30 Temmuz 2005
Sayı: 2005/30 (30)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist haydutların terör açmazı büyüyor
  Güvenli bir dünya için kapitalizme karşı mücadele
   AB demokrasisi "keskin nişancılara" emanet; Burjuva demokrasisinin gerçek yüzü
  Demokrasi masalları ve hey aynı son; Anti-demokratik uygulamalar, baskı ve devlet terörü
  Özelleştirme saldırısı ve devrimcilerin birliği
Sözleşmeli öğretmen saldırısı ve Eğitim-Sen; Onurlu bir gelecek için harekete geçelim!
Sermaye iktidarı yeni saldırılar için hazırlık yapıyor
  DİSK Nakliyat-İş yöneticisi; "Cola direnişimiz yeni biçim ve yöntemlerle sürecek"
  Coca Cola işçilerinden militan fabrika işgali
  Serna-Seral işçilerinden açıklama
  Eski MGK sekreterinin itirafları; Türkiye bir İstanbul zümresi tarafından idare ediliyor
  Tersanelerde örgütlenmenin sorunları ve küçük-burjuva dükkancı zihniyet (Orta sayfa)
  Temel hak ve özgürlükler hedef tahtasında; Faşizme karşı devrimci sınıf savaşı!
  Ordu Güney Kürdistan'a askeri müdahaleye mi hazırlanıyor?
  Rice Ortadoğu'ya 3. ziyaretini gerçekleştirdi; Emperyalistler Ortadoğu'dan defolsun!
  Türk medyasındaki Amerikancılar... ; Uşaklık ruhlara kadar sinince

  Cezaevleri; Kapitalist sistemin aynası

  Yardımlarla kurtarılamayan dünya
  Neden İşçi Kurultayı/ GOP İşçi Bülteni'nden
  Bültenlerden... /Esenyurt-Kıraç İşçi Bülteni)
  '96 Büyük Zindan Direnişinin Yıldönümü
  Zehra Kosova; Onurlu bir yaşam, inançlı bir yürek!
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Yardımlarla kurtarılamayan dünya

Sema Sultan

Geçtiğimiz ay içinde milyonların vicdanlarını ‘rahatlatmalarına' sebep olan bir dizi etkinlik vardı. Live 8 organizasyonu büyük bir katılım ile değişik kıtalardaki ülkeleri kapsayacak şekilde 8 ayrı kentte gerçekleşti. Live 8'in bir çağrı olduğu söylendi. Dünyanın patronlarının dikkatlerini, kara bedenlerinde yaşam feri sönmüş olanlara çekmek istiyorlardı. Yine müzikle dünyanın değiştirilebileceğini göstermek, toplanan yardımlarla çoraklaştırılmış Afrika'yı yeşertmek istiyorlardı.

Bunun için de milyonlara hep birlikte seslendiler. ‘Müziğin huzuru eşliğinde siz de başkaları için bir şeyler yapabilmenin keyfine varın. Zenginliğinizin bozulmamasını istiyorsanız açlık içinde olanlara yardım edin!'

Başta Londra, Paris, Tokyo, Philadelphia olmak üzere 8 kentte milyonlarca insan alanları doldurdu. Pink Floyd, The Who, Sting, Robbie Williams, Madonna gibi ünlüleri dinlediler. Onların şarkılarına eşlik ettiler. Kapitalist toplumun ezici atmosferinden kurtulup biz de varız demenin mutluluğunu hissettiler.

Uzun yıllar sonra yapılan bu organizasyonun büyük bir coşku yarattığına hep birlikte tanık olduk. Günlerce bu konu manşetten düşmedi. Bob Geldof'un demeçlerini ve hayranlık dolu yorumlarını okuduk. ‘İnsanlık büyük bir iş başarmış ve zenginler ellerini daha fazla ceplerine götürme ihtiyacı duymuşlardı. Şimdi Afrika'da daha fazla yaşam kurtulacaktı.' Pek çok gazetenin köşe yazarları bugün edindikleri milliyetçi kimliklerini unutup, 68 ruhuna yeniden dönmenin sevinciyle kalemlerine sarıldılar. Dünyanın daha fazla Bob Geldof'lara ihtiyacı vardı. İşte yeni bir dünyanın adımları atılıyordu!

Bütün bu hengâme içinde neden bu konserlere Afrikalı sanatçıların çağrılmadığı, yüzde 800'lere varan albüm satış gelirlerinin kimlerin hanesine yazıldığı, sahnelerde tek bir Afrikalı'nın resmi bulunmazken neden dev NOKİA reklâmının bulunduğu, bazı yorumcular ve gazeteciler tarafından cılız bir sesle de olsa sorgulandı. Sistemin merkezine yönelmese de kuşkusuz bu sorular önemliydi. Ancak yetersizdi. Bir realite olarak bu konserlere katılan sanatçıların albümlerinin satışı hızla artmıştı. İçlerinden yalnızca Pink Floyd gelirleri bağışlayacağını açıkladı. Hiç kuşkusuz ki bu konserlere katılan müzisyenlerin çoğunun dünyaya bakış açıları, yaptıkları müzik sistemi sorgulamaktan çok uzak (Pink Floyd vb. dışında tutuyoruz). Organizatör Bob Geldof'un Edinburg'da gösteri yapan küreselleşme karşıtları için söylediği olumsuz sözler, genel eğilim olarak dünyayı egemenlerin gözüyle gördüklerini ortaya koymaya yetiyor.

Bizce burada asıl üzerinde durulması gereken nokta bireylerin tek tek kişilikleri değil. Kuşkusuz içlerinde çok iyi niyetli insanlar da olabilir. Ancak iyi niyetin ve vicdanın egemenlerin politikalarını ve katliamlarını durdurma gücü nedir? Egemenler tarih boyunca ne kadar insaflı olmuşlardır? Vicdanın onların siyasetlerinde bir karşılığı var mıdır? Eğer bu sorunun yanıtı olumlu olsaydı atom bombasıyla birkaç dakikada üçyüz bin insanı katletmezlerdi. Burada asıl can alıcı soru bu konserlerin dünya politikasında oturduğu yer, sömürgeci savaşlarla ve açlıkla ölen milyonlarca insanı gerçekten de kurtarıp kurtaramayacağı, böylesi konserlerle yaratılan yanılsamanın ne olduğudur.

Live 8 konserlerinde kullanılan argümanlara ve hedeflere bakıldığında yukarıdaki soruların yanıtlarına daha kolay ulaşmak mümkün. Öncelikle bu konserlerde sorun zenginlerin yoksullara yeterince yardım etmemesi olarak ortaya konulmuştur. Bu söylem tam da egemenlerin istediği bir tespittir. Tarih boyunca bütün egemen ideolojiler ve dinler, ezen ezilen çelişkisini gözlerden kaçırmak için zenginliği ve yoksulluğu kaçınılmaz birer olgu olarak tanımlamışlardır. Zenginler çok çalışarak zengin, bazıları da tembellik ederek, ilkel kalarak fakir olmuşlardır. Malları ve mülkleri zenginlerin hakkıdır. Fakir fakirliğini bilmeli, zengin de yardımda, iyilik etmede çekinmemelidir. İlahi adaletin temelleri budur.
Oysa zenginliğin kaynağına inildiğinde gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacaktır. Bugün G 8 zirvesinden çıkan 50 milyon dolar ‘yardımın' gerçek sahipleri yine Afrikalılar değil midir? Emperyalist efendiler yüzyıllardan bu yana Afrika'nın gözünü çıkara çıkara aldıklarını bugün gramla verme lütfünü gösteriyorlar! Afrika'yı çölleştiren İngiltere, Fransa, Amerika değil mi? Peki bu gerçekler neden sorgulanmıyor?

Yine toplanan paraların nerelere hangi kuruluşlar arcılığıyla gideceği de ayrı bir sorun. Sivil yardım kuruluşlarının (NGO) birer sömürü merkezleri olduğunu bilmeyen var mı? Verdikleri yüksek hizmetleri yüksek bedellerle kapatan bu kuruluşların ve yerel soyguncuların pençelerinden kalan belki birkaç dolar aç olanlara ulaşma şansı bulabilecektir. Kaldı ki toplanan bütün paralar eksiksiz olarak ulaştırılsa sorun yine çözülecek mi? Hayır! Emperyalistler tahrip ettikleri ormanları, hoyratça çaldıkları yeraltı kaynaklarını, bozdukları kültürel ve toplumsal yaşamlarını onlara birkaç dolarla geri verebilirler mi? Hayır! Bugün Afrika'da ölen yüzbinlerce çocuk vahşi kapitalizmin kurbanlarıdır. NOKİA afişlerinin altında toplanan paralar bir köleye verilen yemek kadar anlamlı olabilir. Bu durum korkunç bir sömürüyü ve tekellerin gaspçı yüzlerini gizleme dışında bir anlam ifade etmiyor. Egemenler ne kadar yardımsever olduklarını, dünyanın kanayan sorunlarına kafa yorduklarını gösterme fırsatı bulurken, kapitalizmin tekdüze kalıpları içine sıkışıp kalmış milyonlar da bu ikiyüzlülüğe kanmış oluyorlar.

Bizce bu konserler ve çabalar gerçek bir sistem sorgulaması ile bütünleşerek yapılmış olsaydı hedefli ve anlamlı olurdu. Öncelikle Afrika'nın ve ezilen tüm halkların kırıntılara ihtiyacı olmadığı belirtilip emperyalistlere ‘çaldıklarınızı geri verin' denmeliydi. O zaman dünya yerinden oynar, o alanlara toplananlar kendilerinin de bu pırıltılı dünya tarafından ezildiğinin farkına varır, sorumluluklarını yalnızca konserlerde hatırlamazlardı. Müziğin o coşkun gücü o zaman açığa çıkardı.

19 Temmuz 2005

-------------------------------------------------------------------------------------------

2. Mamak Kültür Sanat Festivali hazırlık çalışmalarından...

Mamak İşçi Kültür Evleri olarak bu yıl ikincisini düzenleyeceğimiz kültür-sanat festivalini planlı, ısrarlı ve coşkulu bir ön hazırlık süreciyle ilmek ilmek örüyoruz. Mamak İşçi Gençlik Kültür Evi'nin açılışı geçen yılki festival etkinliklerinin son günü ilan edilerek devrimci kültür sanat mücadelesine yeni bir mevzi daha eklenmişti. 8 Ağustos günü Mamak İşçi Gençlik Kültür Evi 1. mücadele yılını tamamlayacak. Bu mevzimiz o günden bugüne ‘gündüzünde sömürülmeyen gecesinde aç yatılmayan bir dünya' için yürütülen mücadelenin bir kürsüsü oldu.

Etkinliklerimizle kışın soğunda sobanın başında içtiğimiz çaylar, paylaştığımız sohbetlerle, hep birlikte okuduğumuz kitaplarla, söylediğimiz türkülerle, tiyatro, şiir ve semah çalışmalarıyla kimi zaman müzik toplulukları ve film gösterimleriyle, düzenin yoz kültürünü yok ederek yeniyi varetmeye çalıştık. Bir yıl boyunca yüzlerce işçi, emekçi, kadın ve gençle biraraya geldik. Açılışımızdan bugüne ısrarlı ve uzun soluklu bir mücadele çizgiyle hareket ettik.

Bugün geçen yılı aşan bir çalışma temposuyla ‘Yoksulluğa mahkum yozlaşmaya teslim olmayacağız!' şiarını tüm Mamaklı emekçilerin mücadele hattı olarak benimsemesi hedefiyle 2. Mamak Kültür ve Sanat Festivali'ne güçlü bir şekilde hazırlanıyoruz. Üç farklı alandan yürüttüğümüz festival ön hazırlık çalışmasının bugünkü tablosu üzerinden, şimdiden güçlü bir kitle çalışmasının yapıldığını ve bunun zengin araçlarla beslendiğini söylemeliyiz.

1- Bugüne kadar 2 bin işçi-emekçinin kapısını çalarak festivalden, kültür evlerinin yoksulluk-yozlaşma ekseninde gerçekleştirdiği kampanyadan bahsettik. Festival programını anlatarak çağrılarımızı dağıttık. 6 mahallede afişlerimizi yaygın bir şekilde kullandık. Her saatimizi her dakikamızı planlayarak soluksuz bir faaliyeti gün gün ördük ve örmeye devam ediyoruz.

2- Mamak İşçi Kültür Evleri 3. Futbol Turnuvası'nın tüm organizasyonunu İşçi Gençlik Kültür Evi olarak bu yıl biz örgütledik. Turnuvaya katılım süresini kısa tutmamıza karşın yoğun bir katılım oldu. Temmuz ayının ikinci haftası başlatılan futbol turnuvamızı ‘Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olamayacağız!' şiarıyla örgütledik. Ve festival çalışmasının bir parçası olarak planladık. Pek çok gençle tanışarak bu gündemi onlara taşımaya çalıştık. Düzenin futbola yüklediği tüketime dayalı kültürün ne kadar etkili olduğunu bir kez daha tüm açıklığıyla görerek deneyim kazanmış olduk. Üç yıldır yaptığımız futbol turnuvalarının birikimi üzerinden genel olarak başarılı bir çalışma yürüttüğümüzü söyleyebiliriz. Tüm maçlarda sahanın bulunduğu alana bir kampanya şiarının yazılı olduğu pankart ile ‘Mamak İşçi Kültür Evleri 3. Futbol Turnuvası' pankartımızı astık. Turnuvayı festival öncesinde tamamladık. Birinci olan takımı da festivalde ilan etmeyi planlıyoruz.

3- Mamak İşçi Gençlik Kültür Evi Tiyatro topluluğu, Festival etkinliklerinin bir parçası olarak, Dario Fo'nun ‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü' oyununu sergilemek üzere hazırlanıyor. Kendi hazırladığmız bir oyunu işçi-emekçilere taşımanın derin heyecanını ve coşkusunu duyarak hazırlıklarımızı sürdürüyoruz.

İşçi sınıfının devrimci kültür-sanat mücadelesinde bizzat kitlelere dayanarak, tüm eksikliklerimize ve deneyimsizliklerimize rağmen kitle çalışmasında gösterdiğimiz ısrar ve süreklikle bir faaliyet döneminden daha başarıyla geçerek geleceği kazanacağımıza inanıyoruz.

Mamak İşçi Gençlik Kültür Evi çalışanları