19Kasım 2005 Sayı: 2005/45 (45)

  Kızıl Bayrak'tan
  Tırmanan kirli savaşa karşı Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Haklı ve meşru talepleri için direnen Kürt halkının yanındayız/BDSP
  Şemdinli protesto ve destek eylemlerinden
  Şemdinli ve devrimci görevler
  Asgari ücret gündemi ve yerel işçi kurultayları
Sefalet ücretine karşı çıkalım/ Kurultay Hazırlık Komiteleri
2006 Bütçesi; Sermayeye kaynak emekçiye sefalet!
  Türban kutuplaşması uşak kucaklaşması
  Kadına yönelik şiddet tartışması; Şiddeti besleyen kapitalizmin kendisidir!
  TC ve özel savaş / M. Can Yüce
  Boğaza değil Zap Suyu'na köprü
  Ekim Devrimi ve Parti etkinliklerinden...
  6 Kasım eylemlerinin ardından... Kendi gücüne güvenen hedefli bir kitle faaliyeti! / Orta sayfa
  6 Kasım eylemleri
  Parti etkinliğine gelen mesajlardan...
  İsviçre'de parti kuruluş yıldönümü etkinliği...
  Suriye'yi tecrit etme saldırısına Amerikan uşakları da katıldı
  Fransa'da isyan dinamikleri yerli yerinde duruyor
  Almanya'da koalisyon görüşmeleri tamamlandı; Her şey tekellere hizmet için!
  Almanya'dan başarılı bir işçi direnişi eylemi
  Felluce'nin napalm bombalarıyla yakıldığı kesinlik kazandı
  Sermaye devletinin "gizli" ama gerçek anayasası; İşte siyaset belgesi!
  Mamak İşçi Kültür Evi 4. mücadele yılında!
  Basından/ Şemdinli beceriksizliği!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Burjuvazi bizi kavgaya davet etti, kavgaları kabulümüzdür!

Almanya'dan başarılı bir işçi direnişi deneyimi

Kapitalist tekeller işçilere Ortaçağ yaşam ve çalışma koşullarını dayatıyorlar. Kitlesel işsizlik, üretici güçlerin tahribi, yoksulluk ve yozlaşma kol geziyor. Neo-liberalizm, kapitalizmin yeni vebasıdır. Tek amaçları daha fazla kâr. Korkan, herşeyi kabul eden ve katlanabilen tek tip insan yaratmayı hedefliyorlar. Çaresiz, çözümsüz, örgütsüz bir toplum yaratmak istiyorlar. Tek kelimeyle kapitalistler işçi ve emekçilere savaş ilan etmişler. Dünya bir cezaevi, işçi ve emekçiler de savaş esiri. Karın tokluğuna, bedavaya çalışacaklar, herşeye biat edecekler.

Bölgemizde iki fabrikada yaşanan olayları işçi ve emekçilere duyurmak, onlarla paylaşmak istiyoruz. Bu yaşananlar neo-liberallere ve AB hayali ile yanıp tutuşanlara da iyi bir ders olacaktır. Devrimcilere de görev ve sorumlulukları hakkında iyi bir deneyim sunacaktır.

Yer Almanya'nın Nürnberg şehri. Fabrikalardan biri AEG, ikincisi Nexans. Birincisi beyaz eşya, ikincisi kablo üretiyor. Birincisi İsveç, ikincisi Fransız tekeli. İkisinde de patronların saldırı metodu aynı.

Önce fabrikanın büyüklüğüne, işçilerin sendikal örgütlülük düzeyine göre üretim alanını parçalayacaksın. Yani farklı isimler altında “sattım” diye böleceksin, taşeronlaştıracaksın. İsimler ve kısımlar ayrı görünecek, ama sermaye tek elde ve daha çok birikecek. Sendikasızlaştırma dayatılacak. Kazanılan haklar parça parça gaspedilecek. İşçilerin pazarlık yapma hakkı kalmayacak. Kiralık firmalardan düşük ücrete işçi getirip çalıştıracaksın. İşsizlik silahını kullanacaksın. “Doğu ülkelerine taşınacağım, burada işçi maliyeti pahalı. Burada sendika var. Burada iş anlaşmaları işçilerin lehine” vb. diyeceksin.

Patronların taktiği bu...

AEG'de geçmişte 5-6 bin arası işçi çalışıyordu. Şimdi Nürnberg'te 1750 işçi çalışıyor. 1995'ten bu yana yukarıdaki saldırı programını uyguladılar. Fabrikayı Cabind, Birner vb. adı altında parçaladılar. Fabrikanın içine kiralık firma da getirdiler. Ronstadt adındaki bu firmada 400-500 arası işçi düşük ücretle ve birçok sosyal haktan yoksun olarak çalışıyor. Bu da yetmezmiş gibi işçilerin izin ücretleri, yılbaşı ikramiyeleri kesildi. İşçi ücretlerinde kısıtlamaya gittiler. Yer yer yüzde otuzlara varan ücret kısıtlamalarına gidildi.

Bir yılı aşkındır fabrikada yaşanan sorun ve sıkıntılar sonucunda işçiler bunalmış durumda. Yürüyüşler, mitingler, yer yer fabrika işgali ve değişik direnişler sergilendi. Patron ve sendika arasında (İG Metall Sendikası) uzun dönemdir süren bir pazarlık var. Patron “ya dediklerimi kabul ederseniz ya da fabrikayı kapatırım“ tehdidinde bulundu. Son beş yıldır fabrikayı Polonya'ya taşıdılar! 5 yıl önce bir şeyler yapılmalıydı. Bu oyun önceden biliniyordu. Sendika yönetimi işçileri önceden hazırlamalı, patronların oyununu bozmalıydı. Ama yapmadı. Ancak hala süreç bitmiş değil. İleriki süreçte herşey daha net ortaya çıkacak. Ya öncü işçiler taban inisiyatifini ele alıp, kapitalist tekele iyi bir ders verecekler, ya da sendika bürokrasisinin ayak oyunlarıyla daha çok oyalanacaklar. Birinci fabrikada şimdilik genel durum bu.

İkinci fabrika olan Nexans, 105 yıllık bir Fransız tekeli. Her çeşit kablo üretiyor. Dünya çapında 18 ülkede üretimde bulunuyor. Türkiye'de 3 işletmesi var. Şu ana kadar 7 isim değiştirdi. Bir önceki adı Alcatel idi. Dünya çapında 25 bin işçisi var. 1985'ten 2005'e kadar Almanya çapında Berlin, Stuttgart fabrikalarını tamamen, Nürnberg'te ise bir fabrikasını kapattı. Şimdiki fabrikasında 25-30 sene önce 6500 işçi çalışıyormuş. Şimdi fabrikanın arazisi ve binaları satıldı. Küçük bir bölümü kaldı. Toplam 550 işçi ve memur çalışıyor. Üretim kapasitesi geçmişle kıyaslanmayacak kadar yüksek. Ve bunu 550 kişiyle yapıyorlar. Almanya'da Nürnberg, Mönchengladbach, Hannover ve Vacha'da olmak üzere 4 fabrikası var.

Ancak kapitalistin gözü kâra doymuyor. 2000'lerden bugüne hep yeni yeni saldırı planları yapıyorlar. Kiralık firmalardan ucuza işçi getirdiler, “iş çok” diye. 3 vardiyanın dışında 18, 15, 21 vardiya modellerini getirdiler. Cumartesi işçileri çalıştırmaya başladılar. Arada bir ücret kısıtlamalarına gitmek istediler. Diğer sosyal haklara el uzattılar. Pek başarılı olamadılar. Bu kez fabrikayı üçe böldüler. Kısım kısım sattılar kendi adam ve akrabalarına. Bununla sendikal örgütlenmeyi zayıflatmak ve öldürücü darbeyi vurmak istiyorlardı.

Fabrika genelinde örgütlülük düzeyi %60 idi. Böyle olunca %50 hemen hemen düştü. Bunu tam fırsat bilen fabrikaların Almanya'daki genel müdürü Wolfang Bedorf korkup CGM (Hristiyan Metal Sendikası) adında 1960'larda faşist Strass tarafından kurulan sendikayla bir iş anlaşması yapıyor. 12 Ekim günü 4 fabrikadan işçileri vardiya vardiya toplayıp, fabrikanın durumu kötü, İGM sendikasıyla anlaşma yapamıyoruz, CGM'le anlaşma yaptık açıklaması yapıldı. Bu yeni iş anlaşmasını kabul ederseniz, işyeri garantisi veriyoruz. Yoksa fabrika kapanır. 10 milyon kâr yapmamız lazım Almanya'daki fabrikalarda yıllık olarak.

Anlaşma yaptığı sendikanın (CGM'in) bizim bütün fabrikalarda bir tek üyesi yok. İşçilere anlaşmayı imzalamaları için mektupları verdiler. 1 Kasım'dan itibaren bu yeni sendikaya yetki verilecek ve anlaşma metni başlıca şu maddelerden oluşuyor.

1. Çalışma süresi haftalık 40-42 saat olacak

2. Maaşlarda %7-16 arasında işveren kesinti yapacak

3. İzin paraları, yılbaşı ikramiyesi, ek ödenekler vs. ödenmeyecek

4. Hastalık raporu 3 gün içinde değil, aynı gün işyerine ulaştırılacak

5. Bir günlük hastalıklar için para ödenmiyecek.

Bizim işyerlerimizde örgütlü olan İGM Sendikası işyeri temsilciliği ve tabanda örgütlenmeden sorumlu olan arkadaşlar hemen 14 Ekim Cuma günü işyeri toplantısı yaptılar. İşveren tarafı da hazır bulunuyordu ve Almanya sorumlusu Bedorf da gelmişti. Toplantıda sendikadan arkadaşlar, patronun bir gecede darbe yaptığını, sendikanın onayını almadığını, demokratik kültürde bunun yerinin olmadığını, Almanya'nın tarihinde bunu bir tek Hitler'in yaptığını ve bizden bir tek üyesi olmayan CGM'le bunu nasıl başardıklarını vs. konusunda uzun uzun konuştular. Bu konuşmalardan sonra, görüş bildirmek isteyen Türkiyeli öncü devrimci bir işçi arkadaş söz alıp konuştu. Salonda 350 işçi vardı. Önde bir yerde sendikacılar, diğer tarafta işverenler oturuyordu. Bu tür toplantılarda genelde işçiler, çekinirler pek konuşmazlar. Konuşmacı öncü işçi, sendikacılar çok az şey söylediler, bugüne kadar ufak tefek ne dediyseniz İGM ile uygulattırdınız; artık bıçak kemiğe dayanmıştır, bu böyle gidemez, dedi. İşverene dönüp bir tek kemiklerimiz kaldı, sizi doyuracaksa onu da verelim; fakat biz gemileri yaktık artık, geri dönüş yok; tek bir santim bile geri adım atmayacağız deyip işverenin yeni iş sözleşmesini yırtıp üzerine attı. “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” deyip konuşma masasına bir yumruk indirdi. Bütün işçiler alkışlarla ve ıslıklarla yanıt verdi. İşveren kendisine söz verilmeden salondan atıldı. Bize destek için diğer fabrikadan gelen sendikacı arkadaş ayağa kalktı. Bu anlaşmayı aslında bir Alman arkadaşın yırtıp atmasını beklerdik, fakat bu şeref Türkiyeli bir işçi arkadaşa nasip oldu, arkadaşı tebrik ediyoruz, dedi.

Bu konuşma savaşın başlangıcı oldu.

İşveren 25 Ekim'de bütün bölümlere mektupla tekrar bu anlaşmayı dağıttı. Hem de 100 dakikalık kısım toplantılarıyla. Bizler ise işyerinde sendikamızın bürosu önünde stand açtık. İşverenin işçilerin imzalaması için verdiği mektubun hemen birer fotokopisini çektik, bir kutuya koyduk. Hemen itiraz dilekçelerimizi doldurup, götürüp personel bürosuna verdik. Biriktirdiğimiz işveren mektuplarının hepsini bürosuna çıkıp önüne atıp geri döndük. Bütün işçilere uyarı yapıldı; işverenden ne gelirse gelsin, hiçbirşey imzalanmayacak ve direk sendika bürosuna getirilecek, dendi. 27 Ekim'de bu kez işveren bütün işçilerin evlerine postayla bu mektupları yolladı. Yine hepsini sendikaya getirdik, buna karşı da itiraz dilekçelerimizi verdik.

Burada sendikada her gün saatlerce toplantılar, hazırlıklar, işi bırakıp sendikanın önüne gidip açıklamalar ve gelişmeler hakkında bilgilendirme toplantıları oluyordu. Bütün işçiler tek yumruk olmuşlardı. Aynı ailenin bireyleri gibi. Sanki bu işçiler o eski işçiler değillermiş gibi. Üye olmayan bütün işçiler, ustabaşları hepsi sendikaya üye oldular. Örgütlülük derecemiz %100 arttı. Patronun bütün hesapları böylece bir daha suya düştü.

27 Ekim günü fabrikamızın Mönchengladbach'taki kolunda işyeri işçi-işveren toplantısı oluyor. İşçiler domatesler ve yumurtalarla genel müdür Bedorf'a saldırıyorlar. Masanın altına saklanıyor. Konuşturulmadan toplantıyı terkediyor. Ayrıca bu kolda üretim tam durma noktasına geliyor. 14 Ekim'den 8 Kasım'a kadar işçilerin %70'i hiç çalışmıyor, diğerleri de rapor alıyor. Ve sabah 08:00'den akşam 23:00'e kadar fabrikanın önünde uyarı nöbeti tutuluyordu.

Bu arada hem patronların bu saldırı planı en geniş kamuoyuna yansıtıldı. Geniş bir kamuoyu oluşturuldu. Basın açıklamasının biri basına şöyle yansıdı, başlık şuydu: “İşçiler kavgaya hazır!” İkinci defa sendika bürosunda basın konferansı yapıldı. Bütün gazeteler ve televizyon kanalları genişçe yer verdiler. 3 Kasım Perşembe günü 3 vardiya çalışılmayacak, yürüyüş ve miting yapılacak diye de basına bilgi verildi. 3 Kasım saat 08.30'da fabrikanın önünde yürüyüşümüzü başlattık LeipzigerPlatz'a kadar. Burada bir miting yaptık. 120 fabrikanın işyeri işçi temsilcileri gelip bize destek verdiler. AEG fabrikasından da destek için gelenler vardı. Sendika temsilcileri birer konuşma yaptı. 120 işyerinde son işçi ve işveren toplantılarının konusu Nexans fabrikalarında patronların uygulamaya çalıştıkları yeni iş sözleşmesi olacak dendi. Alttan gelen güçlü işçi tepkisi, sendikacıları birer devrimci gibi konuşmaya zorluyordu. Vahşi kapitalizm, ortaçağ köleciliği geri dönüyor, barbarlar ve haydutlar geliyor... Bunları durdurmalıyız... Hayatın katı gerçekleri bunları konuşturuyordu.

3 Kasım günü fabrikamızda 3 vardiya üretim durdu. 4 Kasım günü tekrar işyeri işçi ve işveren toplantısı organize ettik. Amaç çalışmamak. Bu toplantılar olağanüstü toplantılar. Bütün fabrikada üretim duruyor. Ve parası da işverene çıkıyor. 14 Ekim'de işverenler derslerini aldıkları için 4 Kasım'daki toplantıya gelemediler. 3 saat işçiler ve sendikacılar karşılıklı görüş alışverişinde bulundular. 7 Kasım günü Hannover'e otobüslerle gidilecek, firmanın Fransa'daki sahibi ve bütün Almanya'daki müdürler, sendikayla son konuşmalarını yapacaklardı..

Bizler 7 Kasım günü gece saat 03.00'da bir otobüsle Hannover'e doğru yola çıktık. Oraya vardığımızda ses düzeniyle, çadırlarla, bayraklarla, dövizlerle, pankartlarla fabrika merkezi tam bir bayram havasına dönüştürülmüştü. Saat 10.00'da diğer fabrikalardan da otobüslerle işçi arkadaşlar geldiler. Toplam Almanya çapında 1800 çalışanımız var. 1000 işçi Hannover'deydi. Gelemeyenler de bizimle aynı saatte her ildeki fabrikanın önüne çıkıp mitingler yaptılar. Radyo ve televizyonlar bu haberleri gün boyu verdiler.

Hava soğuk ve yağışlıydı. Fabrikanın önüne işçiler pankart ve dövizleriyle yağmura hiç aldırış etmeden direnişlerini sürdürüyorlardı. Konuşmalar, çağrılar, dayanışma mesajları diğer fabrikalardaki haberler dakikası dakikasına ulaştırılıyordu. Saat 12.00'da Hannover Havaalanı'ndan fabrikanın sahipleri fabrikaya getirildiler. Kapının önü etten işçi barikatı gibiydi. Patronların arabası araya alındı, kimi tükürüyor, kimi arabayı tekmeliyor, kimi yumrukluyor, kimi sopayla vuruyor, kimileri de asılmış arabayı devirmeye çalışıyordu. 10 dakika bu arbede sürdü. Sendika temsilcileri zor bela engel oldular. Onların korumaları bile arabadan inemediler. Patronlarda renk kalmadı. Onlar toplantı için fabrikaya girdiklerinde biz de şehre doğru yürüdük ve tekrar fabrikanın önüne geldik. Tek kelime ile Hannover'i inlettik. Öfke ve coşku dorukta idi. Sırılsıklam ıslanmıştık, ama aileler ve işçi çocukları da anne ve babalarını yalnız bırakmamışlardı.

Hannover VW (VolksWagen) işçileri bir temsilci yollamışlardı. İşveren geri adım atmaz ise, Hannover VW işçileri olarak 15 bin işçi de bizimle dayanışma grevine çıkacaklarını açıklayan mesajlarını okudular.

Sabah saat 09.00'da başlayan eylemimiz 13.00'de sona erdi. Yemek çadırında topluca yemekler yendi. Büyük bidonlarda yanan ateşte birazcık da olsa kendimizi kuruttuk. Ve saat 14.00'de istemeyerek otobüslerle ayrıldık. Bizler yolda iken telefon geldi, işveren bütün taleplerini geri çekmişti. CGM ile hiç bir anlaşma yapmayacaktı. Bizim İGM ile olan anlaşmamız devam edecekti. Kabul edilmeseydi biz zaten 8 Kasım'da grev oylaması yapacak, 15 Kasım günü Almanya'daki 4 fabrikamızda greve gidecektik.

Hannover basını şu başlığı atmıştı: “Nexans işçilerinin protestosu, işverenin yeni anlaşmasını sildi süpürdü”. İşveren tükürdüğünü yaladı. Basına kendi adlarına bu anlaşmayı iptal ettiklerine dair açıklama yaptılar ve işçilere mektup yolladılar. Fabrikalarda toplantılar yapıp, işçilere açıklama yaptılar. Bizler işyerlerinizin geleceği için bunu yaptık, bundan sonra olacaklardan İG Metal sorumludur dediler.

Mercedes, Opel ve Siemens'te oynanan oyunları bizde oynayamadılar. 1800 işçi tek yumruk ve tek vücut olup patronların ektikleri rüzgarı fırtınayla biçtik.

Nürnberg'den direnişçi işçiler