30 Temmuz 2005
Sayı: 2005/30 (30)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist haydutların terör açmazı büyüyor
  Güvenli bir dünya için kapitalizme karşı mücadele
   AB demokrasisi "keskin nişancılara" emanet; Burjuva demokrasisinin gerçek yüzü
  Demokrasi masalları ve hey aynı son; Anti-demokratik uygulamalar, baskı ve devlet terörü
  Özelleştirme saldırısı ve devrimcilerin birliği
Sözleşmeli öğretmen saldırısı ve Eğitim-Sen; Onurlu bir gelecek için harekete geçelim!
Sermaye iktidarı yeni saldırılar için hazırlık yapıyor
  DİSK Nakliyat-İş yöneticisi; "Cola direnişimiz yeni biçim ve yöntemlerle sürecek"
  Coca Cola işçilerinden militan fabrika işgali
  Serna-Seral işçilerinden açıklama
  Eski MGK sekreterinin itirafları; Türkiye bir İstanbul zümresi tarafından idare ediliyor
  Tersanelerde örgütlenmenin sorunları ve küçük-burjuva dükkancı zihniyet (Orta sayfa)
  Temel hak ve özgürlükler hedef tahtasında; Faşizme karşı devrimci sınıf savaşı!
  Ordu Güney Kürdistan'a askeri müdahaleye mi hazırlanıyor?
  Rice Ortadoğu'ya 3. ziyaretini gerçekleştirdi; Emperyalistler Ortadoğu'dan defolsun!
  Türk medyasındaki Amerikancılar... ; Uşaklık ruhlara kadar sinince

  Cezaevleri; Kapitalist sistemin aynası

  Yardımlarla kurtarılamayan dünya
  Neden İşçi Kurultayı/ GOP İşçi Bülteni'nden
  Bültenlerden... /Esenyurt-Kıraç İşçi Bülteni)
  '96 Büyük Zindan Direnişinin Yıldönümü
  Zehra Kosova; Onurlu bir yaşam, inançlı bir yürek!
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bush'un bakanı bölgeye üçüncü gezisini gerçekleştirdi...

Emperyalistler Ortadoğu'dan defolsun!

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, bir sene içinde üçüncü kez Ortadoğu'yu ziyaret etmesi, Bush liderliğindeki savaş kundakçılarının bölgeye verdikleri önemi gösteriyor. Bu ilgi yeni olmamakla beraber, işgal ordularının Irak bataklığına saplanmasından sonra, daha bir yoğunlaştı.

ABD emperyalizminin bölgeye dönük ilgisinin nedeni artık bilinmektedir. Burada temel neden, bölgedeki zengin petrol rezervlerinin yağmalanması ve bu yolla ABD'nin tek süper güç konumunun pekiştirilmesidir. Siyonist İsrail'i koruyup güçlendirmenin yanısıra, bölge ülkelerinde yönetimlerin başına has Amerikan uşaklarını getirmek de ABD'nin önemli öncelikleri arasındadır. Zaten BOP'un gündeme getirilmesi ‘diğer şeylerin yanısıra- esasen bu kirli hedeflere ulaşmak içindir.

Amaç sorun çözmek mi?

Bush liderliğindeki neo-faşist çete BOP'u öne sürerken, on yıllardan beri Amerikan işbirlikçisi olan gerici rejimlerin bölge halklarına reva gördükleri faşizan baskılara son vereceğini, daha da ötesi, bölgede demokrasiyi yaygınlaştıracağını iddia ediyor. Sınırlı güçleri temsil eden bir takım soysuzlar dışında bu masala halihazırda itibar eden yok. Bölge halkları ise, ABD emperyalizminin kim olduğunu Irak'tan önce Filistin'den biliyordu. İsrail'de egemen olan ırkçı-faşizan rejimin sınırsız pervasızlığının, ABD rejiminin sağladığı bu çok yönlü desteğe bağlı olduğu da bir sır değil.

Bu durumda ABD'nin önündeki engellerin başında halen Filistin sorunu geliyor. Bu sorunu iğreti de olsa bir çözüme ulaştırabilirse, etkili bir propaganda aracına kavuşacağını var saymaktadır Washington'daki çete. Ancak ABD'nin silahlandırıp finanse ettiği ırkçı-siyonistler sorunun iğreti çözümüne dahi tahammül etmiyorlar. Şaron liderliğindeki ırkçı-siyonistler, ‘büyük İsrail' düşünü gerçekleştirmek için, Filistin halkının elinde kalan (ki bu topraklar da 38 yıldan beri İsrail işgali altındadır) toprağın yüzde 22'lik kısmını parça parça kemiriyorlar. Haliyle Filistin halkı bu kirli oyunlara karşı direniyor. Bu da ABD patentli ‘barış girişimleri'nin döne döne fiyaskoyla sonuçlanmasına yolaçıyor.

Bu yılın başında Abbas-Şaron arasında varılan anlaşma gereği, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden çekilmesi gerekiyor. Bush yönetimi bu çekilmenin ‘büyük bir adım' olacağını iddia ediyor. Bu çekilme Yahudi yerleşimciler engeli aşılarak gerçekleşse bile, gerçekte sorun yine yerli yerinde kalmış olacak. Zira Filistin halkının temel sorunlarının hiçbiri, bu süreçte gündeme alınmış değildir. Daha önce olduğu gibi, bir kez daha ‘geleceğe' ertelenmiştir. Yani gerçekte çözüm, henüz gündemde bile değildir.

Süreci yerinde kontrol etme girişimi

Bölgeye üçüncü ziyaretini gerçekleştiren Rice amacını, İsrail'in Ağustos ayında Gazze'den çekilme planının sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesi için tarafların ortak çaba harcayıp harcamadıklarını yerinde görmek olarak tanımlıyor. ‘Hedefimiz planlamayı birlikte yaptıklarından emin olmak' görüşünü dile getiren Amerikan Dışişleri Bakanı, ‘Şaron hükümetinin bölgede yeni bir durum yaratmasını da istemediklerini' öne sürdü.

Şaron'la yaptığı görüşmenin ardından Ramallah'a geçen Rice, burada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la görüştü. Görüşmelerin ardından açıklama yapan savaş çetesinin etkin isimlerinden Rice, hem Filistin hem de İsrail'in bölgede güvenliğin sağlanmasına ilişkin çaba gösterdiğini iddia etti.

Bu iddianın İsrail'le ilgili bölümünün gerçekle bir ilgisi yoktur. Zira Rice-Ariel Şaron görüşmesinde Şaron'un, Filistinliler'in nihai barış anlaşması için yıkılmasını istediği Batı Şeria'daki Ariel Yahudi yerleşimini genişletmek ve güçlendirmek için çalışacağını söylediği belirtildi. İsrailli bir yetkili bu görüşmeyi ‘mükemmel' olarak nitelendirdi. Yani Filistin topraklarını gaspetmeye devam edeceğiz diyen siyonistler, Rice'den -bekleneceği üzere- olumsuz bir tavırla karşılaşmamış.

Rice, Filistin lideri Mahmud Abbas'tan, Filistinli direnişçilerin eylemlerinin sona erdirilmesi için çabalarını artırmasını talep etti. Filistinli yetkililer ise görüşmede, çekilme konusunda, İsrail'den birçok soruya henüz yanıt alamadıklarını, Gazze'nin dev bir hapishaneye dönüşmesinden endişe ettiklerini dile getirdiler. Filistin Başbakan Yardımcısı Nebil Şaat ise, geri çekilmenin ardından Gazze'nin, kendi ifadesiyle, kuşatma altında kalmasından ve İsrail'in geri çekilmeyi Batı Şeria'da kalmak için bahane olarak kullanmasından kaygılı olduklarını vurguladı.

Ramallah'a gelerek Filistin yönetimine emirlerini fiilen veren Rice, bırakalım Filistin halkının sorunlarına çözüm üretmeyi, Abbas liderliğindeki uzlaşmacı ekibin beklentilerine karşılık verecek bir adım dahi atmış değil. Şaat'ın dile getirdiği kaygılar tam da bunu yansıtıyor.

Planda değişiklik: Beyrut ziyareti...

Amerikalı bakan, programında değişiklik yaparak Lübnan'ın başkenti Beyrut'a gitti. Ziyaretten üç gün önce yeni Lübnan hükümeti kurulmuştu. Rice, başbakanlığa atanan Fuad Siniora'yla görüşmesi sonrasında, Suriye'yi Lübnan sınırında kontrolleri artırdığı gerekçesiyle eleştirerek, bu durumun Lübnan'da ticarete büyük zarar verdiğini iddia etti. Lübnan'da kurulan yeni hükümette ABD-İsrail çizgisine yakın olanların önemli bir yer kapladığı, bu ziyaret vesilesiyle de görülmüş oldu.

Rice'ın program dışı Lübnan ziyareti, ABD emperyalizminin, bu ülkeye dönük müdahalelere ağırlık vereceğinin işareti oldu. ABD'li bakanın, Lübnanlı üst düzey yetkililere Washington'un Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1559 sayılı kararının tam anlamıyla uygulanmasından yana olduğunu hatırlatmasını bu çerçevede bir girişim saymak gerek. Çünkü bu karara göre Hizbullah'ın silahsızlandırılması gerekiyor. Bu arada savaş kundakçısı bakan, bu talebi açıkça da dile getirdi. Yeni kurulan hükümet de, aşamalı bir şekilde Hizbullah'ı silahsızlandırabilmek için formül arıyor. Bu durumda savaş çetesinin desteğinden memnun kalmış olmalıdır.
İsrail, Lübnan, Filistin ziyaretlerinin ardından, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ziyaretlerine devam eden ABD'li bakan, buralardan verdiği mesajlarla, ‘demokrasi arayışı' içinde olan toplumlara destek vereceklerini ilan etti. ‘Demokrasi' ile ne anlatılmak istendiği bilindiğine göre, bu gezinin BOP kapsamında düzenlendiği açıktır. Ancak ortaya atılan iddiaların tersine gezinin varolan sorunların çözümüne zerre kadar bir katkı sunmayacağı gibi, ABD emperyalizminin yerlerde sürünen itibarını da bir milim yükseltmesi sözkonusu olmayacaktır.

Köhne rejimlerin baskısı altında inleyen bölge halklarının gerçek bir demokrasiye acilen ihtiyaç duydukları ne kadar gerçekse, bu hedefe ulaşmanın, gerici rejimlerin yanısıra emperyalizme karşı yükseltilecek mücadele ile mümkün olacağı da o kadar açıktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

Yemen'de zamları protesto eden halka kurşun sıkıldı

Yemen'de halk, akaryakıt fiyatlarına yapılan zammı protesto etmek için sokaklara döküldü. Ülkenin birçok kentinde iki gün süren gösterilere saldıran kolluk kuvvetleri 36 kişiyi katletti. Yüzü aşkın kişinin yaralandığı eylemlerde, 70'e yakın gösterici de gözaltına alındı. Başkent Sana'da çıkan çatışmalarda bir istihbarat görevlisi ile bir çevik kuvvet polisinin öldüğü bildirildi.

Yemen halkının isyanı, sübvansiyonların kaldırılmasıyla petrol fiyatlarının iki katına çıkmasından kaynaklandı. Gösteriler, başkent Sana'nın yanısıra Sada, Marib, El Dali, El Hudeyda, Taaz, Dhamar ve Aden (eski Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin başkentiydi) kentlerinde de kitlesel şekilde gerçekleştirildi.
Gerici Yemen rejimi, halkın üzerine polisi sürmekle yetinmedi, askeri güçleri de devreye sokarak, halkın tepkisini kanla bastırdı. Buna rağmen kendini güvende hissetmeyen kokuşmuş rejimin efendileri, özellikle başkent Sana'da, fiili sıkıyönetim uygulaması başlattı.