02 Nisan 2005
Sayı: 2005/13 (13)


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs’ı kazanmak için etkili, yaygın bir sınıf çalışması!
  Devrimci gruplardan ortak çağrı: “Birleşik, kitlesel, devrimci 1 Mayıs için ileri!”
  Provokasyon sermaye devletinin mayasında var!
  Burjuva şovenizminin karşısına işçi sınıfının enternasyonal kızıl bayrağıyla çıkalım!
  İncirlik bölge halklarına saldırının “merkezi üssü” oluyor
  Özelleştirme saldırısı ve birleşik mücadele
  Sağlıkta özelleştirme saldırısı hızlandı
  Şovenist histeri ve sendikalar

  KESK'e bağlı sendikaların genel kurulları; Bir kez daha ilkesiz ittifaklar

  Burjuva siyaset döngüsü, AKP ve
seçenekler
  Son gelişmeler ışığında ordu-siyaset
ilişkisi
  İstanbul Üniversitesi af aldatmacasını
boşa çıkartacak!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/8: Emperyalist savaş ve Ortadoğu halkları
  Kırgızistan’daki darbenin ardındaki
ABD eli
 İşgal ordusuna asker toplamak için
şovenist kampanya
ABD emperyalizmi Suriyeli işbirlikçileri hazırlıyor
 İ.Ü.’nde Kızıldere
anması
 İstanbul Liseli Gençlik Platformu’ndan
(İLPG) Kızıldere anmaları
 Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda
Kızıldere anması
Bültenlerden
Newroz kutlamalarının ardından
Avrupa Birliği Sosyal Şartı ve boş beklentiler
GOP-DER açılış şenliği yapıldı
Tuzla Deri-İş Şube Başkanı Hasan
Sonkaya ile konuştuk
2. Eğitim-Sen Genel Merkez Kurultayı’nda tüzük ihlali
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kırgızistan'daki darbenin ardındaki ABD eli

Kırgızistan'da geçtiğimiz hafta yaşanan olaylar burjuva basınında “pembe devrim”, “lale devrimi” gibi isimlerle anıldı. Ancak olayların arkasındaki perde kalkıp gerçekler ortaya çıkmaya başladıkça, yaşananın ABD'nin bölgedeki hegemonya mücadelesinin uzantısı bir darbe olduğu ortaya çıktı.

Kırgızistan: Açlık, yoksulluk ve yolsuzluk

Kırgızistan'da ekonomik koşullar oldukça ağır. Doğal kaynaklar açısından oldukça fakir bir ülke. İşsizlik oranı %43'lerde ve 1990'dan bu yana nüfusun %50'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Ülkenin kuzeyi ve güneyi arasında da önemli ekonomik-sosyal farklılıklar var. Ülkenin kuzeyi ekonomik merkezken, güneyi oldukça fakir. Protestoların başladığı Celalabad ve Oş kentleri de ülkenin güneyinde yeralıyor. Yönetim son derece yozlaşmış durumda. Rüşvet ve yolsuzluklar çok yaygın.

Doğal kaynakları ve ekonomisi bu kadar zayıf olan bu küçük ülke jeopolitik konumu nedeniyle emperyalistler açısından önem taşıyor. Afganistan işgali sırasında ABD Kırgızistan'da bir askeri üs kurdu. Binlerce ABD askerinin bulunduğu Kırgızistan Rusya ile de yakın ilişkiler içinde. ABD üssünün kurulmasından kısa bir süre sonra bir de Rus askeri üssü kuruldu. Çin'e de sınırı bulunan Kırgızistan Şangay İşbirliği Örgütü'nün üyesi. Ancak ABD ile kurulan yakın ilişkiler Ukrayna ve Gürcistan'da yaşanan yönetim değişikliklerinin ardından soğumaya başladı. Ukrayna ve Gürcistan'da yaşananların arkasındaki güç olan ABD, Akayev yönetimini de tehdit ediyordu. Beklenen bu darbe girişimi nedeniyle Akayev Moskova ile yakınlaştı. Geçtiğimiz Kasım ayında Rusya'nın Kırgızistan'da bulunan Kant Askeri Üssü'ne daha fazla asker ve mühimmat yerleştirilmesine karar verildi. Buna karşın ABD'nin üssüne AWACS uçakları yerleştirme isteği Kırgızistan tarafından reddedilmiş, bu bir gerginliğe yol açmıştı.

Gürcistan ve Ukrayna'da yaşanan “kansız devrimler”, bölgedeki yozlaşmış yönetimlerin hepsi için tehdit olarak görülüyor. Kırgızistan'da yaşananlar da bunların bir uzantısı.

12 Ekim 1991'den bu yana devlet başkanlığı yapan Akayev, aylar öncesinde muhalefet tarafından hedef lider ilan edilmiş, bu nedenle Kırgızistan, Türkistan bölgesi ülkelerinin “en zayıf halkası” olarak değerlendirilmişti. Bu değerlendirmeyi aylar öncesinde yapan muhalefetin arkasında ise Kırgızistan'da faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü var.

Parmak izi George Soros'a ait

2000 yılında Sırbistan'da Miloseviç'in devrilmesinde adını çokça duyuran Açık Toplum Enstitüsü, 1993 yılında ünlü spekülatör ve milyarder George Soros tarafından New York'ta kuruldu. Kurumun kuruluş amacı, “açık toplum”un oluşmasını sağlamak ve “dünya demokrasisi”ne katkıda bulunmaktı. Bu “ulvi” amaç doğrultusunda Arnavutluk'tan Polonya'ya, Tacikistan'dan Bulgaristan'a 30 ülkede Açık Toplum Enstitüsü ve Soros vakıfları kurulmuş durumda. Bu kurumlara milyonlarca dolar para akıtan Soros, girdiği her ülkede bürokrasiden, diplomasiden, gazetecilikten gelen insanlardan oluşan bir muhalefet yaratıyor. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bölgedeki ülkelerin ABD nüfuzu altına alınması ve buralarda açılan yeni pazarların ABD'nin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmesini amaçlıyor. Önemli basın kurumlarına mali destekte bulunuyor. Ağır ekonomik koşullar ve çürümüş yönetimler nedeniyle halkın biriktirdiği tepkiyi istediği doğrultuda yönlendiriyor. Ukrayna'da, Gürcistan'da, Acaristan'da yaşanan yönetim değişikliklerinin ardından hep onun adı geçti. Spekülasyonlarıyla ekonomileri alt-üst eden, borsaları çökerten, Asya krizinin patlamasında sorumluluğu olduğu iddia edilen George Soros'un bir demokrasi misyoneri olmadığı çok açık. Soros'un vakıflarının ön ayak olduğu bölgedeki her yönetim değişikliği ABD'nin bölgedeki elini güçlendiriyor ve ülkeleri onun çıkarları doğrultusunda şekillendiriyor.

Venezuella'da Chavez karşıtlarına 1 milyon dolar aktaran Soros, Türkiye'de de faaliyet gösteriyor. Açık Toplum Enstitüsü başta Bilgi Üniversitesi ve Açık Radyo olmak üzere pek çok kurum ve kişiye fon aktarıyor. Bu kurumlar ve kişiler aracılığı ile George Soros'un “açık toplum”u, yani “sivil toplumcu bir muhalefet” fikri bayraklaştırılıyor. ABD eksenli yayılmacı politikaların muhalefet maskesi altında hayata geçirilmesi sağlanıyor.

Kırgızistan'da yaşananlarda da adı sıkça geçen George Soros, Bişkek'teki Açık Toplum Enstitüsü faaliyetlerine 4 milyon dolarlık bütçe ayırmıştı. Bugün devlet başkanlığı ve başbakanlık görevini üstlenen Kurmanbek Bakıyev, dışişleri bakanlığına getirilen eski diplomat Rosa Otunbayeva ve çeşitli gazetecilerden oluşan muhalif bir elit yaratıldı. Bu muhalefet, Açık Toplum Enstitüsü'nün de desteğiyle, 40 kadar muhalefet partisinin bulunduğu Kırgızistan'da muhalefet liderliğini ele geçirdi. Kırgızistan'daki muhalefet, Ukrayna'daki gibi pop şarkıcılarından oluşan renkli bir yelpaze sunmasa da, yoksulluğun pençesinde kıvranan kitleleri peşinden sürüklemeyi başardı. Yine demokrasi sözleriyle maskelenen ABD politikalarını hayata geçirmiş oldu. Örgütlülükten yoksun halkın öfkesini yedeklemeyi başardı.

Ülkeyi terkeden ve gizlenen Akayev istifa etmediğini açıklaya dursun, muhalefet yönetimi ele aldı bile. Hem başbakan hem de devlet başkanı olan Bakiyev, Haziran'da devlet başkanlığı seçimleri yapılacağını duyurdu. Yönetim boşluğundan dolayı yağma ve hırsızlık olayları hala önlenemiyor.

Kırgızistan'da yaşananlar bölgedeki başka ülkeleri de etkileyecek. ABD bundan sonra da Rusya'nın bölgedeki nüfusunu geriletmek için yeni “kadife devrim”leri hedefleyecek. Kırgızistan'daki olayların hemen ardından Belarus'ta yaşanan hükümet karşıtı eylemler buna işaret ediyor.

--------------------------------------------------------------------------------------

Almanya'da işsizlik çığ gibi büyüyor!

Geçtiğimiz haftalarda Almanya'da İş ve İşçi Bulma Kurumu işsizler ordusu ile ilgili yeni rakamları kamuoyuna duyurdu. 5,2 milyon insanın işsiz olduğu, büyük bir kesiminin gençlerden oluştuğu, başta Doğu Almanya'da olmak üzere birçok şehrin çökmekle karşı karşıya kaldığını basın aracılığı ile açıklamış bulunuyorlar.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Almanya'da işsizlik rekor düzeye ulaştı ve Avrupa'da Polonya'dan sonra Almanya ikinci sıraya yükseldi. İşsizlikle ilgili verilen rakamın gerçeği yansıtmadığı, işsizler ordusunun hızla büyüdüğü, gerçek sayının 6 milyonu aştığı söyleniyor. Alman tekelleri günlük olarak onbinlerce işçiyi rahatlıkla kapı dışarı etmekte, işsizler ordusunu büyüttükçe kâr bilançolarını katlamaktadırlar. Dünyanın sayılı banka devlerinden Deutsche Bank, 2,5 milyar Euro kâr etmesine rağmen, 6.500 çalışanını kapı dışarı etmek istemektedir.

Dünyanın sayılı tekellerinden bir diğeri Siemens'tir. Kendi kuruluş tarihinden bu yana ilk defa 3,4 milyar Euro kâr elde etmiş, buna rağmen 4 binin üzerinde çalışanını kapı dışarı etmiştir. Alman postanesi 2003 yılında 3 milyar Euro'nun üzerinde kâr elde etmesine rağmen 12 bin üzerinde işçiyi kapının önüne koymuştur. Bu listeyi çoğaltabiliriz.

Alman tekelleri işçiler ve emekçilere dönük başlattıkları savaşta 12 milyon insanı yoksulluk sınırına itmiş bulunuyorlar. Kapitalist tekellerin kârları arttıkça işçiler ve emekçiler yoksullaşıyorlar.

İşsizlik kapitalist sistemin yapısal bir hastalığıdır. Dolayısıyla ancak ücretli kölelik düzeni yıkıldığında son bulabilir. Bu nedenle işsizliğe karşı mücadele ücretli kölelik düzenine karşı verilecek mücadele ile birleşmek durumundadır.

Avrupa'da işsizlik oranları

Polonya
%18,3
Almanya
%12,6
Fransa
%9,7
Çekoslovakya
%8,3
Belçika
%8,0
Danimarka
%5,1
Hollanda
%4,7
Avusturya
%4,5
Luxemburg
%4,4
İsviçre
%4,1

Frankfurt'tan bir işçi