13 Ağustos 2005
Sayı: 2005/32 (32)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye düzeni ve devleti Kürt sorunu açmazında
  Sermayenin bölgesel asgari ücret oyunu
   Direnişin kaderi Seydişehir işçisinin elinde
  Erdemir işçileri yağmacıları içeri sokmadı
  "Terörle mücadele" bahanesiyle hak ve özgürlüklere saldırıya devam
Adana'da tutuklama terörü; Baskılar bizi yıldıramaz
Eroğan-aydınlar görüşmesi...
  10 bin emekçi Mamak Kültür ve Sanat Festivali'nde buluştu.
  2. Mamak Kültür ve sanat Festivali başarıyla gerçekleşti... Cüret ettik ve bir kez daha başardık.
  Festivale gelen mesajlardan...
  Güçlü ön hazırlık, başarılı bir festival!
  Sınıf hareketinin ihtiyaçları ve kurultay çalışması (Orta sayfa)
  Tasfiyeciliği örtme ve teorileştirme aracı: Demokratik konfederalizm/2
  İran emperyalist kuşatmaya rest çekti
  Blair hükümeti faşizan yasa hazırlıklarına hız verdi
  ABD'nin gizli hapishanelerinde ortaçağ vahşeti

  Amerikalı savaş karşıtları birleşmeye hazırlanıyor

  Örsan Tekstil'de işçi kıyımı
  Kamuda toplu görüşme süreci başlıyor
  Evleri yıkılan Güzeltepe halkıyla röportaj
  Umutlarımızı bırakıyoruz direnenlere
  Bültenlerden/İMES
  Hiroşima'nın 60. yılı anısına...
  15 Ağustos Atılımı ve güncel görevlerimiz
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Blair hükümeti faşizan yasa hazırlıklarına hız verdi...

Sınıf çatışmalarına hazırlık yapılıyor!

Burjuva demokrasisinin sembolü kabul edilen İngiltere'de polis devletine doğru hızla atılan adımlar, en inanmış liberalleri bile hayal kırıklığına uğratacak cinsten. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni iç hukuk düzenlemesi olarak kabul eden bu ülke, ciddi bir engelle karşılaşmadan sokak ortasında yargısız infazları meşrulaştırırken, her yana çekilebilecek bir ‘teröre destek verenler' ibaresi ardına sığınarak yasakçı, faşizan yasaları uygulamaya hazırlanıyor.
Bush liderliğindeki savaş kundakçılarının izinden milim sapmadan ilerleyen ‘fino köpeği' Blair, iç politikada da önderlerini takip ediyor. Yeni yasal düzenlemeleri kamuoyuna açıklayan Blair, ‘oyunun kurallarının değiştiğinden kimsenin şüphesi olmasın' tehditleri savurarak kabadayılık yapmaya başladı.

Sözkonusu yasa ile Blair, yabancıların ‘terörü teşvik' etmelerini engellemek iddiasıyla İçişleri Bakanlığı'na, yani kolluk kuvvetlerine geniş yetkiler vermeye hazırlanıyor. Plan, İçişleri Bakanlığı'na ‘terörizmi kışkırttı'ğı düşünülen yabancıların sınırdışı edilmesi ve ülkeye girişine izin verilmemesi konusunda yetki verilmesini de içeriyor.

Bu plan ile Blair ‘yabancı'ları gönül rahatlığıyla işkencecilerin kucağına itmeye hazırlanıyor. İngiliz yargısı şimdiye kadar işkence ya da ölüm cezasının bulunduğu ülkelerin vatandaşlarının ülkelerine iade edilmesine karşı çıkıyordu. Ancak Ürdün ile bir anlaşma yapan Blair hükümeti (on ülkeyle aynı konu hakkında görüşmeler devam ediyor) bu politikanın da değiştiğini gösterdi.

Blair, hükümetin İngiliz yurttaşlığını sonradan kazananlardan ‘terör' etkinliklerine karıştıkları öne sürülenlerden bu haklarının geri alınması yönünde yeni bir yasal düzenleme için de hazırlık yapıyor. Yapılan hazırlık çerçevesinde internet siteleri, kitapçılar, demokratik kitle örgütleri izlemeye alınacak, hatta gerekirse yasaklanabilecek. Bunlarla bağlantılı olduğu iddia edilen yabancıların sınırdışı edilmesini kolaylaştırmak için de yeni yasal düzenlemelere gidilebilecek. Sözkonusu plan uygulanmaya başladığında, ‘terörü öven'ler vatan hainliği ile suçlanacak. Bu suçun İngiltere'deki cezası ömür boyu hapistir. Plan dahilinde olan bir diğer düzenleme ise ‘gizli mahkemeler'. Bu mahkemelerin yargıçları belli olmayacak.

Diğerleriyle beraber bu düzenlemelerin parlamentoda tartışılmadan hükümet emriyle hayata geçirilebileceği bildiriliyor.

Blair hükümeti ırkçı-faşizan yasal düzenlemeler yaparak polis devletine doğru ilerlerken, sivil ırkçı-faşist güruhların da ipleri iyice gevşetildi. Başta Müslümanlar olmak üzere, ‘beyaz olmayan'ları hedef alan saldırı sayısı son bir ay içinde kat kat artmıştır. Bu kadar sıkı güvenlik önlemleri aldığını iddia eden kolluk kuvvetleri, nedense ırkçı-faşist saldırganları tespit edemiyor.

‘Pis Müslüman köpekler!', ‘Müslüman domuzlar öleceksiniz!', ‘Tüm Müslümanlar bu cuma cayır cayır yanacak!' Londra sokaklarında sık rastlanan bu yazılar, 7 Temmuz'daki saldırıların ardından giderek körüklenen ırkçı-faşist tırmanışın çirkin yüzlerinden birini oluşturuyor. Kolluk kuvvetlerinin göz yumması ile bu ırkçı güruhlar, İngiltere'de son 6 haftada onlarca camiye kundaklama girişiminde bulundu, imamları dövdü, Müslüman ile Asyalılar'ın yaşadığı yüzlerce eve saldırdı. Bu kısa sürede onlarca göçmenin canına kastedilirken, birkaç tanesi de katledildi.

11 Eylül saldırılarından bu yana ülkede belli seviyede Müslüman düşmanlığının varolduğunu vurgulayan Londralı bir İmam, ‘7 Temmuz'daki saldırılar, tuz biber oldu. Nefret daha da arttı ve saldırılar giderek vahşileşti' diyor.

Bu ırkçı koroyu gerici-faşist yayın çizgisi izleyen İngiliz medya kuruluşları tamamlıyor. ‘Beyaz olmayan' herkesin potansiyel ‘terörist' kabul edildiği İngiltere'de ırkçılar, ‘sevmiyorlarsa gitsinler' sloganını öne çıkarmaya başladı. Bizlere yabancı olmayan bu sloganın nasıl bir zihniyeti temsil ettiği malum.
Bu faşizan yasalar hazırlanırken gerekçe ‘kökten dinci terör'. Ancak ‘teröre destek' tanımının muğlak bırakılması, bu yasaların, emperyalist saldırganlığa karşı çıkan veya kurulu düzeni eleştirenler için de uygulanacağı konusunda en ufak bir şüphe bırakmıyor. Nitekim insan hakları örgütü Liberty, bu yasalardan dolayı Blair'i İngiliz toplumunun en temel değerlerini ayaklar altına almakla suçladı.

İngiliz burjuvazisi adına iş yapan Blair hükümetinin kısa bir süreye bu kadar düzenleme sığdırması bir rastlantı olabilir mi' Yoksa İngiliz emperyalizmi bu adımları atmaya hazır bekliyordu da, Londra'da patlayan bombalar mı imdadına yetişti!
Bu faşizan uygulamaların iddia edildiği gibi ‘dinci terör'e karşı değil günden güne mayalanan sınıf mücadelesine hazırlık çerçevesinde gündeme geldiği açıktır. Zira sözkonusu hazırlıkların ‘dinci terör'ü engellemekle pek bir ilgisi yok. Tüm dünyada olduğu gibi, İngiliz kamuoyunda da çoğunluk, Londra'da patlayan bombaların esas olarak İngiltere'nin Irak işgaline katılmasından kaynaklandığını düşünüyor. Oysa başını Blair'in çektiği gerici takımı ülke içinde polis devletine doğru hızlı adımlar atarken, Irak'taki işgali savunmaya devam ediyor.

Gerici burjuva devletlerin sınıf çatışmalarından galip çıkmak için faşizme başvurmaktan çekinmediğini 20. yüzyıl pek çok kere göstermiştir. Ama 20. yüzyılın gösterdiği bir başka gerçek, faşizmin de kokuşmuş burjuva düzenini kurtarmaya yetmeyeceğidir.

---------------------------------------------------------------------------------

İtalya da polis devletine hazırlanıyor

Tayyip Erdoğan'ın ‘yakın dostu' faşist Berlisconi başkanlığındaki İtalyan hükümeti, İngiltere'de gerçekleşen bombalı saldırıları gerekçe göstererek, polis devletine doğru yeni adımlar atıyor. İtalya'nın yeni ‘anti terör' yasasının uluslararası insan hakları hukukuna ve standartlarına aykırı olduğunu açıklayan Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), hükümeti kararnameyi düzeltmeye çağırdı.
İtalyan parlamentosunun alt kamarasının 1 Ağustos'ta kabul ettiği sözkonusu kararname, idareye ve kolluk kuvvetlerine şu yetkileri veriyor:

* Suçlama olmaksızın gözaltı süresinin üst sınırını 24 saate çıkarıyor. Bu süre eskiden 12 saatti.
* Kolluk kuvvetlerine avukatsız sorgu olanağı veriyor. Böylece işkenceye karşı önlemlerden birini ortadan kaldırıyor; aynı zamanda adil yargılanma hakkının ihlaline de zemin hazırlıyor.
* Yüksek dereceli bir memurun, yargıç kararı olmaksızın, İtalya'da yasal olarak oturma hakkı olan birini, açık kanıta dayanarak ülke güvenliğine tehdit oluşturduğuna hükmetmesiyle, sınır dışı edebilmesi.

UAÖ, bu koşulların, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Statüsü'ne, BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ne ve Avukatların Rolüne Dair Temel İlkeler Sözleşmesi'ne aykırı olduğunu açıkladı

-----------------------------------------------------------------------------------

Polis komiserleri: ‘Çok terleyen kafasından vurulmalı!'

Blair hükümetinin tam desteğiyle ‘şüpheli' kişileri öldürme yetkisiyle donatılan İngiliz polisine, Uluslararası Polis Komiserleri Birliği'nden de destek geldi. 20 bin üyeli birlik, intihar bombacılarına karşı muamele hakkında yeni bir rehber yayınladı. Birlik, polisin kuvvet kullanmaya ilişkin politikasını intihar bombacısının ‘kafasından vurulmasını' kapsayacak şekilde belirledi. Raporda, ‘Belli davranış biçimlerine uyan bir kişiyi durdurmak için öldürmek gerekiyorsa, polis bu kişinin kafasını hedef almalı' denildi. Birlik, ‘şüpheli kişi'yi ise ‘sıcak havada kalın kaban giyenler, içinden kabloların sarktığı ya da çıkıntılı sırt çantası taşıyanlar, sinirliler ve aşırı terleyenler, göz temasından kaçınanlar' olarak tanımlıyor.