19Kasım 2005 Sayı: 2005/45 (45)

  Kızıl Bayrak'tan
  Tırmanan kirli savaşa karşı Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Haklı ve meşru talepleri için direnen Kürt halkının yanındayız/BDSP
  Şemdinli protesto ve destek eylemlerinden
  Şemdinli ve devrimci görevler
  Asgari ücret gündemi ve yerel işçi kurultayları
Sefalet ücretine karşı çıkalım/ Kurultay Hazırlık Komiteleri
2006 Bütçesi; Sermayeye kaynak emekçiye sefalet!
  Türban kutuplaşması uşak kucaklaşması
  Kadına yönelik şiddet tartışması; Şiddeti besleyen kapitalizmin kendisidir!
  TC ve özel savaş / M. Can Yüce
  Boğaza değil Zap Suyu'na köprü
  Ekim Devrimi ve Parti etkinliklerinden...
  6 Kasım eylemlerinin ardından... Kendi gücüne güvenen hedefli bir kitle faaliyeti! / Orta sayfa
  6 Kasım eylemleri
  Parti etkinliğine gelen mesajlardan...
  İsviçre'de parti kuruluş yıldönümü etkinliği...
  Suriye'yi tecrit etme saldırısına Amerikan uşakları da katıldı
  Fransa'da isyan dinamikleri yerli yerinde duruyor
  Almanya'da koalisyon görüşmeleri tamamlandı; Her şey tekellere hizmet için!
  Almanya'dan başarılı bir işçi direnişi eylemi
  Felluce'nin napalm bombalarıyla yakıldığı kesinlik kazandı
  Sermaye devletinin "gizli" ama gerçek anayasası; İşte siyaset belgesi!
  Mamak İşçi Kültür Evi 4. mücadele yılında!
  Basından/ Şemdinli beceriksizliği!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

3. köprü üzerinden rant hesapları...

Boğaza değil Zap Suyu'na köprü!

Cilo dağlarında yaban keçisi avına çıkan bir avcı şu dağ senin, bu vadi benim derken, uçuruma yuvarlanmış. Onu Zap suyunun kıyısında baygın bulmuş, bir zomaya* getirip yaralarını sarmışlar. Avcı gözlerini açtığı zaman, karşısında saçları püskül püskül örgülü, gümüş tepelikli bir zoma güzeli bulmuş. Delikanlı bir gün, iki gün, beş gün derken gönlünü kaptırmış zoma güzeline. Sonunda kızı babasında istemeye karar vermiş. Babası “Zap suyuna bir köprü yaptır, kızı al götür” deyip kesmiş. Delikanlı çaresiz boyun eğmiş. Başlamış köprüyü çatmaya. Aylar sonra tamamlanmış. Delikanlı kızın babasına haber salmış gelsin köprüden geçsin. Beğenirse kızını versin...

Tüm zoma halkı köprünün başına gelmiş. Gerçekten de köprü iki vadiyi birbirine bağlıyor, altında şırıl şırıl Zap suyu akıyor. Önce şaşırmışlar: Bu iş şeytan işi. Biz bu köprüden geçmeyiz diye diretecek olmuşlar. Bu sırada kız, köprünün öte başında bekleyen delikanlıya: Şeytan sanıyorlar seni, geliyorum götür beni, diyerek geçmiş köprüyü…

Sevdası uğruna Zap suyu üzerine köprü yapan bir delikanlının Hakkâri'de anlatılan bir öyküsüdür bu. Zap'ın hırçın akan suları nice canları alıp götürmüştür. Zap Suyu ilkbaharda coşar sığmaz yatağına. Gözlerinizi kapatıp dinlediğinizde, sularına saklanan acıyı ve gözyaşını duyarsınız. İçinde Kürt halkının öfkesi, isyanı ve acısı saklıdır. Kıvrıla kıvrıla akan Zap Suyu önüne çıkan engelleri aşarak düze çıkmış, direncin ve yılmanın sembolü olmuştur. Hakkâri ve yöresi Zap Suyu ile anılır. Tüm bölgede Zap Suyu ile ilgili buna benzer hikayeler anlatılır. Çoğu mutlu sonla bitmez. Ama hemen hepsinde halkın Zap Suyu'nu yenebilme özlemi gizlidir.

1960 yılların sonunda Kürt halkının anılarına Zap Suyu ile ilgili yeni bir sayfa daha katılır. Döneme damgasına vuran gençlik hareketinin önderleri, 6. Filo'yu Boğaz'a gömenler, Süleyman Demirel'e karşı “Boğaz'a değil Zap Suyu'na köprü” kampanyasıyla Hakkari'ye giderler. Kampanya ile Zap suyu üzerine bir köprü yapılır ve halka hediye edilir. Ulaş Bardakçı, Mahir Çayan, Sebahattin Kurt, Deniz Gezmiş, Ömer Ayna ve Hüseyin Cevahir'in içinde bulunduğu bir grup Dev-Genç'li yeni köprünün yapımında çalışır. 1968'de yapılan ve Armutözü, Aktoprak, Sekron, Kolbaşı, Korusal, Aktoprak ve Bağlar köylerinin ulaşımını sağlıyan köprü yedi metre yüksekliğinde, 20 metre uzunluğunda, tahta ve çelik halatlar kullanılarak inşa edilen 30 ton taşıma kapasitesine sahipti. Köprü 22 günde inşa edilmişti. Köprü yörenin sembolü olmuş, halkların kardeşliğinin bir simgesi haline gelmiştir. Köprü hırçın Zap Suyunu yenmiştir.

Denizler için “onlar devrimi yaşadılar” denir ya, işte bu köprü onların devriminin bir simgesi, geleceğe dair özlemlerinin bir resmiydi. Ancak köprü daha sonra bombalanarak yıkıldı. Ama halkın gönlünde yıkılamadı. Köprünün yeniden yapımı için Hakkâri halkı tarafından Köprü İnşa Girişimi oluşturuldu, köprü yapımı için girişimlerde bulunuldu. Valilik köprü yapımına Zap Suyu üzerinde yapılacak barajı gerekçe göstererek izin vermedi.

Şimdi de yeni bir köprü tartışması İstanbul'un gündemine oturdu. Boğaza geçirilmeye çalışılan 3. tasma, geçmişte dönen tartışmaların aksine, “kentsel dönüşüm” masallarıyla destekleniyor. Yani İstanbul'u talan etme projesinin bir parçası olarak gündeme getiriliyor. Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde karşı çıktığı 3. köprüyle ilgili çalışmalar bu çerçevede hızlandı. Yap-işlet modeliyle, 49 yıllığına kiralama yöntemiyle yapılması düşünülen 3. köprünün, Sarıyer-Beykoz arasındaki bir bölgede inşa edilmesinde karar kılındı. 1030 metre uzunluğunda yapılması planlanan köprünün maliyetinin de 1,2 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Ancak ortada bir ulaşım projesi yok. “Köprü olsun da çamurdan olsun” deniyor. İstanbul'un arapsaçına dönen trafik keşmekeşine dair tek bir söz edilmese de rant çarkları ustaca döndürüyor. Dubai'nin gökdelenleri, Galataport derken Boğaz da müşterilerini bekler hale getirilecek.

Zap üzerine yapılan köprü ve Boğaz'a yapılan köprü iki dünyanın simgesi olmuştu. Kapitalizmin çıkarlarına hizmet eden bir köprü ve ihtiyaca yanıt vermek üzere elbirliğiyle yapılan bir köprü. İşte o günlerden bu günlere uzanan ve küstahça tekrarlanan “bunlar Boğaz Köprüsü'ne de karşı çıkmışlardı” lafını hepimiz biliriz. Evet, karşı çıkan bizdik ve hala karşı çıkıyoruz. İnsanları değil araçları taşıdığı sürece 3., 4. köprünün kendi çözümsüzlüğünü tekrar tekrar üreteceğini görmek için bugüne bakmak yeterli olacaktır. Boğaz'ın iki yakası arasındaki yolculukların yüzde 34'ü (yaklaşık 370 bin yolculuk) özel otomobil, taksi ve dolmuş gibi özel araçlarla, yüzde 6'sı (yaklaşık 6 bin yolculuk) servis araçlarıyla, yüzde 60'ı ise toplu taşıma araçlarıyla yapılıyor. Toplu taşıma araçlarıyla yapılan yolculukların yüzde 17'si (yaklaşık 186 bin yolculuk) vapurlar ve deniz motorlarıyla, geri kalan yüzde 43'ü ise (yaklaşık 460 bin yolculuk) karayolu toplu taşıma araçlarıyla gerçekleşiyor. Özel araçların günlük yolculuklardaki payı İstanbul genelinde yüzde 28.5 iken Boğaz geçişlerinde yüzde 34 olarak gerçekleşiyor. İki yaka arasında geçiş yapan araçlardan Boğaziçi Köprüsü'nden geçenlerin yüzde 87'si, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden geçenlerin yüzde 60'ı özel otomobiller.

Denizler'in Zap Suyu'na köprü yapmalarının üzerinden geçen zaman içerisinde çok şey değişti. Kapitalizm artan sorunları ile boğuşurken ürettiği çözümleri uygulamakta artık daha pervasız. Ancak bazı şeyler hiç değişmiyor. Zap Suyu yerinde duruyor, 6. Filo'yu soğuk sularıyla “temizleyen” Boğaz'da. İkisi de bizi bekliyor…

* Zoma: Keçi kılı ve yünden örülen su geçmez çadır örtüsüdür. Yazın sıcağında, şehirlerden vadilere akan halk, küme küme zomalarını kurar, sürülerini otlatır.

S. Kurtuluş