24 Eylül 2005 Sayı: 2005/38 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  Direniş geleneği bu topraklarda bitirilemez!
  Erdoğan New York'ta umduğunu bulamadı
  TMY Yasası ve düzenin çıkmazı
  Türk-İş ve Emek Platformu; İhanete devam!
  DİSK bu kadar sahipsiz mi?
Ulusalcı faşistlerin Kürt düşmanlığı
New York'ta BM Milenyum Doruğu yapıldı
  Serna ve Seral işçileri grevde!
  Sözleşmeli öğretmenlik ya da kölelik
  12 Eylül hukuku sürüyor: Yeni yasal düzenlemeler /Y. Akkaya
  ÇHD'nin açıklaması; Polis copları çalışırken fonda DİSK vardı
  Kürt hareketinden; Eylemsizlik süreci 3 Ekim'e kadar uzatıldı
  BEKO'da sadaka düzeyinde zam
  Demokrasi mücadelesi ve Kürt sorunu (Orta sayfa)
  Irak'ta halklar birbirine düşürülmek isteniyor
  Basra'da halk İngiliz tanklarını ateşe verdi

  Ukrayna; '"Turuncu devrim"in erken çöküşü!

  Almanya'da seçimler ve gösterdikleri
  İMES'ten bir patron; Bahadır Tanrıkulu
  Mamak İKE; Emekçi kadınlar 1 Ekim'de buluşuyor!
  2. Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleştirildi
  Kurultay çalışmalarından...
  12 Eylül faşizmi üzerine-3 / M. Can Yüce
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Basından: Galataport tezgahı /Mustafa Sönmez
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Basra'da halk İngiliz tanklarını ateşe verdi

Irak işgaline onbinlerce askerle katılan İngiliz ordusu, “iyi emperyalist” rolünü oynamakla övünüyordu. Bu “başarı”yı İngiliz sömürgecilik tarihi boyunca sağlanan “birikim”e yoranlar da var. Bu varsayım, İngiliz ordusunun işgali altındaki bölgelerde göreceli bir sakinliğin hüküm sürmesine dayandırılıyor. İngiliz işgal güçlerinin kimi aşiret liderlerini ve şeyhleri rüşvetle kendi saflarına çektiğine dair iddialar da var. Ancak görece sakinliğin asıl nedeni, Şii Araplar'ın henüz yaygın bir direnişe geçmemiş olmalarıdır.

Basra kentinde yaşanan son olaylar, “görece sakin dönem”in artık geride kalmak üzere olduğunun işaretlerini verdi. Olaylar, geçen hafta Arap kıyafetleri giymiş iki İngiliz SAS komandosunun bir kontrol noktasında durmayı reddederek “Iraklı” polislere ateş açmasıyla başladı. Yerel polis tarafından tutuklanan İngilizler'in üzerinde silahın yanısıra bol miktarda patlayıcı da bulunuyordu. İngilizler'in üzerinde yakalanan patlayıcılar, gizli bir saldırı için yola çıktıklarını gösteriyordu. İşgal güçlerinin bu iki İngiliz'i kurtarmak için anında askerleri, tankları, helikopterleri seferber etmeleri de, birşeyleri gizleme telaşı içinde olduklarını gözler önüne serdi.

Basra valisi Muhammed el Veyli, İngiliz baskınının, “barbarca, vahşi ve sorumsuzca” olduğunu söyledi. El Veyli, helikopter desteğindeki 10'dan fazla İngiliz tankının hapishaneyi yıktığını kaydetti. İngiltere Savunma Bakanı John Reid ise, iki İngiliz'in “zorla kurtarılmasının” doğru olduğunu savundu.

Ancak asıl olay bundan sonra başladı. Cezaevini yıkan, yoldaki araçları ezerek geçen tankları kuşatan Basralılarla İngiliz askeri arasında sert çatışmalar yaşandı. Basralılar İngiliz tanklarını kuşatarak ateşe verdiler. Çatışmada iki Iraklı ölürken, üç işgalci asker yaralandı. Bu olaylara tanık olanlar, Basra'nın artık eski Basra olmadığı konusunda hemfikirler.

Basra'daki olay İngiliz medyasında da geniş yankı buldu. İngiliz basınının etkin gazeteleri, Irak'tan çekilmenin zamanının geldiğini yazmaya başladı.lar Savaş borazanı kimi gazeteler Irak'a ek asker göndermek gerektiğini savunurken, bazı yazarlar, Irak'ın Güney'inde ikinci bir direniş cephesi açılmadan İngiliz askerlerini bölgeden çekmenin bir yolunun bulunması gerektiğini dile getiriyorlar. Bush'un “fino köpeği” Blair bir kez daha ecel terleri dökmeye başladı.

Şii Arap oluşumların Bağdat'taki kukla hükümette yeralmasına rağmen Basra halkının ayaklanması, işgale tahammül etme döneminin geride kalmakta olduğuna işaret ediyor. Dolayısıyla ikinci bir direniş cephesinin açılması pek de şaşırtıcı olmayacaktır.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Suriye'ye yönelik tehditler yine gündemde

İşgal ordularının Irak'ın Suriye sınırına yakın Telafer kentindeki katliamı sürerken, Suriye halkı da arsız tehditlere maruz kalıyor. ABD'nin Irak'taki sömürge valisi Zalmay Halilzad, Suriye'nin “terörist sığınağı haline geldiğini” iddia ederek, “ABD'nin sabrı taşmak üzere” dedi.

Halilzad haydudu, gazetecilere verdiği demeçte, “Bizim de, Iraklılar'ın da sabrı taşıyor. Şam için karar verme zamanı gelmiştir” dedi. Gazetecilerin, “Suriye'ye askeri saldırı” ihtimalini sorması üzerine Bush çetesinin Irak temsilcisi, “Hiçbir seçenek dışlanmıyor. Ayrıntıya girmek istemiyorum, ama onlar ne dediğimi anlar.” şeklinde yanıtlayarak küstahça tehditler savurdu.

Iraklı Sünniler'in “Suriye'den Irak'a giren Sünni aşırıların tehditleri” nedeniyle anayasa taslağına karşı çıktığı türünden saçma iddialarda bulunarak vaazını şu sözlerle sürdürdü: “Suriye, Irak'ta başarıyı güçleştirmenin karşılığında ne tür bir bedel ödemeye hazır olduğuna karar vermeli. Terörist eğitim kampları kapatılmalı. El Kaide'nin Suudi Arabistan, Yemen, Kuzey Afrika'da kandırdığı gençlerin Şam Uluslararası Havaalanı'na inmesi engellemelidir.”

Bu arada Irak kukla Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari de benzer bir açıklama yaptı. Suriye'nin “tehlikeli bir oyun oynadığını” öne süren Zebari, Bağdat yönetiminin, yıl sonunda seçilmiş bir hükümet iktidara gelene kadar Suriye'ye karşılık vermeyeceğini belirterek, “Suriye, komşu bir ülkede demokrasinin kök salmasından rahatsız ve bu nedenle Irak'ta istikrarı bozmaya çalışıyor” türünden nakaratları yineledi.

Suriye yönetimi ise bu tehditlere sert bir karşılık verdi. Suriye'nin resmi yayın organı Teşrin gazetesinde yayınlanan bir başyazıda, Halilzad'ın açıklamalarının ABD'nin Irak'taki başarısızlığını gizlemeyi amaçladığı belirtildi. Başyazıda, “Bir süper gücün elçisinin uluslararası ilişkilerin geleneklerine bağlı kalmak yerine gözdağı vermesi garip. Saldırı tehdidi, sömürgecilik ve soğuk savaşı hatırlatan bir tarz” denildi.

İşgal orduları Irak bataklığında çırpınırken, Bush liderliğindeki savaş kundakçıları Katrina kasırgası ile sarsılmaya devam ediyor. Hem Amerikan, hem de dünyadaki savaş karşıtları büyük bir eylem için son hazırlıklarını yaparken, giderek gayri meşru duruma düşen neo-faşist şebeke daha da saldırganlaşıyor. Sömürge valisi Halilzad ile uşaklarına bu saldırganlığın sözcülüğünü yapmak düşüyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

İran emperyalist baskıya boyun eğmedi

Emperyalistlerin İran'ı dize getirme girişimleri yine sonuçsuz kaldı. Bu güçleri kabadayılıkla suçlayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, ülkesinin nükleer programını tavizsiz sürdüreceğini söyledi. Bunu üzerine Avrupa Birliği, Tahran'ı BM'ye şikayet etmeye hazırlandığı sinyalini verdi.

Ahmedinecad, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, ABD ile batılı ortaklarını kabadayılıkla suçladı. Bu devletlerin nükleer enerji programı nedeniyle İran'a yüklenmesini eleştirerek, onları önce İsrail'in nükleer silahlarına bakmaya davet etti. Nükleer silahlarla mücadele ve nükleer ayrımcılığın önlenmesi için BM bünyesinde özel bir komisyon kurulmasını da önerdi.

Ahmedinecad, nükleer enerji konusunda bazı ülkelere yönelik ayrımcılık yapıldığını, bazı ülkelerin haklarının ise dikkate alınmadığını ifade ederek, BM'nin bu durumu ortadan kaldırmaya yönelik önlemler alması gerektiğini hatırlattı ve isteyen ülkeleri İran'ın nükleer programına katılmaya çağırdı.

İran Cumhurbaşkanı'nın umulan tavizi vermemesi üzerine bir Avrupa Birliği sözcüsü, Tahran'ın BM Güvenlik Konseyi'ne götürülmesinin tek seçeneğe dönüşmekte olduğunu öne sürdü.

Bu arada İran yönetimi, Tahran'ın nükleer programına ilişkin kritik bir toplantı yapacak olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nu (UAEK), İran dosyasını BM Güvenlik Konseyi'ne göndererek “radikal” bir tutum içerisine girmemesi konusunda uyardı.

İran Ulusal Güvenlik Konseyi (UYGK) sözcüsü Ali Agamuhammedi de, İran'ın barışçıl nükleer teknolojiye ulaşma çabalarını hiçbir koşulda durdurmayacağını ilan etti. Agamuhammedi, “UYGK toplantılarında çeşitli seçenekler değerlendirildi. Hatta en kötü alternatif olan askeri saldırı da ele alındı” diyerek, tehditlere rağmen geri adım atmayacaklarını kaydetti.

Emperyalist güç odaklarının İran'ı dize getirmelerinin pek kolay olmayacağı görülüyor.