24 Eylül 2005 Sayı: 2005/38 (38)

  Kızıl Bayrak'tan
  Direniş geleneği bu topraklarda bitirilemez!
  Erdoğan New York'ta umduğunu bulamadı
  TMY Yasası ve düzenin çıkmazı
  Türk-İş ve Emek Platformu; İhanete devam!
  DİSK bu kadar sahipsiz mi?
Ulusalcı faşistlerin Kürt düşmanlığı
New York'ta BM Milenyum Doruğu yapıldı
  Serna ve Seral işçileri grevde!
  Sözleşmeli öğretmenlik ya da kölelik
  12 Eylül hukuku sürüyor: Yeni yasal düzenlemeler /Y. Akkaya
  ÇHD'nin açıklaması; Polis copları çalışırken fonda DİSK vardı
  Kürt hareketinden; Eylemsizlik süreci 3 Ekim'e kadar uzatıldı
  BEKO'da sadaka düzeyinde zam
  Demokrasi mücadelesi ve Kürt sorunu (Orta sayfa)
  Irak'ta halklar birbirine düşürülmek isteniyor
  Basra'da halk İngiliz tanklarını ateşe verdi

  Ukrayna; '"Turuncu devrim"in erken çöküşü!

  Almanya'da seçimler ve gösterdikleri
  İMES'ten bir patron; Bahadır Tanrıkulu
  Mamak İKE; Emekçi kadınlar 1 Ekim'de buluşuyor!
  2. Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleştirildi
  Kurultay çalışmalarından...
  12 Eylül faşizmi üzerine-3 / M. Can Yüce
  Bültenlerden / OSB-İMES İşçi Bülteni
  Basından: Galataport tezgahı /Mustafa Sönmez
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Irak'ta yağma, talan ve katliam sürüyor... Halklar birbirine düşürülmeye çalışılıyor...

Birleşik bir direniş işgalcilerin sonunu getirecektir!

“Irak'ta 100 binden fazla kişi öldü. Başka onbinlerce insan da sorgu altında işkence görüyor. Evlerimiz yağmalandı, şehirlerimiz sürekli bombalanıyor ve Irak yüzlerce yıl geri gitti, gelecek yıllarımızı ise savaştan önce hissetmediğimiz bir aşırılığın etkisiyle yaşayacağız.”

Bir Iraklı böyle tasvir ediyor yaşadığı ülkeyi. Bu tasvir yapılırken Telafer üzerine “teknoloji harikası” bombalar yağıyor, 100 bin ölüye sürekli yenileri ekleniyordu. Irak'tan yansıyanlar, emperyalist-kapitalist dünyanın “yardıma muhtaç” halkları kurtarma operasyonudur. Başka bir ifadeyle, Iraklılar'ı “ölü veya diri özgürleştirme” hareketinin özü budur.

Yok ediyorlar ama amaçlarına ulaşamıyorlar

Iraklı'nın da tasvir ettiği gibi, ortada yerle bir edilerek yüzyıl geriye itilen bir ülke var. Ancak, Irak'ı bu hale getirenler, karanlık hedeflerine doğru bir adım bile atabilmiş değiller. Tersine, bu ülkeyi işgal ettikten sonraki en derin açmaz içinde bulunuyorlar. Artık dünyanın “naif” sayılan sakinleri bile, ABD emperyalizminin, tarihin tanık olduğu en yıkıcı zorba güç olduğunu biliyor.

Irak halkını diktatörlükten kurtararak özgürleştireceklerdi. Ancak şimdi Bağdat'ta sular akmıyor, elektrikler kesik, kanalizasyonlar tıkanmış... Yani bu kent, çağdaş Irak tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar harap bir halde bulunuyor. Oysa Irak'ı yakıp yıkanlar müreffeh bir ülke inşa edeceklerini iddia ediyorlardı. Ne de olsa Irak petrol zengini bir ülkeydi.

İşgalden 2.5 yıl sonra Irak'taki enkaz yığınlarına her gün yenileri ekleniyor. 150 bini aşkın işgalci asker, denetim kurmak bir yana, ancak kendini korumakla meşgul. Ölüm korkusuyla debelenen bu çapulcuların sık sık etraflarında hareket eden her canlıyı ortadan kaldıracak kadar gözü dönüyor. Yani Irak hem enkaza çevrilmiş, hem de tam bir kaosun içine sürüklenmiş durumda.

Iraklı devşirmelerden polis gücü oluşturma girişimleri ise fiyaskoyla sonuçlandı. Kukla hükümet sözcüsü Muvaffak el Rubai, direnişçilerin Irak polisinin üst düzey yetkilileri arasına kadar sızdığını, kimin polis kimin direnişçi olduğunun bilinmediğini itiraf ederek, “vaziyet içinden çıkılmaz bir hal aldı” diyor.

İnşa yok, yağma var!

Ölümün kol gezdiği Irak'ta, büyük vurgunlarla kasalarını dolduranlar da eksik olmuyor. Kapitalizmin doğasına uygun olarak, kanla beslenen şirketler, vantuzlarını çoktan Irak'ın içlerine kadar daldırmış bulunuyorlar. Sözkonusu olan sadece petrol yağması veya ihalelerden sağlanan vurgunlar değil. Kukla hükümetin bakanlıklarına ayrılan büyük meblağlar da buharlaşmıştır.

The Independent gazetesinin manşetine taşıdığı bir habere göre, Irak Savunma Bakanlığı kasalarından tam 1 milyar dolar “ortadan kayboldu”. Irak Maliye Bakanı Ali Allavi, bunun “tarihteki en büyük soygunlardan biri olduğunu” söyledi. Allavi, “Bakanlığın satın alma bütçesinin neredeyse yüzde 100'ü ortada yok” diye konuştu.

Bu paranın büyük bir bölümünün, “Polonya ve Pakistan'dan silah almak” gerekçesiyle nakit olarak yurtdışına çıkarıldığı, ancak daha sonra kaybolduğu söylendi. İki ülkeden alındığı söylenen silahlar ise “müzelik” olarak nitelendiriliyor.

Soygunu gerçekleştirenlerin sadece “kullanılan kişiler” olduğu, ABD ordusu ve istihbaratı içinden bazı “unsurların” da bu yağmaya katılmış olduğu bildiriliyor.

Bakan Allavi; elektrik, ulaştırma, içişleri gibi diğer bakanlıkların kasalarından da yarım milyar dolardan fazla bir paranın ortadan kaybolduğunu ekledi. Soyguncuların Amerikalı, işbirlikçi, asker veya sivil olması farketmiyor. Ortada bir gerçek var; işgal orduları ülkeyi yakıp yıkıyor, kam emiciler de “yeniden inşa” adı altında yağmaya devam ediyor.

El Zerkavi neye hizmet ediyor?

Emperyalist orduların derin bir açmaz içinde debelendiği bugünlerde, El Kaide'nin Irak'taki kolunun lideri olduğunu öne süren bir zat çıkıp, Şii Araplar'a karşı cihat ilan ediyor. Ebu Musab El Zerkavi olduğu iddia edilen bu zatın, Telafer kentinin yerlebir edildiği günlerde yaptığı bu açıklama, belli ki işgalcilerin hizmetinde olan birileri tarafından hazırlanmıştır.

İğrenç tehditler içeren açıklamanın yanısıra, Şii Araplar'ın yoğun olarak yaşadığı Bağdat'ın Kazımiye Mahallesi'nde bir intihar eylemcisi, bomba yüklü minibüsü iş bulmak amacıyla yol kenarına toplanan işçilerin arasına sürerek infilak ettirdi. Saldırıda ilk belirlemelere göre 114 kişi öldü, 156 kişi yaralandı. Araplar arasında mezhep çatışması başlatmak isteyen vahşi bir zihniyetin ürünü olan bu tür eylemlerin, işgalcilerin işine yaradığına kuşku yok.

Arap halkını birbirine boğazlatmak kolay olmayacaktır

Şii Araplar'ı hedef alan iğrenç tehditlerin ardından gelen vahşi katliamlar, ortada işgale hizmet eden bir takım karanlık güçlerin ciddi bir hazırlık yaptığını gösteriyor. Buna rağmen Arap halkını birbirine kırdırmak öyle kolay olmayacak. Gerek Sünni Araplar'ın, gerekse de Şii Araplar'ın kanlı saldırılara verdikleri tepkiler, oynanmak istenen oyunun farkında olduklarına işaret ediyor.

Bu arada işgal karşıtı Birleşik Irak Halkı (UIP) adlı örgüt, sivilleri hedef alan intihar saldırılarının ardında ABD gizli servisi CİA'nın olduğunu belirtti. İspanya'da gazetecilere konuşan örgütün lideri Yusuf Hamdan, ABD'nin direnişi lekelemek için CİA aracılığıyla sivillere saldırdığını söyledi.

CİA'nın Irak'ı kana bulayan saldırılarda işbirlikçi bazı Iraklılar'ı kullandığını ifade eden Hamdan, “Irak'taki saldırıların ardında kirli bir işbirliği var. ABD, direnişi lekelemek için CİA'yı kullanıyor” diyor. UIP'nin, Irak'taki CİA tezgahı saldırıları araştırmak için komünistlerle birlikte faaliyet yürüttüğünü belirterek, sivilleri hedef alan saldırıların “bilinen kişilerce yapıldığını” söylüyor.

Bu arada Sünni Arap Din Adamları Birliği (AMS) adına şeyh Mahmud El Sümeydi tarafından yapılan açıklamada da, sivilleri hedef alan intihar saldırıları sert bir dille eleştirildi. Sivillere yönelik kanlı saldırılara karşı tüm Iraklılar'ı mücadeleye çağıran Sümeydi, “Irak'taki tüm siyasi, etnik ve dini gruplar, bu tür saldırılara karşı mücadele etmelidir. Kimsenin bizi savunmayı bahane ederek halkımıza zarar vermeye hakkı yok” dedi.

Bazı Şii Arap liderler de mezhep çatışması yaratılmak istendiğine dikkat çekerek, Araplar arası çatışmalara işgalcilerin zemin hazırladığını dile getirdiler.

Irak'taki hemen tüm taraflar, ülkenin içinde bulunduğu kaostan çıkabilmesi için emperyalist işgalin son bulması gerektiğini söylüyor. Emperyalist işgale son vermenin temel koşulu ise, Araplar'ı birbirine düşürme girişimlerine birleşik bir direnişle karşılık verebilmektir.