19Kasım 2005 Sayı: 2005/45 (45)

  Kızıl Bayrak'tan
  Tırmanan kirli savaşa karşı Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Haklı ve meşru talepleri için direnen Kürt halkının yanındayız/BDSP
  Şemdinli protesto ve destek eylemlerinden
  Şemdinli ve devrimci görevler
  Asgari ücret gündemi ve yerel işçi kurultayları
Sefalet ücretine karşı çıkalım/ Kurultay Hazırlık Komiteleri
2006 Bütçesi; Sermayeye kaynak emekçiye sefalet!
  Türban kutuplaşması uşak kucaklaşması
  Kadına yönelik şiddet tartışması; Şiddeti besleyen kapitalizmin kendisidir!
  TC ve özel savaş / M. Can Yüce
  Boğaza değil Zap Suyu'na köprü
  Ekim Devrimi ve Parti etkinliklerinden...
  6 Kasım eylemlerinin ardından... Kendi gücüne güvenen hedefli bir kitle faaliyeti! / Orta sayfa
  6 Kasım eylemleri
  Parti etkinliğine gelen mesajlardan...
  İsviçre'de parti kuruluş yıldönümü etkinliği...
  Suriye'yi tecrit etme saldırısına Amerikan uşakları da katıldı
  Fransa'da isyan dinamikleri yerli yerinde duruyor
  Almanya'da koalisyon görüşmeleri tamamlandı; Her şey tekellere hizmet için!
  Almanya'dan başarılı bir işçi direnişi eylemi
  Felluce'nin napalm bombalarıyla yakıldığı kesinlik kazandı
  Sermaye devletinin "gizli" ama gerçek anayasası; İşte siyaset belgesi!
  Mamak İşçi Kültür Evi 4. mücadele yılında!
  Basından/ Şemdinli beceriksizliği!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

6 Kasım eylemlerinin ardından...

Kendi gücüne güvenen hedefli bir kitle faaliyeti!

Geçen sayımızda öğrenci gençlikten 6 Kasım süreci ve eylemleri üzerine çok sayıda haber ve yorum yazısı almış, fakat yer sıkışıklığından dolayı bu yazıların hiçbirine yazık ki yer verememiştik. Öğrenci hareketinde anlamlı bir çalışma ve eylem süreci olan 6 Kasım YÖK protestolarına ilişkin bu önemli boşluğu Ekim Gençliği'nin konuya ilişkin ana değerlendirmesini burada okurlarımıza sunarak gidermek istiyoruz. Türkiye çapındaki 6 Kasım eylemlerine ilişkin ayrıntılı bilgiler ve yerel yorumlar Ekim Gençliği'nin son sayısında bulunabilir...

Kızıl Bayrak

Bu yılın 6 Kasım eylemleri son yıllardaki parçalılık ve darlığın bir yeni örneğini yaşadı. Geçtiğimiz yıllarda eylemlerde yaşanılan bölünmeler bu yılda da kendini farklı biçimlerde gösterdi. Ancak bu yılın 6 Kasım eylemleri geçmiş yıllardan daha zayıf bir kitle tabanı üzerinden gerçekleşti. Gerek eylem alanına yansıyan tablo gerekse de ön çalışmalar sürecinde ortaya çıkan sonuçlar, bu yılın 6 Kasım eylemlerinin kitle tabanının oldukça dar olduğunu açık bir biçimde göstermektedir. Burada geçmiş yıllardan bugüne taşınan sorunların payı elbette ki büyüktür. Zira gençlik hareket yıllardır debelenip durduğu sorunları çözememekte, bu ise hareketin daha güçlü bir çıkış yapmasını engellemektedir. Bugün yaşanılan ise gelişemeyen her şeyin yaşadığı doğal sonuçtur.

Bugünün gençlik hareketi tablosuna bakıldığında tablo kolaycı çözümlerin hareketin biriken sorunları karşısında bir şey ifade etmediğini açık bir biçimde görebilmekteyiz. Sorunlar çok yönlüdür ve bu çok yönlü sorunlara çözüm oluşturacak hedefli ve soluklu bir kitle faaliyeti bugünün en yakıcı ihtiyacı olarak devrimci gençlik gruplarının karşısında durmaktadır.

6 Kasım süreci ve gençlik hareketi

6 Kasım eylemlerini eylem alanından ibaret gören ve eylemlerin kitle tabanı üzerinden yapılan tartışmalar açık ki bir sığlık taşıyacaktır. Zira genç komünistlerin dönemin başından bu yana ifade ettikleri gibi 6 Kasım bir süreç olarak ele alınmalı ve bu temelde tanımlanmalıdır. Bu açıdan ortaya koyacağımız değerlendirmede 6 Kasım eylemlerini öncesi ve sonrası ile beraber tanımlamaya ve tartışmaya çalışacağız.

6 Kasım eylemlerini önceleyen süreç gençlik hareketi açısından oldukça önemli bir eşiği işaret etmekteydi. Geçmiş yıllarda okulların açılması ile beraber çeşitli gündemler üzerinden gerçekleştirilen kitle eylemleri bu yılın başından bu yana yaşanmamıştı. Yine devrimci gençlik gruplarının harcadığı çabadan bağımsız olarak üniversitelerde ortaya çıkan sorunlar üzerinden kendiliğinden bir eylemsel çıkışın yaşandığı bir dönem değildi, üniversitelerin açıldığı dönem. İstanbul Üniversitesi'nde ve İTÜ'de yapılan eylemler ve şenlikler dışta tutulursa neredeyse hareketsiz bir başlangıçtı üniversitelerde söz konusu olan. 6 Kasım süreci ise bu tablonun dağıtılması hedefi ile eylemli bir kitle çalışması süreci olarak tanımlanmak zorundaydı. Genç komünistler açısından sorunun öncelikli yanını burası oluşturmaktaydı. Ve 6 Kasım sürecini bu tabloyu değiştirmek için önemli bir süreç olarak tanımladık.

Bu tablonun öteki yanını ise gençliğe dönük çok yönlü bir saldırı dalgası oluşturmaktaydı. Gerileyen ve dağınık durumdaki hareket karşısında sermayenin saldırıları boyutlandırmasında akla aykırı bir yan bulunmamaktadır. Öyle de oldu. Ülkenin dört bir yanında üniversite gençliğini sistematik ve çok yönlü bir kıskaç altına alan saldırılar yaşandı. Üniversitelere yaz dönemi yerleştirilen kamera sistemi bunun en açık örneği idi. Üniversite gençliğini baskı altına almak ve sindirmek için bu kadar açık bir uygulama başlatılamazdı herhalde. Ancak saldırının bu kadar yaygın ve pervasızca yapılabilmesinin, neredeyse hiçbir ön hazırlık sürecine ihtiyaç duyulmamasının gerisinde tam da gençlik hareketinin yaşadığı darlık ve dağınıklık bulunmaktadır. Bu saldırılar okulların açılması ile beraber devreye sokulan soruşturma saldırısı ile birleştirildi. Yıllardır belki de sermaye devletinin en kolay sonuç aldığı akademik kıskaç gerileyen hareketin karşısında bir sopa misali durmaktadır. Ve üniversite açılışlarından bu yana onlarca devrimci öğrenci soruşturma terörü ile karşılaştı.

Bu saldırı dalgası gerileyen öğrenci hareketinden güç almakta ancak çok daha kapsamlı bir neo-liberal saldırı dalgası öncesinde hayata geçirilmektedir. Zira bugün eğitim sisteminde yaşanılan ticari dönüşümlerin yasa oluşturmak açısından yaşadığı tıkanma hiç de ticari eğitim sürecinin tüm hızıyla devam etmediği anlamına gelmemektedir. Bugün üniversiteler en yalın haliyle sermayenin ve idarenin elinde bir rant alanı haline gelmektedir. Üniversiteler ticari bir işletme mantığı ile işleyen kurumlar haline çoktan gelmişti. Şimdi ise bu adımların yaygınlaştığı bir süreç yaşanmaktadır. Eğer yaşanılan bu saldırı dalgasına kapsamlı bir yanıt hedefli ve uzun soluklu bir mücadele içersinde verilmezse sermayenin attığı adımların tüm hızı ile devam edeceğinden kuşku duyulmamalıdır.

6 Kasım eylemleri ve eylemleri önceleyen sürecin bir diğer önemli yanı ise hareket içersindeki siyasal öznelerin yaşadığı daralma ve iddiasızlaşmadır. Geçmiş yıllarda dönemin başında en azından siyasal gençlik grupları nezdinde görünen hareketliliğe bu yıl rastlamak mümkün olmadı. Sınırlı bir propaganda çalışmasının ötesinde siyasal gençlik grupları açısından sürece müdahale edecek bir kitle çalışması pratiği neredeyse bulunmamaktaydı. Bunun bir yanını siyasal gençlik gruplarının yaşadığı daralma oluşturuyorken, öteki ve daha önemli yanını yine bu grupların yaşadığı politikasızlık, hedeften yoksunluk ve bunların kaçınılmaz ürünü olarak da dağılma süreci oluşturmaktadır. Birleşik mücadelenin gençlik hareketi için taşıdığı önem düşünüldüğünde, siyasal örgütlenmelerin bir çoğunun düştüğü bugünkü durumun sorunların aşılmasına yönelik çabaları kısır bir döngü içerisine soktuğunu da tüm açıklığı ile ifade etmek gerekiyor. Zira bizim birleşik mücadeleden anladığımız; soluklu, hedefli ve hareketin sorunlarına çözüm oluşturacak çerçeveye sahip bir birleşik mücadeledir. Bugün gençlik grupları açısından yaşanılan apolitizm, dar grupçuluk ve iddiasızlaşma bu imkanı önemli ölçüde zora sokmaktadır.

6 Kasım eylemlerinden yansıyanlar

6 Kasım süreci hareketin yaşadığı sıkışmaya çözüm oluşturabilecek bir çıkışın ilk imkanlarını oluşturmaktan bugün için uzaktır. İstanbul ve Ankara'da yaşanan bölünmeler ve yine bu bölünmelerin sonucunda alana yansıyan tablo, son yılların en dar eylemlerinin oluşmasına neden olmuştur. Bu darlığın yanında bugün için ortaya çıkan ve anlamlı sonuçlarına ulaştırmak için mutlaka çaba harcanması gereken Ankara pratiğini dışta tutarsak, diğer illerde 6 Kasım eylemlerini önceleyen sürecin sonrasına anlamlı bir birikim bıraktığını söylemek ne yazık ki olanaksızdır. Zira eylemlerin ön hazırlık süreci önemli ölçüde zayıf geçmiş ve hareketin biriken sorunlarına birleşik bir yanıt oluşturma perspektifi istenilen düzeyde oluşturulamamıştır.

Bu nokta özellikle önem taşımaktadır. Genç komünistler olarak dönemin başından bu yana 6 Kasım eylemlerini hareketin biriken sorunları karşısında oynadığı rol üzerinden tanımlamıştık. Zira bugün etkili bir politik kitle çalışmasına dayanmayan, attığı her adımla öğrenci gençliği sürecin öznesi haline getirmeye çalışmayan, bu çerçevede çeşitli esnek örgütler oluşturmaya kilitlenmeyen, 6 Kasım'ı bir eylem tarihi olarak değil hareketin biriken sorunların çözümünde temel bir süreç olarak tanımlamayan herhangi bir sürecin başarı oluşturma şansı bulunmadığını döne döne ifade ettik. Ancak ne yazık ki siyasal gençlik gruplarının yaşadığı daralma ve iddiasızlaşma, öte taraftan ise eylemlerde yaşanılan bölünmeler 6 Kasım eylemlerinin tanımladığımız sonuçları oluşturmasını engellemiş oldu.

İlk olarak eylemlerde yaşanılan bölünmelere kısaca değinmekte fayda var. Geçmiş yıllarda birçok vesile ile tekrarladığımız nedenler bu yılın 6 Kasım eylemlerinde çok daha derinleşmiş bir biçimde bölünmelerin nedenlerini oluşturmuştur. Bir kısım siyaset merkezi bir 6 Kasım eylemi üzerinden tartışmalara katılmış, bunun dışındaki hiçbir tartışmayı ise gündemlerine dahi olmamıştır. Ancak bu yılın bir diğer ilginç yanı ise merkezi eylem hedefleyen siyasetlerin de kendi aralarında yaşadıkları bölünmedir. Bu bölünmedeki nedenler ise yer ve tarih tartışmaları gibi oldukça “politik” nedenler olabilmiştir. Tek başına bu bile bölünmelerin gençlik hareketinin ihtiyaçlarından doğan politik tartışmalardan veya tutumlardan kaynaklanmadığını açık bir biçimde göstermektedir. Yaşanılan en açık ifade ile tipik bir apolitizm ve bunun sonucu olan dar grupçuluk ve buna eşlik eden sorumsuzluktur. Zira siyasal gençlik gruplarının sayfalarına yansıyan elle tutulur bir değerlendirmeye ve gerekçelendirmeye rastlamak ne yazık ki süreç boyunca neredeyse olanaksızdı.

Geçmiş yıllarda ortaya konulan Kızılay tartışmaların bir tekrarını yaşamış olmak ve bu tartışmalardan doğan bir bölünmenin ortaya çıkması bizi şaşırtmıyor. Kızılay elbette ki tekrarlaya geldiğimiz gibi gençlik hareketinin daha güçlü bir atılım yapmasının önemli bir adımıdır. Ancak bu atılımı oluşturacak olan açık ki siyasal gençlik gruplarının kendi son derece sınırlı güçleri ile örgütledikleri sonuçsuz, hedefsiz ama şaşalı bir eylem değil, hareketin biriken sorunlarının çözümünde etkili bir kaldıraç olarak tanımlanabilecek bir Kızılay çıkışıdır. Kızılay'a girmek ve 6 Kasım eylemini burada gerçekleştirmek kendi başına gençlik hareketi için özel bir amaç olamaz. Bu hareketin militan ve güçlü bir çıkış yapmasının yalnızca bir imkanıdır ve buna hizmet ettiği ölçüde bir anlam taşıyacaktır. Burada Kızılay eylemini tartışmasız bir biçimde siyasal gençlik gruplarının önüne koyan ve tek bir politik gerekçelendirme yapma ihtiyacı dahi duymayan siyasal gençlik gruplarına sormak gerekiyor; sınırlı bir afiş çalışması dışında kitle çalışması çabası ile dahi desteklenmeyen bir Kızılay çıkışı, gençlik hareketinin biriken sorunlarına nasıl bir çözüm oluşturacaktır?

Bu yıl için bölünmenin bir tarafı da SGD ve Özgür Gençlik çevresidir. Bu çevre kendi merkezi Ankara gerekçelerini dahi kuru bir ajitasyon ve kekelemeler dışında ifade edemediği bir metinde bizi bölünmenin sorumluları arasında gösterebilmektedir. Bunu yaparken ise kara çalma ve iftira dışında bir yönteme sahip değillerdir. Başka bir yönteme sahip olmalarını da beklemiyoruz zaten. Hiçbir gerekçeye dayandırılmadan iftirayı ve kara çalmayı siyaset sananlara bir kez daha hatırlatmak isteriz; bu çürüme ve iddiasızlaşma dışında başka hiçbir şey değildir.

İçinde debelendiği apolitizm batağından bize hesap sorma cesareti bulanlara bizim de sormamız gereken sorular olacaktır. Geçtiğimiz yıl kullandığınız argümanların bu sene değişmesinin, eylem biçiminizin “hak alıcı”, “düşmanın üzerine yürüyen” bir tarzdan “barışçıl” bir tarza dönüşmesinin maddi sebeplerini, kendi ifadenizle “dönemin koşullarını” kamuoyuyla paylaşacak mısınız? 27 Ekim eylemine katılmamanızın eylem öncesinde ifade ettiğiniz eylemin zamanına ilişkin pek “politik” nedenler dışında bir nedeni bulunuyor mu? Ankara eylemi herkesin kendi pankartı ile çıkmasına uygun bir eylem olmasına karşılık ve eylem yerine ilişkin tartışmalar halen sonlanmamışken tartışmalardan çekilmeniz dar grupçuluğunuzun ve kaba sorumsuzluğunuzun yeni bir göstergesi değil mi? En geri mücadele biçimlerine sıkıştığımızı ve devrimci gençlik gruplarından uzak durduğumuzu iddia eden (düşünün ki bunu bize son yıllarda reformist hareketin kuyruğundan ayrılmayan ve platformu gitgide onlara daha çok yaklaşan bir siyasetin mensupları söylüyor!) SGD neden Gençlik Derneği ve YDG ile eylemini ortaklaştıramamıştır?

Parçalı tablonun hareketi zayıflatan etkisinin dışında siyasal gençlik gruplarının önemli bir kısmının içerisinde bulunduğu atalet tablosu da bölünmeler dışında 6 Kasımın sonrasına taşınabilecek daha güçlü bir süreç oluşturulmasını önemli ölçüde engellemiştir. Zira bir kısım siyaset ortaya koyduğumuz politik platformun bir parçası olmalarına karşılık, bu politikanın başarıya ulaşması için üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmekten özenle geri durmuştur. Bu bir tercihin ötesinde siyasal gençlik gruplarının girdiği iddiasızlaşmanın ve dağılmanın bir göstergesi sayılmalıdır. Zira ortaklaşılan bir politik platformun başarılı bir sonuç oluşturması için üzerine düşen asgari çabayı harcamamış olmanın bizim açımızdan başka bir tanımı bulunmuyor.

Yine bu 6 Kasım sürecinde bir kısım reformist örgütlenme ise alandaki “varlığının” dışında neredeyse tümüyle örgütlenen eylemleri dışarıdan seyretmiştir. Bu açıdan Ankara ve İstanbul gibi illerde üniversite öğrencilerine dayanan çıkışlar hiç de bu eylemler içindeki öznelerin soruna aynı biçimde yaklaştığını göstermemektedir. Bir kısım reformist örgütlenme bu eylemleri kendi politikasızlığına paravan olarak kullanmak, eylemlerin politik içeriğini daraltmaya çalışmak dışında hiçbir amaç taşımamaktadır. Emek Gençliği'nin Ankara ve İstanbul eylemlerinde aldığı tutum reformizmin dönemsel çizgisini ve geldiği apolitik iflas noktasını en açık biçimde ortaya koymaktadır.

Taşra üniversitelerinden yansıyan tablo bu yılın 6 Kasım eylemlerinin bu üniversitelerde de beklenilen sonuçları oluşturulamadığını göstermektedir. Zira taşra üniversiteleri hareketin kitle tabanının kaydığı üniversitelerdir. Ve işçi-emekçi gençliğin eğitim sistemi karşısında derinleşen sorunlarının bu üniversitelerde yankı oluşturmasını ise doğaldır. Ancak bu yılın 6 Kasım eylemleri taşra üniversitelerindeki bu potansiyel imkanın bir dizi nesnel ve öznel nedenden kaynaklı yeterince hayata geçirilememesine neden olmuştur.

Bu nesnel olanaksızlıkların başında taşra üniversitelerinde merkez üniversitelerinden çok daha ağır bir biçimde hissedilen ağır baskı koşulları gelmektedir. Bu baskı koşullarını yırtacak bir politik faaliyete dayanmayan 6 Kasım eylemlerinin ise -metropol üniversitelerinde bu üniversiteleri etkileyebilecek bir hareketlilik oluşmadığı koşullarda- taşra üniversitelerinde etkili sonuçlar oluşturabilme şansı bulunmamaktadır.

Kendi gücüne güvenen çok yönlü bir politik faaliyet!

Bugünün bu atalet tablosunu kıracak hedefli ve soluklu bir çalışma tarzını hayata geçirmek gençlik hareketine karşı güncel sorumlulukların başında gelmektedir. Siyasal gençlik gruplarının bu ölçüde daraldığı ve apolitizme sürüklendiği bir tabloda bunu kıracak bir politik perspektif oluşturmak, ama herşeyden önce kendi güçlerini diğer anlayışların tablosuna takılmadan seferber etmek günün en yakıcı devrimci sorumluluğudur. Zira “gerektiğinde kendi başına yürümek güç ve iradesi gösteremeyenler, başkalarını birlikte yürüyüşe çekmek güç ve iradesi zaten gösteremezler. Politik yaşamın genelinde geçerli olan bu ilke, bugünün gençlik hareketi gerçekliği gözetildiğinde özellikle önemli ve geçerlidir. Temel hedef ile günün gerçekleri arasında doğru, amaca uygun düşen bir ilişki ve bütünlük kurabilmektir burada sözkonusu olan. Doğru bir politikanın hayata geçirilmesi mücadelesinde bütünsel hedefi şaşmaz bir güven ve kararlılıkla gözetmek ile, bu değişmez hedefe günün henüz sınırlı ve kısmi kalabilen olanaklarından hareketle ulaşmaya çalışmak iki ayrı şeydir. İlkine ulaşmak tam da ikincisinden hareket etmeyi gerektirir.”

6 Kasım eylemlerinin ortaya çıkarttığı tablo bunu tüm açıklığı ile bir kez daha gözler önüne sermiş bulunuyor. Bugün gençlik kitlelerine giderken soluğu kesilen, kitle çalışmasından kaçan, politikasızlığı bir yaşam biçimi haline getirmiş siyasetler tablosu içersinde sonuç alıcı bir mücadele ancak bu mücadelenin gerekleri konusunda sürükleyici bir rol oynanabildiği koşullarda başarılı olacaktır. Bu açıdan yerel çalışma deneyimlerinin sınırlı da olsa kendi sonuçlarını oluşturduğu -Ankara vb. çalışmalar- mutlaka bu çalışmaları güçlendirecek bir politik perspektif ile sürece asılmalıdırlar. Zira bugün harekete yönünü oluşturmasını sağlayacak özgün deneyimler öncelikle yerel ölçekte ortaya çıkan sonuçlar üzerinden gerçekleşecektir.

Unutulmamalıdır ki, bugün, hareketin yaşadığı parçalı tablonun sadece bir yanını siyasal gençlik gruplarının yaşadığı parçalılık oluşturmaktadır. Ancak bundan çok daha önemli olan üniversitelerde hedefli ve sonuç alıcı bir biçimde geniş öğrenci yığınlarına yönelen bir faaliyetin örgütlenmiyor olmasıdır. Bizim açımızdan sorunun can alıcı halkasının burası olduğunu ifade ediyorsak, çözüm için olanaklı oldukça birlikte, gerektiğinde ise yalnız bir biçimde asıl soruna yüklenmeliyiz.

Geniş örgütsüz gençlik yığınların karşısına çok yönlü bir politik faaliyet düzeyi ile çıkmak bugünün gençlik hareketine karşı en önemli sorumluluklarımızdan birisi oluşturmaktadır. Zira hareketin politikleşmesinde mesafe alınmadıkça onun daha güçlü örgütsel açılımlar oluşturmasını sağlama şansımız bulunmamaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta faaliyetin çok yönlü bir politik faaliyet olarak örgütlenmesidir. Zira geniş gençlik yığınlarının arayışlarının çok yönlü olması kapsayıcı bir politik faaliyetin de böyle örgütlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çok yönlü faaliyet içerisine kültür-sanat çalışmalarından akademik sorunlara, ülkenin ve gençliğin politik sorunlarından devrimin ve sosyalizmin güncelliğine kadar bir dizi başlık girmektedir. Ancak bu sorunların çok yönlü bir çalışmaya konu edildiği koşullarda çalışmanın başarılı sonuçlar oluşturma şansı bulunmaktadır.

Yine bu çalışmalar içerisinde her adımdan örgütsel sonuçlar oluşturmaya kilitlenmemiz gerekiyor. “Gençlik hareketi her dönem hareketin düzeyiyle uyumlu ve ihtiyaçlarını karşılayabilen çeşitli kitlesel örgüt biçimleri ortaya çıkartmak potansiyeline sahiptir. Subjektivizme ve grupçuluğa düşmeden bu biçimleri somutlamak, hareketin durumunu ve olanaklarını en doğru bir biçimde değerlendirerek örgüt sorununa uygun çözümler bulmak devrimci önderlik sorumluluğu kapsamındadır.

“Bu süreci şöyle özetleyebiliriz: Gençlik içerisinde bir kitle çalışması yapıyorsunuz. Bu çalışma ilk sonuçlarını üretmeye başladığı andan itibaren, bu ilk ileri unsurlar bir araç arayışına gireceklerdir. Eğer ortada buna uygun bir örgütlenme varsa, bu örgüt kendi önderliğini gerçekleştirir. Ancak böyle bir örgütlenmenin olmadığı koşullarda bu aracı oluşturmakla yükümlüsünüz demektir. Böyle bir araç izlediğiniz politik çizgi çerçevesinde hedef kitleye daha güçlü ve kolay biçimde ulaşmanızı sağlayacaktır. Bu açıdan her politika kendine bir araç doğurur ve ortaya çıkan her araç o politikayı daha güçlü temellerde hayata geçirmenizi sağlar. Bu açıdan bugün varolan örgüt modelleri tartışmasının sorunu çözen bir yanı bulunmadığını bilmek, ancak kitle hareketinin her somut düzeyinden çeşitli (geçici ya da kalıcı, birimsel/yerel ya da giderek genelleşen ve merkezileşen) örgüt ve/veya örgüt adımları ile çıkmak zorundayız”

6 Kasım eylemleri harekete devrimci önderlik sorumluluğunun yakıcılığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Öyleyse bu onurlu görevi yerine getirebilmek için görev başına!

(Ekim Gençliği, Sayı: 88, Kasım 2005)