02 Temmuz 2005
Sayı: 2005/26 (26)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yolunu bulamayan öfke!
  Genelkurmay'dan itiraflar; ABD'nin her istediğini yerine getirdik
  İmam hatipler ve türban tartışması
  Tüm düzen kurumları ABD emperyalizminin hizmetinde
  Telekom çalışanları eylemde; İşçi-memur elele genel greve!
  Kamu TİS'lerinde özelleştirme ağırlığı
  Sendika şubeleri Ankara'da ortak mücadele platformu oluşturdu
  Tariş'te grev başladı
  Samsun'da gözaltı ve tutuklama terörü
  Saldırı ve katliamlara karşı protesto eylemleri
  Mercan katliamını protesto eylemleri
  MKP'nin Mercan Şehitleri'ne ilişkin açıklamasından... 17'ler ölümsüzdür! (Orta sayfa)
  Dersim şehitlerinin ardından.. /M. Can Yüce
  DİSK: 35 yıl önce, 35 yıl sonra / Yüksel Akkaya

  Kayseri Sosyalist Kamu Emekçileri'nden panel

  DTCF'de dekan, polis, faşist çeteler işbaşında... Üniversitelerimizi savunacağız!
  İran'da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı
  Bulgaristan'da seçimlerden sosyalist parti galip çıktı...
  Irak Dünya Mahkemesi Bush-Blair ve savaş çetesini mahkum etti
  Özelleştirme saldırısı ve kadın
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi'nin coşkulu kampanya şenliği
  Kazım Koyuncu'nun ardından
  Basından: İran'da sınıf savaşları
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Bulgaristan'da seçimlerden sosyalist parti galip çıktı...

Sosyalizme ihanet edenler emekçilerin sorunlarına çözüm üretemezler

Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra emperyalist-kapitalist sistemle bütünleşme sürecine giren Bulgaristan, bu alanda epey mesafe katetmiş bulunuyor. Bir yandan ABD ile ilişkiler geliştiren Bulgaristan yönetimi, öte yandan AB'ye girmeye hazırlanıyor.

2007 yılında Avrupa Birliği üyesi olmaya hazırlanan Bulgaristan, AB'nin dayattığı reformları hızla hayata geçirmesi gereken hükümetini seçmek için 25 Haziran'da sandık başına gitti. Eski Komünist Partisi'nin devamı olan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) 83 sandalye kazanarak seçimden birinci parti olarak çıktı. Ancak aldıkları oy tek başına iktidara gelmelerine yetmiyor.

Şimdiki başbakan ve eski kral Simeon Saksoburgotski'nin Ulusal Hareketi (NDSV) 53 milletvekili ile ikinci olurken, üyelerinin çoğunluğunu Türkler'in oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) ise 33 milletvekili kazanarak üçüncü parti oldu. Beklenenden daha çok oy alan ırkçı-faşist ittifak ATAKA, 21 milletvekili çıkararak dördüncü oldu.

Seçim öncesi ittifak kararı alan Sosyalist Parti ile Hak ve Özgürlükler Hareketi, 240 üyeli parlamentoda çoğunluk olan 121 rakamına ulaşamadı. Dolayısıyla üçlü bir koalisyonun kurulması kaçınılmaz oldu. Sosyalist Parti Lideri Sergey Stanişev, ATAKA dışındaki tüm partilerle işbirliğine hazır olduklarını bildirdi.

Seçime katılımın düşük olacağı hazırlık döneminden belliydi. Hükümet seçime katılım oranını arttırmak amacıyla “seçim piyangosu” düzenledi. Ancak bu soytarılık pek rağbet görmedi. Piyangodan cep telefonu, kol saati ve son model araba kazanma şansları olmasına rağmen, sandık başına gidenlerin oranı (yaklaşık 6.9 milyon kayıtlı seçmenin) yüzde 55'i ile sınırlı kaldı.

Asgari ücretin 150 leva, yani 70 Euro olduğu Bulgaristan'da, emekçilerin kurulacak yeni hükümetten temel beklentisi; daha yüksek yaşam standardı, daha fazla güvenlik ve daha elverişli bir sosyal politika izlenmesidir. Sayıları 2.5 milyon (Bulgaristan'ın toplam nüfusu 10 milyonun altında) civarında olan emekliler, uygulanan politikalardan ekonomik kayba en çok uğrayan kesim. Sosyal politikalara öncelik verilmesini talep eden emekçiler ile emekliler sosyalist partiye oy verdiler.

Oysa eski komünist partinin devamı olsa da sosyalist partinin sosyalizmle bir ilgisi kalmamıştır. Üstleneceği temel misyon, Bulgaristan'ı AB sürecine hazırlayacak reformları bir an önce hayata geçirmek olacaktır. Önceki hükümet de sömürünün ağırlaşması anlamına gelen bu reformları hayata geçirmek için uğraşıyordu. Nitekim BSP lideri eski kralın partisiyle koalisyon kurabileceğini söylüyor. Irkçı-faşist ATAKA'nın lideri de HÖH dışındaki partilerle koalisyona hazır olduğunu açıkladı.

Görüldüğü üzere, hangi parti veya koalisyon başa gelirse gelsin, önünde uygulanacak aynı programı buluyor. İşte kapitalizmin Bulgaristanlı emekçiler sunduğu “demokrasi” bundan ibaret; İMF ve AB'nin dayattığı reformları hayata geçirecek farklı figüranlar arasından birini seçmek.

Bulgaristan Sosyalist Partisi'ne, adındaki sosyalist nitelemesi ve geçmişe duyulan özlemin etkisiyle oy veren emekçilerin hayal kırıklığına uğraması uzun zaman almayacak. Bir süre daha AB ile oyalansalar bile, demokratik-sosyal hakları kazanmanın ve sosyalizme ulaşmanın tek yolunun sınıf mücadelesi olduğunu görmeleri zor olmayacak.

-------------------------------------------------------------------------------------------

Pakistan'da Telekom işçilerinin direnişi yenilgiyle sonuçlandı

Pakistan'da onbinlerce Telekom işçisinin bir ay boyunca süren grev ve direnişi yenilgiyle sonuçlandı. 18 Haziran'daki genel grev çağrısının yanıt bulmamasından güç alan gerici Pakistan rejimi, özelleştirme sürecini hızla onayladı ve Pakistan Telekom (PTCL) ihalesi, yüzde 40'ı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) devletine ait Etisalat şirketine verildi. Bu arada fırsatı değerlendiren Amerikancı hükümet yeni özelleştirmeler için de düğmeye bastı. Hükümet enerji sektöründeki PSO ve PPL adlı şirketleri, Petrol-Gaz Geliştirme Şirketi'ni ve Ulusal Yatırım Tröstü'nü satmak için hazırlıklara başladı.

60 bine yakın PTCL işçisinin katıldığı Telekom grevi bir ay boyunca devlet terörüne maruz kalmış, ülke çapında düzenlenen ev baskınlarında 1100 işçi ve sendikacı gözaltına alınmıştı. Pakistanlı emekçilerin devletin sınıfsal niteliğini görmelerini sağlayan baskılar sonucu çok sayıda sendikacı halen tutuklu bulunuyor. Sendika Eylem Komitesi sözcüsü Azad Kadri, grev devam ederken yaptığı açıklamada, eylem komitesine yoğun baskılar uygulandığını, liderlere silah zoruyla bazı anlaşmalar imzalatılmak istendiğini, ama onların bunu kabul etmediğini, tutuklanan yedi sendika liderinin nerede tutulduğunun gizlendiğini kamuoyuna bildirmişti.

Telekom işçilerinin yenilgisi sadece sendikacı ve işçiler üzerinde estirilen yoğun devlet terörü ile açıklanamaz. Bu zorbalığın belli bir etkisi olsa da, asıl neden, Telekom işçilerinin diğer sendika ve kitle örgütleri tarafından yalnız bırakılması ile greve katılan sendikalardan birinin grev kırıcılığı yapması oldu. Biraraya gelen 23 sendika, kitle örgütü ve partinin kurduğu “Özelleştirmeye Karşı Mücadele İttifakı”, Telekom işçilerinin grev ve direnişlerini sahiplenme konusunda verdiği sözün arkasında durmadı. Bu da 18 Haziran'da çağrısı yapılan genel grevin başarısızlığa uğramasında önemli bir rol oynadı. Ayrıca PCTL ile anlaşma imzalayarak eylem komitesinden ayrılan Çalışanlar Sendikası bürokratlarının ihanetçi tavrı da, grevin yenilmesindeki etkenlerden biri oldu. “Sendika eylem komitesi” çatısı altında toplanan diğer sendikalar sözkonusu anlaşmayı kesin bir dille reddederek grevi sürdürdüler. Buna rağmen grev kırıcılığı yapan bürokratların ihanetçi tutumu sendikalar arasındaki birliği zedeledi. Grev kırıcılığı yapan sendikanın tabanındaki işçiler bürokratlara tepki duymakla birlikte, grevi sürdürme iradesi ortaya koyamadılar.

Gerici rejim, patronlarla ilişkili “tabela sendikaları” ile sermaye hizmetindeki medyayı da işçilerin mücadele azmini kırmak için harekete geçirdi. Satılmış basın, “5 işçi sendikası, telekomun (PTCL) özelleştirilmesini kabul ederek hükümetle uzlaşmaya vardı” türünden uydurma haberler yayınlayarak işçilerin birliğini parçalamaya çalıştı.

Pakistan hükümetinin yürüttüğü bir diğer yalan kampanyası ise özelleştirme sonucu kimsenin işsiz kalmayacağı iddiasına dayanıyordu. Oysa özelleştirme karşıtı kaynaklar, 1992'den sonra sözleşmeli olarak işe alınan 20 bine yakın Telekom işçisinin tamamının işsiz kalabileceğini, özelleştirme süreciyle birlikte binlerce işçinin sokağa atılacağını, zira Pakistan'da işten atmalarla sonuçlanmayan tek bir özelleştirme örneğinin bulunmadığını dile getiriyorlar.

Özelleştirme dünyanın her yerinde benzer amaçlar için yapılan pervasız bir saldırıdır. İşçi sınıfı bu saldırıyı püskürtmeyi başaramadığı yerde pekçok kayba uğramaktadır. Bunun ilk yansıması işsizlik, sosyal kazanımların kaybı ve sendikasızlaştırma olmaktadır. Bu gerçeğin farkında olan Pakistan Telekom işçileri özelleştirme saldırısına karşı kararlı bir şekilde direndiler. İşçiler özelleştirme saldırısını engelleyemediler ama, Pakistan tarihinde bir ilke imza atarak, burjuvazi ve onun gerici zorba rejimine karşı direnmenin mümkün olduğunu gösterdiler.

Direnerek alınan yenilgilerin gelecek çatışmaların kazanılması için önemli bir basamak oluşturduğu, sınıf savaşları tarihinin öğrettiği en önemli derslerden biridir.