Türk medyasındaki Amerikancılar işgali meşrulaştırma derdindeler...
Uşaklık ruhlara kadar sinince
Her türden çirkefin diz boyu olduğu sermaye medyası muhitlerinde kalemşör pazarı da çoğunlukla canlıdır. Bu pazarda da metalara en yüksek fiyatı biçen patronlar, herhangi bir güçlükle karşılaşmadan en ‘ünlü gazeteci'yi bir günde transfer ederler. Kapitalizmin iğrençliklerine ayna tutan bu camiada, ‘ünlü'lerin sık sık patron değiştirmesine tanık olmamız bundandır.
Bu camianın ‘ünlü'lerinin kimi zaman birbirine düştüğü bilinmektedir. Aynı metayı satanlar birbirini rakip gördüğüne göre, rakipler arasında kavgalar da kaçınılmazdır. Elbette kapitalizmin bu yasası kalemşör pazarı için de aynen geçerlidir. Pek muhtemeldir ki, bu camiadaki kavgalar da bu yasadan kaynaklanmaktadır. Bu kavgaların bir yararı varsa, camianın etkin isimlerinin birbiri hakkında ifşaatlarda bulunmalarına sebebiyet vermesidir.
Bu tür kavgaların da katkısıyla kamuoyu, medyanın ‘temel direkleri'nin önemli bir kesiminin, CİA'dan MİT'e, MOSSAD'dan JİTEM'e farklı merkezlerden dolgun maaş aldığını öğreniyor. Pek çok kere gündeme geldiği gibi, bunların bir kısmı dolar cinsinden maaş almaktadır. Bu ‘gazeteci'ler bordrolarını göstermiyorlar gerçi, ama temel kuralın ‘parayı veren düdüğü çalar' olduğu medyada, yazdıkları ile bu konuda da bir fikir veriyorlar.
Bu çerçevede Güneri Cıvaoğlu'nun 23 Temmuz tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan ‘Ağa takılmak...' başlıklı yazısına bir göz atacağız.
Yazının ilk bölümleri, Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilere, bu ilişkilerin vaadettiği geleceğe dair gibi görünüyor. Fakat ilerleyen safhada aslında bu konuların bir çeşit ‘köprü' işlevi gördüğü anlaşılıyor. Kalemşör, hem Irak'ta devam eden emperyalist işgali meşrulaştırmak, hem de işgal karşıtı direnişi ‘El Kaide' ile aynı kefeye koymak için uğraşıyor. Bu girişimin, Londra'da patlayan bombaların hemen ardından gerçekleşmesi, zamanlama konusunda oldukça titiz bir profesyonel ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Washington'daki efendilerine yaranma hezeyanına kapılan ‘ünlü gazeteci', Ankara'daki Amerikancılar'ı da paylıyor, ‘ABD askerleri her gün mayınlarla, canlı bombalarla öldürülürken, Ankara'nın bu eylemi yapanlardan ‘ülkelerinin özgürlüğünü savunan direnişçiler' diye sözetmesi de ABD yönetiminde ‘sinir gazı' etkisi yapmıştır.' ‘...El Kaide'nin eğitim alanı haline gelen Irak'taki eylemleri ve bu eylemleri koyanları özgürlükçü direnişçiler olarak anmak büyük yanlıştır.'
Kalemşöre göre, Ankara bu yanlışa düşmüşken (aslında bu iddia da temelden yoksundur, zira Ankara'daki Amerikan uşakları, döne döne Iraklı direnişçilere ‘terörist' diyor), nasıl olurda ‘Şimdi... ABD'den, Türkiye insanına, güvenlik güçlerine cinayetler işleyen PKK'ya karşı harekât isteniyor.'
‘Ünlü gazeteci', küresel bir ‘terörle savaşım ortak konsepti' çalışmaları yapıldığı ‘müjde'sini verdikten sonra, egemenlerin izlemesi gereken yolu da gösteriyor, ‘Türkiye, PKK sorununun üstesinden gelmek için siyasal, kültürel, demokratik açılımlarının ötesinde bu küresel ağın içinde çelişkisiz bir ülke olarak yeralmalıdır.'
100 bini aşkın Iraklı'nın (ki bunların azımsanmayacak bir kısmı kadın ve çocuktur) katledilmesini, ‘Amerikalılar'ın çocukları, kadınları, sivilleri öldüren şiddetini elbette onaylamak mümkün değil ama...' şeklinde geçiştiren, dahası ‘Amerikalılar' dediği 140 bin işgalci askerin Irak'ta ne aradığını açıklamak bir yana, bunu sormayan ‘ünlü' gazetecinin dolgun maaşının hangi kaynaklardan karşılandığını sormaya gerek var mı'
Görüldüğü gibi medyadaki sakalsız ‘mücahit'ler, emperyalist savaşın ‘havari'lerine hizmet etmek için pervasızlıkta sınır tanımıyor artık. Halkların kanıyla semiren bu ‘mücahit'ler, en az emperyalist ordu şefleri kadar suçludur. Emperyalist barbarlığa karşı direnen halklar, bu suç ortaklarını da unutmamalıdır.
----------------------------------------------------------------------------------------
Basra'da petrol işçileri bu ay ikinci kez greve çıktı
Irak'ta South Oil Company petrol şirketi işçileri, bu ayın ortalarında gerçekleştirdikleri grevle sesini duyurmuştu. Geçtiğimiz günlerde ikinci kez 24 saatlik greve çıkan işçiler, taleplerinin karşılanmaması durumunda grevlerin yaygınlaştırılacağını açıkladılar.
Genel Petrol İşçileri Sendikası (GUOE) üyesi 15 bin işçi, ücretlerin arttırılması, petrol gelirlerinin Iraklılar arasında daha adil dağıtılması, tehlikeli bölgelerde çalışan işçilere yapılan risk ödemesinin arttırılmasının yanısıra, Petrol Şirketi ile Petrol Bakanlığı'ndaki Baasçı yöneticilerin kovulmasını da talep ediyor. Basra Valisi işçilerin taleplerini desteklerken, işçiler de, Vali'nin, kentin kanalizasyon, elektrik sistemleri ile sağlık hizmetlerinin işlevsel hale getirilmesi için daha fazla petrol geliri talebini destekliyor.
Şirketin sözcüsü Samir Casim, ‘Bugün yapılan grev barışçı, ancak Bağdat hükümeti petrol işçilerinin taleplerini kabul etmezse güneydeki petrol üretimi ve ihracatı askıya alınabilir' yorumunda bulundu. Casim, güneydeki petrol tesislerinde 40 bin işçinin çalıştığını hatırlattı.
Bu arada GUOE Başkanı Hasan Cuma Avad el Esadi liderliğinde bir heyet, işçilerin talepleriyle ilgili Bağdat'taki kukla hükümetle müzakerelerde bulunuyor. Sendikayla kukla hükümet arasındaki müzakerelerden bir sonuç alınmaması halinde grevlerin yaygınlaştırılacağı, bundan sonraki eylemlere Amara ile Nasıriye'deki 8 bin işçinin de katılacağı bildiriliyor.
Irak'ın güneyindeki petrol yataklarında günde ortalama 1,8 milyon varil petrol üretiliyor. Bunların 1,45 Milyonu ihraç ediliyor. Kuzeyde ise sabotaj eylemlerinden dolayı üretimde sık sık aksamalar oluyor. Dolayısıyla petrol işçilerinin mücadelesi kararlı bir şekilde devam ederse, Irak'ın zenginliğini yağmalayan emperyalist işgalcilerle soysuz işbirlikçiler işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kalacaktır.
----------------------------------------------------------------------------------------
Bağdat'ta doktorlar grevi
Bağdat'taki Yarmuk Hastanesi'nde çalışan 25 kadar doktor, Iraklı devşirme askerlerin tacizlerini protesto etmek amacıyla iş bıraktı. Doktorlar; bardağı taşıran son damlanın, askerlerin kadın koğuşuna dalarak hastaları araması ve kendilerine hakaretler yağdırması olduğunu belirttiler.
İşgale karşı direniş devam ederken, emperyalist orduların hizmetine giren bu devşirmeler, kimi zaman işgal ordularının zorbalıklarını aratmayacak tutumlar içine girmeye başladı. ‘Özel tim' diye yetiştirilenler ise işkence, cinayet, tecavüz gibi kirli işlerde artık efendilerinden geri kalmıyor.
Doktorların grevine yolaçan olayı anlatan genç bir stajyer doktor, ‘Bir asker, koğuştan çıkarken bana döndü ve ‘Neden öyle bakıyorsun'' dedi. Ardından gelip beni itti, tüfeğini karnıma dayadı ve namluya mermi sürdü' diye anlattı. Adını vermeyen doktor, daha sonra 4 askerin daha gelip başına silah dayadıklarını dile getirdi. Ülkelerinin işgalden kurtarılması uğruna savaşacakları yerde, emperyalist ordulara hizmet eden düşkünlerin zamanla efendilerine benzemeleri kaçınılmaz oluyor.
|