Trabzon'da polis destekli sivil faşist provokasyon...
Faşizme karşı omuz omuza!
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.
Safları sıklaştırın çocuklar,
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.
N. Hikmet
Fitilini Newroz sonrasında Genelkurmay'ın ateşlediği provokasyon saldırısı, yeni saldırı ve provokasyonlarla devam ediyor. Son provokasyon haberi 6 Nisan günü Trabzon'dan geldi. Cezaevleriyle ilgili TAYAD bildirisini dağıtmakta olan 5 devrimci önce bir trafik polisi tarafından dağıttıkları bildirinin yasal olmadığı gerekçesiyle engellenmek istendi.
Bu arada Trabzon'da ilericilerin-devrimcilerin yakından tanıdığı bir sivil polis “bayrağı yakan bunlar” diyerek bağırmaya, çevredekileri galeyana getirmeye girişti. Tasmaları son zamanlarda sermaye tarafından gevşetilen sivil faşistler de bunu fırsat bilerek harekete geçtiler ve “bunlar PKK'lı, bayrak yakıyorlar” diyerek devrimcilerin üzerine saldırdılar. Bazı yerel yayın kuruluşlarının desteğini de arkalarında görüp iyice azıtan faşistler “Bayrağa kalkan eller kırılsın!”, “Burası Trabzon, buradan çıkış yok!”, “Ya Allah Bismillah Allahü Ekber!” gibi sloganlarla halkı devrimcilere karşı kışkırttılar. Binlerce insan, sivil faşist güruh ve onlara arka çıkan yerel medya tarafından yayılan “bayrak yakıyorlar” söylentisinin ardından olay yerine akın etti. Zindanlarla ilgili bildiri dağıtan 5 devrimci azgın faşist sürüsü tarafından kıyasıya dövüldü. Bir işhanına sığınan devrimciler canlarını güçlükle kurtardılar.
İş çığırından çıktıktan sonra ortaya çıkan polisler faşist saldırganları dağıtmak yerine “can güvenliklerini sağlama” gerekçesiyle 5 devrimciyi gözaltına aldılar. Gözaltına alınan Zeynep Erduğrul, Emrah Bakır, Nurgül Acar, İhsan Özdil ve Çetin Güven olaydan bir gün sonra, “halkı galeyana getirmek” suçlamasıyla çıkartıldıkları mahkemece tutuklanıp cezaevine gönderildiler.
Kuşkusuz ki Trabzon'da yaşanan bu olay Newroz sonrasında Genelkurmay tarafından başlatılan “bayrak yakma” provokasyonundan bağımsız bir olay değildir. Genelkurmay'ın tetiklediği bayrak provokasyonu, Kürt halkının haklı ve meşru mücadelesini sindirme amacının yanısıra, bir süredir denetim altında tutulan ve fazla ortaya sürülmeyen sivil faşist sürülerin tasmasını gevşetme amacı da taşıyordu. Gerici milliyetçi duyguları harekete geçiren bayrak provokasyonu sayesinde hem Kürt halkına karşı şovenist bir dalga yaratıldı, hem de sivil faşist çeteler bir kez daha ortalığa salındılar.
Özellikle son dönemde ABD emperyalizminin Türkiye'ye karşı sürekli olarak uşaklığını yüzüne vuran aşağılayıcı bir politika izlemesi, faşistler arasında da bir çeşit Amerikan karşıtlığının taraftar bulmasına yolaçmaya başlamıştı. Bu işbirlikçi düzen güçlerinin onaylayacağı bir durum değildi. Ve bayrak provokasyonuyla bu it sürülerine kendilerinin ne için ve kime karşı beslendiği hatırlatıldı. Kürt halkı, hakkını arayan işçi ve emekçiler, ilericiler ve devrimciler sivil faşist çetelere hedef gösterildi.
Kısacası Trabzon'da devrimcilere karşı gerçekleştirilen saldırı ve provokasyon, Genelkurmay'ın başlattığı operasyonun uzantısı ve devamından başka bir şey değildir. Sivil faşistler “bayrağa sahip çıkma” gerici propagandası üzerinden bir kez daha toplumsal muhalefetin, hak ve özgürlükleri için mücadele edenlerin üzerine salınmaktadır. Dolayısıyla saldırıdan şu ya da bu faşist çete reisini, “ihmali görülen” yerel yöneticileri ya da polis müdürlerini sorumlu tutmak, meseleyi onların tutumları vb.'yle açıklamaya çalışmak anlamsız bir çaba olmanın ötesinde, saldırının gerisindeki asıl güçleri gizlemeye hizmet etmektedir. Düğmeye basılmasının ardında herşey son derece sistemli bir şekilde gelişmiştir. Bu saldırının arkasında sermaye vardır. Saldıranların tasması sermayenin elindedir. Saldırının hedefinde ise emperyalist saldırganlığa, kapitalist sömürü ve zulme karşı çıkan herkes vardır. Herşey bu denli açıktır.
Amaç beyinleri esir almak, direnenleri ise zorbalıkla sindirmek
Peki sivil faşist çeteleri yeniden sokağa salmak sermayenin ne işine yarayacaktır? Bir yandan, it sürülerinin titreyip kendilerine dönmelerini, ne için beslenip büyütüldüklerini hatırlamalarını sağlamaktır. Öte yandan ise, sermaye güdümlü bu gerici kampanyanın toplumsal muhalefetle ilgili iki önemli amacı daha vardır. Birincisi gerici milliyetçi duygu ve düşünceleri körükleyerek, işçi ve emekçiler arasında yayılmalarını sağlamak, böylece onları emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı mücadeleden alıkoymaktır. Yani işçi ve emekçilerin bilincine saldırılmakta, beyinleri esir alınmaya çalışılmaktadır.
En önemlisi ise, sömürü ve saldırganlığa karşı mücadele eğilimi içerisindeki güçlere gözdağı vermektir. Kölelik koşullarına karşı mücadele eden işçi ve emekçiler, haklı ve meşru talepleri için sokaklara çıkan Kürt halkı, emperyalist saldırganlığa karşı tepkilerini yükseltenler ve tüm toplumsal muhalefet güçleri faşist saldırılarla terörize edilmek ve sindirilmek istenmektedir. Elbette ki her zaman olduğu gibi bu saldırının en öncelikli hedefi de devrimciler ve ilericiler olmaktadır. Trabzon'da da hedef olarak F Tipi zulmüne karşı bildiri dağıtan devrimciler hedef seçilmiştir.
Faşist teröre karşı safları sıklaştırma zamanı
Son derece bilinçli bir şekilde kışkırtılan gericilik ve sivil faşist çeteler sermayeye hizmet etmektedir. Hedefi ise başta sınıf hareketi olmak üzere bütün toplumsal muhalefettir. Faşist provokasyon ve saldırıları emperyalizmin saldırgan politikalarından, sermayenin sömürü ve zulüm saldırılarından ayırmak mümkün değildir. Provokasyonlara prim vermemek, sivil faşist teröre karşı direnmek bugün artık emperyalist saldırganlığa ve kapitalist köleliğe karşı mücadelenin ihmal edilemeyecek önemli bir parçası haline gelmiştir. Hak ve özgürlükleri için mücadele edenler, sermayenin provokasyonlarına ve sokağa saldığı itlerine karşı da mücadeleyi yükseltmek durumundadırlar.
|