalist/ kapitalist güçlerin ikiyüzlülüğü
  Kapitalizm şiddet, savaş, yıkım ve ölüm demektir!
  Şili ve Yunanistan'da zafer öğrencilerin!
  Dünyada 2005 yılında 160 sendikacı katledildi, 1600 sendikacı saldırıya uğradı
  Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve faşizme karşı Enternasyonal birlik ve mücadeleyi yükseltelim!
  Samsun Gençlik Kültür ve sanat Evi'nin çalışmaları başarıyla sürüyor
  Öğrenci gençlik hareketinden...
  Ulus-Devlet üzerine kısa notlar...-III- / M. Can Yüce
  Mamak İşçi Kültür Evleri pikniği coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Dünyada 2005 yılında 160 sendikacı katledildi, 1600 sendikacı saldırıya uğradı...

Asalak kapitalistler sömürüyü arttırmak için kan döküyor!

Uluslararası Hür Sendikalar Konfederasyonu (İCFTU) 2005 yılı raporunu yayınladı. Kuşkusuz, sermayenin çalışma yaşamındaki kayda geçmiş hak ihlallerini sergileyen rapor vahim tabloyu nesnel olarak yansıtmaktan uzaktır. Ama bu haliyle bile rapor, hem kapitalistlerin hem de onlar adına gerici devletleri yönetenlerin pervasızlığını ortaya koymaya yetiyor.

İCFTU raporuna göre, geçen yıl dünya genelinde 115 sendikacı sendikal hakları savundukları için katledildi, 1600 sendikacı saldırılara maruz kaldı, 9 bin sendikacı ise gözaltına alındı. Raporda, 10 bin işçinin de sendikal etkinliklerde bulundukları gerekçesiyle işten atıldığını belirtiyor. Kayıt altına alınmayan saldırılar bir yana, sadece kayıt altına alınanlar bile, sömürü ve yağmadan daha çok pay alabilmek uğruna asalak patronların, her fırsatta cinayet de dahil, en kanlı saldırılara girişmeye hazır olduklarını göstermektedir.

Sarı sendika olan İCFTU, iş cinayetlerine kurban edilen yüzbinlerce işçiyi bu sayıya dahil etmiyor. Oysa iş cinayetleri de örgütlü olmakla doğrudan ilintilidir. Örneğin işçilerin örgütlü olduğu işletmelerde kapitalistler, iş güvenliğine, örgütsüz yerlere nazaran daha fazla önem vermek zorunda kalıyor. Yani işçi sınıfının örgütlenme hakkını gaspedenler, aynı zamanda iş cinayetlerine davetiye çıkaranlardır. Dolayısıyla iş cinayetlerine, sakatlanmalara yol açan yaygın bir şiddet de hiçbir koşulda gözardı edilemez.

Ücretli kölelik ve onun kaçınılmaz sonucu olan sömürünün kendisi bir şiddet eylemi olmakla birlikte, bir bütün olarak işçi sınıfı, ama özellikle kadın ve göçmen işçiler çeşitli şiddet biçimlerine ayrıca maruz kalmaktadır. Patronlarla bekçi köpeklerine karşı direnen işçiler birçok saldırıya maruz kalırken, buna ek olarak göçmen işçiler ırkçı uygulamalara, kadın işçiler ise cinsiyet ayrımını körükleyen şiddete maruz kalıyor. İCFTU gibi bir örgüt bile, bu kesimler üzerindeki şiddetin “kaygı verici boyutlara” ulaştığını vurgulamak zorunda kalıyor.

İCFTU raporu, sendikacı katletmede ilk sırada Kolombiya, ikinci sırada ise Irak'ın bulunduğunu saptıyor. Kayda değer olan, her iki ülkede de Amerikan kuklası yönetimlerin başta olmasıdır. Yani işçi sınıfı ve önderlerinin vahşi saldırılara maruz kalmasının da doğrudan ABD emperyalizmiyle bağlantısı var.

Saldırılarla cinayetler, hangi ülkede işlenirse işlensin, bu suçlar emperyalist/kapitalist dünya sisteminin kanlı siciline eklenmektedir. Saldırıları fiilen planlayıp uygulayan tek tek kapitalistler veya onların hizmetindeki devletler elbette ki suçludur. Yine de insanı değil, artı-değere öncelik tanımayı zorunlu kılan kapitalist üretim tarzının kendisidir esas sorumlu olan. Bu ise, patronların saldırılarına ve iş cinayetlerine karşı mücadelenin önemini daha da arttırmaktadır. Kapitalist şiddete karşı mücadelenin kapsamı ve hedefleri; güncel planda iş güvenliğinin sağlanması için kapitalistlere basınç uygulamak, onları gerekli önlemleri almaya zorlamaktır. Uzun vadede ise, bu tür cinayetleri de kaçınılmaz kılan özel mülkiyete dayalı kapitalist düzeni tamamen ortadan kaldırmaktır.

İşçi sınıfının ürettiği değerlere zorla el koyan kapitalist sınıflar, sadece hak arama mücadelesine katıldığı için sendikacılarla öncü işçileri katletmektedir. Başka bir ifadeyle, üretici emekçiler ordusunun, ürettiği değerlerden yararlanması, sömürücü sınıflar ve onların devleti tarafından silah zoruyla engellenmektedir. Bu saldırganlığa karşı tek çözüm yolu, kapitalist düzeni parçalayıp tarihin çöplüğüne atmak, insanın insan tarafından sömürüsüne izin vermeyen sosyalizmi kurmaktır.

---------------------------------------------------------------------------------------

Gineli işçiler süresiz genel grevde

Batı Afrika ülkelerinden Gine'de sendikalar, emekçiler için yaşam koşullarının giderek ağırlaşmasına karşı süresiz genel grev ilan etti. Gine'nin iki büyük konfederasyonu CNTG ile USTG önderliğinde yürütülen grev nedeniyle işletmeler, bankalar, okullar, bürolar kapalı kaldı. Gerici rejimin savurduğu tehditlere rağmen genel grev devam ediyor.

Süresiz genel grev, Gine hükümeti tarafından yürütülen neo-liberal politikalara karşı ilan edildi. Greve önderlik eden iki konfederasyon, hükümeti, “halkın sistematik hale gelen sefaletine karşı kör olmakla” suçladı.

Grevin talepleri arasında, geçen ay benzine yapılan yüzde 30'luk zammın geri alınması, kamu alanında çalışan işçi-emekçilerin, uğradıkları büyük kayıpların telafisi için ücretlerine 4 kat zam yapılması da yeralıyor.

Genel grevi tehditle etkisizleştirme çabasına giren hükümet, kolluk kuvvetlerini sokaklara saldı. Başkent Conakry başta olmak üzere, büyük kentlere yığınak yapan kolluk kuvvetlerinin, işçi ve emekçilerin yaşam alanları olan gecekondu bölgelerini abluka altına aldığı bildirildi.

Gine işçi sınıfı, benzer sorunlara karşı geçen Şubat ayında da 5 gün süren bir genel grev gerçekleştirmişti.

--------------------------------------------------------------------------------------

Topraksız köylüler Brezilya parlamentosunu bastı

Emekçilerin yaygın desteği ile başkanlığa seçilen Lula da Silva'nın sermayeye tereddütsüz hizmet etmesi, özellikle “solcu” başkandan belli beklentileri olan topraksız köylüleri öfkelendirmişti. Zira Lula başkanlığındaki yönetim sanayi, ticaret, finans burjuvazisine hizmet etmekle kalmamış, verdiği sözlere rağmen Brezilya topraklarının büyük bir bölümünü gaspeden zorbaların isteklerine de boyun eğmiştir. Paramiliter örgütlenmeler kuran tarım burjuvaları, toprak işgali gerçekleştiren topraksızları geçmişte olduğu gibi katletmeye devam etmiştir.

Belli bir beklenti döneminden sonra mücadeleyi kaldığı yerden sürdüren topraksızlar, hem toprak işgallerine devam etmiş hem de reform taleplerinde ısrarlı olmuşlardır. Brezilya parlamentosunu basan topraksızlar da, aslında reform taleplerini hükümete iletmek için gelmişlerdi Topraksızların Kurtuluşu Hareketi'ne (MLST) mensup 500 kişilik grup, polisin saldırısına militanca karşılık vererek, parlamentoyu işgal etmiştir.

Parlamentonun güvenlik biriminden bir yetkili, gece saatlerinde topraksızların parlamentoya girişi sırasında çıkan arbedede 23 güvenlik görevlisinin yaralandığını açıkladı. Yetkili, reform isteyen göstericilerin taş ve sopalarla binanın camlarını kırarak içeri girdiklerini, milletvekillerinin bulunduğu ana salonun kapılarına kadar geldiklerini söyledi.

MLST lideri Bruno Maranhao ise, göstericilerin niyetinin parlamentodaki yetkililere barışçı biçimde bir mektup iletmek olduğunu, ancak güvenlik güçlerinin tavrına tepki gösterdiklerini kaydetti. Maranhao, ‘'Bu barışçı bir hareketti, ancak polis bize saldırdı. Biz de karşı harekete geçmek zorunda kaldık'' diye konuştu. MLST'nin koordinatörü Marcos Antonio da Silva da, hareketin hükümetten tarım reformuna uymasını, tarım için ayrılan 4 milyar dolardan fazla paranın serbest bırakılmasını ve köylülerin borçlarını yeniden müzakere etmesini istediğini ifade etti.